Tasavvufta Âdâb ve Erkân Risaleleri
Tasavvufta Âdâb ve Erkân Risaleleri
Sâfi ARPAGUŞ
Kübra Betül BAYDAR
I. Tasavvufta Edep ve Âdâb Kavramları
Da’vet, iyi tutum, incelik, kibarlık, hayranlık ve takdir anlamlarına gelen edep, bir toplumda örf, âdet ve kural hâline gelmiş ahlâk, iyi tavır ve davranışlar veya bunları kazandıran bilgi düzeyi anlamında kullanılmıştır.1 Edep kelimesinin kökü ve anlamı üzerinde birkaç farklı görüş olmasının nedeni, bu kelimenin tslâm öncesi kullanımı ve İslâm’la birlikte kazandığı yeni anlamlarındaki farklılıklardır, tslâm öncesinde daha çok ahlâkî ve örfî konularda Arap dili belagat ve fesâhatına ilişkin meseleleri ifade etmek için kullanılırken İslâmiyet sonrası bu anlamlarla beraber bilgi, bilgilendirme ve terbiye etme gibi anlamlarda da kullanılmıştır. Nitekim “Rabbim beni edeplendirdi ve edebimi güzel yaptı” rivayeti, edep kelimesinin bilgi ve terbiye anlamını yansıtması bakımından önemlidir.2
Bununla birlikte tâlim ve terbiye ile edep arasındaki farka dikkat çeken bazı müelliflere göre te’dib, istenilen ve hedeflenen şeye taalluk ederken; tâlim, şer’î meselelerle ilgili bulunmuştur. Dolayısıyla te’dibin kullanımı örfî ve dünyevî, tâlimin kullanımı ise daha çok şer’î alanlardır.3 Bu yaklaşım, edebin Müslüman ahlâkını şekillendiren bir olgu olduğunu ve bu çerçevede hikmete uygun davranmak ve şeriata göre yaşamanın ibadet hayaü ve günlük davranışlarda önemli bir değer haline geldiğini göstermektedir.
Edep kelimesinin, nispeten sosyal ve örfî durumları ifade eden lügat anlamları ile sonradan kazandığı ve daha çok dinî-ahlâkî unsurlar ihtiva eden anlamları arasındaki ilişki dikkat çeker. Bu doğrultuda edebin İslâm’la birlikte kazandığı “bilgiyi de ihtiva eden” anlamı müstakil bir araştırma konusudur. Ancak başta “ziyafete çağırmak” anlamı olan edebin, İslâm’la birlikte önce “fazilet” ve “da’vet” anlamlarına, daha sonra da “talim”, “terbiye” ve “edebiyat” anlamlarına dönüştüğü düşünülmektedir. Bu bağlamda “kendisine sahip olan kişiyi küçük düşürücü durumlardan koruyan meleke” olarak tanımlanan edebin, “riyâzetü’n-nefs” ve “mehâsinü’l-ahlâk”ı öğrenmek, “sıyânetü’n-nefs” (nefsi korumak), “güzel ahlâk” ve “faziletli amelleri yerine getirmek” şeklindeki anlamlarının öne çıkarıldığı görülmektedir.4 Ebû Muhammed Cerîrî’nin (ö. 321/933) “Güzel ve yüksek olan her nevi huyu edinmek, çirkin ve aşağı olan her nevi huydan kurtulmak” şeklindeki tasavvuf tanımı da bu anlamlan ihtiva etmektedir.5
Edebe ilişkin bu kabullerin tasavvuf metinlerindeki tasnifte de etkili olduğu görülmektedir. Bu bağlamda Serrâc’ın (ö. 378/988) dünya ehli, din ehli {zâhid) ve havas ehli {arifi için yapüğı edep tasnifinde fesahat, belagat, Arap şiirlerini bilmek ve sanatkârlık konularım dünya ehline; nefislerin riyazeti, uzuvların eğitilmesi, gönlün temizliği, şer’î sınırları korumak ve şehvetlerin terki meselelerini din ehline; kalbin temizliği, manevî sırlara riâyet etme, ahde vefa, hâl ve vakti muhafaza, havâtır, vârid ve ilhama itibar etmeme, gizli ve aşikarın bir denge üzere olması mevzularını havas ehline tahsisi edebin yapılmış tariflerinde öne çıkan unsurları kuşatır niteliktedir.6 Sülemî (ö. 412/1021) edebi, tasavvufî terminolojide “îbnü’l-vakif olmak şeklinde ifadesini bulan, içinde bulunulan vakti gözetmek suretiyle her vakit için en uygun olanı yaşamaya çalışmak, ayrıca içinde bulunulan hâli fazla düşünmemek şeklinde tanımlamaktadır.7
Abdullah Ensârî Herevî (ö. 481/1089) edebi, sâlikin haddi aşma ve cefâ arasındaki sınırı koruması şeklinde tanımlamakta, bu tanımla irtibatlı olarak hâller ve makamlarla ilişkilendirmek suretiyle üç dereceye ayırmaktadır. Bu tasnifine göre edep derecelerinin ilki havf ve recâ ile sürür ve cüretkârlık arasındaki sınırlan muhafaza etmek; ikincisi havftan kabza, recâdan basta, sürûrdan müşahedeye terakki etmek; üçüncüsü de edebi bilmek, Hakk’ın edeplendirmesi sebebiyle (te’dib) -başkaları tarafından- edeplendirilmekten ve edep yükünü müşahede etmekten kurtulmakür.8 Diğer taraftan Herevî edebin uygulama sahalarım kulluk, marifet ve muamele şeklinde üçe ayırmakta, her bir kategoride içinde bulunulan hâle o hâli ifsâd edecek bir düşüncenin veya hâlin karışmaması gerektiğini vurgulamaktadır. Dolayısıyla Herevî’ye göre içinde bulunulan durumu muhafaza etmek edebe uygun olan davranıştır9 ve bu da tasavvufun kendisidir. Ebû Hafs Haddâd’ın (ö. 260/864) “Tasavvuf tümüyle edeplerden ibarettir: Her vaktin ve her makamın edebi vardır” şeklindeki tasavvuf tamını da bu çerçevede değerlendirilebilir.10 Ebû Hafs’ın tanımı seyrüsülûkün, tüm aşamalanyla edep anlamına geldiğini göstermektedir.
Edebin şer’î ilimler, ibadetler ve muamelâta ilişkin uygulamalardan farklı olarak ahlâkî ve sosyal konulan ihtiva eden kuşatıcı bir kavram hâline gelmesi, tasavvufta geniş bir uygulama alam bulmasına vesile olmuştur.11 Nitekim John Renard edep (behavior) kelimesini şu şekilde tanımlar:
Sûfüerin her biri, sülûke yönelten uygulamalar, ritüel unsurlan, geçim yolları, sosyal ve siyâsî hayata katılım, evlilik ve bekârlığa yönelik tutumlar ve nefisle ilgili davranışlar üzerinde çeşitli vurgular yapmak için kendine özgü bir âdâb metoduna sahip olmuştur. Sûfî müellifler, içinde bulundukları toplulukların âdâbımn aynntılannı özetleyen, bu konuda yazılmış uzun metinleri daha kısa hâle getiren birçok metin üretmiştir.12
Tasavvuf metinlerinde atıfta bulunulan bir diğer konu da şeriat ile edep arasındaki irtibattır. Bu iki kavram fiilde bir araya getirildiğinde bilgi {marifet) elde edilebilir. Edeple marifet arasında sebep-sonuç ilişkisi kuran Sülemi”ye göre marifet olmadığında edep de yoktur. Dolayısıyla sülükte hedefe ulaşma yollarından biri de edeptir.13 Edep bilgi [marifet) yolu olarak benimsendiği gibi bazı müellifler tarafından iman konulan içerisine de dahil edilmiştir. Kuşeyrî (ö. 465/1072) tevhid, iman, şeriat ve edebi birbirlerinin müsebbibi ve mucibi kabul etmekte ve buradaki diğer kavramlara ait kemâllerin edeple mümkün olduğunu belirtmektedir.14 Allah’ın razı olduğu şekilde edeplenme ise “muhabbetullaha ehil olanlar” zümresine girmenin bir adımı olarak görülmektedir.15 Bu bağlamda Hücvirî (ö. 470/1077) makamlar ve vakitlerin gerektirdiği edebe binaen edebi, manevî terakkînin vesilesi ve Allah’a yakınlığın sebebi olarak ele almaktadır.16 Allah’a ulaşmada hikmetin gereği olarak edebe riâyet edildiği zaman, tahkîk ehli olma yollarının açılması da seyrüsülûkte edebin konumunun anlaşılması bakımından önemlidir.17
İbnü’l-Arabî edep kavramını birtakım kurallara uymak, terbiye edilmek18 ve marifete uygun hareket etmek olarak19 tarif etmektedir. Bununla birlikte o, bilgi sahibi olmayı ve bu bilgiyle amel etmeyi de edep sahiplerinin nitelikleri arasında sayar.20 Ona göre içinde bulunulan durum ne olursa olsun Allah ve Resulü’ne karşı bir saygısızlık olarak kabul edilebilecek her türlü davranıştan mümkün olduğunca sakınmak edebin gereklerindendir. Aynı zamanda İbnü’l-Arabî edebi, teklif ile aynı mertebede kabul etmektedir.21
İbnü’l-Arabî’nin edep kavramına ilişkin değerlendirmelerinde vahdet vurgusunu görmek mümkündür. Bu çerçevede İbnü’l-Arabî Allah’ın mutlak vahdetine zarar verecek her hareket ve sözü edebe aykın bulmaktadır.22 Yine Allah’a saygının bir gereği olarak verdiği hükmün sınırlarına riâyet etmek de edebin gereğidir.23 Bu anlamlanna ilaveten tarikat hayatının birtakım kurallara bağlanmasının neticesinde ortaya çıkan tarikat içi davranış biçimlerini belirli ilkelere göre yerine getirmek İbnü’l-Arabî tarafından edep ile ilişkilendirilmiştir. Burada edep, şeyh tarafından müride öğretilen ve müridin geçirdiği çeşitli imtihanlara taalluk eden bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.24 Edebin dört mertebesine işaret eden İbnü’l-Arabî bunları şeriat, hizmet, hak ve hakikat edebi şeklinde isimlendirmiş; Fütuhatta edep makamlarından biri olarak zikrettiği hakikat edebini fâni olmak ve her şeyi Allah’a irca ederek edebi terk etmek anlamında kullanmışür. İbnü’l-Arabî, görünürde edebe muhalif olan bu davranışın özü itibariyle edebin zirvesi kabul edilebileceğini ve bu makâmdakilerin naz makamında olduğunu belirtmektedir. Edebi Allah dışındakileri dikkate almak şeklinde yorumlayan İbnü’l-Arabî, başkalarının olmadığı bir makamda edebin de olmayacağını söyler. İbnü’l-Arabî’ye göre bu makam Allah’ın seçkin kullan tarafından benimsenmiştir.25
Sûfilere göre edep yalnızca öğrenilip gerektiği yerde sergilenen bir davranış biçimi değil, sekr ve galebe hâllerinde dahi kişinin tüm davranışlarına etki eden bir yaşayış tarzı, belli kurallar çerçevesinde yerine getirildiğinde hikmete uygun davranarak şeriatı gözetmeyi sağlayan ve bunun için ibadetleri yerine getirmenin gerekli olduğu bir haslettir.26 Bundan dolayı vecdin galebe hâline gelip, kişiyi şeriatın âdabına uygun hareket etmekten alıkoyacak bir hâl almasından koruması için kâmil bir mürşid her zaman gerekli görülmektedir.27
II. Kapsam ve Konularına Göre Risaleler
A- Allah-İnsan İlişkisine Odaklanan Âdâb Metinleri
Edeb kavramının birden fazla manasının bulunması sebebiyle ilimler tasnifi yapan ve bibliyografik eser yazan müelliflerin tasnifte gözettikleri ilkelerin araştırümaması durumunda bir takım karışıklıkların ortaya çıkabileceği gözlenmektedir. Edebi, görgü kuralları bütünü şeklinde ele alanlar olduğu gibi bir ilim olarak edebiyatın temeline yerleştirenler de olmuştur. Görgü kuralları olarak ele alınmasının neticesinde çeşitli konulara dair âdâb kurallarım ele alan geniş bir literatürün oluştuğu görülmektedir.28 Edep kavramının ahlâkî ve sosyal içerik kazanması ise VIII. yüzyıldan itibaren yazılan eserlerde görülmektedir.29
Hicrî II. asrın sonlarına doğru telifine başlandığı tespit edilen “âdâbu’s-sûfiyye” literatürünün ilk örnekleri sonraki dönemlerde yaygınlık kazandığı şekliyle doğrudan mürid-mürşid hukuku yerine dünya ve ahiret mutluluğunu tesis etmek için gereken ahlakî unsurları öne çıkarmaktadır. Bu metinlerin temel önceliği; sonraki sûfî müellifler tarafından hâl ve makam şeklinde isimlendirilen kavramların belirlenmesine ve bu kavramların kulluktaki yerini tespite yöneliktir. Bu eserlerin literatür içerisinde âdâb-ı tarikat, hurde-i tarikat, miyâr-ı tarikat, tarîkatnâme, erkannâme, usûl-i tarikat şeklinde isimlendirmeleri yapılmıştır.
Tespit edilebildiği kadarıyla âdâbu’s-sûfiyye literatürünün ilk örneği Şakîk-i Belhî’nin (ö. 194/810) Âdâbü’l-ibâdâtuhr. Tasavvuf metinlerinde genellikle sözlerine yer verilen, fakat eserine herhangi bir atıfta bulunulmayan Şakîk-i Belhî, Âdâbü’l-ibâdât‘da hâller ve makamlar hakkında -bugünkü bilgilerimiz dahilinde-yazılı kaynak bırakan ilk sûfîdir. Şakîk’in risalesi tasavvuf tarihindeki kavramsal dönüşümün görülmesi açısından da dikkate değerdir. Zira Âdabül-ibâdâtta. yer alan “menzil” ve “menzilin nuru” kavramları sonraki dönemlerde hâl ve makam şeklinde kavramlaştınimıştır.30 Şakîk’in risalede zikrettiği menziller ve bu menzilleri aşabilmenin yollan incelendiği zaman Âdâbü’l-ibâdâtm seyrü sülûke başladıktan sonra yaşanacak dönüşümün anlatıldığı bir eser olduğu görülür. Ayrıca kişinin ahlakını güzelleştirmek için amel işlemesi ve nefsin tuzaklarına karşı uyanık olması edeple bağlantılı olarak incelenen konulardandır.31
Hicrî III. asırda kaleme alman ve günümüze ulaşan eserlerde II. asırdaki örneklerinde olduğu gibi nefsin hâlleri ve eğitilmesine yönelik meselelerin ele alındığı görülmektedir.32 Şakîk-i Belhî ile Haris el-Muhâsibî’nin (ö. 243/857) aynı konuya farklı perspektiflerle yaklaşmaları, müelliflerin kendi yorumlarını ortaya koyduklarının örneği olarak gösterilebilir. Nitekim nefs terbiyesi Şakîk’te az yemekle irtibatlanırken, Muhâsibf de nefse karşı sürekli teyakkuz halinde olarak kalpteki gafleti yok etmek şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu yüzyılda yazılmış olup kaynaklarda adlan geçen fakat günümüze ulaşmamış başka âdâb eserlerinin de kaleme alındığı tespit edilmiştir.33 Günümüzde ulaşılamayan fakat kataloglarda “âdâb” adıyla kaydedilmiş metinlerin bu dönemdeki âdâbu’s-sûfiyye örneklerinde görüldüğü gibi tarikat hayatına ilişkin uygulamalarla sınırlı bir müridlik âdabını değil bir bütün olarak kulluk âdabını merkeze almaları açısından ilk dönem âdâb metinleriyle benzer olduğu tahmin edilmektedir.34 Ük dönem (hicrî III. asır) âdâb kitaplarının, tasavvufun henüz kurumsal bir kimlik kazanmamış olması sebebiyle, tarikat ve tekke içindeki âdaba dair veya şeyh-mürid ilişkisi bağlamında yazılmadığı, genellikle şahsî tekâmül göz önünde bulundurulmak suretiyle nefsle ilgili meseleleri konu edindiği görülmektedir.
Hicrî IV. yüzyıla gelindiğinde Hakîm Tirmizî’nin (ö. 320/932) eserleri döneminin “âdâbu’s-sûfiyye” metinlerinin muhtevasını görmek açısından önemli örneklerdir. Hakîm Tirmizî Âdâbü’l-mürîdîn’de öncelikle, kendisinden önce yazılan metinlerde olduğu gibi, kalbe ilişkin meseleleri ele almıştır. Kalbin iyileştirilmesi, kalbin amellerin muhafaza merkezi olması ve hevâ, vesvese gibi kalp ile ilgili konulan ele alan Hakîm Tirmizî; takva, verâ ve riya kavramlarının detayları ve bu kavramların karşılık geldiği uygulama alanlarına ilişkin konulara yer vermiştir. Bu eser, kavramların aralarındaki farklara işaret edilmesi ve amellerle üişkilendirilmesi konusunda kendinden sonraki metinler üzerinde etkili olmuştur. Bu durum onun geçiş süreci müellifi olarak birbirlerinden kesin çizgilerle ayrılmayan her iki dönemi de mezcettiğini göstermektedir.35 HaMm Tirmizî’nin diğer eserleri Edebü’n-nefs ve Riyâzetü’n-neföte ise tasavvufun kalbi merkeze alan bir ilim olma özelliği vurgulanmışür.36 Edebü’n-nefs” te öncelikle nzık, rıza ve sabır kavramları örnekler üzerinden anlatılmış, daha sonra kitabın asıl konusu olan nefs eğitimi [riyazet) kalbin tezkiyesi bağlamında ele alınmıştır. Yine bu eserde de bilginin kalpte yerleşmesi, mücâhede ve hevâ kavramlarına yer verilmiştir. Hakîm Tirmizî Riyâzetü’n-neföte ise marifet merkezi olarak kalbi zikretmekte, nefse muhalefet etme ve nazlardan uzaklaşmakla Allah’a yaklaşmanın mümkün olduğunu belirtmektedir.
B- Müridlik Âdabını Konu Edinen Metinler
Serrâc’ın (ö. 378/988) el-Lüma’sı bir âdâbu’s-sûfiyye metni olmamakla birlikte tarikat edeplerine yer verdiği bölümler içermesi dolayısıyla âdâbu’s-sûfiyye literatürü açısından önemli bilgiler ihtiva etmektedir. Sûfüerin marifet ve terbiye anlamlarında kullandıkları edep kavramım Serrâc ayrıca âdâb-ı muaşeret anlamında kullanmış ve bu anlamı yansıtan örneklere yer vermiştir. Bu bağlamda Serrâc’ın birkaç bölüm ayırdığı edep bahislerinin bulunduğu bölümlerde, tarikat mensuplarıyla alakalı meselelerin yanı sıra gündelik hayat ile ibadet konularına yönelik birtakım sorumluluklar ve hassasiyetler de yer almaktadır. Serrâc edebi, sûfüeri diğer insanlardan ve sûfüik iddiasında bulunanlardan ayıran bir unsur olarak görmektedir. Bundan dolayı edeple ilgili ayrıntılara hem sûfllik iddiasında bulunup hem de sûfüerin davranışlarına aykırı hareket edenleri gerçek sûfüerden ayırmanın yollarından biri olarak yer vermektedir. Lüma tasavvufun müesseseleşmesi öncesinde gerek günlük hayata gerek tasavvuf! hayata ilişkin edepleri de ihtiva eden bölümleri olması dolayısıyla önceki ve sonraki dönem âdâbu’s-sûfiyye literatürlerine benzer bir içerik sunmaktadır. Bu içerik benzerliğindeki geçişlilik eserin bütünü içerisinde yapıldığından ötürü âdâb kelimesi hem ahvâl-makâmâtla hem de muaşeretle ilgili olarak kullanılmaktadır.37
Kelâbâzî’nin (ö. 380/9120) Taarruf‘ta şeyh ve müride ilişkin başlıklara yer vermemesi dolayısıyla eser doğrudan âdâbu’s-sûfiyye konularını içermemektedir. Taarruf ta özellikle hâller ve makamları ifade eden ıstılahlara ağırlık verilmişse de Taarrufu diğer tasavvuf metinlerinden ayıran ana nitelik akâid konularına yer vermesidir. Dolayısıyla Kelâbâzî hicrî IV. asrın sonlarına kadar sûfî çevrelerde oluşan dağarcığı bir araya getirirken aynı zamanda akâidle ilgili meseleleri de ele almıştır. Arifin sıfatı, mürid ve murâd kavramları, semâ konusu gibi âdâbu’s-sûfiyye metinlerine konu olan başlıklara yer vermesi dolayısıyla burada zikredilmiştir.38
Ebû Tâlib el-Mekkî (ö. 386/996) îman ve İslâm, kulluk âdabı ve bunlara ilişkin zahirî ve bâtınî hükümleri Kûtu’l-kulûb‘da yorumlamaktadır. Bununla birlikte Kûtu’l-kulûb, kendinden önce yazılmış eserlerde olduğu gibi tam bir tekke âdabım içermemekte; fakat tasavvufun hâller-makamlar konularım, velîlerin, müminlerin sıfatlan ve havâürın niteliklerinin yanı sıra ilmin mâhiyeti, İslâm’ın şartlan ve bu şartlara ilişkin detaylan ihtiva etmektedir. Ebû Tâlib el-Mekkî, zikredilen bu detaylara güzel kulluğun nasıl yapılacağım beyân için yer verdiğini ifade etmektedir.39
Serrâc’ın Lüma’ı, Kelâbâzî’nin Taarrufu ve Ebû Tâlib el-Mekkî’nin Kûtu’l-kulûUu hicrî IV. asır tasavvuf anlayışını yansıtmakla birlikte kendilerinden sonra şekillenen tasavvuf literatürüne de kaynaklık eden eserlerdir. Serrâc, tasavvufun mâhiyeti ve mutasavvıfların özelliklerinin yanı sıra tevhidle ilgili konulara yer verirken Kelâbâzî bu konulara hiç değinmemektedir. Ebû Tâlib el-Mekkî ise Serrâc ve Kelâbâzi’yle karşılaştırıldığında bu konuda daha fazla detaya yer vermektedir. Ayrıca eserde evlilik, geçim, büyük günahlar gibi hem sosyal hayata hem de dinî hayata ilişkin detaylara yer verilmiştir. Eserinde tasavvuf ıstılahlarına, hâllere ve makamlara yer veren Kelâbâzî, yeri geldikçe ilgili kavramdan hareketle edep konuları içinde sayılabilecek açıklamalarda bulunmaktadır. Serrâc ve Ebû Tâlib el-Mekkî ise birçok konunun içerisinde edeple ilgili hususlara yer vermektedirler.40 Serrâc ibadetlerde gözetilmesi gereken,41 özel vakitlerde sadece safîlerin değil genel olarak Müslümanların yapabileceği42 ve gündelik hayata dair edeplere43 yer vermektedir.
Sülemî’nin (ö. 412/1021) Cevâmiu âdâbi’s-sûftyye?si, ilgili literatür açısından hem ismi hem de içeriği bakımından önemli bir konum kazanmıştır. Bu eserinde edep kavramım ele alarak sûfüerin özelliklerine yer veren Sülemî, konuları sûfî sözleri veya menkıbeleriyle örneklendirirken davranışlarda şeriatın muhafazası vurgusunu ön plana çıkarmaktadır.44 Cevâmfde ilk metinlerde olduğu gibi kulluğa ilişkin edepler vurgulanmakta, bunun yanı sıra tarikat içi edepler de bulunmaktadır. Sülemî’nin bu eseri büyük ölçüde tarikat hayatına ilişkin âdâb meselelerini ele alması dolayısıyla doğrudan âdâbu’s-sûfiyye literatürü içerisinde değerlendirilebilir. Sülemî’nin bir diğer eseri Menâhicü’l-ârifîn’de seyrü sülükteki makamlara, seyrü sülûkün öncelikli şartı olarak bir şeyh bulunmasına ve müridin seyrü sülükteki yükümlülüklerine yer verilmektedir. Bu detaylar diğer risalelerinde olduğu gibi menkıbe ve sûfî sözleriyle örneklendirilmiştir.45 Sülemî bir başka risalesi Derecâtü’l-muâmelât da ise müridin karşısına çıkabilecek ve anlamlarını öğrenmek isteyeceği kavramları ele alır.46 Benzer konulara Mukaddime fi’t-tasavvuf ve Sülûku’l-âriftride4* de yer veren Sülemî, Beyânu zeleli’l-fukarâ ve mevâcibu âdâbihim’de fakîr olarak nitelendirilen sûfüere dair meseleleri ele almaktadır.49 Sülemî bu eserleriyle kendinden önceki birikimi tarikat hayatına ilişkin detaylarla ilişkilendiren bir tarz ortaya koymuştur.
Literatürde tarikat âdâb ve erkânının, tekke merkeze alınarak ilk defa Ebû Saîd-i Ebü’1-Hayr (ö. 440/1049) tarafından tesis edildiği kabul edilmektedir.50 Dolayısıyla Ebû Saîd tarikat âdabına dair bir eser yazmamış olsa da tasavvufun kurumsal kimliğini şekillendirdiği düşünüldüğü için zikredilmesi gereken bir isimdir. Ebû Saîd, tekke âdabına ilişkin düzenlemelerini kendi tekkesine münhasıran yapmış, usûlü bir tarikat şekline dönüşmemişse de tekke ve tasavvuf âdabına ilişkin uygulamalar kendisine nispet edilmiştir.51 Ebû Saîd’den önce Serrâc’ın ve Ebû Tâlib el-Mekkî’nin tarikat âdabına dair yazdıkları göz önünde bulundurulduğunda Ebû Saîd’in mevcut bilgilerini belli bir kurumsal yapıda (hankah, tekke vs.) uygulamada etkin rol üstlendiği görülmektedir. Gittiği yerlerde hankahlar kuran Ebû Saîd kendi dönemindeki sûfîler tarafından zaman zaman tenkit edilmişse de kurduğu hankahlarda geniş kitlelere hitap etmiştir.52 Ebû Saîd’den önce Horasan ve Maveraünnehr bölgelerinde yaygın olan tekke hayatı Ebû Saîd’in gittiği yerlerde kurduğu hankahlarda sohbetlere katılmak ve merasimlere iştirak etmek ile ilgili âdâblarla bu bölgelerdeki tarikat yaşantısında bir yere sahip olmuştur.53
Mâverdf nin (ö. 450/1058) aynı dönemde yazdığı teorik ve pratik ahlâk konularını ele aldığı Edebü’d-dünyâ ve’d-dîn’i “Edebü’d-dîn” bölümünde nefis terbiyesini, “Edebü’n-nefs” bölümünde de riyazet ve ahlâk eğitimi konularını ele alması dolayısıyla İslâm toplumunda ahlâkın gayesinin ne olduğunun tespiti için önemli bir kaynaktır. Bu eser daha çok bireysel ve sosyal hayatın gereklerine uygun bir ahlâk düşüncesi geliştirmeyi amaçlamaktadır. Dolayısıyla eserde bireysel dinî yaşantı ve toplumsal ilişkilerin mahiyeti hakkında bilgi verilmekte, tasavvuf! unsurlara yer verilmeksizin dünya ve ahiret saadeti için gözetilmesi gereken ilkeler belirlenmeye çalışılmaktadır.54
Kuşeyrî’nin (ö. 465/1072) Risalesi muhtevâlarındaki detaylar bakımından büyük ölçüde Serrâc, Kelâbâzî ve Sülemfye dayanmaktadır. Kuşeyrî Risâldmn başlangıcında sûfîlerin hâl tercümelerine, tasavvuf ıstılahlarına ve sûfüerin makam ve hâllerine yer vermiş, “Müridlere Tavsiyeler” adını verdiği son bölümde ise âdâbu’s-sûfiyye metinlerinde yer verilen şekliyle müridlerin gözetmesi gereken âdaba dikkat çekmiştir. Bu bölümde şeyh ile müridin ve mürid ile diğer müridlerin ilişkilerinin nasıl olması gerektiğine ilişkin bilgiler veren Kuşeyrî, ayrıca müridin bir tarikata intisap etmeden önce kendisinde düzeltmesi gereken davranışlarla birlikte tarikat hayatını sürdürürken gözetmesi gereken âdaba da yer vermektedir. Çoğunlukla müridin durumu ve uygulamalarıyla ilgili detayları zikreden Kuşeyrî, diğer âdâbu’s-sûfiyye metinlerinde olduğu gibi semâ âdabı, hırka ile ilgili hususlar ve hizmet etmek konularım da zikretmektedir.55
Hücvirî Keşfu’l-Mahcûb‘da Kuşeyrî’nin de yer verdiği gibi sûfîlerin hâl tercümeleri ve çeşitli tasavvufî kavramların yanı sıra hırka giymek ve melâmet gibi tasavvufî detayları, ibadetle ilgili meseleleri, tasavvufî fırka, hareket ve cereyanları konu edinmektedir.56
Gazzâlî (ö. 505/1111) İhyâu ulûmi’d-dîrtde Müslümanların gündelik yaşamının işleyişini ahlâkî bir zemine yerleştirmektedir. Ana fikri çerçevesinde ibadetler, âdetler, kurtuluşa ve helake götüren sebeplere yer verilen eser ibadetleri iyileştirmek ve dünyaya gereğinden fazla değer atfetmemek suretiyle ahirette kurtuluşa nasıl eriteceğine ilişkin bir rehber olarak kaleme almıştır.57 Gazzâlî İhyâ’da öncelikle ilim konusuna, itikâdî meselelere ve Serrâc’da olduğu gibi sosyal hayata ilişkin uygulamaların detaylarına yer vermektedir.58 Ayrıca kendinden önceki müelliflerin bir kısmının ele aldığı ve sonrakilerin de katkıda bulunduğu, sûfîler tarafından tasavvufî uygulama alam olarak benimsenen sefer, uzlet ve semâ konulan, diğer müelliflerin tarikat içi yorumlarıyla karşılaşünldığında fıkhî bir çerçevede ve sadece tarikat mensuplarını değil Müslümanların genelini kapsayan bir üslupla kaleme alınmıştır. Dolayısıyla, meselâ tasavvuf kitaplarında daha çok uygulamaya dönük yönleri ele alınan semain bu eserde fıkhî boyutu ön plana çıkmıştır. Gazzâlî’ye göre semâ’a {işitmek) ilişkin detaylar, dinlenilenlerin kalbe ulaşması sebebiyle itaat derecesini etkilemesi dolayısıyla bilinmelidir.59 Gazzâlî isimlerini zikrettiğimiz diğer âdâbu’s-sûfiyye müellifleri gibi konuların tarikat uygulamalarına dönük yönleri yerine ibadet ve kulluk hayatına etkilerini ele almaktadır. Yine tarikat âdabı içerisinde aüf yapılan susma, İbnü’l-Arabî düşüncesinde seyrü sülük usûlü içerisinde müridin benimsemesi gerekli görülen bir detayken Gazzâlî’de dilin âfetleri noktasından bakılan ve Müslümanların tamamı için geçerli olması gereken bir uygulama alanı olarak kabul edilmektedir.
Aynulkudât Hemedânî (ö. 525/1131) Temhîdatta ikinci temhîd olarak “Allah Yolunda Sülûkün Şarüarı”nı zikretmek suretiyle genel ahlâka ilişkin bakış açısını özelleştirmiş ve tarikat âdabına ilişkin görüşlerine yer vermiştir.60 Aynulkudât bu bölümde öncelikle talip olma meselesini edebî bir üslupla ele almış, mürid ve mürşid arasındaki hukuku incelerken diğer âdâb metinlerinden farklı olarak konuları metaforik bir üslupla değerlendirmiştir.
Ebu’n-Necîb Ziyâüddîn Sühreverdî’nin (ö. 563/1168) Âdâbü’l-Mürîdîn’i bütünüyle tarikat âdabını içeren metinlerden biri olup literatürün en tanınan örneklerinden biridir. Eserde seyrü sülûke başlayan bir müridin uyması gereken kurallar, uygulaması gereken fiiller ve tarikat yaşamı içerisinde karşılaşılabilecek hâllere ilişkin ayrıntılar yer almaktadır. Ayrıca âdâbu’s-sûfiyye kitaplarında yer verilen sefer, semâ, sohbet, giyim, yeme ve uyku edeplerinden örnekler vermiştir. Ebû Hafs Ömer Sühreverdî (ö. 632/1234) ise hem tarikat uygulamalarının ilkelerini hem de ibadetlerin edeplerini ele aldığı Avarifu’l-maârif ‘inde kaynak olarak özellikle Kûtul-kulûb, İhyâve amcası Ebu’n-Necîb Sühreverdî’ninÂdâbül-mürîdîri‘inden istifade etmiştir. Eserde tekkelerde mukîm sûfüerin, seyrü sülük esnasındaki durumlarının ayrıntılarına, buna bağlı olarak da hâller ve makamlara değinilmiştir.61
Necmeddîn Kübrâ (ö. 618/1221) Âdâbu’s-sûfiyyeadlı risalesinde kendisinden önce yazılmış metinlerde verilen bilgileri kendi tarikat tasavvuru çerçevesinde metninde işleyerek hırka giyme, hankâha girme, davete katılma, yemek yeme, semâ ve sefer gibi tarikat içi unsurlara ilişkin detaylara yer vermektedir. Necmeddîn Kübrâ’nın bu minvalde yazmış olduğu bir diğer eser Risale ile’l-hâim’m Farsça tercümesinin istenmesinin üzerine kaleme aldığını belirttiği Risâletü’s-sâiril-hâiril-vâcid ile’s-Sâtiri’l-Vâhidi’l-Mâcid’idiı. Bu eserde oruç, temizlik gibi ibadetlerle birlikte halvet, uzlet, havâtın nefyetmek, susmak gibi tarikat içi uygulamalara yer vermektedir.62 Necmeddîn Kübrâ insanın zorunlu veya ihtiyarî olmak üzere iki sefer üzere bulunduğunu belirttiği Âdâbü’s-sülûk ilâ Hazret-i Mâlikil-mülk ve Meliki’l-mülûk eserinde bu sefer türlerinden ihtiyarî sefere ilişkin hususları ve menzili Allah olan bâtınî sefer ile mekânı yeryüzü olan zahirî seferin edeplerini anlatmaktadır.63 Necmeddîn Kübrâ’nın tbn Halve’nin isteği üzerine müridin seyrü sülük esnasında ortaya çıkan tecellî ve vakıa nevinden keşfi hâlleri açıklamak üzere yazmış olduğu Risale fi’l-halve de bu literatür bağlamında anılabilir.64 Ayrıca müellif Minhâcü’s-sâlikîn veMîrâcü’t-tâlibînadh eserinde halvet, muhabbet ve seyr ilallah kavramlarına ilişkin detaylara fakr kavramı çerçevesinde değinmektedir.65
İbnü’l-Arabî tarikat âdabına dair görüşlerine bazen müstakil olarak bu konuya tahsis ettiği eserlerinde bazen de eserleri içerisindeki bir bölümde yer vermektedir. Künh mâ lâ büdde li’l-mürîd minh, el-Emru’l-muhkem, el-Ecvibetü’l-Arabiyye fi şerhi’n-nesâihi’l-Yûsuflyye {Şerhu Rûhaniyyeti Şeyh Ali el-Kürdî adıyla da kaydedilir), Kitâbü’l-Vasiyye, Kitâbü’l-VasâyâP gibi eserlerin tamamı edeple ilgili şartlar ve kuralları içermekle birlikte, et-Tedbîrâtü’l-ilâhiyye, Fütûhât-ı Mekkiyye gibi eserlerinin bir kısmında ilgili konulara atıflar bulunmaktadır. Tamamı âdaba dair meseleleri ele alan eserlerde sâlikin yapması gerekenlerin dışında ayrıca ilgili farklı konulara da değinilmektedir. İbnü’l-Arabî’nin, bir müridin isteği üzere yazdığım belirttiği Künh mâ lâ büdde li’l-mürîd minh’te amellerin yapılmasıyla ilgili ayrıntılara yer vermekle birlikte öfkeye hâkim olmak, ihsan, zikir ve istiğfar, günah işlemekte ısrar, takva, aldanmak, verâ ve dünyadan yüz çevirmek gibi kulluğa dair meseleleri de ele almaktadır.67 Künh, İbnü’l-Arabî’nin nasihat içerikli bir risalesi olup bu metinde öncelikle imanın gereği ve dolayısıyla mürid olmanın ilk şartı olarak tevhid vurgulanır. Tevhid etmiş bir kimsenin ibadet noktasında gözetmesi gereken hususlara yer veren İbnü’l-Arabî bu risalede amelleri ihlasla yapabilmenin yollarım konu almaktadır. Risalede en çok vurgulanan hususlardan biri de varlıkta ve yoklukta Allah için infak etmektir.
İbnü’l-Arabî’nin tamamı edebe ilişkin konuları barındıran eserlerinden biri de Kitâbü’l-Vasiyye’öiı.es Bu eser Hz. Peygamber’in hadisleri çerçevesinde bir edep metni olup metinde muhataba verilen tavsiyeler, hadisler üzerinden aktarılmaktadır.69 İbnü’l-Arabî’nin bu nitelikte bir diğer eseri ise Kitâbü’l-Vasâyâdıı. Bu eserde aklın imanın ilk şarü oluşunun yanı sıra aklın ve kalbin ilimle meşgul edilmesinin gerekliliği ele alınmaktadır.70 Bu bağlamda incelenecek diğer bir metin Fütûhât-ı Mekkiyyemn son (560.) babıdır. Fütûhâtm. tarikat usûl ve âdabına ilişkin müstakil bir bölümle bitmesi, tasavvufun sadece zihne değil aynı zamanda insanın bütün varlığına hâkim olması gerektiğini gösterme amacını taşıdığı şeklinde yorumlanmıştır.71 Bu bölüm İbnü’l-Arabî’nin muhataplarına uygulamalarım tavsiye ettiği nasihatleri içermesi dolayısıyla onun tasavvuf anlayışının ve tarikat âdabına ilişkin görüşlerinin takip edilebileceği metinlerdendir.72
İbnü’l-Arabî’nin edep konulu diğer bir metni de Fütûhât-ı Mekkiyyemn “Şeyh Bâbı”dır (Bâbü’ş-şüyûh).73 Bu bölümde şeyhlik makamı ve bu makama oturmanın şartlarına yer verilmekte, bu makama hürmet Allah’a hürmetle, saygısızlık ise Allah’a saygısızlıkla ilişkilendirilmektedir.74 Bununla birlikte İbnü’l-Arabî’nin daha özel konular içeren Hilyetü’l-ebdâTi açlık (cu), uykusuzluk [seher), sükût [samt) ve uzlet kavramları üzerine yazılmış küçük bir risaledir. Hilyetü’l-ebdâtde Kûtu’l-kulûtf da da zikredilen ve abdâlin abdal olmasına vesile sayılan bu dört kavramı işlemekte, bu kavramların her biri hakkında müride bir özellik verildiğini belirtmektedir. İbnü’l-Arabî’nin el-Emru’l-muhkem’e içerik bakımından en yakın metni el-Ecvibetü’l-Arabiyye?diı. Fakat bu iki metin arasındaki irtibat ayrı bir araştırma konusudur.
İbnü’l-Arabî’nin yalnızca edep konularından müteşekkil metinlerinin en hacimlisi sayılabilecek olan el-Emru’l-muhkem, Osman Yahya’nın literatür araştırmasında75 ve Muhyiddin ‘Ibn Arabi Society tarafından hazırlanan veri tabanında ortaya konulduğu üzere76 ona aidiyeti kesin olan eserlerdendir.
İbnü’l-Arabî sonrası dönemde ise genellikle bu altyapının oluşturduğu literatür çerçevesindeki birikim farklı coğrafyalarda farklı anlayış ve yaklaşımlarla oluşmuş tarikatların kendi şartları içinde oluşmuş, âdâb ve erkân literatürü daha da çeşitlenerek gelişmiştir.
C- Tarikat Âdabına Özelleşen Metinler
XII. yüzyıldan itibaren tarikatların kurumsal etkinliklerinin görülmesiyle birlikte belli bir muhatap kitlesini hedef alan metinler üretilmeye başlanmıştır. Erken dönem tasavvuf metinlerinde muhatap kitlesi sınırlandırılmaksızın tarikat âdabına ilişkin bazı detaylara yer verilmişse, sonraki dönemlerde yazılan metinlerde hem metnin müellifinin mensubu bulunduğu tarikata hem de genel tasavvuf âdabına ilişkin bilgiler bulmak mümkün hale gelmiştir. Burada tarikatlar içerisinde âdabı konu alan metinlere ve -varsa- ilgili metni konu alan çalışmalara yer verilecektir.77 Bununla birlikte aşağıda tarikat âdabına ilişkin yazılmış metinler genel tarikat kurallarını içeriyor olsa da biz burada söz konusu esere müellifin mensubu bulunduğu tarikat literatürü içerisinde yer vereceğiz.
Tarikatların oluşumu ve metin üretmeye başlama noktasında ilk olarak Kadi-riyye tarikaü zikredilebilir. Tarikat içi âdâb metinleri konusunda ilk örneği tarikatın piriAbdülkadir Geylânî’den (ö. 561/1165-66) verebiliriz. Geylânrnin el-Gunye!si7a tamamıyla bir tarikat âdabı metni olmamakla birlikte, içinde âdaba ilişkin bazı meselelere yer verilmesinden ötürü burada zikredilmesini uygun gördük. Kadi-riyye tarikatı, piri Abdülkadir Geylânî’nin vefat ettiği Bağdat’tan Anadolu’ya XV. yüzyılda Eşrefoğlu Rûmî vasıtasıyla gelmiştir. Eşrefoğlu Rûmî’nin (ö. 874/1469-70) Tarikatnâmd‘si de içinde âdaba ilişkin meselelerin ele alındığı metinlerden birisidir.79 Bir başka eser Abdülkadir Sırrî*nin (ö. 1176/1762-3) Risâle-i Sırrü’d-devrân’ı±r.m Ayrıca Mehmed Rifat Efendi’nin (ö. 1317/11200) Neftıetü’r-riyazi’l-aliyefi beyan-i tarikati’l-Kadiriyye’si,81 Âdâb-ı sülûk-i Kâdirîsi,82 ve Esmâü’s-sülûki’l-Kâdirî Tercümesi® de zikredilebilir.84
Kadiriyye tarikaündan sonra Anadolu merkezli tarikatlardan biri olarak bilinen Mevleviyye’ye bakıldığında tarikatın kendine has âdâb ve erkânının oluştuğu ve buna ilişkin bir literatürün varlığı görülmektedir. Tarikatın pîri Mevlânâ Celâleddin Rûmî’dir (ö. 672/1273). Mevleviyye oğlu Sultan Veled (ö. 712/1312) ve torunu Ulu Arif Çelebi (ö. 719/1320) devirlerinde bir tarikat olarak şekillenmeye başlamıştır. Mevlevîliğin sonraki dönemlerinde başta Pir Âdil Çelebi (ö. 864/1460) olmak üzere birçok Mevlevî büyüğünün katkı sunduğu bu âdâb ve erkân öncelikle Mevlânâ’nın eserleriyle ve tarikat içerisinde bu konuya ilişkin yazılmış âdâb literatürüyle belirlenmiştir. Mevlânâ’nın Mesnevi, Dîvân-ı Kebîr, Fîhi Mâ Fîh ve Mecâlis-i Sefe’a’sı,85 Sultan Veled’inMc^fâlbtidânâmdsi,mAhmedEflltö’mn (ö. 761/1360) Menâkıbü’l-Arifin’i,'” Feridun b. Ahmed-i Sipehsâlar’ın (ö. 712/1312) Risale‘si,88 İsmail Rusûhî Ankaravî’nin (ö. 1041/1631) Minhâcü’l-fukarâ, Nisâbul-Mevlevîve Risâle-i Usûl-i Tarikat ve Biaf ı,89 Abdülgani Nablûsî*nin (ö. 1143/1731) el-Ukûlü’l-lü’lüiyye’si,m Sâkıb Dede’nin (ö. 1148/1735) Seflne-i Neflse-i Mevleviyân’ı,91 Esrar Dede’nin (ö. 1211/1797) Tezkire-i Şuarâ-yı Mevleviyydsi,92 Ali Enver’in Semâhâne-i EdeVi,93 Trabzonlu KösecAhmed Dede’nin (ö. 1191/1777) et-Tuhfetü’l-Behiyyefi’t-Tarîkati’l-Mevleviyye’si,94 Sahih Ahmed Dede’nin (ö. 1229/1813) Mecmûatü’t-Tevârihi’l-Mevleviyye’si,95 Abdülganî Dede’nin (ö. 1294/1877) Dürrü’l-Berzahi’l-Mânevî fi Esrâri Ahrufi’l-Matbahi’l-Mevlevî‘si,96 Mustafa Vahyî Efendi’nin (ö. 1285/1868) ed-Dürretül-Azîziyyefi’l-Fevâidi’l-Kaviyye’‘si,97 Hüseyin Azmi Dede’nin (ö. 1893) Nuhbetül-Âdâb, Beyânül-Makâsıdve Miftâhü’l-Kulûb’u,9S Aşçı İbrahim Dede’nin Risâle-i Tercüme-i Ahvâl-i Aşçı Dede-i Nakşî el-Mevlevî si,99 Tâhirü’l-Mevlevî’nin (ö. 1951) Çilehâne Mektupları,100 Veled Çelebi Izbudak’ın (ö. 1953) Hâtıralarım’ı,101 Asaf Halet Çelebi’nin (ö. 1958) Mevlânâ ve Mevlevîlik i,102 Muhittin Celal Duru’nun Tarihî Simalardan Mevlevî si, 103AbdülbakiGölpınarlı’nın (ö. 1982) Mevlevî Âdâb ve Erkânı ve Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîliki,104 Hamit Zübeyir Koşa/ın (ö. 1984) “Mevlevîlikte Matbah Terbiyesi” adlı makalesi,105 Mehmet Önder’in (ö. 2004) Mevlânâ ve Mevlevîliki,106 H. Hüseyin Top’un Mevlevî Usûl ve Âdabı,107 Sezai Küçük’ün Mevlevîliğin Son Yüzyılıım ve Safi Arpaguş’un Mevlevîlikte Manevî Eğitim109 adlı eserleri bu konuda geçmişten günümüze Mevlevî âdabı hakkında malumat edinilebilecek başlıca eserlerdir.
Tarikat âdabına ilişkin literatürüyle dikkat çeken bir diğer tarikat Nakşibendiyye tarikaüdır. Nakşibendiyye, Bahâeddin Nakşibend’e (ö. 791/1389) nispet edilen tarikattır. Orta Asya’dan yayılmaya başlamıştır. Ük dönem Nakşibendî metinlerinde âdabı ele alan kitaplara rastlanmamaktadır. Zira bu dönem tarikatın âdet ve merasimleri öne çıkarmadığı bir dönem olarak görülmektedir.110 Tarikatın âdabına ilişkin eserler, Bahâeddin Nakşibend’den sonra kaleme alınmıştır. Yusuf Hemedânfnin (ö. 535/1140) Rütbetü’l-Hayatı,111 AbdülhâlıkGucdüvânî’nin (ö. 575/1179 veya 617/1220) Makâmât-ı Yûsuf-ı Hemedânîve Vesâyâsı,112 Muhammed b. Ahmed el-Buhâıfnin Meslekü’l-ârifln’i ve Risâletü’l-Bahâiyye’‘si, Salah b. Mübarek Buhârî’nin Enîsü’t-tâlibîn Uddetü’s-sâliMn’i,113 Muhammed Pârsâ’nın (ö. 822/1420) Tuhfetü’s-sâlikîn, Risâle-i Kudsiyyd14 ve Risâle-i Keşfiyye’si, Yakub-ı Çerhî’nin (ö. 851/1447) Risâle-i Ünsiyye’si,115 Nizâmeddin Hâmûş’un (ö. 853/1449) Risale derBeyân-ı Tarîkat-ı Nakşbendiyye’si, Sadettin Kaşgârî’nin (ö. 860/1456) Risâle-i Zikriyye, Risale der Teveccüh ve Risale der Kelimât-ı Kudsiyye’si, Ubeydullah Ahrar’ın (ö. 895/14120) Vâlidiyye116 ve Fıkarât-ı Nakşibendiyye’si,117 Abdullah Üâhf nin Tarîkatnâme,118 Usûl-i Vusûl-i Hâhiyye,119 Meslekü’t-tâlibîn ve’l-vâsilîn™ ve Zâdü’l-müştâkîn’i,121 AbdurrahmanCâmî’nin (ö. 898/1492) Serrişte-i Tarîk-iHâcegâriı,122 Alib. Hüseyin Sâffnin (ö. 939/1532) Reşahâtı,123 Ahmed Kâsânfnin (ö. 949/1542) Mecmu’dsı, MevJânâ Lütiullah’ın Risale der Tarîk-ı Hacegân-ı Bozorğu, Tâceddin b. Zekeriyya’nın (ö. 1050/1640) Risale fi Âdâb-ı Tarikati’n-Nakşibendiyye,124 Âdâbül-mürîdîn,125 Hüccetü’l-mürîdîn,126 Nefhatü’l-ilâhiyye fi tarîkati’n-Nakşibendiyyeve Câmi’u’l- fuâdı,127 Muhammed Bakibülah’ın Külliyât-ı Bakibillah’ı, Abdülganî Nablûsî’nin (ö. 1143/1731) Miftâhul-maiyye fl’t-iarîkati’n-Nakşibendiyye’si,128 Ali Behçet b. Hüseyin’in (ö. 1822) Risâle-i Ubeydiyye-i Nakşibendiyye’‘si,129 tmâm-ı Rabbânfnin (ö. 1034/1624) Mektuba?30 ve Mükâşefât-ı Gaybiyyd‘si,131 Muhammed Hâşim Kışmî’nin (ö. 1054/1645) Berekâh,132 Adem Benûrî*nin (ö. 1053/1643) Hülâsatü’l-ma’ârifi, Muhammed Nûman Bedahşî’nin (ö. 1060/1650) Risâle-i Sülüktü, Muhammed Masum Sirhindfnin (ö. 1079/1668) Mektübâtı, Arapzâde Muhammed Ümî’nin (ö. 1130/1718) Ravzatü’l-maârifve hadîkatü’l-letâif33 ve Mîzânü’t-tarîki, Muhammed Murad Buhârî’nin (ö. 1132/1720) Risâle-i Nakşibendiyye,134 Silsiletü’z-zeheb ve Mektubat’ı,135 Mehmed Emin Tokâdî’nin (ö. 1158/1745) İrsâdü’s-sâlikîn, Risale fi hakkı sülûki’t-tarikati’n-Nakşibendiyye,136 Telkîn-i tevhîd-i kalbîve Etvâru’l-insâriı, Neccarzâde Rıza Efendi’nin (ö. 1159/1746) Terceme-i Muhtasaru’l-velâye’si,m Abdullah Nidâî’nin (ö. 1174/1760) Risâle-i Hakktyye’si,13B Ebû Said Muhammed Hâdimî’nin (ö. 1176/1762) RMte-iNakşibendiyye?si,m ŞahVeliyyv&ahDMert’nin (ö. 1176/1762) Kdvlü’l-cemîlfibeyânisevâi’s-sebîTi,ım KösecAhmedEfendi’nin (ö. 1191/1777) Süsüetü’l-Hâcegân,141 Tuhfetül-ahbâ&^veŞerh-iRisâtetü’n-Nakşibendiyye til-Lmdimtsi,Mazhm-ıC§n-ıC§ü^’m(öA195/1781)Kelirnâtü’t-tayfi Mustafa Efendi’nin (ö. 1208/1794) Risâle-iLâhûtiyye, Mürşidü’s-sâlikin143 ve Risalefi tarikati’n-Nakşibendiyye ve âdâbuMsı, Beyzade Mustafa Efendi’nin (ö. 1200/1785) Risâtetü’s-sülûkü,144 Müstatâmzâde Süleyman’ın (ö. 1202/1788) Tuhfetü’l-merâm,145 Şeriatü’t-tarika, Âdâb-ı Ulu’l-Elbâb146 ve Risâle-i Tarikat-i Nakşibendiyye’si,147 Naîmullah Behrâiçî, Mâlûmât-ı Mazhariyye14* ve Beşerât-ı Mazhariyye‘si, Kadı Senâullah PânîpaÜ’nin (ö. 1225/1810) İrşâdü’t-tâlibîn’i, Köstendilli Süleyman Şeyhî’nin (ö. 1235/1819) Leme’ât-ı Nakşibendiyye149 ve Medâr-ı sâlikân fi etvâr-ı Hâcegâriı, Abdullah ed-Dehlevfnin (ö. 1240/1824) İzâhu’t-tarîka,150 Makâmât-ı Mazhariyye, Mekâtib-i Şerife, Risâle-i Murâkabâtve Risâle-i Meşgûliyye’si, Ebu Said FâruM’nin (ö. 1250/1835) Hidâyetü’t-tâlibîn’i,151 Rauf Ahmed Müceddidî*nin (ö. 1253/1837) Dürrü’l-Ma’ârifveMerâtibü’l-vusûIu,152 Ahmed Said Müceddidî’nin (ö. 1277/1861) £nMra7-£’rfcflfl’sı,153Muhammed Nuri Nakşibendî’nin (ö. 1280/1864) Murakabe Risalesi,154 Muhammed Masum Ömerf nin (ö. 1341/1922) Sebu’l-esrâr fi medârici’l-ahyâf55 ve Risale fi usûli’t-tariki’n-Nakşibendîsi,156 Mevlânâ Hâlid-i Bağdadînin (ö. 1242/1827) RisâletünfVt-tarik Risâle-i Rabıta, Risalenin fi âdâbi’z-zikri’l-müridîn, Risale fi’l-murâkabeve Mektûbâtı,157 Muhammed el-Bağdâdî’nin Hadîkatü’n-nediyye’si,158 Gazzîzâde Abdüllatif in (ö. 1247/1832) Mergûbü’s-sâlikîn’i,159 Abdullah Ferdî’nin (ö. 1274/1857) Nazmü1-leâlî,Âdâb-ı Nakşibendiyye ve Mecmudsı,160 Ahmed b. Süleyman el-Ervâdfnin (ö. 1275/1858) Kîfâyetül-mürid min mühimmâti’t-tariki, Muhammed b. Abdullah el-Hânî’nin (ö. 1279/1862) el-Behcetü’s-seniyye fi âdâbi’t-tarikati’l-aliyyeti’n-Nakşbendiyye’si,181 Mustafa Ismet’in (ö. 1289/1872) Risâle-i Kudsiyyd‘si,162 Mehmed Raîf Efendi’nin Mfzânü’s-sülûkü,163 Süleyman Zühdî Hâlidî’nin Mecmuatü’r-resâil alâ usûlil-Hâlidiyye’‘si, Nuri’nin Manzûme-i adâb-ı zikir’i,16* Halil Nurullah Zağravî’nin (ö. 1311/1893) Âdâb-ısâlikâriı,ım Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevfnin (ö. 1893) Câmiu’l-usûtu,m Halil Hamdi Dağıstânî’nin (ö. 1928) lrşâdü’r-rağıbîn’iıe! Abdülmecid el-Hânî’nin (ö. 1318/11200) Hadâiku’l-verdiyyeıes ve Sâdetü’l-ebediyye?sim Nakşibendiyye tarikatının âdabını içeren veya müellifinin Nakşibendiyye tarikaüna mensup olduğu bilinen metinlerdir.170
Âdâb literatürü konusunda ele alınması gereken bir diğer tarikat Halvetiyye’dir. Ömer Halvetf ye (ö. 800/1397-98) nispet edilen tarikat, İslam dünyasının en yaygın tarikatıdır. Halvetiyye tarikatı, Rûşeniyye, Cemâliyye, Ahmediyye ve Şemsiyye olmak üzere dört ana kola ayrılmıştır. Tarikatın âdaba ilişkin yazılmış eserleri ise şunlardır; Yiğitbaşı Veli Ahmed Şemseddin Marmaravî’nin (ö. 910/1504) Hurde-i Tarikatı,171 Sünbül Sinan’nın (ö. 936/1529) Tarikatnâme?si,172 Şeyh Ömer FuâdTnin (ö. 1046/1636) Mi’yâr-ı rarîtefı,173ŞeyhKarabaş-ıVeU’nin (ö. 1097/1686) Mi’yâr-ı Tarikatveya. Tarikatnâme? si,174 Niyazî-i Mısrî’nin (ö. 1105/1694) Risâle-i Usûl-i Tarika’sı175 Nûreddin Cerrâhî’nin (ö. 1133/1721) Mürşid-i Dervişâriı,™ Şeyh Abdullah Salâhaddin-i UşşâkTnin (ö. 1197/1783) Tuhfetü’l-Uşşâkiyye! si177 Muhammed b. Hasan Halveti Semennûdf nin (ö. 1785) Tuhfetü’s-sâlikîn™ ve el-Âdâbü’s-seniyye limen yundu tanka Sâdâti’l-Halvetiyye’si,™ Mehmed Şâkir el-Halvetîen-Nûrî’nin (ö. 1266/1849) Risâle-i Etvâr-ıSeb’d sım ve Harirîzâde’nin Kenzü’l-Feyzü.1*1
Anadolu’da Hacı Bayram Veli (ö. 833/1430) tarafından kurulan Bayramiyye tarikatı farklı kollara ayrılmış ve bu kolların tarikat âdabına ilişkin metinleri yazılmıştır. Bayramiyye tarikaündanEmîr Osman Hâşimfnin (ö. 1003/1595) Tarikatname^‘si,182 tarikatın Celvetiyye kolunun kurucusu Azîz Mahmud Hüdayî’nin (ö. 1038/1628) Tarikatname’‘si183 ve tarikatın bu kolunun mensubu Selamî Ali Efendi’nin (ö. 1103/1691) Tarikatname’si,w Bayramiyye-Şemsiyye’nin Himmetiyye kolunun kurucusu Bolulu Himmet Efendi’nin (ö. 1095/1684) Âdâb-ı Hurde-i Tarikat185 ve Tarîkatnâme’si196 bu tarikatın başlıca âdâb eserleridir.
Sühreverdiyye tarikatımn Zeynüddin Hafî’ye (ö. 838/1435) nispet edilen kolu Zeyniyye âdabım ihtiva eden metinlerin başlıcalan Zeynüddin Haffnin el- Vesâyâl-kudsiyye,1S! Risale fl Âdâbi’s-sûftyye1BB ve Menhecü’r-reşâd\âvc.m Sühreverdiyye tarikatının bir kolu olması dolayısıyla Şihabüddin Sühreverdî’nin (ö. 632/1234) Avarifli’l-maârifiam yam sııa.Âlâmü’1-hüdâ ve akîdetü erbâbi’t-tükâım adlı daha çok akide konularını içeren metni de âdâb konulannda tarikatın kaynaklarından biri olarak kabul edilmiştir. Tarikatı Anadolu’ya getiren Abdullatif Kudsî (ö. 856/1452) tarikat âdabına ilişkin Tuhfetül-meıâhibfil-makâmatve’l-merâtib191 ve Hadi’l-kulûb ilâ likâi’l-Mahbûb’u192 kaleme almıştır. Tarikatın sonraki dönem halifelerinden Tosyalı Şeyh Nasuh Efendi de (ö. 924/1518) bu konuda Risâletü’l-âdâbiyye’yi kaleme almıştır.193 Şehâbeddin Ahmed Sivâsî’nin Risaletü’n-necatı194 bu tarikat içinde âdaba ilişkin yazılmış bir diğer eserdir.195
D- Âdâb Hakkında Oluşmuş Akademik Literatür
Son olarak âdâbu’s-sûfiyye literatürüne yapılmış akademik katkılara bakıldığında, bu çalışmalann, çalışılan alana ve araştırmacının amacına göre içerik ve kapsam bakımından farklılık gösterdiği görülmektedir. Çoğunlukla tasavvuf, edebiyat ve tarih alanlarında yapılan söz konusu çalışmalar; bir eserin tercümesi, tahkiki ya da çeviri yazısı şeklinde olabilmektedir. Bu bağlamda Türkiye’de yapılan çalışmaların genellikle metin incelemesi, çeviri yazı veya tercüme şeklinde olduğu ve bu çalışmaların özellikle Osmanlı dönemi âdâb metinleri üzerine yoğunlaştığı görülmektedir.196 Bunun yanı sıra metin tahMkiyle birlikte içerik değerlendirmesine veya metnin tercümesi ve tahliline yer verilen çalışmalar da bulunmaktadır.197 Ayrıca çalışmada konu edilen müellifin, bir eseri veya ilgili eserin şerhleri çerçevesinde seyrü sülük âdabına dair görüşlerinin ele alındığı198 çalışmalar da yapılmıştır.
Âdâbu’s-sûfiyye literatürü üzerine yapılan çalışmalarda seyrü sülük kavramına bir yönüyle yer verilmektedir. Bu örnekler dışında âdâbu’s-sûfiyye çalışmalarının bir kısmı belli bir tarikatın âdabına metin çerçevesinde odaklanırken199 bir kısmı ise belli bir esere bağlı kalmaksızın yapılan çalışmalardır.200 Ayrıca seyrü sülûkü ele alan çalışmalara ilaveten bir sûfinin, tarikatın usûlüne ilişkin değerlendirmelerine ve seyrü sülük anlayışına yer veren araştırmalar bulunmaktadır.201 Bununla birlikte tarikat âdabı üzerine yazılmış bir eserin içeriği hakkında bilgi veren çalışmalar dayapılmışür.202 Bir yönüyle âdâbu’s-sûfiyye çerçevesinde değerlendirilebilecek kavramları ele alan Türkçe çalışmaların sayısı oldukça fazladır. Bu çalışmalar genellikle tarikat uygulamalarına konu olan mürşid, mürid, zikir türleri ve mekânla ilgilidir.203 Âdâbu’s-sûfiyye türü eserler hakkında genel bilgiler içeren Mustafa Aşkar’ın Tasavvuf Tarihi literatürü adlı çalışması da burada özellikle anılmalıdır.204 Bu çerçevede Süleyman Uludağ tarafından yazılan DM’daki “Âdâbü’l-mürîd” maddesi de temel başvuru kaynaklan arasında sayılabilir.205
Ayrıca 2017’de yayınlanan Ethics and Spirituality in islam, âdâb konusunu mevcut akademik birikim açısından ele alan ortak bir çalışmadır.206 25 farklı makalenin bulunduğu bu ortak çalışmada “Formation and Formulations of Sun Adab” adıyla birinci bölümde öncelikle edep kavramının anlam çerçevesi çizilmeye çalışılmış, bu doğrultuda kavramla ilgili meseleler mekân, şahıs ve eser odaklı olarak ele alınmıştır.207 “Adab as Ethics: Norm and Transgression vvithin the Three Monotheisms” isimli ikinci bölümde Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslâm’da edebin uygulama alanlarına yer verilmiş olup bazı özel gruplarla ilgili meseleler ele alınmıştır.208 Çalışmanın üçüncü bölümü edeple ilgili meselelerin hangi türler içerisinde değerlendirildiğine ilişkin çalışmaların yer aldığı “Genres of Sun Adab: Manuals, Hagiographies, and Adab as literatüre” başlığım taşımaktadır.209 Çalışmanın son bölümü tasavvuf âdâbımn son asırlardaki durumu üzerinden incelendiği “Sufi Adab and Modernity” başlığım taşımaktadır. Francesco Chiabotti, Eve Feuil-lebois-Pierunek, Catherine Mayeur-Jaouen, Luca Patrizi editörlüğünde yapılan bu çalışma, alanın tanınmış isimlerinin makalelerini içermekte, edep konularının ilk dönem eserlerinden Osmanlı’ya kadar işlenişi ve nasıl incelenebileceğine ilişkin mevcut literatürdeki en nitelikli derleme olarak gözükmektedir. Tespit edilebildiği kadarıyla Türkçede henüz böyle bir ortak çalışma mevcut değildir.
Değerlendirme ve Sonuç
Sonuç olarak âdâbu’s-sûfiyye metinlerinde tarikat kültürü yaygınlaştıkça bir tema değişimi ve buna bağlı olarak bir kapsam genişlemesi gözlendiği söylenebilir. Hicrî II. ve III. asırlarda Şakîk-i Belhî ve Muhâsibî gibi müelliflerin kulluk edebi çerçevesinde kalan anlatımları Serrâc ile birlikte tasavvuf! eğitimin pratiklerine odaklanmıştır. Serrâc öncesi metinlerde uygulamaya dönük edep anlatımı oldukça azdır. Serrâc’la birlikte uygulama detayları kapsam bakımından genişlemiş ve bu detaylar tasavvuf metinlerinde yer almaya başlamıştır. Bu yeni anlam çerçevesi, zahirin edebi ve bâtının edebi şeklinde kategorileri de beraberinde getirmiştir. Kavramın anlamında meydana gelen değişimle birlikte edep etrafında şekillenen literatürün çerçevesi de değişmiştir. Sülemî’yle birlikte tarikat pratiklerine ilişkin unsurlar literatürün içeriğini şekillendirmeye başlamışür. Ebû Saîd-i Ebu’1-Hayr ismi ise tarikat âdabının bir mekân merkeze alınarak gerçekleşmesine zemin hazırlaması dolayısıyla bu noktada önem kazanmaktadır. Böylelikle hicrî V. yüzyıl ve sonrasında yazılan eserlerde mekânı ve ihvanı da dikkate alan bir âdâb anlatımı görülmektedir. Bu açıdan Kuşeyrî, mürid ve şeyhin sorumluluklarına ilişkin detayları da ele almasıyla dikkat çeker. Âdâbu’s-sûfiyye eserlerinde tarikat içi unsurlar olarak karşımıza çıkan konuların Gazzâlî’de Müslümanların genelini kapsar şekilde ve fıkhî yönüyle de ele alındığı görülmektedir. İbnü’l-Arabîye kadarki anlatanların çeşitli yönleriyle İbnü’l-Arabî’de akisleri görülmektedir. Ebu’n-Necîb Sühreverdf ye gelindiğinde sistemleşen konular, Necmeddîn Kübrâ’da da aynı üslup üzere devam etmiş, Ebû Hafs Sühreverdî’de gerek tarikat pratiklerine gerekse ibadet hayatına dönük yönleriyle kapsamlı bir biçimde değerlendirilmiştir. Tarikatların teşekkülüyle birlikte âdâb konuları tarikat içi edebi ve erkânı, mürid ve mürşidin sorumluluklarını ele alan daha özel metinlerin üretilmesini gerektirmiştir. Tarikatların kollara ayrılması ile bu özelleşmenin âdâb literatürüne yansımaları, hem tarikatın âdabım hem de prensiplerini konu edinen metinlerde görülmektedir. Anadolu’da teşekkül etmiş tarikatların ve kolların varlığı ile toplumdaki etkinlikleri âdâb literatürünün zenginleşmesinde Osmanlı döneminin önemini göstermektedir.
1 Mustafa Çağına, “Edep”, DİA, c. 10,1994, s. 412.
2 Sülemî, Kuşeyıî, Hücvirî ve İbnü’l-Arabî’nin hadis olarak zikrettikleri “ytf/te ^*-tt yjj ^it” (Rabbim beni edeplendirdi, edebimi güzel yaptı) ifadesine Sülemî ve Kuşeyrî yalnızca terbiye etme anlamıyla, Hücvirî ve İbnü’l-Arabî ise edebin bilgi ve bilgilendirme anlamını vurgulamak suretiyle yer vermektedir. Sülemî, Cevâmiu Âdâbi’s-sûflyye, Etan Kohlberg (thk.), Kudüs: Jerusalem Academic Press, 1976, s. 3; Kuşeyrî, Risale -Tasavvuf timine Dair Kuşeyrî Risalesi-, Süleyman Uludağ (çevj, İstanbul: Dergâh Yayınlan, 2014, s. 372; Hücvirî, Keşfu’l-mahcûb -Hakikat Bilgisi-, Süleyman Uludağ (çevj, s. 396; İbnü’l-Arabî, Fütûhât-ı Mekkiyye, Ekrem Demirli (çevj, İstanbul: Litera Yayıncılık, c. 3, s. 241 (69. bâb).
3 Muhammed b. A’la b. Ali el-Farukî el-Hanefi Tehânevî, Mevsûatu Keşşâfu utılâhÂti’l-fünûn ve’l-ulûm, Refik el-Acem (edj, Ali Dahruc (thkj, Corc ZeynaÜ ve Abdullah Hâlidî (çevj, Beyrut: Mektebetu Lübnan [Librairie du Liban], c. 1, s. 127-128; Mütercim Âsim Efendi, Kâmûsu’l-muhît Tercümesi, Mustafa Koç, Eyyüp Tanrıverdi (haz.), İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, 2013, c. 1, s. 274.
4 Tehânevî, Mevsûatu Keşşâfu ıstılâhâti’l-fünûn ve’l-ulûm, c. 1, s. 128; Seyyid Şerif Cürcânî, Ta’rîfât, Beyrut: Dârü’l-Kütübü’l-tlmiyye, 1983, s. 15; Mütercim Âsim Efendi, Kâmûsu’l-muhît Tercümesi, c. 1, s. 273,274.
5 Bkz. Kuşeyrî, Risale, s. 368.
6 Ebû Nasr Serrâc, Lüma, Hasan Kâmil Yılmaz (çevj, İstanbul: Erkam Yayınlan, 2012, s. 164. Serrâc’ın yapüğı bu değerlendirmeyi Kuşeyrî de zikretmektedir. Bkz. Kuşeyrî, Risale, s. 374.
7 Sülemî, CevâmiuÂdâbi’s-sûfiyye, Etan Kohlberg (thkj, s. 33.
8 Abdullah Ensârî Herevî, Menâzüü’s-sâirîn, Abdurrezzak Tek (çevj, Bursa: Emin Yayınlan, 2008, s. 108; Abdurrezzak Tek, TasavvufiMertebeler, Bursa: Emin Yayınlan, 2008, s. 179-180.
9 M. Nedim Tan, “Abdullah Ensârî Herevî’nin Tasavvuf Tarihindeki Yeri ve Sad Meydân’ı”, Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, 2013, s. 346-349.
10 Tanımın tamamı şu şekildedir: •LM\ çj °y.i .t-oî fÜ* J^j “-r°î ^-»j J^j :v»»UT 4İT <_»_>^ll JjjJi jk-jj il-»- jj» *}*j*} ‘Vj^ı ıjfe £*?- ey j*n ji’ “-rjij!ilı j** cyj s<J^j” jV ğjî küUjVi–
Bkz. Ebû Abdurrahman es-Sülemî, Tabakâtü’s-sûflyye, Nureddin Şeribe (thk.), Halep: Dârü’l-Kitâbi’n-Nefls, 1986, s. 119.
11 Süleyman Uludağ, “Edep-Tasavvuf, DİA, 1994, c. 10, s. 414.
12 John Renard, The Ato Z ofSuflsm, Oxford: The Scarecrow Press, 2009, s. 50. J. Renard bu kitapların “temziV (kişinin giysisini vecdle yırtması) meselesini dahi ele alan geniş bir uygulama yelpazesini içerdiğini dile getirmektedir.
13 Kuşeyrî, Risale, s. 127,134.
14 Kuşeyrî, Risale, s. 372-373.
15 Kuşeyrî, Risale, s. 373.
16 Hücvirî, Keşju’l-Mahcûb, s. 103-104.
17 VVîlliam Chittick, Sufl’nin Bilgi Yolu, Ömer Saruhanlıoğlu (çev.), İstanbul: Okuyan Us Yayıncılık, 2016, s. 212.
18 İbnü’l-Arabî, Fütûhât-ıMekkiyye, c. 2, s. 132 (31. bâb).
19 İbnü’l-Arabî, Fütûhât-ı Mekkiyye, c. 2, s. 233 (41. bâb).
20 İbnü’l-Arabî, Fütûhât-ı Mekkiyye, c. 2, s. 199 (37. bâb).
21 İrşad görevi olanların teklif ve edep gereği Allah’ı görmüş bile olsalar halka geri dönmeleri gerektiği şeklindeki değerlendirmesi buna işarettir. Bkz. İbnü’l-Arabî, Fütûhât-ı Mekkiyye, c. 2, s. 269,270 (45. bâb).
22 İbnü’l-Arabî, Fütûhât-ı Mekkiyye, c. 2, s. 368 (57. bâb).
23 İbnü’l-Arabî, Fütûhât-ı Mekkiyye, c. 3, s. 115 (68. bâb).
24 İbnü’l-Arabî, Fütûhât-ıMekkiyye, c. 4, s. 227 (69. bâb).
25 İbnü’l-Arabî, Fütûhât-ı Mekkiyye, c. 8, s. 70-74 (168. ve 169. bâb). İbnü’l-Arabî bu taksimde ayrıca hakkın ve hakîkatin edebinin farkına işaret etmektedir. Bu iki kavramdan hakkın edebini, hak kimde meydana gelir ve buna göre kim hüküm verirse onu kabul etmek ve bu doğrultuda hareket etmek şeklinde anlamlandırmakta; hakîkatin edebini ise başkasının varlığına bağlı olan edebin Allah’tan başkasından fânî olmak nedeniyle terk edilmesi anlamında olduğunu belirtmektedir. Ayrıca bkz. Deniş Gril, “Adab and Revelation or One of the Foundations of the Hermeneutics of Ibn ‘Arabi”, Muhyiddin Ibn ‘Arabi A Commemorative Volume, S. Hirtenstein ve M. Tiernan (edsj, Shaftesbury: Element Books, 1993, ss. 228-263.
26 Chittick, Sufi’nin Bilgi Yolu, s. 214 – 215.
27 Kuşeyrî, Risale, s. 483.
28 Ayrıntılı bilgi için bkz. Mustafa Çağına, “Edep”, DİA, a 10, s. 412.
29 Farklı ilim dallarında âdâb adıyla yazılan, fakat mevzuunu o ilme dair meselelerin oluşturduğu kitaplar da İslâm ilimleri literatüründe fazlaca yekûn tutmaktadır. Fıkıh ilminde “edebü’1-kâdî” adıyla yazılmış kitaplar İslâm muhakeme hukukunun ve bu alanda yazılan eserlerin genel adı olmuş ve bu isimle eserler telif edilmiştir. Bu eserlerde kadının yapması ve kaçınması gerekenlere yer verilmiştir. Bkz. Tehânevî, Mevsûatu Keşşaftı ıstılâhâti’l-fiinûn ve’l-ulûm, c. 1, 1996, s. 128; Ebû Yûsuf Ya’kub b. İbrahim b. Habîb b. Sa’d Kûfî Ebû Yûsuf, “Edebü’1-kâdî” için bkz. Fuat Sezgin, GAS, Leiden: E. J. Brill, 1967, c. 1, s. 421; Ebû Bekr Ahmed b. Amr eş-Şeybânî el-Hassaf, “Edebü’1-kâdî”, GAS, c. 1, s. 437; Ebû Abdullah Hasan b. Ziyâd el-Lü’lü’î, “Edebü’1-kâdî”, GAS, c. 1, s. 433; Şeybânî, “Edebü’1-kâdî”, GAS, c. 1, s. 432; Heysem b. Süleyman, “Edebü’1-kâdî ve’1-kazâ”, GAS, c. 1, s. 476; Ebü’l-Abbas Ahmed b. Ebî Ahmed et-Taberî lbnü’1-Kas, Edebü’l-kâdî, Hüseyin Halef Ceburî (thkj, Taif: Mektebetü’s-Sıddik, 1989; Salim Öğüt, “Edebü’l-kâdî”, DİA, c. 10, s. 1994, s. 408-410. Farklı amaçlarla Arap dili, eğitim, ahlâk ve hadis alanlarında edeb isimli eserlerden bazıları: Ali b. Hüseyin b. Muhammed Ebü’l-Ferec el-lsfahanî, Edebü’l-gurabâ, Selâhaddin el-Müneccid (haz.), Beyrut: Dârü’l-Kitâbi’l-Cedid, 1982; Ebû Bekr Muhammed b. Yahya b. Abdillâh b. Abbâs b. Muhammed b. Sûl-Tegin Bağdadî Şatrancî Suli, Edebü’l-küttâb, Muhammed Behçet el-Eserî (thkj, Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-llmiyye, 1922; İbn Kuteybe, Edebü’l-kâtib, Kahire: el-Matbaatü’1-Behiyye, 1300; Ebû Bekr Abdullah b. Muhammed b. İbrahim İbn Ebû Şeybe, Kitâbü’l-edeb, Muhammed Rıza el-Kahveci (thkj, Beyrut: Dârü’l-Beşairi’l-lslâmiyye, 1999; İbn Sahnûn, Âdâbü’l-muallimîn, fy.y.J: Dârü’l-Kütübi’ş-Şarkıyye, 1972, GAS, c. 1, s. 473; Ebu’l-Kasım el-Kûfî, “el-Âdâb ve mekârimu’l-ahlâk”, GAS, c. 1, s. 543; Ebû Bekr Acurrî, “Edebü’n-nüfûs”, GAS, c. 1, s. 195. Ayrıca Âdâbu’1-bahs başlığıyla yazılan kitaplar da münazara ilmine dair yazılmış kitaplardır. Ka’bî’nin (ö. 319/931) el-Cedel ve âdâbti ehlih’i ve Ebu İshak el-lsferâyinî’nin (ö. 418/1027) Edebü’l- cedeli cedel ilminin âdabına dair yazılmış eserlere örnektir. Bkz. Tehânevî, Mevsûatu Keşşaftı ıstılâhâti’l-ftinûn ve’l-ulûm, s. 128; Mütercim Âsim Efendi, Kâmûsu’l-muhît Tercümesi, c. 1, s. 274.
30 Âdâbü’l-ibadâtla. yer alan menzillerden birincisi zühd menzilidir. Bu menzil kişiyi nazlardan uzaklaştıran bir amel olarak açlıkla ve nefsi dünyevî isteklerden uzaklaştıracak diğer amellerle irtibatlandınlmıştır. Nefs aç olduğu zaman Allah’tan gafil olmaz ve şehvetlere yönelmez. Bir kişinin günü böyle geçtiğinde ise kalbinde açlığın ve zühdün nuru kalır. Bu hâl kırk gün devam ettiğinde ise kalpte karanlık kalmaz ve Allah’ın bıraktığı nûr kalır. Şakîk, menzillerden ikincisi olan havf menzilini zühd menzilimde birbirini tamamlar nitelikte ele almaktadır. Şakîk’e göre havf ve zühd menzilleri, birbirlerini tamamlama noktasında birbirlerinin müsebbibidirler. Havf olmadan zühd tam olmayacağı gibi zühd de havf için vardır. Zühd ve havf menzilinin akabinde bu iki menzili de kuşatan bir menzil olarak şevk menzili karşımıza çıkmaktadır. Seyrü sülükteki bir mürîd için cennete şevk duymak o kadar üstün gelir ki havfı unutur. Şevk menzili kişinin iradesi ve teveccühüne bağlı olarak muhabbet menziline zemin hazırlar. Muhabbet menzili diğer üç menzilin üstünde bir menzildir ve herkes bu menzile ulaşamaz.
31 M. Nedim Tan, “Tasavvuf Istılahlarının Teşekkül Dönemi Açısından Şakîk-i Belhî’nin Âdâbü’l-ibâdât’ı”, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 45 (Eylül 2013), ss. 155-1120.
32 Buna örnek olarak Hakîm Tirmizî’nin Menâzilü’l-kurbe”‘si ve Muhâsibî’nin Âdâbu’n-nüfûs’u verilebilir. Bkz. Haris b. Esed el-Muhâsibî, Âdâbu’n-nüfûs, Abdülkadir Ahmed Atâ (thk.), Beyrut: Dârü’l-CÜ, 1987; Haris b. Esed el-Muhâsibî, Neftin Terbiyesi, Mehmet Zahit Tiryaki (çev.), İstanbul: Hayy Kitap, 2011; Hakîm Tirmizî, Menâzilü’l-kurbe, Halid Zehri (thk.), Rabat: Câmiatu Muhammed el-Hâmis, 2002; Hakîm Tirmizî, Allah’a Yakınlığın Dereceleri, Mehmet Zahit Tiryaki (çev.), İstanbul: Hayy Kitap, 2013.
33 Ahmed b. Âsim el-Antâkî (ö. 239/853), Devâu dâ’i’l-kulûb ve ma’rifeti himemi’n-neft ve âdâbihâdn şeyhi Muhâsibî’nin ortaya koyduğu nefs muhasebesi yolunu geliştirmiş, marifet kavramım haya kavramıyla ilişkili olarak işlemiştir. Bkz. Mustafa Bilgin, “Ahmed b. Asım el-Antâkî”, DİA, c. 2, 1989, s. 44 (F. Sezgin Muhâsibî’nin de aynı isimde bir kitabı olduğunu kaydeder). Yahya b. Muaz er-Râzî (ö. 258/872), Kitâbü’l-müridîn; Cüneyd-i Bağdadî (ö. 298/910), Edebül-müftakir ilallah; Ebû Ali er-Rûzbârî (ö. 303/915), Kitâbü Edebi’l-fakr için bkz. Fuat Sezgin, GAS, c. 1, s. 638,644,649. Abdurrezzak Tek “Ebû Ali er-Rûzbârî” maddesinde Fuat Sezgin’in Ebû Ali er-Rûzbârî’ye atfettiği bu eserin Rûzbârî’nin Suriye’de yaşayan ve kendisi gibi sûfi olan yeğeni Ebû Abdullah b. Atâ er-Rûzbârî’ye ait olduğunu söylemektedir. Bkz. Abdurrezzak Tek, “Ebû Ali er-Rûzbârî”, DİA, c. 35,2008, s. 276. Yahya b. Muaz’a ait eseri en-Nedîm, Murâdul-müridîn şeklinde kaydetmektedir. Bkz. Ebü’l-Ferec Muhammed b. Ebî Ya’küb İshâk b. Muhammed b. İshâk en-Nedîm, el-Fihrist, Eymen Fuad Seyyid (thk.), Londra: Müessesetü’l-Furkân li’t-Türâsi’1-lslâmî (al-Furqan Islamic Heritage Foundation), c. I/II, s. 657. Yahya b. Muaz’ın eseri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Salih Çift, Sevgi ve Ümit Yolu: Yahya b. Muâzer-Râzî’nin Hayatı, Fikirleri ve Duaları, Bursa: Sır Yayıncılık, 2011, s. 78-79.
34 İbn-i Ebü’d-Dünyâ’nın (ö. 281/894) es-Samt ve âdâbü’l-lisân’ı da bu dönemde yazılmış diğer eserler gibi Allah’a yaklaşmak için yapılması gereken amelleri ele almaktadır. Bu eser susmak ve dili kötü sözden korumak olguları üzerinden ilgili meselelerin ele alınması dolayısıyla döneminin zühd anlayışım göstermektedir. Bkz. İbn Ebü’d-Dünyâ (ö. 281/894), Hadislerde Diline Sahip Olmak (es-Samt ve âdâbü’l-lisân), çev. Zekeriya Yıldız ve Fikret Güneş, İstanbul: Ocak Yayıncılık, 2007.
35 Hakîm Tirmizî, Edeb Yâ Hû, Mehmet Zahit Tiryaki (çev.), İstanbul: Hayy Kitap, 2016.
36 Hakîm Tirmizî, Edebü’n-nefs, Ahmed Abdurrahim es-Sâyih (thk.), Mısır: Dârü’l-Mısriyyeti’l-Lübnâniyye, 1993. Tercümesi için bkz. Hakîm Tirmizî, Kalbini Bul, Hacı Bayram Başer (çev.), İstanbul: Hayy Kitap, 2013; Hakîm Tirmizî, Riyâzetü’n-nefs, Beyrut: Dâru’l-Kütübü’l-‘llmiyye, 2005. Tercümesi için bkz. Hakîm Tirmizî, Metafizik Mutluluk, Hacı Bayram Başer (çev.), İstanbul: Hayy Kitap, 2013.
37 Serrâc, Lüma, s. 163-245.
38 Ayrıntılı bilgi için bkz. Kelâbâzî, Ta’arruf, Süleyman Uludağ (çevj, İstanbul: Dergâh Yayınlan, s. 197,200,220. Taarruf tu her bir kavram sûfflerin ilgili kavrama yer verdiği veya o kavramı açıkladığı sözleriyle izah edilmektedir. Örneğin ibadetleri karşılık beklentisiyle yapmamak gerektiğini “mücâhede-muâmele” kavramlarım ele aldığı başlıkta inceleyen Kelâbâzî, bu davranışın edep gereği yerine getirilmesi gerektiğini bir kaç farklı menkıbeyle dile getirir. Bkz. Kelâbâzî, Ta’arruf, s. 205,206.
39 Ebû Tâlib el-Mekkî, Kalplerin Azığı -Kûtu’l-kulûb-, Yakup Çiçek ve Dilaver Selvi (çev, İstanbul: Semerkand Yayınlan, 2003, c. 1, s. 85. Ayncabkz. Saeko Yazaki, Ebû Tâlib el-Mekkî’de Tasavvuf, İrfan Kelkitli (çevj, İstanbul: Litera Yayıncılık, 2016.
40 Meselâ, Serrâc’ın “Tasavvufta Âdâb” adını verdiği bölüm hem kulluk hem sosyal hayat hem de dervişlik âdabına ilişkin konulan ihtiva etmektedir. Ebû Tâlib el-Mekkî ise çeşitli edeplere yer vermekle birlikte evlilik ve geçim konularındaki âdaba ağırlık vermektedir. Dolayısıyla Kûtu’l-kulûb’dn şeyh ve mürid kavramlan etrafında oluşan bir edep anlayışından bahsetmek pek mümkün değildir. Krş. Senâc, Lüma, s. 163-245; Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtu’l-kulûb, c. IV, s. 401-4120,499-600; Kelâbâzî, Ta’arruf, s. 205,206.
41 Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtu’l-kulûb, c. 1, s. 217-240,301-310; c. 4, s. 294,300.
42 Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtu’l-kulûb, c. 1, s. 269-300,401-4120.
43 Ebû Tâlib el-Mekkî, Kûtu’l-kulûb, c. 1, s. 124-125,149-210,265-267,491-498.
44 Sülemî, “Sûfflerin Âdabım İhtiva Eden Kitap”, Tasavvufun Ana İlkeleri Sülemî’nin Risaleleri, Süleyman Ateş (çevj, Ankara: Ankara Ünivesitesi Basımevi, 1981, ss. 34-76.
45 Sülemî, “Ariflerin Yollan”, Tasavvufun Ana İlkeleri Sülemî’nin Risaleleri, Süleyman Ateş (çevj, Ankara: Ankara Ünivesitesi Basımevi, 1981, ss. 7-22.
46 Sülemî, “İşlemlerin Dereceleri”, Tasavvufun Ana tikeleri Sülemî’nin Risaleleri, Süleyman Ateş (çev.), Ankara: Ankara Ünivesitesi Basımevi, 1981, ss. 23-33.
47 Sülemî, “Tasavvufa Giriş”, Tasavvufun Ana İlkeleri Sülemî’nin Risaleleri, Süleyman Ateş (çev.), Ankara: Ankara Ünivesitesi Basımevi, 1981, ss. 77-108.
48 Sülemî, “Ariflerin Sülûkü Meselesi”, Tasavvufun Ana İlkeleri Sülemî’nin Risaleleri, Süleyman Ateş (çev.), Ankara: Ankara Ünivesitesi Basımevi, 1981, ss. 122-133.
49 Sülemî, “Beyânu zeleli’l-fukarâ ve mevâcibu âdâbihim”, Tasavvufun Ana İlkeleri Sülemî’nin Risaleleri, Süleyman Ateş (çev.), Ankara: Ankara Ünivesitesi Basımevi, 1981, ss. 142-156. Sülemî bu eserinde “fakîr”le ilgili meseleleri ele alırken kelime anlamı olan yoksullukla başlar. Daha sonra tasavvuftaki “Allah’ta fânî olan” anlamıyla fakirin edeplerini zikreder.
50 Süleyman Uludağ, “Giriş”, Keşfu’l-Mahcûb, s. 40.
51 Tahsin Yazıcı, “Ebu Saîd-i Ebü’1-Hayr”, DİA, c. 10, 1994, s. 221. Ebû Saîd, müridlerin uyması gereken on ilke belirlemiştir. Bu ilkelerin her birini Kur’ân’dan bir ayete ve Hz. Peygamber’in sünnetine dayandırmaktadır. Bkz. Muhammed İbn Münevver, Tevhidin Sırları, Süleyman Uludağ (çev.), İstanbul: Dergâh Yayınevi, 2016, s. 325-326.
52 Muhammed İbn Münevver, Tevhidin Sırları, s. 10-15.
53 Muhammed İbn Münevver, Tevhidin Sırları, s. 23.
54 Mâverdî, Edebü’d-dünyâ ve’d-dîn, Muhammed Kerim Râcih (şrh.), Beyrut: Dâru tkra, 1985, s. 98-142,241-271; Mustafa Çağrıcı, “Edebü’d-dünyâ ve’d-dîn”, DİA, c. 10,1994, s. 407; Mustafa Çağrıcı, GazzâlVye Göre İslâm Ahlâkı, İstanbul: Ensar Neşriyat, 2013, s. 49.
55 Kuşeyrî, Risale, s. 481 -495.
56 Hücvirî, Keşful-mahcûb, s. 571,573.
57 Frank Griffel, GazâlVnin Felsefî Kelâmı, İbrahim Halil Üçer ve M. Fatih Kılıç (çevj, İstanbul: Klasik Yayınlan, 2012, s. 343.
58 Örneğin Kur’ân okuma, dua, zikir, yemek yeme, ziyafet, davet ve misafirliğin âdabına ilişkin değerlendirmeleri bulunmaktadır. Bkz. Gazzâlî, İhyâu ulûmi’d-dîn, Cidde: Dârü’l-Minhâc, 2011, c. 3, s. 12-88; c. 4, s. 146-218.
59 Gazzâlî, İhyâu ulûmi’d-dîn, c. 4, s. 407-532.
60 Aynulkudât Hemedânî, Temhîdât, Halil Baltacı (çevj, İstanbul: Dergâh Yayınlan, 2015, s. 25-37.
61 Ebû Hafs Sühreverdî, Avârifu’l-maârif -Tasavvufun Esasları-, H. Kâmil Yılmaz ve İrfan Gündüz (çevj, İstanbul: Erkam Yayınlan, 1993.
62 Necmeddîn Kübrâ, “Risâletü’s-sâiri’l-hâiri’l-vâcid ile’s-Sâtiri’l-Vâhidi’l-Mâcid”, Âdâb Risâleleriiçinde, Süleyman Gökbulut (çevj, İstanbul: İlk Harf Yayınevi, 2016, s. 49-89.
63 Necmeddîn Kübrâ, “Âdâbü’s-sülûk ilâ Hazret-i Mâliki’l-mülk ve Meliki’l-mülûk”, Seyrü Sülük Risâleleriiçinde, Süleyman Gökbulut (çevj, İstanbul: İlk Harf Yayınevi, 2016, s. 25-70.
64 Necmeddîn Kübrâ, “Risale fi’l-halve”, Seyrü Sülük Risaleleri içinde, s. 73-84.
65 Necmeddîn Kübrâ, “Minhâcü’s-sâlikîn ve Mîrâcü’t-tâlibîn”, Seyrü Sülük Risaleleri içinde, s. 87-119.
66 İbnü’l-Arabî’nin bu isimde bir risalesi olmakla birlikte Fütuhatın son babı olan 560. bâb da bu isimle bilinmektedir. Burada iki metne de yer verilecektir.
67 Künh’ün en erken tarihli nüshası İbnü’l-Arabî’nin öğrencisinden istinsah edilen (Manisa Ktp., nr. 1183,15a-24a) nüshadır. Künh Türkçeye Ahmed Muhtar ve M. Bedirhan tarafından, tngilizceye Tosun Bayrak, ttalyancaya Placido Fontanesi ve tspanyolcaya Asin Palacios tarafından El islam cristianizado içerisinde tercüme edilmiştir. Tercümeleri için bkz. İbnü’l-Arabî, Âdâbü’l-mürid, Ahmed Muhtar (çevj, İstanbul: Mahmûd Bey Matbaası, 1310; Asin Palacios, HJsZamcris&areizado, Madrid, 1931, ss. 371-377; MuhyiddinArabî, Genç Müslümana Öğütler -Âdâbü’l-mürid-, İstanbul: Bedir Yayınevi, 1996; İbnü’l-Arabî, “Künh mâ lâ büdde li’l-mürîd minh”, Hakikat Yolcusuna Kılavuz, ss. 99-117; Muhyiddin tbn Arabî, “What The Student Needs- Mâ lâ budda minhu lil-murid”, JMIAS, Tosun Bayrak (çev.), sy. 5, 1986, ss. 28-55. Tosun Bayrak tarafından yapılan diğer tercümeler şu şekildedir: İbnü’l-Arabî, What the Seeker Needs, Tosun Bayrak ve Rabia Terri Harris (çevj, USA, 1993; İbnü’l-Arabî, Divine Governance ofthe Human Kingdom, Tosun Bayrak (çev.), Louisville, 1997. Bayrak bu kitapta ayrıca Tedbîrât-ı llâhiyydnin tercümesini ve ‘Treatise on Unity’ başlığıyla Kitâbü’l-ahadiyydnin tercümelerini vermektedir. Eserin yazmaları hakkında bkz. MiasArchive Report -Listsoflbn ‘Arabi’sWorks-, (version: 09/08/16 13:58:22),
http://archive.ibnarabisociety.org/archive_reports/works_pdf_alpha/352.pdf#page=l&pag emode=none&toolbar=l&navpanes=0 (Erişim tarihi: 26 Eylül2018).
68 Osman Yahya, Histoire et classification de l’euvre d’Ibn Arabi, Damas (Dımaşk): Institut Français de Damas, 1964, s. 525-526.
69 Bkz. İbnü’l-Arabî, Resailu İbnü’l-Arabî, Beyrut: Dâru Sadır, 1997, s. 524-528. Tercümesi için bkz. İbnü’l-Arabî, “Kitâbü’l-Vasiyye”, Risaleler, Vahdettin İnce (çev.), c. 1, İstanbul: Kitsan, [t.yj, s. 303-313; c. 2, s. 297-305; c. 3, 321-329. Vahdettin İnce, İbnü’l-Arabî’nin risalelerini tercüme ettiği bu serinin üç cildinde de bu eserin tercümesine yer vermiştir.
70 Bkz. İbnü’l-Arabî, Resailu İbnü’l-Arabî, s. 503-506.
71 Claude Addas, Kibrit-i Ahmer’in Peşinde, Atilla Ataman (çev.), İstanbul: Sûfi Kitap, 2009, s. 338-339.
72 Bkz. İbnü’l-Arabî, Fütûhât-ıMekkiyye, c. 18, s. 179-450 (560. bâb).
73 M. Bedirhan bu metnin tercümesine konu benzerliği dolayısıyla el-Emru’l-muhkem’den sonra yer vermiştir. Bkz. İbnü’l-Arabî, Hakikat Yolcusuna Kılavuz, M. Bedirhan (çev.), İstanbul: Hayy Kitap, 2012, s. 63-68.
74 İbnü’l-Arabî, Fütûhât-ı Mekkiyye, c. 8, s. 296-300 (181. bâb).
75 Osman Yahya tarafindan hazırlanan bu çahşma İbnü’l-Arabî’nin eserlerine dair kapsamlı bir literatür araştırmasıdır. Bkz. Osman Yahya, Histoire et classification de l’euvre d’Ibn Arabi, Damas (Dımaşk): Institut Français de Damas, 1964.
76 Muhyiddin ‘Ibn Arabi Society “MIAS” şeklinde kısaltılacaktır. MIAS arşiv çalışması Osman Yahya’nın araştırmasının benzeri olmakla birlikte daha sonra yapılmış olması dolayısıyla Osman Yahya’da ulaşılamayan bazı bilgileri burada bulmak mümkündür.
77 Çalışmamızın bu bölümünde tarikatları Türkiye’de Tarikatlar kitabındaki kronolojik sıralamayı esas aldık. Bkz. Semih Ceyhan (ed.), Türkiye’de Tarikatlar, İstanbul: İSAM Yayınlan, 2015.
78 Abdülkadir Geylânî, el-Gunye li-tâlibî tarîkil-hak, eş-Şeyh Yusuf b. Mahmud el-Hac Ahmed (thk.), Dımaşk, 2001; Kur’an ve Hadis Sohbetleri -Gunye li-tâlibî tarîkil-hak-, Osman Güman (çev.), İstanbul: Gelenek Yayıncılık, 2013. Ayrıca bkz. Mehmet Bilal Yamak, “Abdülkadir Geylânî’nin “el-Gunye li Talibi Tariki’l Hakk” İsimli Eserinde Tasavvufi Unsurlar”, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi SBE, 2015. Yamak tarafından yapılan çalışmada Gunydde yer alan tasavvufi kavramlara içinde bulundukları pasajların alıntılanması suretiyle yer verilmiştir. Çalışmanın ikinci kısmı Gunye’ deyer alan kelâm kavramlarıyla tasavvuf arasındaki bağlantıları kurmayı amaçlamaktadır.
79 Süleymaniye Ktp. Yazma Bağışlar, nr. 3026. Eser Esra Keskinkılıç tarafından yüksek lisans tezi olarak hazırlanmış ve kitap olarak da basılmıştır. Bkz. Eşrefoğlu Rumi, Tarikatnâme, Esra Keskinkılıç (haz.), İstanbul: Gelenek Yayıncılık, 2002.
80 Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin Yazmaları, nr. 866. Eserin Mustafa Kara tarafından transkripsiyonu yapılmıştır. Bkz. Mustafa Kara, “Bağdat’tan Bursa’ya Bir Yol: Eşrefiye”, Journal of the History of Sufism Th. Zarcone, E. Işın, A. Buehler (edj, İstanbul: Simurg Yayınlan, 2000, s. 397-429.
81 Millet Ktp. Ali Emîrî Efendi, nr. 1127. Bu kitap üzerine yapılan doktora çalışması için Bkz. Adalet Çakır, “Mehmet Rifat Efendi’nin “Nefhatü’r-Riyâzi’l-Âliye” Adlı Eserinin Işığında Anadolu’da Kadirilik”, Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi SBE, 2006. Yayım için bkz. Adalet Çakır, Mehmed Rifat Efendi’nin Nefhatü’r-Riyâzil-Aliye’sinde Abdulkâdir-i Geylânî ve Kadirîlik, İstanbul: İSAM Yayınlan, 2012.
82 Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin, nr. 667.
83 Süleymaniye Ktp. Hacı Mahmud Efendi, nr. 3263.
84 Bu bilgilerin değerlendirilmesi için bkz. Dilaver Gürer, Abdülkadir Geylani: Hayatı, Eserleri, Görüşleri, İstanbul: İnsan Yayınlan, 1999.
85 Mevlânâ Celaleddin-i Rumi, Mesnevî-i ma’nevi: hem-rah-ı ba maani lügat, ayat, ehadis, ibarat-ı Arabi, a’lam ve keşfü’l-ebyat, Tevfik [Haşimpur] Sübhani (nşrj, Tahran: Intişarat-ı Rovzene, 1378; Mevlânâ Celaleddin-i Rumi, Mesnevî-i Ma’nevî, Derya Örs, Hicabi Kırlangıç (haz.), İstanbul: Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, 2015. Mevlânâ’nın Mesnevî’sini konu alan çok sayıda tez yapılmıştır. Bütün tezlerin adlanm zikretmek makalenin sınırlannı aşacağı için Mesnevî’nin şerhleri üzerine yapılan tezleri hazırlayanların isimlerine yer vermeyi uygun gördük. Mesnevî’nin şerhlerine ilişkin çalışma yapanlar: Muti Akkoyun, Saliha Baryaman, Sebahattin Arslan, İsa Çelik, Ülker Aytekin, Mustafa Efe, Semih Ceyhan, Şeyda Öztürk, Nesrin Oktay, Metin Güngör. Mevlânâ Celaleddin-i Rumi, Külliyyat-ı şems ya Divan-ı kebir, çev. Bediüzzaman Füruzanfer, Tahran: Danişgah-ı Tahran, 1338; Fih-i ma flh, Bediüzzaman Füruzanfer (tsh.), Tahran: Müessese-i tntişarat-ı Emir Kebir, 1982; Mecalis-i seb’a, Tevfik [Haşimpur] Sübhani (çev.), Tahran: Intişarat-ı Kayhan, 1986. Mevlânâ’nın bu eserler üzerine yapılmış çalışmalar makalenin konusunu aşacağı için burada zikredilmemiştir.
86 Sultan Veled, Maârif, Meliha Anbarcıoğlu (çev.), İstanbul: MEB, 1991; tbtidânâme, çev. Abdülbâki Gölpınarlı, Konya Turizm Derneği, 1976.
87 Ahmed Eflâkî, Menâkıbü’l-Ariftn, Tahsin Yazıcı (çev.), İstanbul: Kabala Yayınlan, 2006.
88 Feridun b. Ahmed-i Sipehsâlar, Risale, Tahsin Yazıcı (çev.), İstanbul, 1977.
89 İsmail Rusûhî Ankaravî, Minhâcü’l-fukarâ, Safi Arpaguş (haz.), İstanbul: Vefa Yayınlan, 2008; Nisâbu’l-Mevlevî, Tâhirü’l-Mevlevî (çev.), Bekir Şahin (haz.), Konya: Konya Valiliği 11 Kültür ve Turizm Müdürlüğü, 2007; Risâle-i Usûl-i Tarikat ve Biat, Süleymaniye Kütüphanesi, Nafiz Paşa Bölümü, nr. 352. Risâle-i Usûl-i Tarikat ve Bîat, Mevlevilikte Manevi Eğitim’in içinde neşredilmiştir. Bkz. Safi Arpaguş, Mevlevilikte Manevi Eğitim, İstanbul: Vefa Yayınları, 2009.
120 Abdülganî b. İsmail b. Abdülganî Dımaşki Nablusî, Kitabü’l-Ukudi’l-lülüiyye fi tariki’s-sadeti’l-Mevleviyye, Bekri Alaeddin (thkj, Dımaşk: Dâru Ninevâ, 2009. Nablûsî Mevlevî olmasa da eser Mevlevîyye âdabına ilişkin olduğu için burada yer vermeyi uygun gördük. Recep Dikici, “Abdülganî en-Nablûsî’nin Mevlevîlik Âdabına Dair el-Ukûdü’1-lü’lüiyye’si ve Müstakîmzâde’nin Şerhi”, X Millî Mevlânâ Kongresi, c. 1, ss. 203-211. Aynca bkz. Abdulcebbar Kavak, “Şeyh Abdülganî en-Nablusî’nin (ö. 1143/1731) Mevlevilik Müdafaası: el-Ukûdü’1-Lü’lüiyye fîTariki’s-Sâdeti’l-Mevleviyye Adlı Eseri”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 2016, sy. 56, s. 1125-1151.
91 Millet Ktp. Ali Emiri nr. 1087. Betül Saylan, “Kütahya Mevlevfiıânesi Postnîşi Mustafa Sâkıb Dede ve Sefîne-i Mevleviyân İsimli Eseri”, Karadeniz Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2014,165-180.
92 Esrar Dede, Tezkire-i Şuarâ-yı Mevleviyye, İlhan Genç (haz.), Ankara, 2000.
93 Ali Enver, Semâhâne-i Edeb, İstanbul: Âlem Matbaası, 1309/1892.
94 Süleymaniye Ktp. Serez nr. 1522. Trabzonlu Kösec Ahmed Dede, et-Tuhfetül-Behiyye fi’t-Tarikati’l-Mevleviyye Tercümesi -Zâviye-i Fukara-, Ali Üremiş (haz.), Konya: Serander Yayınlan, 2008.
95 Mevlânâ Ktp. nr. 5446; Sahih Ahmed Dede, Mecmûatü’t-Tevârihi’l-Mevleviyye, Cem Zorlu (haz.), İstanbul: İnsan Yayınlan, 2003.
96 Abdülganî Dede, Dürrü’l-Berzahi’l-Mânevîft Esrâri Ahrufi’l-Matbahi’l-Mevlevî, Süleymaniye Kütüphanesi, Zühdü Bey nr. 116.
97 MustafaVahyîEfendi, ed-Dürretü’l-Azîziyyefi’l-Fevâidi’l-Kaviyye, Matbaa-iÂmire, 1281/1864.
98 Safi Arpaguş, Hüseyin AzmîDede -Hâl Tercümesi ve Risaleleri-, İstanbul: İFAV Yayınlan, 2014. Hüseyin Azmî Dede’nin zikredilen risaleleri bu çalışma içinde yayınlanmıştır.
99 Aşçı İbrahim Dede, Risâle-i Tercüme-i Ahvâl-i Aşçı Dede-i Nakşî el-Mevlevî, Mustafa Koç, Eyyüp Tanrıverdi (haz.) İstanbul: Kitabevi Yayınları, 2006.
100 Tâhirü’l-Mevlevî (Olgun), Çilehâne Mektupları, Cemal Kurnaz, Gülgün Erişen (haz.), Ankara: Akçağ Yayınları, 1995.
101 Veled Çelebi Izbudak, Tekke’ den Meclis’e Sıra Dışı Bir Çelebinin Anıları, İstanbul: Timaş Yayınlan, 2009.
102 Asaf Halet Çelebi, Mevlânâ ve Mevlevîlik, Ankara: Hece Yayınlan, 2002.
103 Muhittin Celal Duru, Tarihî Simalardan Mevlevî, İstanbul, 1952.
104 Abdülbaki Gölpınarlı, MevlevîÂdâb ve Erkânı, İstanbul: İnkılap Yayınlan, 1963; Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, İstanbul: İnkılap Yayınlan, 1953.
105 Hamit Zübeyir Koşay, “Mevlevilikte Matbah Terbiyesi”, Türk Yurdu, sy. 27,1927, ss. 133-137.
106 Mehmet Önder, Mevlânâ ve Mevlevîlik, İstanbul, 1998.
107 H. Hüseyin Top, Mevlevî Usûl ve Âdabı, İstanbul: Ötüken Yayınlan, 2001.
108 Sezai Küçük, Mevlevîliğin Son Yüzyılı, İstanbul: Vefa Yayınları, 2007.
109 Safi Arpaguş, Mevlevîlik’te Manevî Eğitim, İstanbul: M.Ü.l.F. Vakfı Yayınlan, 2015. Bu çalışmada Mevlevî seyrü sülûkünün mahiyeti ve eğitim süresi içerisinde kemâle ermeyi hedefleyen dervişlerin karşılaştıktan durumlara ilişkin detaylara yer verilmektedir. Bu bağlamda çilenin mahiyetine, matbah-ı şerife, bu sürecin önemli figürleri olan dede ve dervişlere ilişkin unsurlar birincil kaynaklardan hareketle değerlendirilmiştir.
110 Necdet Tosun, “Nakşibendiyye”, Türkiye’de Tarikatlar Tarih ve Kültür, Semih Ceyhan (ed.), İstanbul: İSAM Yayınlan, 2015, s. 659.
111 Yusuf Hemedânî, Rütbetü’l-Hayât, Süleymaniye Ktp. Ayasofya nr. 2910; a.mlf., Hayat Nedir, Necdet Tosun (çev.), İstanbul: İnsan Yayınlan, 1998.
112 Süleymaniye Ktp. Reşid Efendi nr. 474.
113 Beyazıd Devlet Ktp. Veliyyüddin Efendi nr. 1755.
114 Beyazıd Devlet Ktp. Veliyyüddin Efendi nr. 3230; Muhammed Parsa, Risale-i Kudsiyye: Muhammed Bahâeddin Hazretlerinin Sohbetleri, Necdet Tosun (çev.), İstanbul: Erkam Yayınlan, 1998.
115 Süleymaniye Ktp. Hüsrev Paşa nr. 757; Mehmet Ali Özkan (çev.), İstanbul: Semerkant Yayınlan, 2013.
116 Süleymaniye Ktp. Carullah nr. 2055.
117 Süleymaniye Ktp. Hacı Mahmud Efendi nr. 2700; Ubeydullah Ahrar, Tevhid ve Seyr u Süluke DairFıkarat, Abdurrahman Acer (çev.), İstanbul: Litera Yayıncılık, 2016.
118 Süleymaniye Ktp. İbrahim Efendi nr. 439.
119 Süleymaniye Ktp. Halet Efendi nr. 827.
120 Süleymaniye Ktp. Düğümlü Baba nr. 364; Ali Biçer, “Abdullâh-ı İlâhî ve Meslekü’t-Tâlibîn ve’1-Vâsılîn”, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi SBE, 1996.
121 Süleymaniye Ktp. İbrahim Efendi nr. 420. Usûl-i Vusûl-i Hâhiyye, Meslekü’t-tâlibîn ve’l-vâsilîn ve Zâdü’l-müştâkîn’in Abdurrezzak Tek tarafından transkripsiyonu yapılmıştır. Bkz. Abdurrezzak Tek, Nakşiliğin Osmanlı Topraklarına Gelişi Molla Abdullah İlâhî, Bursa: Emin Yayınlan, 2012.
122 Süleymaniye Ktp. Ayasofya nr. 1725.
123 Topkapı Ktp. III. Ahmed nr. 1615; Mustafa Özsaray (sdl.), Ali Kaya (ed.), İstanbul: Semerkant Yayınlan, 2006.
124 Süleymaniye Ktp. Hacı Mahmud Efendi nr. 2448.
125 Süleymaniye Ktp. Hacı Mahmud Efendi nr. 2448. Bkz. Ayşegül Mete, “Tâceddin b. Zekeriyyâ el-Osmânî el-Hindî ve Âdâbü’l-meşiha ve’1-müıîdîn Eserinin Tahkik ve Tahlili”, Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi SBE, 2012.
126 Süleymaniye Ktp. Reşid Efendi nr. 367.
127 Süleymaniye Ktp. Reşid Efendi nr. 367.
128 Süleymaniye Ktp. Esad Efendi nr. 3885. Tercümesi için bkz. Tacüddin Nakşibendi, Tercüme-i miftahul-maiyye fi tarikati’n-nakşibendiyye, çev. Osman Bahri, İstanbul: Basiret Matbaası, 1289/1872.
129 Millet Ktp. Ali Emiri nr. 892. Bkz. Melahat Haksever, “Ali Behçet Efendi: Hayati, Eserleri ve Risâle-i Ubeydiyye-i Nakşibendiye Adlı Eserine Göre Tasavvuf Anlayışı”, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, SBE, 2002; Mahmut Yücer, Selimiye Tekkesi Şeyhi Ali Behçet Efendi ve Risâle-i Ubeydiye-i Nakşibendiyesi, Üsküdar Sempozyumu II: 12-14 Mart 2004 Bildiriler, 2004, S. 74-99.
130 İmam Rabbani, Mektubat-ı Rabbani, Talha Hakan Alp vd. (çev.), İstanbul: Semerkand Yayınlan, 2013. Bu metin de Mesnevîde olduğu gibi çeşitli yönleriyle çalışılmış bir eserdir. Bu konuda Arthur F. Buehler ve Ethem Cebecioğlu’nun çalışmaları bulunmaktadır. Konu hakkında yapılan tez için aynca bkz. Mehmet Benlioğlu, “Tasavvufta İç Tenkit Geleneği: İmam-ı Rabbânî’nin Mektûbât’ı Örneği”, Yüksek Lisans Tezi, Hitit Üniversitesi SBE, 2016.
131 Süleymaniye Ktp. Esad Efendi nr. 1688; İmam-ı Rabbani, Manevi Yolculuk/Mükaşefat-ı Gaybiyye, Necdet Tosun (çev.), İstanbul: Sufi Kitap, 2006.
132 Muhammed Haşim Kişmî, Berekât: Zübdetü’l- Makamat İmam-ı Rabbani ve Yolundakiler, A. Faruk Meyan (çev.), İstanbul: Berekat Yayınevi, 1974.
133 Süleymaniye Ktp. Kasidecizade nr. 727.
134 Süleymaniye Ktp. Ayasofya nr. 4183; bkz. Mehmet Ünal, Aliye Yılmaz, “Muhammed Murâd-ı Buhârî ve “Risâle-i Nakşibendiyye” Adlı Eseri”, Turkish Studies= Türkoloji Araştırmaları, 2014,1535-1549.
135 Süleymaniye Ktp. Darülmesnevi nr. 275.
136 Topkapı Ktp. Hazine nr. 1734.
137 Muhammed es-Semerkandî, Terceme-i Muhtasaru’l-velâye, Neccarzâde Rıza Efendi (çev.), Süleymaniye Ktp. Hacı Mahmud Efendi nr. 2589.
138 Süleymaniye Ktp. Darülmesnevi nr. 170; Abdullah Nidai-yi Kaşgari, AbdullahNidai-yiKaşgari ve Hakkıyye risalesi/Risâle-i Hakkıyye: İnceleme, Metin, Çeviri, Güller Nuhoğlu (thk. ve çev.), İstanbul: Simurg Yayınevi, 2004.
139 Millet Ktp. Ali Emiri Arabi nr. 4323; Muhammed Hadimi Efendi, Maneviyat Yolcularına Hediyeler/Tuhfetü’l-mülukftirşadi’s-süluk, Ömerb. Abdullah el-Akşehiri (çev. ve şrh.); çev. Hasan Alakese, İstanbul: İnsan Yayınlan, 2002; Ramazan Muslu, “Ebû Saîd Muhammed Hâdimî ve Nakşbendîlik Risâlesi’nin Tahlili”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2001, sy. 4, s. 197-220.
140 Şah Veliyyullah Dihlevî, el-Kavlü’l-cemil fl beyâni sevâi’s-sebil, Muhammed Abdülkadir Nassar, Ahmed İbrahim Abdülhamid (thk.), Kahire: Darü’l-Cudiyye, 2010.
141 Süleymaniye Ktp. Esad Efendi nr. 1421; Abdulbaki Uysal, “Kösec Ahmed Trabzoni ve Silsiletü’l-hacegân fl adâbi ubûdiyyeti’l-a’yan adlı eseri”, Yüksek Lisans Tezi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi SBE, 2000.
142 Süleymaniye Ktp. Aşir Efendi nr. 422.
143 Necdet Şengün, “XVIII. Yüzyılda Tokat’ta Bir Nakşî: Turhalh Şeyh Mustafa Efendi ve Mürşidü’s-Sâlikîn’i”, Tokat Tarihi ve Kültürü Sempozyumu, 2015, c. 3, s. 259-277.
144 Süleymaniye Ktp. Carullah nr. 2053.
145 Süleymaniye Ktp. Esad Efendi nr. 3740.
146 Zekeriya Yıldız, “Müstakimzâde Sadeddin Süleyman b. Muhammed’in (1718-1782) “Âdâb-ı Ulu’l- Elbâb” Adlı Risalesi Bağlamında Tarikat Âdabı ile İlgili Görüşleri”, Yüksek Lisans Tezi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi SBE, 2007.
147 Serpil Ocak, “Müstakimzâde Süleyman Sadeddin’in Nakşbendiyye Tarikatının Usûl ve Adabına Dair Görüşleri”, Yüksek Lisans Tezi, Hitit Üniversitesi SBE, 2014.
148 Necdet Yılmaz, “Anadolu’da Bir Müceddidî Mensubunun Eseri: Naîmullah-ı Behraiçî’nin Ma’mûlât-ı Mazhariyye’sinin Türkçe Tercümesi”, Uluslararası İmâm-ı Rabbani Sempozyumu Tebliğleri, 2018, s. 237-246.
149 Engin Bedir, “Köstendilli Süleyman Şeyhi’nin “Lemeat-ı Nakşbend” Adlı Eseri (İnceleme ve Metin)”, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi SBE, 2010.
150 Millete Ktp. Ali Emiri Farsi nr. 84.
151 Beyazıd Devlet Ktp. Beyazıd nr. 3823; Mehmed Hıfzı (çev.), nr. 3285.
152 Süleymaniye Ktp. Esad Efendi nr. 1424.
153 Süleymaniye Ktp. İzmirli İsmail Hakkı nr. 121.
154 Muhammed Şemseddin Efendi Nuri, Risale-i Murakabe, İstanbul: Matbaa-i Amire, 1282/1866. Ayrıca bkz. Muhammed Nuri Şemsüddin Nakşbend, Risale-i Murakabe: Nakşibendiye Tarikatının Murakabe Risalesi: Tasavvuf Alemi: Kendi İç Alemine Bakış, Sabri Çağlayan (sdl.), İstanbul: Çağlayan Yayınlan, 1974.
155 Muhammed Ma’sum Ömeri Nakşibendi, Risaletu’s-seb’i’l-esrar fi medarici’l-ahyar, Ebü’ş-Şeref Muhammed Abdülkadir el-Müceddidi (thkj, İstanbul: Şirket-i Mürettibiye Matbaası, 1331. Burhan İşliyen, “Muhammed Mâsûm Ömeıî’nin “es-Seb’u’1-esrârfi-medârici’l-ahyâr” Adlı Eserin Tercüme ve Değerlendirilmesi”, Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi SBE, 1996.
156 Süleymaniye Ktp. Reşid Efendi nr. 404.
157 MevlanaHâlidb. Ahmed Hâlid-i Bağdadi, Meifcîufcaî, Abdülkerim Müderris (nşr.), 1242/1827, Bağdad: L’academıe Kürde, 1979.
158 Süleymaniye Ktp. Düğümlü Baba nr. 273.
159 Gazzîzâde Abdüllatif, Mergûbü’s-sâlikîn, Şaban Karaköse (çev.), İstanbul: İnsan Yayınlan, 2004.
160 Süleymaniye Ktp. Pertev Paşa nr. 266. Abdullah Ferdî’nin burada adı geçen eserlerinin tamamı zikredilen kaynakta bulunmaktadır.
161 Muhammed b. Abdullah el-Hânî, Behcetü’s-seniyye fi âdâbi’t-tarikati’l-aliyyeti’l-Halidiyyeti’n-Nakşibendiyye, Kahire: el-Matbaatü’1-Meymeniyye, 1319; Âdâb, A. Hüsrevoğlu (çev.), İstanbul, 1995.
162 Mustafa İsmet, Risale-i kudsiyye fi’t-tarikati’l-aliyyeti’n-Nakşibendiyyeti’l-Halidiyyeti’l-Müceddidiyye, İstanbul: [y.y.], 1274.
163 Mehmed Raif, Mizanü’s-süluk, İstanbul: Mihran Matbaası, 1300.
164 Nuri, Manzume-i adab-ı zikir en-Nakşibendiyyü’l-Halidi/er-Risaletü’l-manzumefi adabi’z-zikri’n-Nakşibendiyetu’l-Halidi, İstanbul: [y.y.], 1308.
165 Gümüşhacıköy Ktp. nr. 219.
166 Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevi, Câmiü’l-usul fi’l-evliya, Ahmed Ferid el-Mezidi (thkj, Beyrut: Darü’l-Kütübi’l-tlmiyye, 2007; Veliler ve Tarikatlerde Usul, Rahmi Serin (çev.), İstanbul: Pamuk Yayınlan, 1977; Câmiu’l-Usul ve Eki, Hüsameddin Fadıloğlu (çev.), İstanbul: Milsan Basın, 2007; Tural Latifov, “Ahmet Ziyauddin Gümüşhanevi’nin (K.S.) Camiu’1-Usül Adlı Eserinde Tasavvufi Eğitimin Merhaleleri”, Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi SBE, 2015. Aynca bkz. Hür Mahmut Yücer (ed.), Uluslararası Gümüşhanevî Sempozyumu Bildiriler, İstanbul: Bağcılar Belediyesi, 1-2 Haziran 2013; İhsan Günaydın vd. (eds.), I. Uluslararası Ahmed Ziyauddin Gümüşhanevi Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Gümüşhane: Gümüşhane Üniversitesi Yayınlan, 3-5 Ekim 2013.
167 Halil Hamdi, İrşâdü’r-râgıbîn, İstanbul: Mahmud Bey Matbaası, 1307/18120.
168 Abdülmecid b. Muhammed b. Muhammed Hani, el-Hadaikü’l-verdiyye fi ecillai’n-Nakşibendiyye, Kahire: Dârü’t-Tıbâati’l-Âmire, 18120; [Nakşi Şeyhleri, Mehmet Emin Fidan (çev.), İstanbul: Semerkand, 2011.
169 Süleymaniy Ktp. İzmirli İsmail Hakkı nr. 3802
170 Nakşibendiyye tarikatı içerisinde yazılmış âdâb eserlerine yer verilen bu bölümde Fatih Yıldız tarafindan hazırlanan Hüseyin Hamdî Efendi’nin Hasbihâlü’s-sâlikfiakvemi’l-mesâlik eserinin girişindeki bilgilerden yararlanılmıştır. Nakşibendiyye tarikatının âdabına ilişkin ayrıca bkz. Necdet Tosun, Bahâeddin Nakşbend Hayatı, Görüşleri, Tarikatı, İstanbul: İnsan Yayınlan, 2002; a.mlf., İmâm-ı Rabbani Ahmed Sirhindî Hayatı, Eserleri, Tasavvufi Görüşleri, İstanbul: İnsan Yayınları, 2005.
171 Süleymaniye Ktp. Hekimoglu Ali Paşa nr. 438. Günümüz harflerine aktarılmış hali için bkz. Yiğitbaşı Ahmed Şemseddîn Marmaravî, “Hurde-i Tarikat”, Halveti Şâbânî Yolunun Âdabı, Mustafa Tatcı (haz.), İstanbul: H Yayınlan, 2013, ss. 137-157. Aynca bkz. Mustafa Tatcı, Halil Çeltik ve Cemal Kurnaz, “Türk Edebiyatında Mı’yar Geleneği İçinde Yiğitbaşı Ahmed Şemseddin Marmaravî’nin Hurde-i Tarîkat’ı”, Tasavvuf: timi ve Akademik Araştırma Dergisi, 2000, c. 1, sy. 3, s. 43-64.
172 İÜ. Merkez Ktp. İbnülemin nr. 2956.
173 Milli Kütüphane nr. A-951. Şeyh Ömer Fuâdî Efendi, Menâkıb-ı şerif-i pir-i halveti hazret-i Şa’bân Velî, Kastamonu: Vilâyet Matbaası, 1294; Hz. PirŞaban-ı Veli Menkıbeleri, Muhammed Bedirhan (sdl.), İstanbul: Nefes Yayınları, 2011.
174 Süleymaniye Ktp. Esad Efendi nr. 3537. Karabaş-ı Veli Ali Alaaddin, Ahmed Rifat Nevrekobi ve Yiğitbaşı Ahmed Şemseddin Marmaravi, Halveti Şabani Yolunun Adabı -Miyar-ı Tarikat-, Mustafa Tatcı, İstanbul: H Yayınlan, 2013.
175 Çorum İl Halk Ktp. nr. 845/1.
176 Süleymaniye Ktp. Hacı Mahmud Efendi nr. 2501.
177 Süleymaniye Ktp. Tahir Ağa Tekke nr. 612. Şeyh Abdullah Salâhaddin-i Uşşâkî, Tuhfetü’l-Uşşâkiyye (Uşşâkî Sâliklerinin Âdabı), Şeyh Abdunahman Sâmî-i Uşşâkî (çev.), M. Erol Kılıç (haz.), İstanbul: Sufi Kitap, 2016.
178 Muhammed el-Münir es-Semennûdi, Tuhfetü’s-sâlikin ve delâilü’s-sâirin li-menheci’l-mukarrabin, Kahire: Mektebetü’s-Sekafeti’d-Diniyye, 2009. Ayrıca bkz. Mehmet Şirin Ayiş, “Muhammed b. Hasan es-Semennudî ve Tuhfetu’s-Sâlikîn Adlı Eseri”, Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2015, c. 3, sy. 6, s. 45-70. Mehmet Şirin Ayiş “Muhammed b. Hasan es-Semennûdî’nin Hayatı Eserleri ve Tarikat Âdabı ile İlgili Görüşleri”, Doktora Tezi, Atartürk Üniversitesi SBE, 2014.
179 Süleymaniye Ktp. Düğümlü Baba nr. 218. Ayrıca bkz. Mehmet Şirin Ayiş, “Muhammed b. Hasan es-Semennûdî ve “Âdabu’s-Seniyye” Adlı Eseri”, Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2015, c. 4, sy. 8, s. 244-268.
180 İBB Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin Yazmaları nr. 59/6.
181 Necdet Tosun, “Harirîzâde’nin Kenzü’1-Feyz İsimli Eserine Göre Halvetiyye’de Tasavvufî Eğitim ve Âdâb”, Uluslararası Şeyh Şa’bân-ı Velî Sempozyumu, 4-6 Mayıs 2014 ss. 73-79. Tarikatın âdabına ilişkin ayrıca Fahreddin Erenden’in Envâr-ı Hazret-i Kr’ine bakılabilir. Eser M. Fahrettin Dal tarafından yüksek lisans tezinin içinde neşredilmiştir. Bkz. M. Fahrettin Dal, “Fahreddin Erenden’in Tasavvufî Görüşleri”, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi SBE, 2006, ss. 48-222.
182 İstanbul Belediye Ktp. Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin nr. 797,1259.
183 Beyazıd Devlet Ktp. Veliyyüddin Efendi nr. 1038. Aziz Mahmud Hüdayî, Arapça ve Türkçe Tankatnâme, Nevzat Özkan (haz.), Kayseri: Kıvılcım Yayınlan, 1998. Ayrıca bkz. Rıfat Okudan, “Azîz Mahmud Hüdayî Kuddise Sırruhû’nun Tarîkatnâme-i Türkî Adlı Eserine Göre Tarikat Edebleri”, Azîz Mahmud Hüdayî Uluslararası Sempozyum Bildirileri, c. 1,20-22 Mayıs 2005, ss. 261-274; Nadirhan Hasan, “Azîz Mahmud Hüdâyî’nin Tarîkatnâme ve Hazînî’nin Cevâhiru’l-Ebrâr İsimli Eserlerinde Tarikat Âdabı”, Azîz Mahmud Hüdayî Uluslararası Sempozyum Bildirileri, c. 1, 2006, ss. 283-289. Celvetiyye’nin âdâb-erkâm için bkz. Hasan Kamil Yılmaz, Aziz Mahmud Hüdayi ve Celvetiyye Tarikatı, İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınlan, ts.
184 Hacı Selim Ağa Ktp. Hüdayî, nr. 273,474.
185 Topkapı Sarayı Ktp. nr. 181. Bolulu Himmet’in bu eseri mensurdur. Sabahat Güler, “Bayramiye Meşayihinden Şeyh Himmet’in “Adab-ı Hurde-i Tarikat’ İsimli Eseri”, Akşemseddin Sempozyumu Bildirileri, Ankara: Akşemseddin Hazretleri Vakfı Yayınlan, 19120, ss. 228-239.
186 Millet Ktp. Ali Emîrî nr. 509. Bkz. Meliha Tapsız, “Bolulu Himmet Divan, Manzum Tarikatname, Âdâb-ı Hurde-i Tarikat”, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi SBE, 1995. Tapsız, çalışmasında Bolulu Himmet’in (ö. 1095/1684) Tarikatname’‘si ve Âdâb-ı Hurde-i Tarikatmm transkripsiyonlarına yer vermektedir.
187 Süleymaniye Ktp. Ayasofya nr. 2155. Bkz. Bekir Köle, “Zeynüddin Hafi: Hayatı, Eserleri, Tasavvuf Anlayışı ve el-Vasâya’1-kudsiyye Adlı Eserinin Tahkiki”, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi SBE, 2001.
188 Süleymaniye Ktp. Uşşaki Tekkesi nr. 23.
189 Süleymaniye Ktp. Ayasofya nr. 2112.
1120 Süleymaniye Ktp. Ayasofya nr. 1656.
191 Süleymaniye Ktp. Ayasofya nr. 4802.
192 Süleymaniye Ktp. Yazma Bağışlar nr. 167.
193 Süleymaniye Ktp. Esad Efendi nr. 1683.
194 Süleymaniye Ktp. Hacı Mahmud Efendi nr. 431.
195 Tarikatın âdabına ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. Reşat Öngören, Tarihte Bir Aydın Tarikatı Zeyniler, İstanbul: İnsan Yayınları, 2003.
196 Ahmet Çal, “İrşâdü’l-Mürid ile’l-Murad fi Tercemeti’1-Mirsadi’l-lbad”, Yüksek Lisans Tezi, Fırat Üniversitesi SBE, 2008. Kasım b. Mahmud Karahisarî’nin Mirsâdü’l-ibâdva Farsça’dan Türkçeye tercümesidir. Çal tarafından yapılan çalışmada eserin dil özellikleri incelemeye tabi tutulmuş ve transkripsiyonu yapılmıştır.
197 M. Nedim Tan, “Tasavvuf Istılahlarının Teşekkül Dönemi Açısından Şaktk-i Belhî’nin Âdâbü’l-ibâdâtı”‘, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, s. 45,2013, ss. 155-1120.
198 Zeliha Öteleş, “Abdülganî en-Nâblusî Şerhi Bağlamında İbnü’l-Fânz’ın Kasîde-i Tâiyye’sinde Seyr u Sülük”, Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi SBE, 2014.
199 Ali Çoban, “Cezire-i Mesnevi ve Şerhlerine Göre Mevlevi Sülûkü”, Doktora Tezi, Necmeddin Erbakan Üniversitesi SBE, 2014.
200 Hüseyin Özcan, “Bektaşî Âdâb ve Erkânı”, Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi SBE, 2001.
201 Ayşe Aka, “Hacı Bektaş Velî’nin Vîlayetname’sine Göre Dini İnanç Adap ve Erkanlar”, Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi SBE, 2003; Nevzat Özkan, “Tarîkatnâme Türü ve Yunus Emre Divanı’nda Tarikat Âdabı İle İlgili Unsurlar”, Diriözler Armağanı: Prof. Dr. Meserret Diriöz ve Haydar Ali Diriöz Hatıra Kitabı, M. Fatih Koksal, Ahmet Naci Baykoca (haz.), c. 35, Ankara, 2003, ss. 141-148; Hasan Hüseyin Kul, “Mustafa Fevzi Bin Numan ve Kitabu Isbatil Mesalik fi Rabitati’s Salik Adlı Eserindeki Tasavvufi Görüşleri”, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi SBE, 2007; Osman Nuri Küçük, “Mevlânâ’da Benliğin Dönüşümü: Sülük”, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi SBE, 2007 (Yayımlanmış hali için bkz. Osman Nuri Küçük, Mevlâna’ya Göre Manevî Gelişim -Benliğin Dönüşümü ve Miracı-, İstanbul: İnsan Yayınlan, 2009); Ahmet Ögke, “Oğlanlar Şeyhi İbrahim Efendi’ye Göre Sohbet Âdabı”, Islâmî Araştırmalar Dergisi, c. 17, sy. 1, ss. 84-120; Abdurrezzak Tek, “XVII. Yüzyılda Melâmî Şeyhlerinden Sunullah Gaybî’nin Bakışı ile Tarikat Âdabı”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. 18, sy. 1, 2009, ss. 209-224; Vahit Göktaş, “Mevlânâ’nın Düşüncesinde Edep”, Uluslararası Mevlânâ ve Mevlevîlik Sempozyumu Bildiriler, c. 1, 26-28 Ekim 2007, ss. 291-296.
202 Süleyman Gökbulut, “Ebu’n-Necîb Ziyâüddîn es-Sühreverdî ve Âdâbü’l-Mürîdîn Adlı Eseri”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 28,2008, ss. 135-152. Gökbulut çalışmasında tercümesini yapmış olduğu Âdâbü’l-Mürîdîn’in muhtevasına yer vermekle birlikte âdâb literatürünün ilk örneklerine ve gelişimine dair bilgiler de vermektedir. Kitabın tercümesi için bkz. Ebû Hafs Sühreverdî, Âdâbü’l-mürîdîn, Süleyman Gökbulut (çev.), İstanbul: Büyüyenay Yayınlan, 2014. Söz konusu eser Gökbulut’un tercümesinin ilk baskısının yapıldığı 2010 yılında Hamide Ulupınar tarafından da tercüme edilmiştir. Ulupınar’ın tercümesi için bkz. Abdülkâhir Sühreverdi, Dervişliğin Âdabı, Hamide Ulupınar (çev.), İstanbul: Gelenek Yayınlan, 2010.
203 İdris Türk, “Tarikatler Öncesi Dönemde Mürşit-Mürid İlişkisi”, Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi SBE, 2002. Türk, tezinin başlığında çalışmasını tarikatler öncesiyle sınırlandırmış olduğunu İfade etmektedir. Fakat çalışmasında dönem sınırlaması yapılmaksızın mürşid ve müridin ilişkisiyle ilgili kavramlara yer vermektedir. Hayri Karaca, “Tasavvufta Sefer Kavramı”, Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, SBE, 2006; Kadir Taşpınar, “Tasavvufta Mürşid Rabıtası”, Yüksek Lisans Tezi, Rize Üniversitesi SBE, 2010; Dilaver Gürer, “Osmanlılar’da Sema, Devran, Raks Tartışmaları ve İki Şeyhülislam Risalesi”, Tasavvuf: İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, sy. 26,2010, ss. 1-23.
204 Mustafa Aşkar, Tasavvuf Tarihi Literatürü, İstanbul: İz Yayıncılık, 2006, s. 174-1120. Aşkar bu çalışmasında âdâb literatürü içerisinde yazılmış ilk eserin Yahya b. Muâz er-Râzî’nin Kitâbü’l-mürîdîrii olduğunu İfade etmekte, tanıttığı eserleri Abdülkâhir Sühreverdî’nin Âdâbü’l-mürîdîn’iyle başlatıp Abdülbâki Gölpınarlı’nın Mevlevi Âdâb ve Erkânı adlı eseri ile bitirmektedir.
205 Süleyman Uludağ, “Âdâbü’l-mürîd”, DİA, c. 1, 1988, ss. 336-337. Bu çerçevede Dâiretü’l-maârif-i buzurg-i îslâmî ve ER3 de anılabilir. Bkz. Âzertâş Âzernûş, “Edeb”, DMBİ, c. 7, ss. 296-317; Erik S. Ohlander, “Adab in Sufism”, Bfl3, Leiden: Brill, 2009-1, ss. 40-43.
206 Çalışma için bkz. Francesco Chiabotti (ed.) vd., Ethics and Spirituality in islam: Sufi Adab, Leiden: Brill, 2017.
207 Deniş Gril, “Adab et Ğthique dans le souflsme. Quelques constats et interrogations” adlı makalesinde tasavvufta edep ve etik meselelerini gözlemlemiş ve bu konulara ilişkin sorularını sormuştur. Annabel Keeler, Florian Sobieroj ve Francesco Chiabotti tarafından kavramın anlam çerçevesinin şahıs üzerinden tespiti yapılmıştır. Keeler, tasavvufun erken döneminde edep kavramı üzerinde durmuş, Sehl et-Tüsteıî’nin öğretilerini bu minvalde değerlendirmiştir. Sobieroj Kuşeyıî’nin Uyûnü’l-evcibe fifunûni’l-es’Ue” si üzerinden tasavvufî ahlâkı edebî perspektiften değerlendirmeyi amaçlarken Chiabotti ise Kuşeyıî’nin ilâhî isimler anlayışı içinde edep pratiğini et-Tahbîrfi ilmi’t-tezkîfi üzerinden ele almıştır. Bkz. Annabel Keeler, “The Concept of adab in Early Sufism with Particular Reference to the Teachings of Sahi b. ‘Abdallâh al-Tuştan (d. 283/896)”; Florian Sobieroj, “Literary Perspectives in Qushayn’s Meditations on Sufi Ethics: The ‘Uyun al-ajwiba fi funün al-as’ila”; Francesco Chiabotti, “Ethique et theologie: la pratique de l’adab dans le traitĞ sur les Noms divins d’Abü 1-Qâsim ‘Abd al-Karlm al-Qushayrl (al-Tahblr fi ‘ilm al-tadhklr)”. Jean-Jacques Thibon ve Ahmet T. Karamustafa edep ile ilgili yaklaşımları, mekânla ilişkili olarak ele almışlardır. Thibon, III. ve IV. yüzyıllarda Nişabur’daki manevî eğitim ve edep anlayışını ele alırken Karamustafa Fars menkıbelerini edep perspektifinden okumayı Esrâru’t-tevhid üzerinden yapmaktadır. Bkz. Jean-Jacques Thibon, “Adab et Ğducation spirituelle (tarbiya) chez les maîtres de Nlshâpür aux iiiVb^ et iv6/};6 siecles”; Ahmet T. Karamustafa, “Reading Medieval Persian Hagiography through the Prism of Adab: The Case of Asrâr al-tawhld”.
208 Nathan Hofer makalesinde Yahudi mistisizminde edep ve riyazeti, Elisha Russ-Fishbane ise Yahudi dindarlığında cemiyet ve uhuvveti ele almıştır. Bkz. Nathan Hofer, “Training the Prophetic Şelf: Adab and riyada in Jevrish Sufism”; Elisha Russ-Fishbane, “Fellowship and Fraternity in Jevrish Pietism of Medieval Egypt”. Maria Chiara ise makalesinde Mısır Hıristiyan manastırının yapışım ele almaktadır. Bkz. Maria Chiara, “Un systeme de regles de conduite dans le monachisme chrĞtien Ğgyptien (ve-viie siecles)”. Paul L. Heck ise çalışmasında Gazzâlî’nin düşüncesinde edep fikrine yer vermektedir. Bkz. Paul L. Heck, “Adab in the Thought of GhazâlI (d. 505/1111): in the Service of Mystical Insight”.
209 Bu bölümdeki makaleler belli eserler çerçevesinde şekillenmiştir. Tasavvufî âdabın kılavuz tarzı eserlerde, menâkıbnâmelerde ve edebî eserlerde yer aldığı göz önünde bulundurularak bir çalışma alam oluşturulmuştur.