YANMAKTIR EFENDİM ÇARESİ AŞKIN
YANMAKTIR EFENDİM ÇARESİ AŞKIN
Aşk’ı kayıtsız şartsız ‘teslim olmak’ kabul edersek, aradan insanın iradesini çıkarmış oluruz. Aslında aşk, iradenin terki değil, eğitimidir. Beşeri olsun, ilahi olsun büyük aşkların hepsinde bu ayırt edici vasfı dikkate almazsak aşkın gücünü kavrayamayız. İradeyi köleleştiren aşk kutsallığını kaybeder ve insanı vuslatın hazzından mahrum bırakır.
O zaman bu ‘teslim oldum kurtuldum’ sözü neyi ifade eder? Bu ifade, öyle sanıyoruz ki, irade kaybını değil, aşkın insanı vecde taşıyan gurbetini aşmasıdır. Sevdiğiyle birleşmesidir. Bunu en güzel anlatanlardan birisi Mevlana’dır ve bunu , “Hamdım, piştim, yandım”, kelimeleriyle muhtevalandırır. Onun müridi Yanan Dede ise, yazımıza başlık yaptığımız mısrasıyla yorumlar: “Yanmaktır efendim, çaresi aşkın”, diye…
Tabii, bu yanmak da yok olmak değildir; o ateşi ruhunda hissetmek, onunla hemhal olmaktır. Yine bu konuda Mevlana’nın kapısını çalarsak, karşımıza çıkacak öğüdü şudur: “Aşk geldi, damarımda, derimde kan kesildi; beni kendimden aldı, sevgiliyle doldurdu. Bedenimin bütün cüzlerini sevgili kapladı. Benden kalan yalnız bir ad, ondan ötesi hep o!” Aşk onun ruhunu doldursa bile ad olarak yine var olan kendisidir. Zaten kendisi yok olursa ondaki aşk da yok olacaktır.
Kuşeyri bu meseleyi incelerken ‘cem ve fark’ tabirlerini kullanır. Cem, kulun ibadetle Rabbine yaklaşması, fark ise, kulun kulluğunun idrakinde olmasıdır. Eğer bir kul, farkla yani ayrılıkla kendi konumunu belirleyemezse, cem şerefine eremez. Burada farklılığı birliğe taşıyan vasıta ise Aşk’tır! Aşkı tasarruf haline getiren ise iradedir. Bir insan seçme hakkını, seçtiğini tasarruf etme hakkını kullanamıyorsa, onun imanda kemale ulaşması şansı olur mu? İnsanı yücelten günaha direnmesi, Rabbine yakınlaşması için nefsinden ve menfaatlerinden fedakârlık yapmasıdır. Teslimiyet işte burada anlam taşır, kötülüklerden uzaklaşmak, beşeri zaafları terk etmek. Bunu yapmaya talipseniz Rabbinizle birlikte olma imtiyazına kavuşabilirsiniz. Teslimiyet cem’e giden kapıyı açarken, farklı olma kapısına da kesinlikle ardına kadar kapatmaz. Kul olma hukukunu, cem olma imtiyazında aracımız aşksa, vasıtamız böyle bir anlayıştan beslenen teslimiyettir.
Cüneyd-i Bağdadi, bunu şiiriyle şöyle anlatır:
“Sırrımda ve ruhumda seni bir hakikat olarak buldum (Cem).
Sonra dilim sana münacatta bulundu (Fark).
Bir takım manalar sebebi ile seninle cem olduk (Hakikat hali).
Diğer bir takım manalar için senden ayrıldık (ibadet hali).
Azametin ve yüceliğin bu dünyada baş gözü ile seni açık açık görmeme mani oldu ise de
Vecd hali beni sana canımdan ve ciğerimden daha çok yakınlaştırdı (Sen can gözü ile gördüm).”
Buraya kadar bu meseleyi niye irdelemeye çalıştık?
Onu da izah edelim:
Günümüzde ‘Şeyh sohbetleri’ duyuyoruz. Kimdir, nasıl yetişmiştir, ne anlatır, pek bilinmez, ama insanlarımız bu ‘kerameti kendinden menkul’ şeyhlerin etrafında kümelenip durmaktadırlar. ‘Sohbet ehli’ olmak ile ‘Şeyhlik iddiasıyla sohbet etmek’ farklı şeylerdir. İslam’ın bütün eğitim alanlarından yetişerek gelmiş bir insan özel sohbette bulunabilir. Bunu sıkça görüyoruz. Bu tür insanlar, kimseyi cennete götürme iddiasında değildir. Oraya gelenlerin de öyle bir talebi yoktur. Ancak kendisini şeyhlik mevkiine çıkararak sohbet yapıyorlarsa, hatta buradan da nemalanıyorlarsa, işte tehlike burada başlamaktadır. Bu, bizim tasavvuf kültüründe olmamasına rağmen, birçok kimsede gözlemlediğimiz böyle bir kapılanma hastalığından doğmaktadır: Teslimiyeti, şeyhinin himmetiyle cennete gidebilme vasıtası görme hastalığı!
Yüce Yaratıcı Peygamber’ine bile günah korkusunu vermişken, hatta O Yüce Peygamber ki, kendi kızına bile; ‘Babanın peygamber olduğuna güvenme, seni ben bile kurtaramam”, diyebiliyorsa, bir sıradan müridin, bir sıradan mürşit eteğine tutunup cennete gitmesi mümkün müdür?
O halde ne yapılması gerekiyor?
Onu da söyleyelim efendim: ‘teslimiyet’i ‘cem olma’ dikkatine çekip, farklılığımızın idrakiyle Ona kullukta kusur etmeme. Bilgi edinmek için her kapıyı çalalım, bu gereklidir de, ama cennete gidebilmek için herhangi birisinin kapısında köleliğe soyunmayalım.
Aşkımız bizi yaksın yandırsın, alev topuna çevirsin, ama yok etmesin. Kul olmanın farkıyla, Rabbimizle bütünleşmeye doğru seçme hakkımızı kullanarak yola çıkarsak menzil uzakta değildir!..