ÖLÜM
ÖLÜM
Kıymetli gönül dostları, hayat değirmeni durmadan öğütüyor, acısıyla, tatlısıyla, iyisi, kötüsüyle, erkeği, kadını, genci, yaşlısıyla. Dahasını söyleyeyim; inananı, inanmayanıyla. Bu yönüyle kimsenin ne rengine bakıyor, ne ırkına, ne milliyetine, ne boyuna posuna, ne ilmine irfanına…Ölüm, ne bir saniye öne geçiyor, ne de bir saniye geri kalıyor. Yerin kilometrelerce altında olsak da, semanın en üst katlarına çıksak da mutlaka bizi buluyor ve bulacak ölüm.
Her şeyden kaçabiliriz ancak ölüm gerçeğinden, ilahi yasalardan, Allah’ın kanunundan asla kaçamayız. Bu konuda şöyle bir ikazla karşılaşırız: “Eyne’l mefer?” nereye kaçıyorsunuz?
Çoğunlukla şu hataları yaparız; genç bir insan öldüğünde: “Yahu daha gençti, dünyada yapacağı çok işi vardı. Gencecik adam fırladı gitti…” Böyle demekle Rabbimize karşı büyük bir suç işlemiş, hatta şirke girmiş oluyoruz. Çünkü bu, Allah’ın yaptıklarına itiraz gibi bir şey oluyor. İnsanoğlu çok zalim ve kafir.
Şaşmayan, ertelenmeyen, her eve giren bir gerçek var; Ölüm. Bu yüzden:
“Ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et” buyrulur. Doğduğumuz andan itibaren ölüme adayız. Sevgili Peygamberimiz: “Beş şey gelmeden önce, beş şeyin kıymetini bilin: Yaşlılık gelmeden gençliğin, Meşguliyet gelmeden boş vaktin, fakirlik gelmeden zenginliğin, hastalık gelmeden sağlığın, ölüm gelmeden hayatın”, “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz” der.
Ölüm, bu dünyanın sonu, Ahirete açılan ilk kapı, berzah alemine giden yolun başıdır. Öyleyse güzel bir hayat süren güzel ölür. Güzel ölen de güzel dirilir ve Rabbimize güzel ve düzgün cevaplar verir. Bu dünya nasıl olsa geçecek. Dünya kurulduğundanberi her doğan ölmüştür. Kim olursa olsun, ister devlet başkanı, ister firavun, ister nemrut, ister peygamber…Allah bizim suretlerimize, boyumuza posumuza bakmaz, sadece yaptıklarımıza, eylemimize bakar.
Ölüm Gerçeği
Ölüm, herkesin geçtiği köprü!
Ölüm; hayata vurulan düğüm!
En acı gerçek gördüğüm!
Ölümü Güldüreceğiz!
Bir gün, bizim de atımız eğerlenecek.
Hepimiz bir gün ölümü öldüreceğiz
Can, dün başladı, ölümle değerlenecek
Ölümü, Şeb-i Arusla güldüreceğiz!…
Bulamayabilirsin!
Vefadan bîhaber dost, üzme canı bu darda,
Hasbi olan kulları bulamayabilirsin,
Hıçkırıklar içinde bir gün gelir arar da,
O aydınlık yolları bulamayabilirsin!
Dillerini har edip kalbe batırma sakın,
Ağyarları yar edip dostu bitirme sakın,
Nurlarını nar edip kana yatırma sakın,
Muhabbetli dilleri bulamayabilirsin!
Canlar canlara muhtaç tek başına olamaz,
Eller ellerden üstün bir kenarda kalamaz,
Hak sevgisi ebedi hiçbir fani alamaz,
Cennet gibi illeri bulamayabilirsin!
Güllerini güzel tut dikeni batmasın hiç,
Gülistana sevgi kat kokusu gitmesin hiç,
Gönül dostlarımızla muhabbet bitmesin hiç,
Sevgi dolu halleri bulamayabilirsin!
Yedi bölge dört iklim bir bedendir tek bir baş,
Aynı yolun yolcusu her birisi arkadaş,
Davaya baş koymuşuz vatan için tüm sırdaş,
O samimi elleri bulamayabilirsin!
Yavaş Yavaş
Hayat bir zakkum, zehirle pişmiş aş,
Her insan dertli, derdiyle arkadaş,
Bu gün ağlayanlar güler an be an,
Hamken pişirirler canı durmadan,
Elinde ne varsa ver yavaş yavaş.
Elin tutmaz olur, ayakların da…
Zonkluyor, titriyor şakakların da…
Lekeler oluşur yanaklarında,
Vuslat türküleri dudaklarında,
Hazan mevsimini gör yavaş yavaş.
Hayatı elif kıl, ölümü öldür,
Hem sen gül, hem de başkasını güldür,
Müstakim olan yol, işte bu yoldur,
Hayatın bahçesi dikenli güldür,
Sen de gülistana gir yavaş yavaş.
Dünyayı cennet kılmak, elimizde,
Çektiğimiz belalar, dilimizde,
Günahla kirlenmiş ahvalimizle,
Meyve vermeyen kuru dalımızla,
Bunun sebebini sor yavaş yavaş.
Mallar yüktür insana, makamlar yük,
Çoluğun çocuğun sınavı büyük,
Sırtımızda kambur, bu vebal bu yük,
Aşılamayan devasa bir höyük,
İyiliği hayra yor yavaş yavaş.
Bir Gün!
(Ölüm üzerine)
Gidiyorlar tek tek sevdiklerimiz,
Ölüm bizlere de gelecek bir gün,
Aynı mahallede övdüklerimiz,
Ölüm bizleri de alacak bir gün!
Acılar içinde dağlandığımız,
Muhabbetlerine bağlandığımız,
Dostun hanesinde eğlendiğimiz…
Ölüm bizleri de bulacak bir gün!
Garantimiz var mı söyle burada?
Bakalım kimler var şimdi sırada?
Güzelce yaşayan mutlu orada,
Ölüm hepimize gülecek bir gün!
Zamanı vakti yok saniye geçmez,
Ölüm birden gelir kimseyi seçmez,
Kapıları çalar asla vazgeçmez,
Ölüm dostlukları silecek bir gün!
Ne kalem var şimdi ne de kitaplar,
Hayal oluyor hep yetmez hitaplar,
Çalışma sonunda yıkar bitaplar,
Dünyaya gelenler ölecek bir gün!
Aldanılmaz asla yalan dünyaya,
Sarılma faniye geçen hülyaya,
Âgah olasın hep dalma rüyaya…
Müminler Cennette olacak bir gün!
Hiç güzel olur mu bu halimizle?
İnsanı acıtan vebalimizle,
Hakk’a kafa tutan ahvalimizle…
Yapan karşılığı bulacak bir gün! (17 EKİM 2024)