SEVGİLİ TUTMUŞ YULARIMDAN!
SEVGİLİ TUTMUŞ YULARIMDAN!
O padişahtı, hem de çok uyanık bir padişah. Has bir zattı, hem de Allah hası. Bir kişiyi böyle bir padişah öldürürse onu, iyi bir bahta eriştirir, en iyi bir makama çeker yüceltir. Eğer onu kahretmede yine onun için bir fayda görmeseydi; o mutlak lütuf nasıl olurda kahretmeyi isterdi?
Çocuk hacamatcının neşterinden titrer durur, esirgeyen ana ise onun gamından sevinçlidir. Yarı can alır, yüz can bağışlar. Senin vehmine gelmeyen o şey yok mu? Onu verir.
Sen kendince aklından bir kıyas yapmaktasın ama çok, pek çok uzaklara düşmüşsün; iyice bak! (Mesnevi).
Anlamadım. Karışık laflar.
Kaç türlü ölüm var?
Kaç türlü kayıp.
Kaç türlü?
Canım yanıyor. İçim acıyor. Burnumun direği sızlıyor. Kalbimin üzerinde bir ağrı. Ensem geriliyor. Başımın üstünde bir ağırlık. Kaslarım birbirine geçiyor sürekli.
İhtimalleri düşünüyorsun.
İhtimalleri düşünüyorum. Aslında düşünmüyordum. Tek bir ihtimal. Kafamın içinde dönüp duran. Aklımla, zihnimle ya da ne diyorsanız siz ona. Mantığımla belki düşünüp bulduğum tek bir ihtimal.
Her zaman en az üç seçenek vardır derler.
Laf salatası yapıyorsun.
Tamam kızdın, o tek ihtimalden söz et. O tek ihtimal en çok korktuğun olmalı? Şu anda yaşadığından bağımsız, ne zaman ne yaşasan hemen geliveren. Her zaman en çok neden korkuyorsan o.
Doğru.
Şu anda da mantıklı düşünebiliyorsun. Duyguları elinle suyun yüzeyinden kenara ittin. Akıl devrede. Bu iyi. Düşün şimdi geriye doğru, ileriye doğru. Her zaman en çok korktuğun şeyi. O tek ihtimali.
Buldum.
Gir içine şimdi.
Korkunç.
Tahmin edebiliyorum. Ben de benimkindeyim. Sol kürek kemiğime bir ağrı saplandı.
Peki ne olacak şimdi?
Bekleyelim. Başka bir seçeneğimiz kalmamış olsun.
Çaresizlik.
Evet çaresizlik. Kalakalmışlık. Bütün savunmaların kalktığı acizlik. Tüm çıplaklığınla çocuk halinle merhamet dilenmekten başka bir şansının olmadığını düşündüğün an. Eğer bir çocuk olsaydın ne yapardın böyle bir durumda?
Ağlardım.
Ben sessizliğe gömülürdüm. Oradan kaçmak isterdim. Utanırdım. Başkaları ne yapardı sence?
Herkes çocukken öğrendiğini mi?
Evet.
Hala çocuksun sonra ne olur?
Belki dayak yerim, belki kızarlar, belki ceza verirler, belki de bağışlarlar.
Kimler?
Büyükler.
Şimdiki büyükler kim?
Etrafımdakiler, önemsediklerim, ihtiyacım olduğunu düşündüklerim, çevre.
Yani senin dışındakiler.
Benim dışımdakiler.
İşin ilginç tarafı işte bu. En büyük korku bu. Yargılanma. Değerlendirilme. Kınanma. Ya da başına gelebileceğini düşündüğün her neyse. İşte bu korku. Hem korku hem ihtimal.
Korku bir ihtimaldir. Gerçek değildir.
Ve hiçbir zaman bilemeyiz dışımızdakilerin tavrını. Merhametli olup olamayacaklarını. Ama biliriz asıl Padişah’ın ne yapacağını. O hep merhametlidir. Nasıl yaptığını bilmesek de sonucun hep merhamet olduğunu.
Nereden biliriz?
O vaadinden asla dönmez. Ne yapacağını, nasıl yapacağını önceden bildirmiştir. Tek bir şey ister. Ana gibi kucağına gitmemizi. Diğerleri yerine merhameti de, iyiliği de ve başka istenecek ne varsa hepsini ondan istememizi ister.
Hem rahatlatıcı hem mantıklı.
O zaman başta söyledikleriniz de yerine oturuyor.
Evet. Tam tamına.
Sen kendince aklından bir kıyas yapmaktasın ama çok, pek çok uzaklara düşmüşsün; iyice bak!
Korku yerine onun kucağına gitmek. Mantıklı ve rahatlatıcı.
Sevgiliye çekilmek.
Evet olan bitenin özü bu. Sevgiliye kaçmak. Bilmem fakat kaç bin türlü yolla.
Sevgili tutmuş yularımdan beni, Hem canımı çiğnedi benim o, Ne iş yaptırmaya götürür, bilmem, Sevgili takar beni oltasına, Bakarım tabiat başlar büyük işine:
develer gibi habire çeker.
Esrik devesini böyle nereye götürür,
böyle hangi katara?
hem bedenimi çiğnedi.
Gönlümü bağladı benim o,
kırdı şişemi.
nereye götürür beni.
atar karaya balık gibi.
Sevgili kurar gönlüme bir tuzak,
avcıdan yana çeker sürür beni.
Bulutlar gelir uzaktan
katar katar, küme küme.
Bulutlar sular ovaları.
Bulutlar yürür dağlara doğru.
Uyanır açar gözlerini yeryüzü.
Gökler çalar davulunu.
Dalların gönlüne çeker gülün özü
en güzel kokusunu baharın.
Tohumun gönlü başlar vermeye tohum.
Ağaç durmadan söyler, döker içini. (Hz.Mevlana )