Piyasa Mevleviliği
Piyasa Mevleviliği
Çağımız imaj ve tüketim çağı.Tüm kutsalların, inançların, dinlerin tüketildiği ve tüketim aracı olarak pazarlandığı veya sunulduğu bir çağda Mevlana ve Mevlevilik gibi değerli ¨marka¨ların bundan kurtulması mümkün değildi ve nitekim kurtulamadı.
Mevlana Pide Salonu, Semazen Büfe, Derviş Kafe, Neyzen Köfte Salonu vs. gibi isimlerin bir kısmı sahiplerinin iyi niyetle yaptıkları tercihten olabilir ama diğer dini ve manevi kavramlar gibi bunun da günlük hayatın içine çekilerek sıradanlaştırılması pek hoş olmuyor. Mevlana ismini bir pidenin önünde görmekten, pek çok insan gibi ben de pek hoşlanmıyorum. Şunu da söylemeliyim, bu tür piyasalaşma en masumu. Sofistike bir şekilde ve büyük kitlelere hitap edecek şekilde medya üzerinden yapılan pazarlama tekniklerine baktığımızda iyi niyetli bir esnafın yaptığı bir tercihi daha masum bulduğumu söylemeliyim.
Bir diğer sıkıntılı durum hiçbir yetkinliği olmadığı halde kimi insanların tennure giyip semaya çıkmaları, olur olmaz yerde Mevlevilik kurallarını uygulamaya çalışmaları. Sıradanlaşma ve lümpenleşme hayatın bir çokalanında olduğu gibi burada da karşımıza çıkıyor.
Günümüzde bir çok insanın, değerlerimizin piyasaların arzu ettiği şekilde tüketilmesinden oldukça rahatsız olduğunu değişik platformlarda dile getirilen sözlerden, yazılardan biliyoruz. Neredeyse herkes budurumdan müşteki. Değerlerimizin buşekilde tüketilmesinden ve tüketim aracı haline getirilmesinden herkesin rahatsız olduğu halde bunun önüne geçilememesi de içine düştüğümüz ve kurtulamadığımız bir dert olarak ortada duruyor.
İçinde bulunduğumuz bu durumun bir de trajedik yönü var. Bir yanda Mevlana ve Mevlevilik gibi içinde iyilik, güzellik ve doğruluk barındıran değerlerimizi kitlelere, gençlere ve yabancılara tanıtma arzusu ve gayreti, öte yanda bunları yaparken kitle iletişim araçlarını kullanma mecburiyeti. Kitle iletişim araçlarını kullanmaya başladığımızda ise tüketim araçlarının esirinin sonucu olarak piyasalaşma. Tam da yukarısının bıyık, aşağının sakal olduğu durum. Kitle iletişim araçlarını kullanmasak değerlerimizi aktaramama endişesi, kitle iletişim araçlarını kullanırsak tüketme ve yozlaştırma korkusu. Piyasanın desteklediği bir Mevlana ve Mevleviliğin ortaya çıkması. İşimiz zor vesselam.
Buna rağmen kitle iletişim araçlarından yararlanmak gerekiyor. Ama Mevlana’yı ve Mevleviliği tüketim aracı yapmadan, değersizleştirmeden tanıtmanın ve öğretmenin yollarını aramalıyız.
İnsanların, kaybolmaya yüz tutan, kayboldukça da daha eksikliğini daha çok hissettiğimiz değerlerimize sahip çıkma eğilimini bilen piyasa yönlendiricileri niyetlerine hizmet etmek için çok elverişli malzeme olarak Mevlana ve Mevleviliği pazarlamak konusunda oldukça mahirler. Daha çok para kazanma arzusu oldukça herhalde bunun önüne geçmemiz bir hayli zor olacak.
Buraya kadar olanları bir nebze de olsa izah edebilir, idare edebiliriz. Ancak istismar alanı siyaset olunca işler daha da vahim bir hale geliyor. Siyasilerin milli ve manevi değerlere sahip çıkması güzel bir şey, ama bunu siyasetlerinin bir aracı haline getirmeleri hoş durmuyor.
Mevlana ve Mevlevilik, diğer dini ve milli değerlerimiz gibi hepimizin. Onu tüketim aracı haline dönüştürmeden anlatmak, aktarmak ve öğretmek için ne gerekiyorsa yapalım. Bunları yaparken de metalaşmasına, satılabilir bir mala dönüştürülmesine, zevk ve eğlence dünyasının bir parçası haline getirilmesine, kısaca söylemek gerekirse değersizleştirilmesine izin vermemek hepimizin özen göstermesi gereken bir konu olduğunu unutmayalım.