Sohbet Çadırında ‘Vefa Vakti’ Anlatıldı
Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün öncülüğünde, Mevlana’nın 746. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri (Şeb-i Arus) kapsamında düzenlenen Türbeönü Buluşmaları programının dördüncü gününde, yazar, şair, sosyolog, radyo ve tv programcısı Ali Bektaş, çadır sohbetleri etkinliğine konuk olarak Mevlana ve Vefa üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi.
Söyleşisine, sohbet çadırını Konya ve Konya dışından ziyaret eden misafirleri selamlayarak başlayan Bektaş, Konuşmasının tamamını ayakta gerçekleştirdi. Sohbetine Mevlana’nın kişiliğinden bahsederek başlayan Bektaş, Hazreti Mevlana’nın, Anadolu’da yaklaşık 1130 yıldır devam eden Müslümanlığın en büyük ariflerinden birisi olduğunu, Orta Asya’dan, milliyetimizin köklerinden o dönemlerde pek çok alim, arif, siyasetçi ve devlet adamının geldiğini ve bunun sebebinin de o dönemde İslam aleminin en güvenilir ülkesinin Anadolu olduğunu ifade ederek konuşmasını şöyle sürdürdü.
‘Hükmetmedik, Hizmet Davasında Olduk’
“Hanefilik ve Maturidilik düşüncesini Mevlana’dan, babasından ve diğer alimlerden öğrendik. Anadolu coğrafyasındaki Müslümanlar, bu inancın temsilcileri İslam’ın daha batıya ulaşmasında ön ayak olmuşlar. Hanefi maturidi ehlisünnet anlayışı, İslam’ı buradan daha batılara götürmüş. İstanbullun fethini hazırlayan düşünce bu düşüncedir. İslam’ı balkanlara ulaştıran düşünce bu düşüncedir, bu inançtır. Yanı başımızda Mevlana dergahına bağlı olarak batıya Avrupa’ya doğru balkanlarda; Kosova, Makedonya, Bosna Hersek, Arnavutluk, Yunanistan, Selanik, Üsküp ve Bulgaristan’da kurulmuş Mevlevihaneler var. Osmanlı’dan evvel bu bölgelere Mevleviler, halvetiler, derviş ve meşrep insanlar gitmişler. Onlar o coğrafyalardaki insanların gönüllerinin İslam’a ısınmasına hizmet etmişlerdir. Ardından da milletimizin adaleti, o coğrafyalara gelmiş ve yeşermiştir. Hükmetmiştir demek istemiyorum. Millet olarak biz hükmetmek davasında hiç olmadık. Hizmet etmek davasında bir millet olduk. Evrenin, kainatın tarihin ve coğrafyanın inancın ve anlayışın en öz ve sembol ismi Mevlana’dır.” dedi.
‘Sevgi Uğrunda Cefa, Vefa Olarak Anlamaya Bağlıdır’
Şeb-i Arus etkinliklerinin bu yılki ana teması ‘Vefa Vakti’ ne de değinen Bektaş, konuşmasına şöyle devam etti. “Tanıtım afişlerinde okumuşsunuzdur. ‘Sevgi uğrunda çekilen her cefada binlerce vefa var.’ diye. Mevlana, ‘Kimi severseniz sevin sevmek o sevgi uğrunda cefayı, vefa gibi anlamaya bağlıdır.’ Diyor. Sevdiniz mi sevdiğinizden gelen cefaları, cefa olarak görmez, vefa, lütuf, nimet olarak görürsünüz demek istiyor. Bu yılki etkinlikler oluşturulurken vefa kavramı, tüm boyutlarıyla Mevlana’nın eserlerinden oluşturuldu. Vefa kavramı; Kur-an-ı Kerim, Hadisi Şerifler, dini ve tasavvufi metinlerde kullanılmaktadır. Tarihimizin, kültürümüzün, medeniyetimizin ifade edildiği tüm konuşmalarda, yazışmalarda vefa kavramı yer almaktadır. Vefa bağlanmak, sadakat göstermek, kıymetini, değerini bilmek anlamına gelir. Mevlana geçici alemi terk edip, kalıcı, ezeli aleme gidişini Şeb-i Arus olarak anlatıyor. Şeb-i Arus gelinin gecesi yani düğün gecesi demektir.” dedi.
‘Vefa Vakti, Esasında Vefat Vaktidir’
Vefa ile Vefatın aynı kök kelimeden türediğini belirten Bektaş, ‘Bizi iyilerle vefat ettir.’, ‘Bizi iyilerle buluştur.’, ‘Bizi iyiler gibi vefa edenlerden eyle’ gibi, Kur-an-ı Kerim’deki ayetlerden örnekler vererek konuşmasını şöyle sürdürdü. “İnsanoğlunun en büyük açmazı vefatıdır. Zevkin, nimetin, tadın, lezzetin içinde yaşıyorsunuz bir anda bütün o tatlar, lezzetler kayboluyor. Hayatınızdan, sizde birlikte bulunduğunuz insanlardan ayrılıveriyorsunuz. Ölüm fikri insanoğlunun en büyük açmazıdır. Mevlana’nın dünyada çok sevilmesinin sebebi onun ölümü, bir düğün gecesi gibi takdim etmesidir. Mevlana vefat gecesine, düğün gecesi diyor. Çünkü ölmek, ölümü içselleştirmek, ölümü böyle güzelce kabullenmek Allah’a vefa göstermek demektir. Bir Hadis-i Şerif’de, ‘Allah’ın en çok sevemediği kul, ölümden korkan, ölüme karşı düşmanlık eden kuldur’ diyor. Bu yılki etkinliklere vefa vakti denmesinin sebebi aslında vefat vaktidir. Mevlana’nın, Allah’ı ile ezel aleminde yaptığı sözleşmeyi yerine getirmesidir. Mevlana’nın dilinde vefa, ilk olarak Allah’a karşı göstereceğimiz vefadır. Hz Mevlana, başta Peygamber efendimiz olmak üzere, kendi yolunun, inancının büyüklerine, onların hallerine, hatıralarına, sünnetine, uygulamalarına karşı da vefalı olmak taraftarıdır. Mevlana’nın özellikle üstünde durduğu bir başka boyut insanların birbirlerine vefa göstermesidir.” dedi.
Vefa’nın Dört Boyutu
Vefa Vaktini dört boyutta değerlendiren Bektaş konuşmasını şu cümlelerle tamamladı. “Birisine iyilik yaptığımızda, onun bizi bilmesini isteriz. Mevlana, ‘Vefayı başkasından bekleme, vefayı sahibi olan Allah’tan bekle’ diyor. Mevlana’nın eserlerinde vefanın üçüncü boyutu insanların birbirlerine vefa göstermesidir. Sizinle güzel bir anısı olan veya iyiliğini gördüğünüz, cömertliğine şahit olduğunuz birisinin halini, hatırını sorun. Vefanın dördüncü boyutu ise eşyaya karşı vefa göstermektir. Mevlana’ya göre cansız varlıkların özünde bir şey vardır, o da Allah’ı zikretmektir. Mevlana’ya göre cansızlarda Allah der. Onların da kıymetini bilin, hakkını teslim edin. Çünkü onlarda yaptığımız tüm işlerde, girdiğimiz, çıktığımız mekanlarda şahit oluyor. İnsandan eşyaya, eşyadan da insana bir şeyler geçer. Cenab-ı Allah, insanın eşyasını da şahitliğe çağıracak. Öncelikle Allah’ımıza vefa, bizim anlam dünyamızı belirleyen Cenab-ı peygambere, sünnetine sarılarak vefa göstereceğiz. Sonra ecdadımıza milliyetimizin, diyanetimizin, dinimizin, maneviyatımızın, memleketimizin, cumhuriyetimizin büyüklerini hayırla anacağız, haklarında olumsuz konuşmayacağız. Birbirimize vefa göstereceğiz.” dedi. Moderatörlüğünü Serkan Özdemir’in yürüttüğü söyleşinin sonunda, Konya İl Kültür ve Turizm Müdür Yardımcısı Erdoğan Erdoğmuş, konuşmalarından dolayı Bektaş’a teşekkür ederek, Şeb-i Arus atkısı takdim etti.