ESRÂR DEDE
VUSLAT YIL DÖNÜMÜNDE ESRÂR DEDE
(26 Ocak 1796)
Râh-ı Mevlânâ’ya ikrâr eyledi
Terk-i mâl ü mülk ü ‘akâr eyledi
18. yüzyılın ikinci yarısında yetişen, Mevlevîlik tarihinde ve Klasik Türk Edebiyatı’nda mümtaz bir yere sahip olan şâir ve tezkireci Esrar Dede H. 1162/M.1748’de İstanbul Sütlüce’de dünyaya gelmiştir ancak bu tarih tam olarak teyit edilmemiştir. Asıl adı Mehmed’dir. Ahmed-i Bî-zebân(dilsiz)’ın oğludur. Ailesi hakkında geniş malumata sahip değiliz ama babasının Mevlevî olduğu ve kendisinin de ehl-i tasavvuf bir muhit içinde yetiştiği söylenir.
Aldığı eğitim konusunda yeterli malumat sahibi olamasak da onun Mevlevî oluşu ve eserleri iyi bir eğitim aldığını göstermektedir. Şiir yazacak derecede Arapça ve Farsçaya vukufiyetinin yanı sıra İtalyanca lügat yazacak kadar bilgiye sahip biridir. Lûgat-ı Talyan Mukaddimesi’nde öğrenim durumuna değinirken biraz Lâtince, Yunanca ve İtalyanca bildiğini belirtmiş ancak bu dilleri nasıl ve ne derece öğrendiği hakkında bilgi vermemiştir.
Gevher taleb eylersen var dergehine yüz sür
Kimyâ-yı sa’âdetdir hâk-i reh-i Mevlânâ{Hz. Mevlânâ’nın yolunun toprağı değdiği yeri altına çevire bir saadet kimyası gibidir. Cevher talep ediyorsan git O’nun dergâhına yüzünü sür}
diyerek sevdiği, dostu, mürşidi Şeyh Gâlib’in etkisiyle Mevlevîliğe intisap etmiştir. Artık bulunduğu yeri
Bir meclis-i ünse(yakınlık) mahrem oldum
Ol Cennet içinde Âdem oldumMeclis velî gülşen-i muhabbet
Bülbülleri yek-ser(birlikte) ehl-i ülfet
mısralarıyla tasvir eder.
Bir güzel sanatlar akademisi mesabesinde olan mevlevîhânede Esrar Dede aynı zamanda hattatır. Tezkiresinde Şeyh Gâlib’in emriyle onun divanını üç defa istinsah ettiğini kaydeder.
Esrâr Dede Mevlevîliğe intisap ettiği zaman 40 yaşlarındadır. Bu yaşına kadarki hayatı hakkında bir malumatımız yoktur. Fakat intisabından önceki hayatını anlatırken içinde bulunduğu topluluğu, dünyaya önem veren, külah ve hırkalarıyla irfan davası güttüğü hâlde aslında imanı olmayan, fitneci “har-meşreb” insanlar olarak niteler. Mevlevilikten önce içinde bulunduğu muhitten memnun olmadığı da bilinen bir gerçektir.
İçe dönük ve silik bir hayat yaşayan sanatkâr ruhlu Esrâr Dede’yi gün ışığına çıkaran ve ona yepyeni bir çehre kazandıran Şeyh Gâlib olmuştur. Mevlevîlikteki hayatı dokuz yıldır. Her iki hayatının ortak noktası sessizliğindedir. Aradaki fark Mevlevîlik döneminin öncekine göre çok verimli olmasıdır.
Esrâr Dede, Tezkire-i Şu’arâ-yı Mevleviyye ile Fütüvvetnâme isimli eserlerini yazdığı yıl olan H. 27 Recep 1211/M. 26 Ocak 1796 tarihinde Mirac Kandili’ne tesadüf eden bir günde, 49 yaşında iken vefat etmiştir. Mevlevîlikteki binbir gün çilesini bitirdiği zamana rastlayan Mirac gecesinde “Ahbabtü Rabbî: Ben Rabbimi sevdim.” dediği maşukuyla vuslat etmiştir. Bir miraç gecesinde ruhu göklere uruc etmiştir. Ne hikmettir ki çok sevdiği mürşidi Şeyh Gâlib de kendisinden iki yıl sonra o da bir miraç gecesi sevdiğine kavuşmuştur.
Nezr-i Mevlânâ dokuzdur. Esrar Dedenin Mevlevîlikteki hayat süresi de dokuzdur. Bu da dikkat çeken ayrı bir konudur.
Vuslatıyla Galata Mevlevîhanesi’nin bahçesinde kendisinden bir asır önce sırlanan Fasih Ahmed Dede’nin kabrinin sol yanına sırlanmıştır.
“Men bende-i ahbâb-ı Resûlullāhem
Ne Hâricîyem ne Şîî-yi gümrâhem
Hem bende-i Bû Bekr ü Ömer Osmânem
Hem hâk-i reh-i Alî veliyyullāhem”
diyerek çizgisini belirlemiştir.
Nâbî, Sâbit ve Fehim gibi şairlerin etkisinde kalmıştır. Başta mürşidi Şeyh Gâlib olmak üzere yine çok sevdiği Fasih Dede ve Arzî Dede’nin şiirlerine nazireler yazmıştır. Onun şiirlerine de Mislî, Meşhûrî ve Neyyir Dede taraflarından nazireler yazılmıştır. Kendi zamanında iyi bir şairdir ama kendisini mürşidi Şeyh Gâlib’in gölgesinde sırlamayı tercih etmiştir. Fatin Tezkiresi’nde; “mûmâ ileyh “bişnev” esrârına âgâh bir derviş-i sâhib-nigâh olup eş’âr-ı suznâk ve güftâr-ı pâk ender pâk vâki’ olmuştur: Adı geçen kişi Hz. Mevlânâ’nın “Dinle” sözünün sırlarına ulaşmış uyanık bir derviştir. Temiz bir söyleyişe ve şiirleriyle yakıcı bir usluba asahiptir.” denmektedir.
Esrâr Dede rind bir şâirdir ki bu sebeple Fasih Dede hayranıdır. Vefatında da onun yanına sırlanmıştır. Dünya nimetlerine pek iltifat etmediği için devlet büyüklerine yazılmış kasidesi pek yoktur.
Onun şiirlerinde büyük bir aşkla bağlı olduğu Hz. Mevlânâ ve Şeyh Gâlib sevgisi ile Mevlevîlik, vahdet-i vücûd önemli bir yer tutar.
3920 beyitten oluşan Dîvân’ı
176 beyitten oluşan ve Dîvân’ı içinde yer alan Fütüvvet-nâme-i Esrâr’ı,
145 beyitten oluşan Mübâreknâme-i Esrâr’ı
Lugat-ı Talyân adlı sözlük çalışması ve
Tezkire-i Şu’arâ-yı Mevleviyye adıyla Mevlevî çevrelerinde çok takdir edilen eserleri vardır. Tezkiresi aynı zamanda şu’arâ tezkireciliği geleneği arasında ilgi çekici bir eserdir. Esrar Dede 200’ü aşkın Mevlevî şairinin biyografisini ihtiva eden tezkireyi, Şeyh Galib’in isteği üzerine kaleme almıştır. Günümüzde kendisinin her bir eseri yıllar süren doktora çalışmalarına konu olurken Esrar Dede tezkiresini iki ay gibi kısa bir süre içinde bitirmiştir. Bunu tezkiresinin sonunda şöyle anlatır:
Bin iki yüz on birinde sâlin
Buldu bu kitâbımız kemâlin
Oldu iki mâh içinde tekmîl
Matlûbunu tab’ım etdi tahsil
Şairliğini şu güzel söyleyişle kaynağının neresi olduğunu belirtir.
Ḥarf-i vâhid söylemek ḥaddim degil Esrâr lîk
Feyz-i Mevlânâ’dan erişmişdir bu cem‘iyyet bana
Şiirlerinden örnek beyitler olarak Hz. Mevlânâ ve Mevlevîlikle alakalı olanları aldık:
“Kün” sırrını fehm etmege âyîn-i Mevlânâ’ya baḳ
Gûş et sadâ-yı nâydan neymiş zuhûr-ı müntehâb*********
Her dü ‘ālemde ben ey Esrār kem kadrim velî
Mevlevînin iftihârı ḳadr-i Mevlânâ’sıdır*********
Durursun pây-mâçân-ı rızâda sıdk ile her dem
Olunca müste‘id ihsân-ı Mevlânâ’ya ey dervîş*********
Mir‘ât-i cemâl-i Pîr Sultân Veled
Hünkârımıza vezîr Sultān Veled
Kaldım reh-i iftirâkda pâ-der-gil
Ol bendende dest-gîr Sultân Veled
BİBLİYOĞRAFYA:
Esrâr Dede, Esrâr Dede Dîvânı, Haz. Osman Horata, Ankara 2019.
Esrâr Dede, Tezkire-i Şuarâyı Mevlevîye, Haz. İlhan Genç, Ankara 2018.
Aksoy, Hasan, Esrar Dede, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 11, s. 432-434.