Senin Yerinde Olsaydım… – Mehmet Doğramacı
Senin Yerinde Olsaydım…
Allah insanı sosyal bir varlık olarak yaratmış ve medeniyet geliştikçe dayanışma- ticaret-yardımlaşma vb. toplumsallık ifade eden kavramlar hayatın ana mihveri olmaya başlamıştır. Yalnızlık sadece O’na özgü olduğundan şefkat- sevgi- sohbet- muhabbet- paylaşma duygularımızı yeterince tatmin edemezsek, hiç de sevmediğimiz “stres” ve “bunalım” kelimeleri başımıza amir kesilecektir.
“Günlük hayatımız hem manen hem de maddeten bir alış- veriştir” dersek abartmış olmayız. Başımız sıkışsa bir dostun kapısını çalar, bir çay içimi sohbetle rahatlamaya gayret ederiz. Hayat denen bu alış- verişte belki de en kolay, en ucuz pazarlanan malzeme; AKIL…
Kardeşimize verecek hiçbir şeyimiz yoksa da dağarcığımızda kendimize yettikten başka, dostlara da verecek bol miktarda akıl vardır. Süslü cümleler, kendinden emin tespitlerle akıl verirken çokça kullandığımız bir giriş cümlesi var:” Yerinde olsaydım…” diye başlar, peşinden o insanın halet-i ruhiyesini, O’nu o hale düşüren sebep ve ortamı hiç de hesaba katmaksızın tezler sunar, öneri paketleri açarız.
İslamî İlimlere Hayat Veren (İHYA) eserinde İmam-ı Gazali şöyle bir tespitte bulunur:
“Hiçbir kimseye Ben senin yerinde olsaydım şöyle yapardım deme!.. Kimse kimsenin yerinde olamaz. Esma Terkibi ile yaratılan insanların mayalarında farklılıklar çoktur. Onun için bu sözü hiçbir kardeşine söyleme.”
Bizce de yazımıza başlık olan bu söz birkaç açıdan yanlıştır:
1-Klasik Din Öğretisinin dışına çıkıp çağdaş bakışla sistemi incelediğimizde görürüz ki; Kader denen ilahi programda yanlışa yer olmadığı gibi, yanlışı çağrıştıran keşke- eğer- olsaydı vb kelimelere de yer yoktur. Bu kelimelerin isyan ve hatta şirk derecesinde günah olduğuna vurgu yapar, İslam Alimleri ve Sırra Erenler. İlahi Senaryo yazılmış, roller paylaştırılmış, dünya denen set hazırlanmış, çekimler de bitmiştir. Filmin 2008 karelerini izliyoruz şu an. Yeni olan hiçbir şey olmadığı gibi, olacak olan hiçbir şey de yok. Rolüne RAZI olanlar; figüran da olsalar MUTLU; RAZI OLMAYANLAR başrolde de olsalar MUTSUZ olacaklar.
2-Başta da belirttik; ihtiyaç ve sıkıntı ancak kendi cinsi ile giderilir. Kışın üşüyene soğuk ayran, yazın terleyene sıcak salep ikram edilmez. Acıkana ilk yapılacak olan; yemek yedirmek, susayana en güzel hediye bir kâse su, paraya daralana karz-ı hasen yapmak esas iken; dinimiz de böyle emretmişken “Yerinde olsaydım” cümlelerini kalkan edinerek asıl fedakârlıktan kaçınmak, akıl satarak fedakârlık yaptığı imajını vermeye çalışmak bize hiç de dürüstçe ve içten gelmiyor.
Sıkıntıya düşen insan dertlidir. Kırıklara nazik davranmak, derin yanlışları olsa bile yüze vurmadan yol göstermek, maddi bir desteğe güç yetmese bile hiç olmazsa tevazu ile sorunu paylaşmak icap eder. Bu haldeki birine “Yerinde olsaydım” demek, yaraya tuz basmaktan pek de farklı değildir.
3-Allah Rasulü (as)nün hadisleri sadece dini hükümlerde değil fenni alanlarda ve psiko-sosyal tetkiklerde de bize yeni ufuklar açmaktadır. Şimdi o büyük Nur Okyanusundan çıkan iki inciye dikkatle bakalım:
“Bir dağın yerinden kayıp gittiğine inanın ama bir kişinin huyunun değiştiğine inanmayın.”
“Huyunuzu güzelleştiriniz.”
Bu veciz sözler zahirde birbiri ile çelişir gibi değil mi? Birinde “Huy, değişmez” derken ötekinde “Huyunuzu güzelleştirin” buyuruyor. Zahirde de çelişki yok aslında. Azıcık dikkâtli okuyalım. İkincide “güzelleştirin” demiş, ”değiştirin” dememiş!.
Hadis’e göre de huylar ve mayalar farklıdır ve kimse kimsenin yerinde olamaz. Pekala, ama sürekli yanlış bir çizgide devam eden ve sürekli zarar eden bir kardeşimize hiç mi yardımcı olmayacak, onu hiç mi uyarmayacağız? Elbette yardımcı olacağız. Bizim itirazımız; akıl verme işini öne alma kolaycılığından kaçınıp, daha verimli bir şeyler yapabilme noktasındadır.
Huy değişmeyeceğine göre, o karaktere sahip kişiyi özüne uygun çözüme yönlendirmek bir yöntem olabilir. Örnek olarak en kötü huylardan ve şeytani vasıflardan olan cimriliği ele alalım. Para harcamaktan ödü kopan bu insanları kolay kolay değiştiremezsiniz. Cimri birini Aşevi Müdürü yaparsanız, vay o aşevinden yemek alan fakir halkın haline!.. Cimriyi değerlendireceğiniz en güzel yer, tasarrufun öne alındığı Muhasebe Şefliği gibi işlerdir. Zaten harcamayı sevmedi, nasıl olsa savurmayacak, tutumlu olacak ve o kurumu kalkındıracaktır.
Sürekli önde olmayı ve şöhreti seven birine geri plandaki işler verilirse, ondan fayda elde edemezsiniz. En öne koyarsanız da tutkuları ile başınıza işler açabilecektir. İyisi mi onun tanınma arzularından da yararlanarak kamu yararına bir dernek ya da vakıfta Halkla İlişkiler Sorumlusu yapmak. Ya da paket paket yardım dağıtan bir dernekte kapı kapı dolaşan bir eleman haline getirmek. Bir- iki de kamera çekimi olursa, değmeyin keyfine!.. Herkesten fazla koşacaktır yardım işine.
Girişimci ruhtan yoksun yaratılışa sahip birinden, kitleleri sürüklemesini, girişimci birinden de memur mantığı ile hareket etmesini bekleyemeyiz. Onları yerinde değerlendirecek projeler oluşturmaya mecburuz.
Zahirde cimrilik- şöhret arzusu gibi kötü huylarla yaşayan insanlardan bile, o özellikler uygun alanda değerlendirildiğinde verim almak ve hayır yönünde bir değişim sağlamak mümkündür. Yeter ki uygun metot bilinsin. Allah Rasulü(as)’nün HUYU GÜZELLEŞTİRME dediği sırrın bir boyutu bu olsa gerek.(Allah ve Rasulü daha iyi bilir.)
Yapısı müsait olmadığı için hayatta başarısız olmuş birine de “Yerinde olsaydım.” demekte ileri gitmeyiniz. İnsan vardır, emir ve maişet bekler; insan vardır ekmeğini taştan çıkarır. Her ikisi de insandır, her ikisi de kutlu bir maya sahibi, her ikisi de güzeldir. Hüner; dikenlerle bezeli fidede gülü görmek, öylece kabullenebilmektedir.
4-“Yerinde olsaydım” sözünün bir başka batinî değerlendirmesi ile kardeşlerimi uyarıp bu bahsi bitirmek istiyorum. Bu; kader planı ile alakalı, dikkât çekici bir noktadır. Farkında olsanız da olmasanız da “Yerinde olsaydım. “ dediğiniz kardeşinize karşı hafif de olsa bir aşağılama ve kusurlu görme hali içine girmektesiniz. Burada şu hadisi nakledersem akıl vermekte acele eden kardeşlerimiz sanırım derslerini alacaklardır:“
İçinizden her kim din kardeşini bir kusuru ile kınarsa; o kusuru işlemeden Allah onun canını almaz!..”
***
Dostlar;
Konu başlığımız olan cümleyi lügâtinizden çıkardınız değil mi?
O cümle yerine şunu koyalım dilerseniz: ”Senin için bana düşen nedir, senin için neler yapabilirim kardeşim?” Böylesi daha tatlı, daha gönül okşayıcı ve sanırız daha rızaya muvafık olacaktır. Unutmayınız, zahirde Allah’ın Kabe’si Mekke’de, batini Kâbeler ise gönüllerdedir. Ok yaydan çıktı mı dönüşü yoktur; söz de öyle. Aman dikkât, gönül kâbelerini onarmak çok zordur.
Mehmet DOĞRAMACI