SALGIN VE TOPLUMSAL ŞUUR

A+
A-

Bildiğiniz gibi bir pandemi dönemi yaşıyoruz. Esas mesele her dönem toplumsal şuur içinde yaşayabilmektir. Bu açıdan bizler her konuda sırât-ı mustakîm olmamız gerekir. Bizler birer birey olarak, yalnız Allah’la irtibat kuran yalnız insanlarız. Geri kalan her şey, bizim için gölgeden ibarettir. Onun için bireylik, teklik, yegânelik, Allah’la irtibat kurmakla alâkalıdır. Ama bireyin aynı zamanda sırât-ı müstakimde toplum içindeki görevleri vardır. Bu görevler; ulû’l-emre itâat, başkasının hakkını kendinden önce düşünmek, kendini daha arka plana atabilmek, kendine yapılmasını istemediğini başkasına asla yapmamak, insanlara değer vermek… Allah onlara değer verdiği için değer vermek… Ama onlara tapmamak, onun için onların verdiği ezâ ve sıkıntılara üzülmemek. Yâni bir tarafıyla yalnız Allah’la irtibatta olmak, diğer tarafıyla da kullarla olan irtibatıdır. Kullarla olan muamelatı da Hakka uygun yapmakla alâkalıdır. Bu ikisi arasındaki dengeyi sağlayabilirse insan; devrin kâide ve kurallarına itâat eder, insanlara kötülük etmeden, dedikodu etmeden, kin duymadan onların iyiliği için çalışır… Beklentisiz iyiliği için çalışır, hiçbir beklentisi olmaz. Başkasını dâima kendinden önce düşünürse; bir yandan toplumun bir ferdi, bir yandan da birey olarak Allah’a görevlerini yapmış olur. Huzuru sağlayan da budur ki; bu mutluluktan da daha önemlidir, çünkü mutluluk geçicidir, huzur dâimîdir. Bireyin huzuru toplumun huzurudur. Toplumun huzuru ise toplumsal şuurdur.

Örneğin trafik kuralları bireye yönelik olmakla birlikte, bütün sürücüleri ve yayaları sorumluluğu içine alan bir durumdur. Bir kuralsız sürücü bütün trafiği altüst edebilir. Allah korusun ölümlere sebebiyet verebilir. Onun için toplumsal şuur için de kendimizi sorumlu tutmalıyız. Pandemi meselesinde ulû’l-emre itâat çok önemlidir, çünkü Allah’ın “Affetmem” dediği iki şeyden biri kul hakkı, diğeri şirktir. İnsanın kendi rahatı için başkalarını tehlikeye atması kul hakkına girer ve bu da Allah’la olan bireyselliğini bozan, Allah’la olan irtibatını bozan bir haldir. Mutlu olayım derken huzurunun bozulması gibi bir intiba yaratır kişide. Dolayısıyla dikkat etmek lâzım, emirlere uymak lâzım, itâat etmek lâzım ki; başkasına zarar vermesin. Yâni toplum içindeki varlığını idrak etmek ve vazîfelerini yapmak bireyselliğini artırır, azaltmaz. Dolayısıyla insanın bu ikisi arasındaki dengeyi kurması da zaruridir.

Pandemide insanlar kendine korunaklı olmalı ve toplum bu pandemiden şuurla kendini korumalı. Onun için yapılacak şey insanın idrâkini artırmaktır. İnsan birey olarak “Niye bir virüs, bütün dünyâyı karşısında topladı ve kendi aczini kula idrak ettirdi?” diye düşünmesi lâzım. Yâni büyük büyük sözler söyleyen, başkalarına zarar veren, kendi menfaati için başkalarını üzen insanlara Allah’ın bir cevâbı oldu bu. Kimsenin elinde bir kuvvet-i kudret olmadığını, bütün gücün Allah’ın elinde olduğunu gösterdi. Bence bu olay; oturup tefekkür etmemiz gereken bir olay. Önce Allah’la irtibatımızı artırmamız, kendi acziyetimizi idrak etmemiz gereken bir hal. Çünkü biz olayları kendimiz yönettiğimizi zannettiğimiz için kocaman kocaman kararlar alıyoruz; halbuki olayları Allah yönetiyor. Onun için Hakkın rıza göstermediği kararları almaktan vazgeçip, biraz teslimiyeti öğrenmemiz lâzım. Çalışalım, çabalayalım ama teslim olmayı bilmek lâzım, râzı olmayı, Allah’tan memnûn olmayı, hoşnut olmayı bilmek lâzım. Başkalarına eziyet etmeden, sadece kendi için yaşamdan, toplum için de olabilmeyi öğrenmek lâzım. Bu bakış açısından; bu halin bize çok şey kazandırdığına inanıyorum.

Tasavvuf düşüncesinde toplum, bu gibi musibetlerde, toplumun bireyleri tefekkür eder ve toplum içinde ulû’l-emre itâat eder, Allah’ın kâide ve kurallarını ihmal etmez. Kur’ân’a uyar, sadece kendini düşünmez ve başkalarını düşünür. Dolayısıyla da hem bireyliğini kaybetmez hem toplum içindeki yerini muhâfaza eder. Böylece Allah’a yakınlaşır… Meselenin özü budur.

Pandemi sonrası insanlığın idraklı ve şuurlu bir toplum olması gerekiyor.  En yakınımız öldüğü zaman, o gün ne kadar çok üzülüyoruz.  Fakat bir gün sonra unutup nasıl tekrar eski hâle dönüp ölümü hiç aklımıza getirmiyoruz. Bütün korkum pandemi sonrasında da haddi aşmamızdır. Bütün temennim bu pandemiden dersler çıkartabilmemizdir. Allah bizi bundan korusun ve her olaydan daha değişik, daha idraklı, daha îmanlı çıkabilmeyi Allah bize nasîp eylesin.