“Sultan Şairler ve Bestekarlar” konferansı düzenlendi.

A+
A-

Selçuk Üniversitesi Mevlana Araştırmaları Enstitüsü tarafından Hazreti Mevlana’nın 746. Vuslat Yıldönümü Anma Törenleri kapsamında “Sultan Şairler ve Bestekarlar” konferansı düzenlendi.

Süleyman Demirel Kültür Merkez’inde yapılan konferansın açılış konuşmasını yapan Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ali Temizel, “Şiir bildiğiniz gibi Yunus Emre’nin dilinde yaratılanı yaratandan ötürü sevmektir, Mevlana’nın dilinde dinin özünün özünün özüdür, Karacaoğlan’da şiir ise karın elif elif şeklinde yağmasıdır. Şiir anne kucağında bir ninnidir, bir savaşın destanıdır, Akif’te şiir Çanakkale Marşı’dır. Şiirin elbette yüzlerce tanımı vardır. Şiir bir destandır. Ama tarihimizde Osmanlı Sultanları, Selçuklu Sultanları daha öncesine gittiğimizde Gazneliler, sadece savaş vadisinde at koşturmamışlardır. Aynı zamanda ilim, edebiyat, şiir vadisinde de at koşturarak kalplerindeki ince sızıyı dile getirmişlerdir” ifadelerini söyledi.

Selçuk Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Kağan Karabulut, “Şiir hasrettir, gurbettir. Şiir nadiren de olsa vuslattır, kederdir, sızıdır. İnsanların, duygularını sözün zirvesi olarak ifade edebileceğimiz tarzda kaleme dökmektir. Suturdakini sutura intikal ettirmeleridir. Tabii geçmişimiz çok yüce ve köklü bir geçmiş. Büyüklerimiz ve atalarımız Osmanlı Sultanları ve Selçuklu Sultanları elbette ki yiğitlikleri, mertlikleri çok sayıda yabancı dil bilmelerinin yanı sıra bilimle, fikirle, edebiyatla ve musikiyle meşgul olmuşlardır. Bazı padişahların kendilerine özgü besteleri vardır. Hatta makam terkip eden sultanlar vardır. Programın hayırlara vesile olmasını diliyorum” şeklinde konuştu.

Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Çıpan, “Osmanlı Cihan Devleti’nin kuruluşunda maya vazifesi gören tasavvuf aynı zamanda saray terbiyesi ve kültürünün de esasını teşkil eder. Osmanlı padişahlarının her biri mürid veya muhib seviyesinde olmak üzere bir velinin talebesi olup her bakımdan bir rahle-i tedristen geçerek yetişirler. Sanat ve saltanat arasında tarih boyunca süregelen bir ilişkinin birbirini beslediği müddetçe geliştiğinin idrakinde olan, şiir ve musiki başta olmak üzere hat, tezhip, resim gibi güzel sanatlarla ilgilenen ve zaman zaman çok başarılı örneklerde vücuda getiren Osmanlı hanedanının hemen bütün mensupları konuya büyük ehemmiyet atfederek imkan sağlamışlardır. Şiirin gücü hakkında bir fikrimiz var mı? Şairler sadece şiir mi yazıyorlar? Şairler yazdıkları ve söyledikleriyle yaşatırlar, yol gösterirler, ikaz ve tenkit ederler. Şairler hak ederler, sultanlar himmet eder. Osmanlı Cihan Devletinin sultanlarından otuzdan fazlası şairdir. Klasik Türk şiirinin coğrafyası bütün Türk İslam coğrafyası, tarihi derinliği 7 asırlık bir derinliktir. Musiki, meleklerin kanat sesleridir. Şiir ve musiki birbirinin mütemmim cüzu olan bu iki unsur kendi kültürümüz ve ait olduğumuz medeniyet dairesi içerisinde bilhassa zevk, nezaket ve zarafet bakımından fevkalade mühim bir mevkiye sahiptirler. Osmanlı Döneminde musiki eğitimi Mehterhane, Mevlevihane, Enderun ve özel meşkhaneler de verilmiş; bu hususta cami, tekke ve medreseler önemli vazifeler ifa etmişlerdir” ifadelerini kullandı.

Müzik dinletisinin ardından plaket takdimi gerçekleştirildi. Konferansa, Selçuk Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Kağan Karabulut, Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ali Temizel, Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Çıpan, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.