Sâfî Mûsâ Dede – Yenikapı Mevlevîhânesi’nin 11. Şeyhi, Şair

A+
A-

Sâfî Mûsâ Dede (ö. 1157/1744)

Yenikapı Mevlevîhânesi’nin 11. Şeyhi, Şair

TEKKE KAPISI – BAYRAM ALİ KAYA

Sâfî Mûsâ Dede366, 1092/1681-1682 tarihinde Trablusşam’da doğmuş olup doğumuna “Engâm” kelimesi tarih olarak söylenmiştir. Babası Trablusşam Mevlevîhânesi şeyhlerinden Atinalı367 Celâlî/Celâl Ali Dede olan ve on bir er­kek kardeşi bulunan Mûsâ Dede, Mehmed Ziyâ’nın kaydettiğine göre Arapça, Farsça ve edebiyat bilgilerinin çoğunu babasından öğrenmiş, onun 1114/1702-1703 yılında ölümü üzerine âilenin diğer fertleriyle birlikte Şam’dan ayrıla­rak Mısır’a gitmiş ve eğitimine Mısır Mevlevîhânesi’nde devam etmiştir.368 Yine Mehmed Ziyâ’nın belirttiğine göre Mûsâ Dede, burada birçok Mevlevî ihvânından ders okuduğu gibi özellikle Abdülganî-i Nâblusî’den başta tefsir ve hadis olmak üzere diğer naklî ilim dallarına âit dersler almıştır. Sürekli okuyarak, araştırmalar yaparak ilmini artıran ve akranları arasında seçkin biri hâline gelen Mûsâ Dede, 1120/1708-1709 yılında Halep Mevlevîhânesi şeyh­liğine tâyin edilmiş, bu dergâhta on altı seneye yakın irşatta bulunup Mesnevî okutmuş ve diğer dînî bilgileri öğretmekle meşgul olmuştur.369

Sahîh Ahmed Dede’nin, babasının vefatından sonra Mısır Mevlevîhânesi şeyhliğinde bulunduğunu da bildirdiği Mûsâ Dede, 1136/1723-1724’te Ârif-i Râbi‘ Mehmed Çelebi Efendi’nin meşîhati zamanında Kasımpaşa Mevlevîhânesi’ne nakledilmiş ve burada, dergâhın yedinci postnişîni olarak sekiz yıla yakın şeyhlik yapmıştır.370 Bu görevinde iken hacca gitmeye niyet eden Mûsâ Dede, Konya’ya uğramış ve Koca Mesnevîhân Mehmed Dede’nin vefatı üzerine Yenikapı Mevlevîhânesi postnişînliği için kendisinden meşîhat niyazında bulunulmuş ve söz alınmıştır. Mûsâ Dede, hac vazifesini yerine getirmesinin akabinde İstanbul’a dönmüş ve yine Ârif-i Râbi‘ Meh-med Çelebi Efendi’nin meşîhatnâmesiyle, Sahîh Ahmed Dede’nin kaydet­tiğine 1148 senesi Rebîülâhir ayının sonunda (18 Eylül 1735), dergâhın on birinci postnişîni olarak Yenikapı Mevlevîhânesi şeyhliğine atanmış, boşta kalan Kasımpaşa Mevlevîhânesi şeyhliğine ise büyük oğlu Şemseddin Dede tâyin edilmiştir.371 

Sâfî Mûsâ Dede’nin Yenikapı Mevlevîhânesi şeyhliğine atanmasıyla, İstanbul mevlevîhânelerinin ortak yönetimi tamamen bu şeyh âilesinin eline geçmiş, bu yüzyılın sonuna kadar Galata, Kasımpaşa ve Yenikapı mevlevîhânelerinde Mûsâ Dede âilesine mensup şeyh efendiler görev yapmışlardır. Bu çerçe­vede oğulları Mehmed Şemseddin Dede, İsâ Dede, damadı Selim Dede ile torunu Mehmed Sâdık Dede Galata; diğer torunu Mûsâ Dede ise Kasımpaşa Mevlevîhânesi şeyhliğinde bulunmuştur.372

Kaynaklarda, “fâzıl, âlim, güzel ahlâk ve irfan sahibi, çağının âlim ve şeyh­lerinin takdirine mazhar olmuş bir şahsiyet” olarak tanıtılan Mûsâ Dede, Yenikapı Mevlevîhânesi’nde, Sahîh Ahmed Dede ile Mehmed Kemâleddin Dede’nin kaydettiğine göre dokuz yıl, Mehmed Ziyâ’nın bildirdiğine göre ise on üç yıl şeyhlik görevinde bulunmuş, bu süre içerisinde aralarında Şeyh Gâlib’in babası Mustafa Reşid Efendi’nin de bulunduğu pek çok Mevlevîlik mensubunu irşâd etmiş, bir tarîkata girmenin ne demek olduğunu bilfiil gös­termiş, dergâhta Beyzâvî Tefsiri, Hidâye ve Mesnevî okutmuş, sürekli ilmî faaliyette bulunmuştur.373

Matbaa-i Âmire’nin ilk kurulduğu yıllarda musahhihlik yapmış ve pâdişâhın isteği üzerine, Sıhâh-ı Cevherî tercümesi olan Vankulu Lugati’ni tashih et­miştir. Bugün elde olan Vankulu nüshaları Mûsâ Dede’nin tashih ettiği nüsla-hardır. Mûsâ Dede ayrıca Handmîr’in Habîbü’s-Siyer adlı eserini Farsça’dan Türkçe’ye tercüme eden heyette bulunmuştur. Hanefî mezhebinde ferâiz me­selelerine dâir kaleme aldığı ve Urcûze-i/Ercûze-i Cedîde adıyla ünlü olmuş ve takrizler yazılmak sûretiyle hayli takdir edilmiş olan risâlesi de önemli eserleri arasında yer almaktadır.374 Çok iyi derecede Arapça ve Farsça bilen Mûsâ Dede, dersiâmlık görevinde bulunmuş, ayrıca Esrar Dede’nin de bil­dirdiği üzere Kasımpaşa Mevlevîhânesi şeyhi iken Şâhidî isimli manzum lugati Arapça’ya tercüme etmiştir. Şairlik yönü de olan, Türkçe’nin yanı sıra hayli beğenilmiş Arapça şiirleri de bulunan Mûsâ Dede, 1157/1744 yılında, altmış beş yaşında iken vefat etmiş ve dokuz yıl postnişînlik yaptığı Yenika-pı Mevlevîhânesi’nde türbede, ön sırada ve soldan öne doğru çıkmış ikinci sanduka altında defn olunmuştur. Yerine postnişîn olarak Kûçek Mehmed Dede  tâyin edilmiştir.375

Esrar Dede ve ondan naklen Ali Enver, bir Arapça kıt‘ası ile beytini örnek olarak vermişlerdir:

Kıt‘a

İnne men râme en yütimme emreke
Fe’l-yürâci zevi’l-vücûhi teşûhu
Fe’l-hadîsü’ş-şerîfü yüsaddıki kavli
Utlubu’l-hayra min hisâni’l-vücûhi376

Beyit

Uyûbü’l-lezî yübdi’ü’t-ta‘âme kesîratun
Ve aybü’l-lezî lem yebzüli’z-zâde vâhidün377


366  Hasan Özönder, bu şeyh efendinin adını, bir başka kaynakta rastlamadığımız “Mustafa Sâmi Dede” şeklinde kaydetmiştir (bk. Hasan Özönder, a.g.m., s. 161).

367  Mehmed Süreyyâ, Mûsâ Dede’nin doğum tarihi­ni 10120 olarak vermesinin yanında ayrıca Ada­nalı olduğu kaydına yer vermektedir (bk. Meh-med Süreyyâ, a.g.e., IV, 524); Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., I, 103; Zâkir Şükrü Efendi, a.g.e., s. 31.

368  Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 174-175; Esrar Dede, a.g.e., vr. 64a-64b; Ali Enver, a.g.e., s. 128; Mehmed Süreyyâ, a.g.e., IV, 524; Hüse­yin Vassâf, a.g.e., V, 205; Mehmed Kemâleddin Dede, a.g.e., s. 15; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 137-138; Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., I, 195; “Sâfî Musa Dede”, TDEA, İstanbul 19120, VII, 413.

369  Esrar Dede, a.g.e., vr. 64b; Mehmed Süreyyâ, a.g.e., IV, 524; Ali Enver, a.g.e., s. 128; Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 205; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 138; Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., I, 103.

370  Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 181; Esrar Dede, a.g.e., vr. 64b; Ali Enver, Mûsâ Dede’nin Ka­sımpaşa Mevlevîhânesi şeyhliğine tâyin tarihi­ni, Esrar Dede’nin 1136 şeklinde bildirdiğinden farklı olarak, 1130 (bk. Ali Enver, a.g.e., s. 128); Mehmed Süreyyâ ise 1135 şeklinde vermektedir (bk. Mehmed Süreyyâ, a.g.e., IV, 524); Mehmed Kemâleddin Dede, a.g.e., s. 15; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 138; Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., I, 103.

371  Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 181-182; Esrar Dede, a.g.e., vr. 64b; Ali Enver, a.g.e., s. 128; Ayvansarâyî, Yenikapı’ya atanma tarihini 1145/1732 (bk. Hüseyin Ayvansarâyî, a.g.e., I, 230); Mehmed Süreyyâ, 1147 (bk. Mehmed Süreyyâ, a.g.e., IV, 524); Mehmed Ziyâ ise 1144 olarak vermektedir (bk. Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 138); Mehmed Kemâleddin Dede, a.g.e., s. 15; Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 206; “Sâfî Musa Dede”, TDEA, s. 413.

372 Mehmed Süreyyâ, a.g.e., IV, 524; Zâkir Şükrü Efendi, a.g.e., s. 31; Ekrem Işın, “İstanbul’un Mistik Tarihinde Mevlevîhâneler” s. 128; a.mlf., “Yenikapı Mevlevîhânesi”, s. 478; Zâkir Şükrü Efendi’nin Galata ve Kasımpaşa mevlevîhâne-lerine dâir verdiği meşîhat listelerinde Mehmed Şemseddin ve Mehmed Sâdık Dedelerin isimleri her iki mevlevîhâne listesinde de geçtiği hâlde (bk. Zâkir Şükrü Efendi, a.g.e., s. 40, 44), kay­naklardan, bu iki dedenin Kasımpaşa’dan Galata Mevlevîhânesi’ne veya Galata’dan Kasımpaşa Mevlevîhânesi’ne naklonulduğuna dâir bir bilgi tespit edemedik (HN).

373  Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 183; Esrar Dede, a.g.e., vr. 64b; Ali Enver, a.g.e., s. 128; Mehmed Kemâleddin Dede, a.g.e., s. 15; Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 206; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 138, 141; Ekrem Işın, a.g.m., s. 478.

374  Esrar Dede, a.g.e., vr. 64b; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 138-139; Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., I, 103.

375  Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 183; Esrar Dede, a.g.e., vr. 65a; Defter-i Dervîşân-I, vr. 16b; Defter-i Dervîşân-II, vr. 47b; Hüseyin Ayvansarâyî, a.g.e., I, 230; Ali Enver, a.g.e., s. 128-129; Mehmed Süreyyâ, a.g.e., IV, 524; Hüseyin Vassâf, a.g.e., V, 205-206; Mehmed Kemâleddin Dede, a.g.e., s. 15; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 139-141; Bursalı Mehmed Tâhir, a.g.e., I, 103; “Sâfî Musa Dede”, TDEA, s. 413.

376  Esrar Dede, a.g.e., vr. 65a; Ali Enver, a.g.e., s. 129; Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 140; “İşinin ta­mamlanmasını isteyen kişi, gönül alıcı bir yüzü istesin. Hadîs-i şerîf benim bu sözümü doğru­luyor: Hayrı güzel yüzlülerde arayın.” (Beyitin transkripsiyonlu şekli ve Türkçe çevirisi için bk. Mehmed Ziyâ, a.g.e., haz. Murat Karavelioğlu, s. 117-118); Mehmed Ziyâ, ayrıca bu kıt‘anın, “Urefâ-yı ihvânımızdan” dediği Selâhaddin Bey tarafından yapılmış manzum çevirisine de yer vermiştir:

“Her kim ki ola kârını itmâma heveskâr
Bir rûy-ı dil-ârâma ede arz-ı dehâlet
İşte şu hadîs eyliyor isbât-ı hakîkat
Hoş çehreli yüzden umunuz hayr u semâhat”
(bk. Mehmed Ziyâ, a.g.e., s. 140-141).

377 Esrar Dede, a.g.e., vr. 65a; “Yemeği israf edenin ayıpları çoktur; halbuki cimrinin ayıbı tekdir.” (Metnin transkripsiyonlu şekli ve Türkçe çeviri­si için bk. Esrar Dede, a.g.e., haz. İlhan Genç, s. 293); Ali Enver, a.g.e., s. 129.

ETİKETLER:
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.