PERDELER
PERDELER
Sade ve berrak görmek feraset olsa gerek.
Perdenin arkasında ne olup bittiğini anlamak
Feraset ve görmek deyince bu sadece gözle yapılan bir şey sanılmasın. İnsan tuhaftır. Yaratılış ise mucizenin de ötesinde. Bazen bütün uzuvlar göz kesilir, bazen bedenin her yanı kulak olur.
Feraset perdenin kalkmasıdır.
Gerçeği örten her şey de perde.
Perdenin kalkması ve her şeyin ayan beyan ortada olmasını da her zaman iyi bir şey zannetme. Kablosuz elektriğe dokunmak gibidir o. Titretir. Çarpar.
Böyle olmakla beraber yalan ve sahteliklerle yol almak ta mümkün değil.
Etrafı örtülerle, perdelerle kaplı bir labirentin ortasında gezinmektir yaşamak. Bu yüzden her şey karmaşık görünüyor ve bundan dolayı bu kadar çok kaza oluyor.
Görmeyen, duymayan, koku alamayan insanların bir arada olduğu bir yer dünya. Karanlık ve gürültülü.
Minicik bir ışık bile insanı hayretten hayrete götürecek kadar önemli. Yaşamak denen şey bir çok insan için el yordamıyla yapılan yorucu bir uğraş çünkü.
Elinde kandil taşıyan insanlar neden önemli?
Gökyüzündeki küçük bir yıldız bile gece karanlığında ne kadar önemliyse o yüzden. Bir de ayı düşünün, hele de dolunaysa. Ya güneş?
Karanlık ve gürültü, sahteliğin yoldaşıdır. Yarasaların, hırsızların, ayyaşların bayramıdır gece.
İyilik, güzellik, adalet ve hakikat güneş ister. Gündüz ve aydınlık gerçeğin yarenidir.
Perde deyince ince şeffaf olanından kalın ve simsiyah olanına kadar çeşit çeşit evsafta olanları bilirsiniz. Gerçeği örtenler de böyle.
Hevesler ve arzular perdedir. Duygular. İhtiyaçlar. Daha özele indirgerse, öfke, garez, açlık, susuzluk.
Cehalet perdedir. İnkar en kalını. En özünü söyleyelim. İnsanın kendisi bizzat kendisine perde.
Gerçekle insan arasındaki mesafe insanın bizzat kendisi kadardır. Kendini ne kadar büyütürsen o kadar açılır, kendini ne kadar inceltirsen o kadar yaklaşırsın.
Gerçeğe ulaşmak için insana kendisini hemen yanıbaşına almasını öneririz. Kendisi yokmuş gibi yapabilen ve yaşayabilen insanın feraseti de o ölçüde artar.
Bunu yapıncaya kadar ne önerelim?
Elinde kandil taşıyan insanlarla birlikte yürümek.
Allah, göklerin ve yerin nûrudur. O’nun nûrunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da, batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden (çıkan yağdan) tutuşturulur. Onun yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese dahi ışık verir. (Bu,) nûr üstüne nûrdur. Allah dilediği kimseyi nûruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah her şeyi bilir. Nur suresi.35.
Nurun kaynağı Allah’tır. Onun gösterdikleri en gerçektir. Sonra derece derece O’na en yakın olanlardan uzağa doğru giden bir gerçeklik skalası vardır. Kaynağından ışığı alıp yansıtan yol göstericileriniz olsun. Ta ki kendiniz bir yıldız oluncaya kadar.
Ne yapıp edelim ve mutlak perdenin kalkacağı ölüm anından önce olabildiğince ışığa yaklaşmaya gayret edelim.
Perdelerin ve karanlığın zulmetinden O’na sığınırım.