UYANIK OL, DÜŞMANI GÜLDÜRME

A+
A-

UYANIK OL, DÜŞMANI GÜLDÜRME

Halkın yapısı, zıtlar üstüne kurulmuş. Hâsılı biz, zarar bakımından da savaştayız, fayda bakımından da.
Ahvalin, birbirine aykırı.Tesir dolayısıyla her biri öbürüne zıt.
Her an kendi yolumu vurup durmadayım, artık başkasına nasıl bir çare bulabilirim?
Bana gelen hal askerlerinin dalgalarına bak; her biri, öbürüyle savaşmada, her biri, öbürüne kin gütmede.
Kendindeki şu müthiş savaşa bak. Başkalarının savaşı ile ne meşgul olup durursun?

Meğer ki Tanrı, seni bu savaştan çeke de sulh âleminde bir tek renge boyanasın.
O âlem, ancak bâkidir, mamurdur, başka türlü olmasına imkân yok. Çünkü terkibi, zıt olan şeylerden değil.
Bu yok olma, bitme, zıddın zıddını yok etmesinden ileri gelir. Zıt olmadı mı ebedilikten başka bir şey olamaz.
O eşsiz, örneksiz Tanrı, cennetten zıddı giderdi. Orada güneş de yoktur, zıddı olan zemheri de.
Renklerin asılları, renksizliktir… Savaşların aslı, barışlardır.
Mesnevi.VI.50-58

Yaşadığımız hayat boyunca kavgadan ve savaştan uzak kalma şansımız yok. Töre böyle. Allah’ın koyduğu töre.

Kim ne derse desin, bana inanmayanlar dünyanın ve insanlığın geçmişine, tarihe baksın.

Bırakın dünyayı, herkes kendi hayatına baksın.

Boşuna kandırmayalım kendimizi, zıtlıklar üstüne kurulmuş bir alemde yaşamaktayız. Her kim dünyaya barış getireceğim diyorsa ondan korktum ben en çok. En büyük zalimler vahyi görmezden gelen bu barış havarilerinden çıktı.

Sadece şu an dünyada olup bitenler bile bize gerçeği apaçık haykırmıyor mu? Ellerinde barış güvercini taşıyanların ardı sıra kan gölü. Kimler ölüyor ve onları kim öldürüyor?

Ey insan ne zaman ki Vahye kulağını tıkadın ve ne zaman ki Vahyi inkar eden, küçümseyen aşağılayan sözleri dinlediysen sonun felaket oldu. Kendini kandırma. Ağzına bir parmak bal çalanlar canını almaya niyetli.

Mademki nefsin senin düşmanın ve içindeyse emin ol,onu besleyen ve onun istediklerini verenler de onun dışarıdaki işbirlikçileri. Gözünü aç da sulh istiyorsan, kavgasızlık ve barış istiyorsan Süleymanların, Davutların, İsaların, Musaların ve Ahmed’in söylediklerine, getirdiklerine kulak ver.

Kendindeki kavgaya bak. İçindeki kavgayı susturmanın, durdurmanın yollarını hep aklından kaçmakta buldun. Aklından onu uyuşturarak kaçtın. Haram zevklerle uyuşturdun onu. Dışarıdaki sesleri yükselterek kurtulmaya çalıştın ondan. Konuştun da konuştun, içki içtin, uyuşturucu aldın, kendini kalabalılara attın, kavga ettin, kavgalara karıştın, baş olma sevdasıyla, ganimet peşinde koşmakla susar sandın. Bitmedi kavgan. Eğer bittiyse her gün içtiğin bu kanlar niye. İçin neden gül bahçesi olmuyor bir türlü ve neden mis kokmuyor? Neden sessizliğe, kendi başınalığa dayanamıyorsun? Neden korkuyorsun yalnızlıktan, ölmekten, kaybolmaktan neden bu kadar ürküyorsun?

Neden kendine söz geçiremiyor sun?

Çünkü kendine bile laf işittiremeyecek kadar acizsin.

Eğer sulh istiyorsan da ancak ve ancak ve yine O na gideceksin. Bunu da ondan isteyeceksin. Çünkü sen kulsun ve acizsin.

Boynunu kalınlaştırma ey insan kurt olursun. Halbuki anka olmaya gelmiştin bu aleme. Anka olup ebediyete uçacaktın yeniden. Geldiğin yere. Amber kokan asıl yurda kanatlanacaktın. Nerede kanatların? Niye çakılıp kaldın bu köhne bataklığa?

Yalvar ey insan, yalvar ki acizliğin sana kanat olsun da seni ebedilik yurduna götürsün. Renklerinde kurtulup tek renge boyanasın.

Gel, gel de La diyerek başla. Ondan başkasına La de. Hayır de. Korkma. Korkma sana İlla diyecek nefesi de yine O verecek.

Başka putların esiri olma. Yalvar ki zalimlerin boynuna kademini bassın.

En başta nefislerimizin sonra da onun yardakçılarının.

Eğer istersen sulhu salah cenge hazır ol.

Uyanık ol. Düşmanı güldürme. Zıtlıkların ve savaşların olmadığı bir yere gidinceye kadar biraz terleyeceksin. Kılıcın ve kalkanın, duan ve gözyaşınla yolda durmadan yürü. Burası zıtlıklar ve savaşlar yurdu.

Korkma, üzülme, daralma ne zaman başın dara düşse toprağa koy onu.

Tutup kaldırmazsa ne olayım.