Derviş İsmail Hulûs, Ser-tabbâh – Galata Mevlevîhânesi’nin Ser-tabbâhı

A+
A-

Derviş İsmail Hulûs, Ser-tabbâh (ö. 1220/1805)

(Galata Mevlevîhânesi’nin Ser-tabbâhı)

TEKKE KAPISI – BAYRAM ALİ KAYA

Kaynaklarda hakkında çok az bilgi bulunan, doğum tarihi de bilinmeyen Derviş Hulûs, Esrar Dede’nin kaydettiğine göre İstanbul’da doğmuş olup asıl adı İsmail’dir. Yine Tezkire-i Şuarâ-yı Mevleviyye’de, babasının servet sahibi bir Mevlevî muhibbi olduğu, Yenikapı Mevlevîhânesi bitişiğinde ikâmet ettiği ve kendisinin de dergâh civarında oturduğu bildirilen Derviş İsmail Hulûs, Yenikapı Mevlevîhânesi’nde bir süre bulunmuştur. Aynı zamanda Şeyh Gâlib’e son derece yakın olup ondan hayli istifade etmiş bir kimse olan Derviş Hulûs, Gâlib daha Yenikapı Mevlevîhânesi’nde hücrenişîn iken onun sohbetlerine katılmış, birçok şiir ile ona iltifatlarda bulun­muştur. Gâlib, Galata Mevlevîhânesi’ne şeyh tâyin edilince Derviş Hulûs’u da dergâhın ser-tabbâhı olarak yanında götürmüş; hatta aralarındaki mânevî yakın­lığı, kızkardeşini Derviş Hulûs ile evlendirmek sûretiyle akraba yakınlığı ile de perçinlemiştir. Adını Hulûsî İsmail Dede olarak kaydeden ve kendisinden “Galata Mevlevîhânesi dedegânından” şeklinde bahseden Mehmed Süreyyâ’nın bildirdiği­ne göre Derviş İsmail Hulûs, 1220/1805 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.493

Esrar Dede, Derviş Hulûs’un şiir ve inşâda akranları arasında seçkin bir yere sahip olup dîvân tertip edecek miktarda şiirlerinin bulunduğunu ve bunların “metîn şiirler, temkînli sözler” olarak değerlendirildiğini belirtmiştir. Mehmed Süreyyâ onu, “şair-i mümtâz, hemen her vâdide şiir yazabilecek güçte biri, örneğin Fuzûlî, Fehîm, Nedîm ve Nazim tarzlarında rahatlıkla şiir söyleyebilen bir şair” olarak takdim etmiş; bununla birlikte Derviş Hulûs’un şiirlerinin çoğunlukla “derd-nâk” ve “sûz-nâk” olup âşıkların kalplerini yakacak türden olduğunu ifade et­miştir. Ali Enver, ise Derviş Hulûs’un asıl şiir tarzını “Gâlibâne” olarak ni-telemiştir.494

Şiirlerinden Örnekler

Kıt‘a

Neylesin bâm-ı temâşâ-yı nukûş-ı dehri
Kûşe-i vahdetedir rağbet-i erbâb-ı hulûs
Rûy-ı gerdân-ı kem ü pîş-i tekellüf olmaz
Birbiriyle şeker ü şîrdir ahbâb-ı Hulûs495

Gazel

Sen hicâb etdikçe etdin âleme rüsvâ meni
Bilmedin sen bildi el sensin eden şeydâ meni
Sunma mey ta‘mîr olur sanma dil-i vîrânemi
Sâkiyâ sen yıkdın artıh yapmaz ol sahbâ meni
Ehl-i mahşer havf eder görgeç perîşân hâlimi
Öyle üryân etdi kim ol kâmet-i bâlâ meni
Kendini Leylâ’ya teşbîh etdigimce hışm eder
İzzet-i hüsnü komaz Mecnûn ile hem-pâ meni
Hatt-ı âzârîden ehvendir bu bend-i âhenîn
Tapşırırsa zülfüne bir gün eğer sevdâ meni
Öyle tutmuş kim tegâfül semtin ol tâ mihrbân
Anlamaz ölsem dahi ol şâh-ı istiğnâ meni
Fikr-i zülfü kande vü men hâk-i pâ kande
Hulûs Eyledi te’sîr-i derd-i çeşmi bî-pervâ meni
Çok sözün özün bilen uşşâk taklîd eylemiş
Sanma vâdî-i Fuzûlî’de sakın tenhâ meni496

Gazel

Esîr-i turradır âzâd gördüğün gönlüm
Bu dâma düşdü o sayyâd gördüğün gönlüm
Harâb-ı gamdır ol âbâd gördüğün gönlüm
Kül oldu aşk ile fûlâd gördüğün gönlüm
Mecâli yok ki basa kendi bağrına bir taş
O bağrı taşlara Ferhâd gördüğün gönlüm
Şarâb-ı aşkın ile şimdi güm-sürâğ oldu
Delîl-i meslek-i zühhâd gördüğün gönlüm
Firâk-ı la‘lin anı etdi handeden me’yûs
Kan ağlasa yeridir şâd gördüğün gönlüm
Nigâh-ı merhamet ile helâk-i gamzendir
Bilişdi çeşmin ile yâd gördüğün gönlüm
Hulûs n’oldu aceb bir nigehde lâl oldu
Rumûz-ı işvede üstâd gördüğün gönlüm497

Gazel

Kâtilimken bana ol gamze-i cellâd ağlar
Bak felek hâlimize ol şeh-i bî-dâd ağlar
Hûn-ı eşk etme kıyâs devlet-i hüsnünde senin
Reşkden dâğ-ı dile ebr-i güher-zâd ağlar
Aşk-ı Şîrîn ile cân verdi deme haşre değin
Tîşesin başa urup derd ile Ferhâd ağlar
Eşk-rîz olduğum ayb etme görüp kûyunda
Yeri huld olsa dahi giryeye mu‘tâd ağlar Sen
Hulûs ağla dile dîdelerin kan döksün
Çeşmimin hâline de hâtır-ı nâ-şâd ağlar498

Beyit

Çok mu lafzı olsa bin ma‘niye nâzır anın
Mısra‘-ı berceste-i Dîvân-ı Monlâ’dır semâ499

 


493  Esrar Dede, a.g.e., vr. 33b-34a; Ali Enver, a.g.e., s. 60; Mehmed Süreyyâ, a.g.e., II, 281; “Derviş Hulûs”, TDEA, İstanbul 1981, IV, 259.

494  Esrar Dede, a.g.e., vr. 34a; Ali Enver, a.g.e., s. 60; Mehmed Süreyyâ, a.g.e., II, 281; “Derviş Hulûs”, TDEA, s. 259.

495  Esrar Dede, a.g.e., vr. 34a.

496  Esrar Dede, a.g.e., vr. 34b; Ali Enver, a.g.e., s. 60-61.

497  Esrar Dede, a.g.e., vr. 34a-34b.

498  Esrar Dede, a.g.e., vr. 34a-34b.

499  Esrar Dede, a.g.e., vr. 34a-34b.

ETİKETLER:
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.