SIBGATULLAH
SIBGATULLAH
ALLAH’IN BOYASINA BOYANMAK
Boyası Allah’ınkinden daha güzel olan kimdir?
Merve AKYOL
Sıbga; boyamak, suya batırmak anlamındaki sabğ (sıbğ, sıbağ) kökünden sıbga (boya, renk) ile Allah lafzından oluşan sıbgatu’llāh tamlaması “Allah’ın boyası” demektir.
Tasavvuf erbabları, boyası Allah’ınkinden daha güzel olan birinin bulunmadığını, O’nun boyasının nefisleri, akılları ve kalpleri temizlediğini, ehli kitabın din adamlarının dine ekledikleri şeylerin ise beşerî renk taşıdığını söylemektedirler.
Mevlana Hazretleri Mesnevi Şerif, Birinci Defter,764 -765. beyitlerde Sıbgatullah için şöyle der: “İyi renkler safa küpündendir. Kötülerin rengi ise süprüntülü siyah sudandır. O lâtif rengin adı sıbtıgatullahdır. O kesif rengin kokusu da lanetullahdır.
Bu beyit ile Mevlana hazretleri, Bakara Suresi 138’deki ayeti telmih ediyor. Mâlûmdur ki Hıristiyanların vaftizi vardır. Yahyâ Aleyhisselâm’ın Şeria Nehri’nde, İsâ Aleyhisselâmın başına su dökmüş olduğunu takliden İseviler, doğan çocuklarına, yahut Hıristiyan olacak bir adamın başına kilisesinin hususi havuzunda duran sudan bir miktar alıp serperler o suyun içinde pek çok tuz ve peleseng yağı bulunduğu için bozulmaz. İnançlarına göre o su ile vaftiz edilen Hıristiyan olur ve cehenneme girmekten kurtulur. Vaftiz edilmeyen ise ebedi olarak cehennemde kalır. Asrı saadetteki Hıristiyanlar bununla övünmüşler, bizim sıbgamız var, sizin yok demişlerdi. Bunun üzerine aşağıdaki ayet nazil oldu.
“Ey mü’minler! Siz de onlara deyiniz ki: Biz sıbgâtûllâh’a talibiz. Dini fıtrat üzereyiz… Dini telkin etmek ve Müslümanları temizlemek hususunda Allâh (C.C.)’tan daha güzel kim vardır? Biz sıbga emrine inkiyad ederek Allâh (C.C.)’a ibadet edicileriz.” Bakara 138
Erbabı hakikate göre sıbğatallah; bi-renklikten ibarettir. Bir kimse muhtelif renk ve tavırda bulunmaktan kurtulmayınca sıbgatullaha boyanmaz. Tıpkı el suyu gibidir, durulup kesâfeti gitmeyince çamur rengindedir. Fakat durulup bulanıklığı gidince saf, berrak ve renksiz bir su olur. İşte iyi huy, o renksizlik menbaından sızar ki onun adı sıbgatullahdır. Kötü huy ise o çamurlu su gibidir ki menbaı kirlidir, lâneti ilâhiyye de onun adıdır.
(Ya Muhammed) Ve sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin. (Kalem, 4)
Peygamberimiz (s.a.v.): “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” buyurmuşlardır. (Beyhaki- Sünenü’l Kübra)
Sa’d İbni Hişâm’dan rivâyet edildiğine göre şöyle dedi: Ben Âişe radıyallahu anhâ’ya; “Bana Resûlullah (sav)in ahlâkını (yaşayışını) anlatır mısın?” dedim. Âişe ; “Peygamberin ahlâkı (yaşayışı), Kur‘ân’dan ibâretti.” cevabını verdi. (Ahmed b. Hanbel, Müsned V, 163.)
O, örnek davranışlarıyla medeni bir dünya kurmuş, zulüm ve ahlaksızlıklarla dolu bir toplumdan ‘asr-ı saadet’e damgasını vuran altın nesiller yetiştirmiştir.
Hz. Muhammed’in Güzel Ahlakı
Hz. Muhammed’in güzel ahlakı, peygamberimizin güvenilirliğini, hakkı gözetmesini, insana değer vermesini, üstün kişiliğini, hoşgörülü ve sabırlı olmasını anlatan değerlerdir. Peygamberimizin en güzel özelliği, başkaları için önerdiği öğütleri ve kuralları ilk önce kendi yaşamında uygulamasıdır. Kendini başkalarından üstün görmemesi, Kuran’ın öğüt ve yasaklarını yaşamında uygulaması onun ne kadar üstün bir insan olduğunun en güzel örneğidir. Peygamberimiz bütün güzel ahlâkları ve güzellikleri toplamış, örnek bir kişidir. Onun ahlâkını kelimelere sığdırmak çok zordur. Onun ahlâkı Kuran ahlâkıdır. Yüce Rabbimiz Peygamberimizin ahlâkını överken, “Ya Muhammed! Şüphesiz ki sen yüce bir ahlâk üzeresin.” (Kalem Suresi, 4) buyurmuştur. Peygamberimiz Allah’a niyaz ettiğinde, “Allah’ım! Beni ahlakın en güzeline yönelt, kötü ahlaktan uzak tut.” demiştir.
Kime güzel ahlâk verilmişse ona en yüksek makam verilmiştir.
“Gazap ve hiddet, kulun kendi kuvvetine güvenmesinden ileri gelir. Ancak insan, ne zaman ki kendi kuvvetine güvenmekten vazgeçerse nefsine zayıflık yerleşir. Bu ondan rahmet ve lütfun ortaya çıkmasına sebep olur ki bu, Rabb’in ahlâkıyla ahlâklanmaktır. Yüce Allah Dâvûd’a (a.s) şöyle ilham etti: ‘Benim ahlâkımla ahlâklan, çünkü ben sabırlıyım.’ Kime güzel ahlâk verilmişse ona en yüksek makam verilmiştir, çünkü bütün diğer makamlar halka bağlıyken güzel ahlâk, ilâhî sıfatlara ve vasıflara bağlıdır.” (Sehl b. Abdullah Tusterî)
Merve AKYOL
Merve AKYOL, Kırşehir’de doğdu. İlk öğrenimini Kaman, orta öğrenimini Ankara, lise öğrenimini Mersin’de tamamladı. Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği bölümü mezunudur. MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, özel kesim ders kitapları inceleme bölümünde çalıştı. Hâlen Ankara’da bir lisede Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yapmaktadır. Özel yayınevlerinde editörlük yaptı. Türkçe, Türk dili ve edebiyatı ders kitapları, çocuk öyküleri, şiirler yazdı. Çeşitli dergilerde şiirleri yayınlandı. Didi’nin Masalı (çocuk öyküsü), hi’ç yangı’n (şiir)kitapları vardır. Tasavvufi alanda çalışmaları vardır. Özellikle Mevlana’nın izini takip ederek eserlerini incelemek ve okumaktadır. Bu alanda bir kitap hazırlama aşamasındadır.