Eğer siz bir tesbih koleksiyoneri iseniz ve karşınızda biri sizde olmayan değerli ve güzel bir tesbihi çekiyorsa içinizden veya dışınızdan kuracağınız cümle budur. Karşınızdaki tesbih çektikçe içinizi çeker ve sizde olmadığı için hayıflanırsınız. Hele bir de tesbih tutmasını ve çekmesini bilmeyen birinin elinde görürseniz kahrolursunuz.
Hâl böyle iken bir ömür boyu biriktirdiğiniz değerli bir koleksiyondan kolayca vaz geçebilir misiniz? Vaz geçen var. Anlatayım.
İbrahim Ethem Gören’in Mehmet Odabaşı ile yaptığı röportajda, sahip olduğu tesbih koleksiyonunu satıp “Sanki Yedim Camii” hikâyesinden mülhem, “Sanki Tesbih Çektim Cami” yaptırmaya nasıl karar verdiğini anlatır. Karar verir vermez Harem’de ecdat yadigarı bir camiin ihyası gündeme gelir. Zaman içinde varlığından eser kalmayan Kavak İskelesi Cami’in eldeki fotoğraflarından yola çıkarak aslına uygun bir şekilde yeniden inşa edilmek üzere 2021 Nisan’ında temeli atılır ve bildiğim kadarı ile inşaat devam ediyor.
Tesbih bağışlamak o kadar kolay değil
Mehmet Odabaşı’nın yaptığı bize kolay gelebilir ama eğer bir tesbih koleksiyoncusu tanımadı iseniz anlamanız pek mümkün olmayabilir. Bir tesbih tutkunu için tesbihlerini bağışlamak, hele bunu Allah yolunda harcamak tam da “Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça, gerçek iyiliğe asla erişemezsiniz.” Ayet-i kerimesinde işaret edildiği gibidir. Abarttığımı mı düşünüyorsunuz? O zaman bir tesbihin ne anlama geldiğini bildiğim ve gördüğüm kadarı ile anlatmaya çalışayım.
Tesbih sevgilidir
Her şeyden önce tesbih tutkunu bir tesbihe baktığında, malzemesinden önce sanatı ve sanatkârı görürler. Tesbihin güzelliği karşısında yapan ustanın el emeği göz nurunu takdir ederler. Tesbihe bakıp ustasını takdir eden tesbih sevdalısı, âdetâ kainâta bakıp yaradanı takdir etmenin provasını yapar. Yaradanı takdir etmenin yolu kullarını takdir etmekten geçer. Tesbih sevmek ve ustasını takdir etmek Allah’ı sevmek ve sanatının karşısında hayran olmanın eğitimidir.
Neden tesbih saklanır?
Tesbih toplamanın ve saklamanın koleksiyoncusu için birçok nedeni var. Her şeyden önce sevdiği büyüklerinin hatırasını taşıdığı için saklanır. Tesbih her ele alınışta kendisinden önce o tesbihi çeken baba, dede veya hoca hatırlanır. El bir taraftan tesbihi teker teker çekerken göz de önünden birer birer geçen hatıraları izler. Artık tesbih çekeni geçmişe taşıyan bir zaman makinesi olmuştur.
Saklamak için ikinci neden tesbihlerdeki ustalık, maharettir. Yuvarlak, elips, silindirik, şalgamî şekillerde ağaç veya madenden işlenerek yapılan tesbih o kadar güzel işlenmiş ve süslenmiş, o kadar mahir bir elden çıkmıştır ki bakmaya doyulmaz. Bazen çekmeye bile kıyılmaz. Bir tesbih toplayıcı için övünülecek şeylerden biri sanatıyla şöhret bulmuş tesbih ustalarının elinden çıkmış tesbihlere sahip olmaktır.
Hatıra ve sanattan sonra tesbihin yapıldığı malzeme gelir. Doğal taşlar, sedef, oltu taşı, kehribar, boynuz, fil dişi, kuka, meyve çekirdekleri ve daha birçok malzemeden yapılan tesbih, rengi, parlaklığı, hareleri, biçimi ve ele verdiği dokunma hissi, sahibini mutlu etmek için yeter.
Her güne farklı tesbih
Tesbihler saklandıkları dolapta veya vitrinde ele alınacağı günü bekler. Sahipleri o günkü psikolojisine göre vitrinden bir tesbih seçer. Moral bozuk iken ele alınan tesbih ile keyif yerinde iken ele alınan tesbih de farklıdır. Bu bazen taş bazen ağaç olur. Soğuk havalarda çekildikçe eli ısıtan, sıcak havalarda da çekildikçe serinlik veren tesbihler tercih edilir. Gidilecek ve giyilecek elbiseye uygun tesbih alınır. Tesbihin rengi ile yüzük taşının uyumlu olması dikkat edilen bir başka yöndür. İri habbeli tesbihin çekileceği gün ve yer ile küçük ve ince habbeli tesbihin çekileceği yer farklıdır. Özel siparişle yaptırılan iri habbeli tesbihler evde ve dostlar arasında çekilir iken dışarıda, elde taşınacağı için küçük olanlar alınır.
Keyif yerindeyse ruh haline uygun renk tercih edilir. Kapalı havalarda muhakkak kehribar tercih edilir, açık ve güneşli havalarda abanoz, kral gibi doğal ağaç tercih edilir. Evde kitap okurken sâkin sâkin tesbih çekmek ise keyiflerin en büyüğüdür. O zaman da iri tâneli tesbihler tercih edilir. Müzik dinlerken bile zevk verir tesbih çekmek. Müziğin ritmi ile tesbih tanelerini çekimini uydurmak bambaşka bir zevktir.
Koleksiyoner dindar ise namazdan sonra sadece Allah’ı zikretmez, tesbihini zikrine ortak eder, tesbihiyle birlikte Allah’ı tesbîh eder. Eğer kendi tesbihi yanında değilse sıradan bir tesbihi eline almaktansa parmaklarıyla çekmeyi tercih eder. Bir tesbih aşığı tesbihlerine asla ihanet etmez.
Tesbih sahipleri tesbihsiz kaldıklarında yaşadıkları sigara tiryakilerinin sigara bulamadıkları anda yaşadıkları gibidir. O yüzden evde, işte, arabada ve neredeyse tüm ceketlerin cebinde ihtiyaç halinde çekmek üzere yedek bir tesbih bulunur. Evden cüzdansız çıkılır, yağmurlu havada şemsiyesiz çıkılır, tesbihsiz sokağa adım atılmaz.
Bir tesbih meraklısı için güzel vakitlerden biri tesbihin kıymetini bilen birine rastlamasıdır. Kendisi için kıymetli bir tesbihi, kıymetini bilen birine hediye etmekten büyük mutluluk duyar. Sahip olduğu değerli bir tesbihi, tesbihten anlayan birinin karşısında çekmek ise hava atmanın tesbihçilerin bu dünyada işledikleri yegâne günahtır. Bunu da karşısında hava atmaktan daha çok sahip olduğu güzelliğin kıymetini takdir edecek göz gördükleri için yaparlar.
Tesbihin değeri nereden gelir?
Bir tesbih ipinden püskülüne kadar özeldir. İmamesinin devamındaki düğüm, habbe adı verilen tanelerin dizilişi, ortasındaki deliğin inceliği, müezzin adı verilen nişânelerin sırası, boncuklarının hepsinin aynı büyüklükte ve biçimde olması, 17. tanesinin şeklinin ötekilerinden biraz büyük olması, on birinci boncuktan sonra konulan pul, sarkan püskülü, ipin rengi, tonu, imamesinin başına takılan halkalar, her biri ayrı bir özen ister.
Habbeler arasına müezzinden başka konulan pul da konulur. Bu tesbihteki boncuk sayısına göre 5, 7, 11 veya 12. tanelerden sonra konulur. İslam’ın beş şartı veya pençe-i âl-i âbâyı temsilen 5, felekleri veya nefsin mertebelerini temsilen 7, Hz. Yusuf’un kardeşlerini temsilen 11 veya on iki imamı temsilen 12. taneden sonra konulan habbenin çapından büyük olmayan yassı parçalardır.
Tesbihin değerini tespit ederken bakılan önemli yerlerden biri de imamesidir. Sanatkârın sanatı gösterdiği yer burasıdır. Tanelerin dizildiği ipin iki ucunun buluştuğu yere konulan imâme, zarif görünmesi için 4-6 tane uzunluğunda yapılır. Gümüş veya benzeri bir metalin tercih edildiği de olur. Hediye edilecek kimsenin meşrebine bağlı olarak bazen imameden sonra Mevlevî sikkesi veya lâle motifi eklenir. Tepelik adı verilen imamenin ucuna ise tanelerden biri adeta numune olarak göstermek istercesine konulur. Bu tesbihe atılan imza veya mühür gibidir.
İmamelerin şekilleri artık ustanın maharetine kalmıştır. Usta için imza imamedir ve imamesine bakılarak tesbihin hangi ustanın elinden çıktığı anlaşılır.
Kamçı veya püskül tesbihde çok önemli olan bir değer unsurdur. Sistemli denilen tesbihlerde aynı malzemeden devam eden sallama kısmı, kamçıda gümüş başta olmak üzere bazı değerli madenlerden ve ibrişim, ipek gibi sağlam iplerden imâl edilen zincirler ve aralarına sıralanan taşlarla, bakana zevk ve keyif veren çok hoş bir manzara oluşturur.
Ayrıca tesbih müsekkindir, sakinleştirir. Sinirlendiğinizde tesbih elinizde ise kötü bir şey yapmazsınız ve söylemezsiniz. Çekilen her tesbih tanesi sizi sakinleştiren bir damla bir hap gibidir.
Tesbihler küstürülmemeli
Tesbih aşığına, her gün görmese de tesbihinin dolabında olduğunu ve istediğinde ulaşabileceğini bilmesi büyük keyif ve mutluluk verir. Tesbihler, sevenlerinin gözünde canlı varlıklar gibidir. Genellikle koleksiyondaki tesbihleri küstürmemek için belli aralıklarla ele alınır.
Kehribar ve ağaçlar doğal malzeme, yüsüri ve mercan gibi malzemeler de öylesine, canlı. Vitrinde asılı durduklarında bile renk değiştirir, kararır. Bir tesbih meraklısı için tesbihin kararması küsmesi olarak algılanır ve hemen ele alınıp çekilir ve sevildiğini anlayan tesbih gülmeye yani parlamaya başlar.
Tesbih merakı babadan miras kalan tesbih ile başlar ama orada durmaz. Görüp bakıp alınarak biriktirilir. Her zaman alınmayacak, bazen de usta bulunup tesbih görülür ve yaptırılır. Bu bazen para bazen zahmet bazen de zaman ister. Bunları vermeden bir şeyi sevmek mümkün müdür? Tesbihleri sevmek biraz da koleksiyonerin verdiği emeği ve ödediği bedeli sevmesi demek.
Kaç türlü tesbih vardır?
Meraklıları ve sevdalıları tesbihleri usta, malzeme, imame veya habbesine göre tasnif ederler.
Osmanlı, Anadolu, yabancı olup olmamasına göre de tasnif edilir. Mesela Osmanlı işi tesbihe alışan başka tesbih çekemez. Osmanlı tesbihi, kadife gibidir, ne serttir ne yumuşak, çektikçe parmakları dinlendirir, çekeni sakinleştirir. Bir de sesi diğer tesbihlere benzemez. Akıcıdır, çekimi şıkır şıkırdır. Çekerken çıkan ses dinlendirir. Çekip masanın üstüne koyunca şıkırdamaya devam eder. Osmanlıya alışan diğer tesbihlerden o tadı alamaz. Ya sert gelir ya yumuşak. Çekerken çıkan ses de rahatsız eder. Alışan kişi eline aldığı iki çekince ne olduğu hemen anlar.
Tesbih öyle bir sevdadır ki bir başkasında gördüğü ve beğendiği bir tesbihi almadan uyuyamaz, o tesbihe sahip olana kadar rahat edemez.
Tesbih, erkeğin zînetidir vesselam.
Tesbihin unsurlar
Tesbih çekme: Tesbih yapımı.
Habbe: Tesbihin ipe dizilen delikli boncukları. Yapımı ustalık ister.
Durak/nişane: Müezzin olarak da bilinir. 99’luk tesbihlerde 33 ve 66’dan sonra konulur.
Pul: 99’luk tesbihlerde 12. habbeden, 33’lüklerde ise beşinci habbeden sonra takılan mercimek tanesine benzer yassı pul. 7. ve 11. habbelerden sonra da konulur.
İmame: Tânelerin dizili olduğu ipin iki ucunun buluştuğu yerdeki parça. Sanatkarın sanatını gösterdiği en önemli kısım imâme’dir. Zarif görünmesi tane uzunluğundan 4 ila 6 misli daha uzun olmasına bağlıdır. Boğumlarında hareket edebilen halka olanları da vardır.
Düğümlük: İpin iki ucunun bir tanenin içine girip üstten tek iplik olarak çıkan ve düğümün içinde gizlendiği tane. Bu düğüm imamenin yukarı kaymasını da engeller.
Ara Taneler: Düğümlükten sonra ipe dizilen üç adet tane.
Sikke/Ara parça: Ustaların bâzı modellerde imâmeden sonra, hâtimeden önce Mevlevî Sikkesi veya lale şeklinde ilave ettikleri parça.
Tepelik/Hatime: İki ucu burulmuş olan ipin bittiği yere takılan parça. Ustanın sanatını sergilemesi bakımından önemlidir ve imameyle uyumlu olmasına dikkat edilir.
Çivi: Hâtimenin üstündeki deliğe tıpatıp oturan, ipin iki ucunun bağlanıp, sıkıştırıldığı kilit noktası olan alt tarafı delikle aynı şekle sahip kısım.
Kamçı/Püskül: İmameden sonraki kısıma takılan ibrişimden, ipekten, gümüş ya da altın tellerden yapılmış püskül.
İsmail Güleç