Saman Çöpü
Saman Çöpü
Yanaşık düzen eğitimi devam ederken, eğitim çavuşu tam siper pozisyonunu gösterecekti. Erlerden birine “Tam sipeeeeer” diye bağırmasını emretti. Er bağırır bağırmaz çavuş yüzü kapak öyle bir yere uzandı ki, saniyeler içinde alınan bu pozisyona acemi erler parmak ısırdı. Elleri, kolları ve silahı ile yere yapışmış, adeta toprakla bir olmuştu çavuş.
Sonra kalkıp aynı şeyi erlere emretti. Kiminin kalçası, kiminin topukları, kiminin kolları, kiminin başı hala yukarıda idi. Tek tek dolaştı çavuş: “Bunları İçeri Çekip Yerle Bir Olamadığınız Sürece Kurşunlara Hedef Olursunuz, Bilesiniz!…Savaşın Acıması Yoktur!..
***
Sahilde yeğenine yüzme öğretiyordu. Çocuk, başını sudan yukarı tutmaya çabaladıkça suya gömülüyor, el-kol hareketleri ilerlemekten çok batmasına, erken yorulmasına sebep oluyordu.
Tecrübeli amca, yeğene yüzmenin esas sırrını söyledi:” Denizi sev… Su ağzına burnuna dolsa da tiksinme… Denizle, deniz ol… Bunun için de başını bedenine paralel, suya gömerek yüzmelisin!.. Suda bedenin ağırlık merkezi baştır. Başını kaldırmadan yüz…”
Biraz güç oldu ama yeğen, denizi sevdikçe korkusunun azaldığını, suya başını gömdükçe daha hızlı ve rahat mesafe aldığını gördü.
***
İşyerinde, evinde, mahallede, toplum içinde insanlardan bir dizi darbeler aldığını, acılar çektiğini arkadaşına anlatıyordu. Arkadaşı büyük bir zatın sözünü nakletti: “Sadece paspas olun”, demişti zat…
Paspas olmak, herkesin ayakları altında olacak derecede benliksiz olmaktı. Düşündü derin derin.. “Tecrübeliyim ben” dedikçe genç meslektaşlarından eziyet görüyor, “Anneyim”, “Babayım ben” dedikçe evlatlarından acı çekiyor, “İlmim- bilgim” var dedikçe cahillerden, ahmaklardan görmediği zulüm kalmıyordu…
“Hiçbir şey değilim ben, hepinizin ayakları altında paspasım” diyebilse, böyle bakabilse acısı diner miydi?.. Kendine varlık vermesi miydi yoksa çektiği sıkıntının ana sebebi?…
***
Kenan Rıfai (ks) Hazretleri sevenlerine şöyle hitap ediyordu bir aşk sofrasında:
“Saman çöpü olun Allah’ın iradesi önünde… Sadece saman çöpü… Rüzgar savursun, sel götürsün her şeyi, siz sadece saman çöpü olun!…
Sel duvarları yıkabilir, kasırga ağaçları yerinden sökebilir, fırtına çatıları uçurabilir… Ama unutmayın, sel çekilince, kasırga dinince, fırtına kesilince iddiasız varlığı ile ayakta kalan sadece saman çöpüdür!… Sizler saman çöpü olun!…”
…
………
………………….
Kendini şeytan ve askerlerinin kurşunlarına hedef olmaktan korumak üzere tam siper olacaktı!… Yerle bir, iddiasız, ama korunma amacıyla, hayatta kalmak için yapacaktı bunu…
Akan düzen içinde boğulmamak için baş eğmeliydi… Baş eğmeli, suyun akışına kendini bırakmalı, ama nefes tekniklerini, yüzmenin inceliklerini iyi bilmeli, iyi uygulamalı idi…
“Canım acıyor, içim yanıyor, beni kimse anlamıyor” dediği sahneleri düşündü bir bir… Ve bir gerçeği fark etti.. Kendine unvanlar vermiş, etiketleri sahiplenmiş, payelere sığınmıştı… “Paspas ol, paspas ol” hitabı kulaklarında yankılandıkça iddiasız bir insanlık hizmetçisi olmayı denedi… Artık ne işyerinde, ne evde, ne mahallede insanlardan duydukları, gördükleri üzmüyordu onu. Paspas; paspas olmayı sindirmişse; basmışlar, çiğnemişler, ayak silmişler, ne önemi olurdu ki?.. O sadece kulluğunun hakkını vermek derdindeydi artık…
Saman çöpü… İddiasız, kudretsiz, varlıksız, püf desen uçacak bir saman çöpü olmak!.. Çerçöp gibi riyasız, varlıksız olmak… Yapabilir miydi?…
AH TESLİMİYET levhası geldi gözleri önüne tekkeye girerken… AH TESLİMİYET…
ZATen Allah Sistemine teslim olanların, kendilerine varlık verip, onca acılar çekip, sonra da yeniden Teslimiyete talip olmaları hem tuhaf, hem gülünç geldi ona…
ZATen TESLİM olanın ne derdi kalırdı ki?!…
Teslimiyet abidesi merhum anneannesinin sözleri çınladı kulaklarında:
İNSANIN KENDİ KENDİNE ETTİĞİNİ YEDİ KÖY TOPLANSA EDEMEZ OĞUL!…
BUNU HİÇ UNUTMA E Mİ?…