TÜRK EDEBİYATINDA MEVLÂNÂ VE MEVLEVÎLİĞİ MANEVİ TEKÂMÜL İŞLEVİYLE ELE ALAN ROMANLAR ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME – Fatma Şükran ELGEREN
TÜRK EDEBİYATINDA MEVLÂNÂ VE MEVLEVÎLİĞİ MANEVİ TEKÂMÜL İŞLEVİYLE ELE ALAN ROMANLAR ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
Fatma Şükran ELGEREN
Öz:
Anlatma esasına bağlı edebî türler içinde en olgun örneklerden biri olan roman, hayatın gerçekliğini kurgusal bir şekilde yansıtırken zaman zaman tarihe ve tarihî şahsiyetlere de kapılarını aralar. Temel malzemesi insan olan romanda yazar, gerçekliği kendi düzleminde şekillendirirken, bu temel malzemeyi bazen olduğu gibi aktarma bazen ise kurmacanın kendisine sağladığı özgür ortamda yeniden inşa etme yoluna gider. Ancak yazarların tercihi ne yönde olursa olsun, romanın gerçek hayatla olan bağı önemini korumaya devam etmektedir. Bu sebeple, romancıların tarihî şahsiyetleri roman kişisi olarak kullanma eğilimleri, incelenmeye değer hususlardan biri olarak karşımıza çıkar. Asırlar öncesinden günümüze seslenmeyi başaran Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî de bu bakımdan romancılar için zengin bir kaynaktır. Türk-İslâm medeniyetinin yetiştirdiği en kuvvetli şahsiyetlerden biri olan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, kapsayıcı fikirleri ve eserleriyle hem İslâm coğrafyası hem de Batı dünyasında güncelliğini hâlâ korumakta olan bir mutasavvıftır. Onun vefatından sonra oğlu Sultan Veled tarafından sistemli bir hâle getirilen Mevlevîlik de, hoşgörü temelli din anlayışı ile hemen her dönemde pek çok çevrenin ilgisini çeken, entelektüel bir tarikat hüviyetini kazanmıştır. Mevlânâ ve Mevlevîliğin bu popülerliği, edebî sahada yazar ve şairlerin dikkatlerinden kaçmamış, Mevlânâ ve Mevlevîlikle ilgili şiir ve romanların yazımını beraberinde getirmiştir. Bu çalışmada, sayıları giderek artan Mevlânâ ve Mevlevîlik konulu romanlardan, manevî tekâmül boyutunu öne çıkaranlar üzerine bir değerlendirme yapılması amaçlanmıştır.