Selçukya Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu Fahri Özçakıl oldu.
Selçukya Kültür Sanat Derneği tarafından düzenlenen Selçukya Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu Müdürü ve Postnişin Fahri Özçakıl oldu.
Program Koordinatörü Devriş Ahmet Şahin yapmış olduğu açılış konuşmasında büyük mütefekkir, büyük mutasavvıf Mevlana Celaleddin Rumi’yi vefatının 747. yıl dönümünde rahmetle ve minnetle yad ederek,Anadolu topraklarında doğan, feyzi ve ilmi tüm dünyaya yayılan, dünya var oldukça Hak ve hakikat yolcularına rehberlik edecek olan Mevlana’nın, geçen 747 yıla rağmen, Hak aşkı ve insan sevgisindeki samimiyeti, fikirleri ve eserleriyle milyonlarca insanı peşinden sürüklediğini belirterek, “Anadolu insanının gönül zenginliğinin, hoşgörüsünün ve samimiyetinin vücut bulmuş hali olan Mevlana, bugün de aşkla, sevgiyle, dostlukla, teslimiyetle birlikte mücadelenin, umudun, cesaretin ve özgüvenin en önemli sembollerinden biridir dedi ve konuşmasını bir Mevlana şiiri ile sonlandırdı.
Program Konuğu Fahri Özçakıl ise 1972 yılından beri sema programlarında kesintisiz olarak semazen, semazenbaşı ve 2008 yılından itibaren ise Topluluğumuzun icra ettiği Mevlevî Mukabelelerine Postnişin olarak iştirak etmekteyim diyerek Mevlana Celaleddin Rumi’nin hayatı hakkında kısa bir bilgilendirme yaptı.
Şeb’i Arus, Türkçe anlamı düğün gecesi demektir Hz. Mevlana’nın vefat ettiği gecedir. Hz. Mevlana, bu geceyi Allah’a, sevgiliye kavuşma gecesi olarak tanımladığı için Düğün Gecesi olarak adlandırmıştır diyen Özçakıl Hz. Mevlana’nın ölüm yıl dönümlerinde 7-17 Aralık takviminde yapılan ve Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri olarak isimlendirilen törenler, halk arasında Şeb’i Arus haftası olarak da anılmaktadır. Hz. Mevlânâ eserlerinde, özellikle de gazel ve rubailerinde açıkladığı ölüm anlayışına istinaden, vefât gecesini, dünyadan ayrılık gecesi olarak değil, Cenab-ı Hakk’a kavuşma gecesi olarak nitelendirir. Bunun için de o geceyi Şeb’i Arûs olarak adlandırılıp törenlerle yâd edilmektedir.
HZ MEVLANA’YI VE MEVLEVİLİĞİ DOĞRU ANLAMALIYIZ !
Hz. Mevlâna tüm insanlığı Cenâbı Hakkın yarattığı eşrefi mahlûkat olarak görmesi, canlı-cansız tüm varlıkların Allah’ı zikrettiklerini, yaratılan kâinatın düzgün bir ahenkle hareket ettiğini müşahade etmesi, Mevlâna’daki saygı, sevgi ve hoşgörünün temelini oluşturmuş ve Hz. Mevlâna’nın bu düşünceyle açtığı yola muhabbet besleyen tüm insanlığın asırlardır O’na karşı sevgi ve muhabbetlerinin artmasını sağlamıştır. Aynı zamanda Mevlevîlikte bulunan musiki, semâ, güzel sanatlarla ilgili pek çok estetik güzellik ve Mevlevîlerin vakur, mütevazi ve dervişane yaşam şekilleri insanların ilgisini çekmeye devam etmiştir.
Ancak Hz. Mevlâna’daki bu engin anlayış insanların kendi alanını ilgilendiren bir husus olarak basite indirgenmeden bir bütün olarak ele alınması gerekir. Hz. Mevlâna’yı hümanist olarak görmek, filozof olarak görmek, aşk peygamberiymiş gibi lanse etmek, sadece semâ eden bir derviş gözüyle açıklamak son derece yanlıştır.
Mevlâna Celâleddin-i Rûmî hazretleri temelini Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin sünnetlerinden aldığı bir eğitimle bu güzellikleri insanlığın ahsen-i takvim olarak en güzel ve doğru biçimde yaşamasına aracılık etmiştir. Hz. Mevlâna’da amaç insandır ve insanı kâmil, olgun insan olarak yetişmesi ve topluma faydalı insanlar olması hedeflenmiştir.
“Sema” Mevleviliğin temel felsefesidir !
Hazreti Mevlana ve Mevlevilik dediğimiz zaman sema akla gelmektedir. Sema, bildiğiniz gibi Mevlana Celalettin Rumi Hazretleri’nden günümüze kadar gelmiş olan önemli bir ritüeldir. Türk tasavvuf kültürünün önemli ritüellerinden bir tanesidir. Sema eden semazen sol ayağı sabit, sağ ayağının etrafında 360 derecelik bir dönüş icra ederek, Allah’ı kalp gözüyle görerek, kalbinin etrafından sağdan sola doğru sema etmekte ve cenabı Allah’ı zikretmektedir. Sema ayinleri bu duyguyla yapılmaktadır. Semazen kardeşlerimiz sema ederken hem kendileri manevi bir olgunluğa yetişme düşüncesiyle hareket etmekte, hem de yapmış oldukları kalben dua edercesine sağ el açık cenabı Allah’tan istemiş oldukları niyazı sol el kapalı olarak etrafındakilere yaymayı simgeleyen bir hareketle sağdan sola doğru kalbinin etrafında Allah’a zikrederek sema etmektedirler
Mevlana Celaleddin-i Rumi’den günümüze kadar Mevlevilerin sema yaptığını dile getiren Özçakıl, “Hazreti Mevlana bir anlık cezbe ile Allah aşkıyla sema yapmıştır. Daha sonra oğlu ve torunu tarafından Mevlevilik içerisinde bir yaşam biçimi olarak günümüze kadar icra edilmiştir. Sema eden derviş her döndüğü çarkta Allah’ı zikreder.dedi.
‘Sema, bir şov veya gösteri değil, zikirdir’
Semâ’nın Türk İslâm Tasavvuf Kültürünün en önemli bir özelliğinin basite indirgenerek ulu orta ayaklar altında yapılması, düğünlerde, açılışlarda, kliplerde şov görüntüsüyle gösteri olarak yapılıyor olması bu yolu takip eden Mevlevîleri ve Mevlevî muhiplerini son derece rahatsız etmektedir. Semâ elbetteki gösteri düşüncesiyle yapılamaz. Semâ Hz. Mevlâna’nın coşkunlukla hareket ederek Cenabı Hakka olan bağlılığı ve aşk ile yapmıştır, günümüzde de bu düşünceyle yapılması gerekmektedir. Semâ, Mevlevî âyinleri eşliğinde Mevlevîhanelerde yada bu manevî ritüelin ruhuna uygun mekanlarda icra edilmelidir. Semâ eden Semazenin de bu duygu ve düşünceyle, yaptığı semâ’ın zikir olarak hareket etmesi ve bu sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerekir. Program, Selçukya Kültür Sanat Derneği İcra Kurulu Başkanı Tayyar Yıldırım ve Program Koordinatörü Devriş Ahmet Şahin tarafından Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu Müdürü ve Postnişin Fahri Özçakıl’a günün anısına plaket takdim edilmesi ile sona erdi.