Rebabnâme’de Mevlâna ve Mevlevilik
Rebabnâme’de Mevlâna ve Mevlevilik
Mawlana and Mawlavism in Rababnameh
Veyis DEĞİRMENÇAY
ÖZ
Mevlânâdur evliyâ kutbı bilün;
Ne kim ol buyurdısa, anı kılun.
Tenri’den rahmetdür anun sözleri,
Körler okırsa, açıla gözleri.
Farsça, Türkçe, Arapça ve hatta Rumca beyitleriyle hem Anadolu halkını hem de bölge halklarını ikaz ve irşat eden, Mevlâna yolunu herkese anlatmaya çalışan Sultan Veled, Mevlâna Celâleddin-i Rûmî’nin büyük oğlu olup, 25 Rebiyülahir 623 (24 Nisan 1226) tarihinde, şimdiki Karaman vilayeti olan Larende’de doğmuş ve 10 Recep 712’de (11 Kasım 1312) Konya’da vefat etmiştir. Babası gibi arif ve mutasavvıf, müderris ve vaiz olmakla birlikte, teşkilatçı, girişken, sosyal yönü çok geniş; aynı zamanda Farsça, Arapça, Türkçe ve Rumca bilen ve bu dillerde şiirler kaleme alan; babasının adına Mevlevî tarikatını kurarak sistemli bir hale getiren ve bütün Anadolu’ya hatta dünyaya yayan bir mürit, bir mürşit, aynı zamanda bir şair ve yazardır.
Sultan Veled, manzum ve mensur eserlerinde çeşitli dinî ve tasavvufî konularla birlikte, Mevlâna, Mevlevî halifeleri ve Mevleviliği de anlatmıştır.
Bu makalede, Sultan Veled’in Rebabnâme’de Mevlâna ve Mevlevîlikle ilgili kısa, ama çok önemli anlatımları, şevahit beyitleri ve Türkçe tercümeleri de verilerek daha ayrıntılı işlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Sultan Veled, Mevlâna ve Mevlevîlik, Rebabnâme, Mesnevi, Farsça şiir.
Abstract
Soltan Weled, who warned and instructed both the people of Anatolia and the peoples of the region with his Persian, Turkish, Arabic and even Greek couplets, and tried to explain the way of Mawlana to everyone, is the eldest son of Mawlana, on 25 Rebiyülahir 623 (24 April 1226). He was born in Larende, the current Karaman province, and died in Konya on 10 Recep 712 (11 November 1312). Although he is a wise and mystic, professor and preacher like his father, he is an organizer, sociable, and has a very broad social aspect; He also speaks Persian, Arabic, Turkish and Greek and writes poems in these languages; He is a disciple, a mentor, a poet and a writer, who established the Mawlawi sect in the name of his father, systematized it and spread it all over Anatolia and even the world. In his poetic and prose works, Soltan Weled also described Mawlana, Mawlawi caliphs and Mevlevi, along with various religious and mystical subjects. In this article, Sultan Veled’s short but very important narrations about Mawlana and Mawlavism in Rababnameh are handled in more detail by giving their martyrdom couplets and their Turkish translations.
Keywords: Soltan Weled, Mawlana and Mawlavism, Rababnameh, Masnawi, Persian poetry
چکیده
سلطان ولد که با دوبیتی های فارسی، ترکی، عربی و حتی یونانی هم به مردم آناطولی و هم به مردم منطقه نصیحت و اشارت می داد و سعی می کرد راه موالنا را برای همگان توضیح دهد، فرزند ارشد موالنا سالل الدین است. در 52 ربیع االهر 326 42( آوریل )6221 در الرنده، استان
کارامان فعلی به دنیا آمد و در 01 رجب 217 11( نوامبر )2131 در قونیه درگذشت.
او اگرچه مانند پدرش حکیم و عارف، استاد و واعظ است، اما مدیر و دارای جنبه اجتماعی بسیار گسترده است; او همچنین به فارسی، عربی، ترکی و یونانی صحبت می کرد و به این زبان ها شعر می سرود. او شاگرد، مرشد، شاعر و نویسنده ای است که فرقه مولوی را به نام پدرش تأسیس کرد، آن را نظام داد و در سراسر آناطولی و حتی جهان گسترش داد. در آثار منظوم و منثور خود در کنار موضوعات مختلف دینی و عرفانی به تبیین خلفای مولوی و مولوی نیز پرداخته است. وی همچنین در رباب نامه که موضوع نوشتار ماست، اطالعات مختصر اما بسیار مهمی
درباره موالنا و مولوییسم آورده است.
کلید واژگان: سلطان ولد، موالنا جالل الدین رومی، رباب نامه.
SULTAN VELED
Mevlâna Celâleddin-i Rûmî’nin büyük oğludur. 25 Rebîülâhir 623’de (24 Nisan 1226) şimdiki Karaman vilayeti olan Larende’de dünyaya gelmiştir.1
Adı Bahâeddin Muhammed Veled’dir. Ancak bazı kaynaklarda Bahâeddin Ahmed olarak da geçmektedir. Daha çok Sultan Veled adıyla tanınmış ve şiirlerinde Veled mahlasını kullanmıştır.
Babası, Mevlânâ Celâleddin Muhammed; annesi, Semerkantlı Lâlâ Şerefeddin’in kızı Gevher Hatun’dur.
Sultan Veled, babasının mübarek kollarında uyuyarak büyümüş, ondan hiç ayrılmamıştır. On yaşına girince teşkil olunan bütün toplantı ve mahfillerde onun yanında oturmuştur. Çok küçük yaşlarda okuyup yazmaya başlamış ve ilköğrenimini babasından almıştır. Gençliğinin ilk yıllarında babasından Hanefî fıkhının büyük kitabı Hidâye’yi okumuş; daha sonra babasının isteği doğrultusunda kardeşi Alâeddin’le birlikte Şam’a gitmiş ve oradaki hocalardan dersler almıştır. Şam’daki eğitimiyle dinî ilimleri tam manasıyla öğrenmiş ve bu alanda en üst seviyeye yükselmiştir. Fıkıh alanındaki bilgi ve yorumlarıyla Hanefî fukahası hakkında yazılan tabakât kitaplarında Mevlâna ile birlikte fukahanın en meşhurları arasında yer almıştır.
Her hususta babasına uymuş, sözünden hiç çıkmamış, onun yolunda yürümüş, onun öğütleriyle tarikata intisap edip şeyhlerine, halifelerine bağlanmıştır: Burhaneddin Muhakkık-i Tirmizî (ö. 638/1240), Mevlâna (ö. 672/1273) Şems-i Tebrîzî (kayboluşu: 643/1246), Şeyh Selâhaddin (ö. 657/1258 veya 662/1263) ve Çele- bi Hüsâmeddin (ö. 683/1284).
Sultan Veled, Çelebi Hüsâmeddin’den sonra babasını temsil etmeye başlamış ve Mevlâna zamanında bir nüve halinde bulunan; fakat henüz kurulmamış olan Mevleviliği babası adına kurmaya, etrafa gönderdiği halifelerle bu mesleği yaymaya koyulmuş, yani bilfiil Mevleviliğin başına geçip önemli hizmetler de bulunmuştur. Ancak çok samimi bir zat olduğundan, kendisinin henüz olgunluğa ermemiş olduğunu hissetmiş yahut babasının yolunda gitmek lüzumunu duymuş ve her iki saikın tesiriyle Şeyh Kerîmeddin b. Bektemur’a tabi olmuş; onun 6120’da (1291) vefatından sonra, hem şeklen hem manen halifelik görevini üstlenmiş ve vefatına kadar bu makamda kalmıştır.
Sultan Veled, 10 Recep 712’de (11 Kasım 1312) Cumartesi günü, 86 yaşında Konya’da vefat etmiş ve babasının sağ tarafına defnedilmiştir. Sultan Veled’den sonra bu makama Çelebi Emir Ârif adıyla meşhur, oğlu Celâleddin Feridun geçmiştir.
Sultan Veled, teşkilatçı ve girişken bir yapıya sahiptir. Mevlâna’nın ideolojisini benimsemiş; temkinli ve mantıklı bir şekilde ve özellikle zamanın icaplarını gözeterek, o ideolojiyi, esastan bazı feragatlerde de bulunarak sistemleştirmeye ve bir Mevlâna yolu, başka tarikatlardan ayrı bir Mevlevîlik tarikatı kurmaya çalışmış ve bunda da başarılı olmuştur. Nitekim daha Mevlâna hayatta iken ve Mevlâna istemediği halde, onun ricası üzerine, medresenin yanına bugünkü türbenin ve dergâhın nüvesi olan birkaç oda yapılmış ve medrese ile birlikte ona katılan bu birkaç oda, Mevlâna dergâhının nüvesi olmuştur. Sultan Veled’in teşkilatçı karakteri, bu nüveyi bir dergâh haline getirerek ilk ve en mühim eserini meydana getirmiş ve bu şekilde Mevlâna âşıklarının merkezi kurulmuştur.
Sultan Veled, merasime bağlı bir adamdır. Tarikatta yapılması gerekli bütün kuralları uygulamaya çalışmış; bu bağlamda kırk gün halvette kalıp çile çıkarmış; birçok kerametler göstermiştir. Mev- leviliğin en önemli ve tek simgesi olan ve Mevlâna’nın Şems’e bağlanmasından sonra ortaya çıkan semaı hayatı boyunca icra etmiş; sema meclislerine katılmış; halifeliği döneminde ise bizzat kendisi, bu meclisleri idare etmiş ve onu birtakım kurallara bağlamıştır. Nitekim sema ayininin başlangıcında yapılan bir merasime kendi adına izafeten devr-i veledî denilmiştir.
Türkçe manzumeler yazarken, Farsça şiirlerinde olduğu gibi, Anadolu halkını ikaz ve irşat ve Mevlâna yolunu herkese telkin maksadını gütmüştür. Eserlerinin büyük kısmını Farsça yazması, devrin edebî geleneklerinin bir neticesidir; fakat arada bir Türkçeye, Arapçaya ve hatta Rumcaya meyletmesi de Farsça anlamayan büyük bir çoğunluğu o telkinlerden uzak tutmamak endişesinden doğmuştur.
Sultan Veled, manzum ve mensur söylediği her sözü, babasının aşkıyla söylemeye çalışmış ve onun yolunda gitmek için, kendisi- ne, “Veled! Hep Mevlâna’nın aşkıyla söyle; zira hür kişilerin seçimi budur. Ey Veled! Babanın izinde güzelce git; niçin kendine, amcana ve dayına bağlanıyorsun? Her şahsın gölgesi kendisiyle gittiği gibi ey Veled, sen de babanın izinde git. Veled! Eğer var olmak istiyorsan, hemen şimdi babanın aşkında yok ol. Veled! Şarabı Mevlâna’nın kadehinden iç; kendinden geç ve o can mutribine güzelce kulak ver.” şeklinde telkinlerde bulunmuştur.
Sultan Veled, kendisine gelen her hâlin ve her şeyin babasından geldiğini; onun kendisine vermiş olduğu bilgi ve velilikten başka bilgisi ve veliliği olmadığını; ortaya attığı bütün nükteleri, cihanın kutbu babasından öğrendiğini, onun sayesinde kurtuluşa erdiğini, ıslah eden olduğunu ve elçilik görevinde bulunduğunu söyler.
Kendisini tamamen babasına, halifelerine ve onun yoluna adamış olan Sultan Veled, yazmış olduğu ilk mesnevisi Velednâme’siyle, bu hizmetlerini büyük ölçüde yerine getirmiş ve Mevleviliği ve Mevlevî büyüklerini ebedîleştirmiştir. Bahâeddin Veled, Burhaneddin Muhakkık-ı Tirmizî, Şems-i Tebrîzî, Mevlâna ve Mevlevî halifelerinin, kendisinin çalışmaları ve eserleri neticesinde, genç ve ihtiyar herkes tarafından tanındıklarını ve bu sayede, herkesin yeniden mürit olduğunu; hepsinin de ölmüşken sözleriyle tekrar dirildiğini; daha önce anlaşılmayan sırların herkese malum oldu- ğunu; onların hallerinin genç ve ihtiyar herkes tarafından anlaşıldığını söyler.
Sultan Veled, her şeyde olduğu gibi eserler yönünden de babasını takip etmiş, babasının divanının yarısı kadar bir divan; Mesnevi’sinin yarısı nispetinde, Velednâme veya İbtidânâme, Rebabnâme ve İntihânâme adlı üç mesnevi ve Fîhi Mâ Fîh’inin tarzında Ma‘ârif adlı bir eser yazmıştır.
Mevlâna ve Mevlevîlikle ilgili olarak, Velednâme’sindeki kadar olmasa da Rebabnâme ile İntihânâme mesnevilerinde ve özellikle divanında azımsanmayacak derecede önemli bilgiler vermiştir.
Rebabnâme
Çalışma konumuz olan Rebabnâme, Sultan Veled’in kendi ifade- sine göre, bir dostunun ısrarı üzerine kaleme alınmıştır. Esere, “Rebabın ağlayıp inlemesinden aşka ait yüzlerce çeşit nükteler dinleyin” beytiyle başlandığı ve rebap üzerine kurulduğu için bu ad verilmiştir. 700 (1301) yılında Mevlânâ’nın Mesnevi’si, yani remel bahrinin fâilâtün, fâilâtün, fâilün (fâilât) vezninde ve ilk mes- nevide olduğu gibi nazım ve nesir olarak Farsça kaleme alınmıştır. Bir mukaddime ve 105 başlık veya makaleden oluşmaktadır; 8124 beyittir. Eserde ayrıca 162 Türkçe, 36 Arapça ve 22 Rumca beyit vardır.
Rebabnâme’de insanların Hak Teâlâ’nın emrine ve elçisinin sün- netine uygun olarak yaşamaları için öğütler verilmiş; Kur’an’ın ışığında çeşitli ibareler ve misaller getirilmiş ve tarikatla ilgili konular tekrar edilmiştir. Ayrıca Mevlâna ve Mevlevîlikle ilgili önemli bilgiler de verilmiştir. Bunlar aşağıda anlatılacaktır.
Eser, ilk olarak Ali Sultânî Gird Ferâmerzî tarafından yayımlanmıştır (Rababnâme ez Sultan Veled, Tahran 1377 hş.). 1996’da Erzurum Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Sultan Veled ve Rebabnâme adıyla tarafımızdan doktora çalışması yapılmış; ancak henüz yayımlanmamıştır. Ayrıca Niğdeli Hakkı Eroğlu Türkçeye çevirmiş; eski harflerle yazma halinde olan bu çeviri İsmail Koçak tarafından sadeleştirilip günümüz harflerine aktarılarak yayımlanmıştır [Sultan Veled, Rebabname (Çev. Niğdeli Hakkı Eroğlu; Sadeleştirerek nşr.: İsmail Koçak), Konya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları, İstanbul 2011].