TEFEKKÜR

A+
A-

TEFEKKÜR

“Fe’stekım kema ümirte” Emir olunduğun gibi dosdoğru ol.

Tefekkür, ‘düşünmek’ demektir. Herhangi bir konuda derin düşünerek onun şuuruna varmaktır.

Tefekkür insana mahsus bir özelliktir ve bu yüzden insanı diğer mahluklardan ayıran en önemli Tefekkür kelimesi, Allah’ın yaratış şeklini, kainatı ve yaşamı düşünmek anlamını içermektedir. İnsan, yaşadığı hayatı analiz etmeli, düşünmelidir. Çevrede olan her şeye anlamlar yüklemek ve açıklama getirmek tefekkür kelimesiyle karşılık bulmaktadır.

Tefekkür, insanın kendi yaşamını değerlendirmesi anlamına gelmektedir. Yani tefekkür nedir sorusu, insanın kendiyle yüzleşmesi olarak da açıklanabilir. İnsanın günahlarını düşünmesi, yaptığı hataları hatırlaması da bir tefekkürdür. Ve bu hatalardan bir ders çıkararak, onların tekrarına düşmemek, tefekkürün içerdiği kavramlardır.

İslâmiyet’te düşünmek çok önemlidir. Kullar zikrin kemaline ermek istiyorlarsa, dünyada ve kâinatta sergilenen ilahi kudret tecellileri üzerine derin bir şekilde tefekkür etmelidirler.

Selim bir akıl ve kalple tefekkür eden bir Mümin için; kâinatta sergilenen ilâhî kudret kanıtlarının her biri feyz alınacak, hayret edilecek ve ibret alınacak şeylerdir.

İbret almak için bakan Müslüman, insanın yaratılış safhalarını, vücudundaki benzersiz sistemleri, çevresindeki diğer canlıları, yeryüzünü, gökyüzünü, atomun moleküllerini, Güneş Sistemini ve en minik detaydan en büyük fezaya kadar daha birçok şeyin üzerine tefekkür eder ve baktığı her şeyden bir sonuç çıkarır.

İnsanoğlunun idrakinin sınırlarını zorlayan sonsuz yaradılış ve nimet üzerine tefekkür etmek, Allah’ın (c.c.) yarattıklarını düşünmek, sevaplarını ve günahlarını düşünmek, azaplarını ve mükâfatlarını düşünmek, akıl ile doğruyu düşünmek, tefekkürün gerekliliklerindendir.

Bir Müslüman hayatın her alanına her an tefekkürle yaklaşmalıdır. Tefekküre ihtiyacımız var. Hadiselere ibret nazarıyla bakıp bir sonuç çıkarmalıdır. Her olayın yaratıcısının Rabbimiz olduğunu bilince, hayat tarzımız değişiyor. Bir başka bakıyoruz insanlara, olaylara, tabiata…

Namazlarımız daha anlamlı oluyor, aile sohbetlerimizin içi doluyor, birbirimizi daha çok anlamaya çalışıyoruz. Daha fazla sabretmeyi, daha çok şükretmeyi denemeye başladık. İsrafın ne demek olduğunu, iktisadın ne kadar güzel ve yerinde kullanıldığını gördük, görüyoruz.

Allah’ımızın direktiflerinden dışarı çıkmanın mümkün değildir. Şöyle dersek daha iyi anlaşılır mesele; Rabbimizin arazisi içindeyiz. O araziden dışarı çıkmak, Allah’ın olmadığı bir mekan, bir yer, bir ortam… düşünmek muhaldir. İster binlerce kilometre yerin altına girelim, ister binlerce kilometre gökyüzünün üstünde fezada olalım hep O var. Allah bizim teneffüs ettiğimiz hava gibidir. Onsuz hayat olamaz.

Nuh tufanı, Lût kavminin, homoseksüel ilişkileri sonunda yerin dibine batması, Firavun ve Firavun zihniyetlerin, insanlara zulmü sonucunda denizde boğulup sulara gark olması, Allah’ın varlık ve birliğini inkâr eden, onun idaresi altındaki dünyayı, evreni kafasına göre dizayn etmeye çalışan, “Allah dünyaya karışmasın, o, ahiret işine baksın” diyerek edepsizce, hadsizce tavır sergileyenler, dünyevi gücün her şey olduğu vehmine kapılanların akıllarını başlarına alması gerektiğini anlatır Kur’an’ımız. Yaşadığımız bu hengâme onu açık ve net olarak gösteriyor.

Kur’an bizden aksiyoner olmamızı, tembellikten, mıymıntılıktan, bana necilikten, beni ilgilendirmez tavırlarından, aymazlıktan, vurdumduymazlıktan, kendine Müslüman olmaktan, sadece kendi çıkarını düşünmekten… kurtulmamızı ister. Başkasının aklını değil, kendi aklımızı kullanmayı, başkasının düşünmesi değil kendimizin düşünmesini, başkasının inanması değil kendimizin inanmasını, şeyhlerin, hocaların, hacıların, üstadların, müftülerin, imamların… aklıyla değil, onların dedikleri değil, Kur’an’ın dediği, Allah’ın buyurduğu istikamette ve de kendi aklımızı da devreye sokarak yaşamak en doğru ve en ideal olanıdır.

Kur’an, emanet akıl istemez. Kendi aklımızın, kendi irademizin, kendi düşüncemizin, kendi fikirlerimizin devreye sokulmasından yanadır. Onun için şöyle denir; “sağ gözün sol göze faydası yoktur”, “insan yalnız doğar, yalnız sıkıntı çeker ve yalnız ölür.”

     Tefekkür

Kâinat Allah’ın olduğu mahal,
Esfelden eşrefe çıkar tefekkür,
Rahmansız hayatlar yaşanmaz muhal,
Batılı Hak sözle yakar tefekkür!

Aklı terletmeye varılan yapı,
Vahdet tuğlasıyla örülen yapı,
İnsanlık harcıyla karılan yapı,
Varlığa bu gözle bakar tefekkür!

Karanlık ortama ışık yakıyor,
İrfan tezgâhında ahlak dokuyor,
Cihandaki her şey fikre akıyor,
Dünyaya hikmetle akar tefekkür! (24 OCAK 2024)