Üç Mevlana
Üç Mevlana
Hüseyin Öztürk
Mevlana Celaleddin Rumi Hz.lerinin, Hakk’tan aldığını halka aktarmadaki çilesini bayram kabul ederek Hakk’a kavuşmasının 746. Sene-i devriyesindeyiz.
Mevlana Hz.lerinin Hakk’tan getirdiklerini, Mevlana’nın anlattığı gibi değil de hangimizin ahiretinden çok dünyalığına yarayan kısmı varsa onu alıp, “Mevlana şöyle buyuruyor” diye sömürdüğümüz bir hakikattir.
Mehmet Görmez hoca Mevlana’yı anma merasimlerinden birisinde “Üç Mevlana’dan” söz etmiş, popüler kültürün tüketim metaı haline getirdiğini ifade ederek şunları söylemişti:
“Hazreti Mevlana’nın herkesçe bilinen ve sıkça zikredilen ‘bîzârem bîzârem’ diye biten meşhur bir rubaisi vardır.
Eğer bugün Hz. Mevlana hayatta olsaydı ‘bîzârem’ diye başlayan, ‘bîzârem’ diye biten pek çok rubaîler kaleme alırdı. Hz. Mevlana bugün iki konudan dolayı bîzârdır bizden.
İki zümreden bîzârdır. O kendisini popüler kültürün bir tüketim metaı haline getirenlerden bîzârdır, biz de bîzârız.
O kendisini İslam’ın dışında bir yerde konumlandıran, ilahi aşkı bir tarafa bırakan hümanist ideolojilere payanda kılan tüm insanlardan bîzârdır, biz de bîzârız”.
……………………
Üç Mevlana’ya gelince:
Özlenen ama anlaşılmak üzere harekete geçilmeyen yahut anlaşılsa da bir türlü özümsenemeyen Mevlana, sadırdan değil satırdan ibaret hale getirilmiştir.
Bir de gizlenen Mevlana vardır. Mevlana’nın ahirete dair söyledikleri gizlenmekle birlikte, neredeyse Müslüman bile olmadığını söyleyecek kadar saklanan bir Mevlana vardır.
Üçüncüsü ise “Sema’ya” hapsedilen Mevlana’dır! Mevlana denilince artık akla eğlence sektörü gelmekte ve hemen her ortamda kullanılmaktadır.
Mevlana’ya sahip çıkacak kurum, Kültür Bakanlığı ise Mevlana Hz.lerine saygının gereği, sema törenlerini düğünler başta olmak üzere eğlence mekânlarından kurtarmalıdır.
Batılı turistlere eğlence adına iki şey sunulmaktadır. Türk lokumu diye gece kulüplerindeki kadınlar ile sema yapan Mevla’sız, Mevlana’sız kadınlı erkekli gruplar.
Buna razı olabilecek Müslüman bir vicdan düşünemiyorum. Ne yazık ki, Mevlana Hz.leri, ehil olmayan eller tarafından her geçen gün Hakk’tan ve hakikatten koparılmaktadır.
…………………
Yukarıda “gizlediğimiz Mevlana’dan” söz etmiştik. Bu hususta yine Görmez hocanın sözlerine müracaat edelim:
“Dini Allah’a has kılmaktan uzaklaştığımız uykularda, namazı ve niyazı Mevlana hoşgörüsünün siperine atıp unuttuğumuz-unutturduğumuz kurnazlıklarda gizliyoruz.
Kur’an’ın kendisinin incelikli sözlerini eğip büküp Kur’an yerine koyduğumuz tuhaf dindarlıklarda gizliyoruz.
Sünnet-i seniyyeyi hayatının önceliği bilen saf kul, diri ümmet, duru insan Mevlana üzerinden, Peygamberce yaşamak yerine, hevesince yaşamayı teşvik eden pembe propagandalarda gizliyoruz.
Gözü yaşlı ama kalpsiz peygamber aşığı görünümlü itaatsiz sığ “sufizm” etiketlerinde gizliyoruz”.
………………….
Ezcümle:
Mevlana Hz.leri; nezaketin, Hakk’ın, hakikatin, adaletin, merhametin, şefkatin kaynağı olan İslâm’ın yaşayanı ve anlatanıdır. Mevlana’ya bu pencereden bakmalıyız.
Mevlana Hz.lerini anlayabilsek, anlatmaya lüzum kalmaz. Anlamanın göstergesi idrak ederek yaşamaktır. Mevlana’yı anlamaya değil, yaşamaya ihtiyacımız vardır.