“Hikayeler Allah’ın askerleridir” başlıklı yazımızı okuyan bir okurumuz, bizden söylediklerimizi bir örnek üzerinden açıklamamızı isteyince aklına aynı soru gelip de yazmayanları da düşünerek soruya cevap vermeye çalışayım.
Ancak okurumuzun sorusunu cevaplamadan önce şu metni okur musunuz?
Kişioğlu için en zararlı duygulardan biri şehvettir ve kişiyi kötülük yapmaya sevk eder. Büyücülük insanlara zarardan başka bir şey vermez. Dünyanın bilgisini öğrensen de ölüm haktır ve gelecektir. Beden için ölümsüzlük diye bir şey yoktur, ölümsüz olan ruhtur. Dünya saltanatı ve zenginliği geçicidir. Kişi ne kadar zengin olursa olsun gözünü doyurmaya bir avuç toprak yeter.
Aklınızda ne kaldı? Üç gün sonra ne kalacak? Üç yıl sonra ne hatırlayacaksınız?
Şimdi size bir hikâye anlatacağım ve açıklamaya çalışacağım. Hikâye, Attar’ın 6500 beyitlik İlâhînâme isimli eserinden. Eser, bir çerçeve hikâye ile birçok küçük hikâyeden meydana gelir. Çerçeve hikâyenin konusu şöyledir:
PADİŞAH VE ALTI OĞLU
Bir memlekette altı oğlu olan bir padişah vardı. Altı oğulun her biri dönemin bilgi, hüner ve edebinde yıldız gibi idiler. Her birinin diğerlerinden üstün olduğu bir meziyeti vardı. Padişah, bir gün oğullarını toplar ve onlara dünyada en çok isteyip elde etmek istedikleri şeyin ne olduğunu sorar. Oğulları da en büyüğünden başlayarak cevap verir:
- Peri padişahının kızı ile evlenmek isterim.
- Büyücünün bildiği her şeyi bilmek isterim.
- Cem’in kadehine sahip olmak isterim.
- Âb-ı hayâtı bulmayı isterim.
- Hz. Süleyman’ın yüzüğüne sahip olmak isterim.
- İlm-i kimyayı çok iyi öğrenmek isterim.
Padişah oğullarının verdiği cevabı sessizce ve dikkatlice dinler. Sonra sırasıyla cevap verir. Peri padişahının kızı ile evlenmek isteyen oğluna döner ilk olarak:
- Peri padişahının kızını çok istemen sende şehvet olduğunu gösterir. Oğlum, şehvet kişioğlunu yoldan çıkarır ve ona türlü kötülükler yaptırır. Şehvetine mağlup olan kişi tüm varlığını bu uğurda kaybeder.
Dedikten sonra büyücülük ilmini öğrenmek isteyen oğluna döner:
- Oğlum, büyücülük büyü yapana zarar verir ve yapanı asla iflah etmez. Sonu yoktur ve ömrü bir hiç uğruna heba edersin.
Dedikten sonra Cem’in kadehini arzu edip dünyanın sırlarını bilmek isteyen oğluna döner:
- Oğlum, sen Cem’in kadehini istiyorsun ama Cem o kadar bilgisine rağmen kendisini ölüm kuyusuna düşmekten alıkoyamadı. Gerçek kadehi Cem’in elinde değil, kendinde, aklında ara.
Der ve âb-ı hayâtı arzu eden oğluna döner:
- Oğlum, âb-ı hayâtı Hızır’dan başka kimse bulmadı. Âb-ı hayât dediğin kişinin aydınlanması, kemâle ermesidir. Âb-ı hayâtı içmek istiyorsan seni sonsuz olana götürecek bilgi ve görgünün peşinde koş ve kemâle ermeye çalış.
Der Hz. Süleyman’ın yüzüğünü isteyen oğluna döner:
- Oğlum, dünya saltanatı geçicidir. Süleyman’ın mührü ile ancak geçici bir süre bu dünya saltanatına sahip olursun. Ama âhiret saadetini kazanırsan ebedî saltanat sahibi olursun.
Der ve kimya ilmini tahsil etmek isteyen oğluna döner:
- Oğlum, kimya ilmini öğrenip bakırı altına çevirmek aşırı zengin olma hırsındandır. Oysa kişioğlu ne kadar zengin olursa olsun kursağından geçecek olan sıradan bir insandan daha farklı değildir ve gözünü bir avuç toprak doyurur.
Der. Sonra her bir oğluna söylediklerini destekleyen bir hikaye anlatır.
NEFSE KURULAN ALTI TUZAK
Hikâyede anlatılan altı oğlun, altı isteği her birimizin bu dünyada isteyebileceği altı şeyden başkası değildir. Bu altı şey aynı zamanda işlediğimiz büyük günahların da sebebidir. Hikâyedeki padişah mürşid-i kâmildir. Oğulları ise bizdeki dünyaya dair istekler, arzular. Kâmil mürşit olan padişah nefsimize kurulan tuzak konusunda bizi uyarır ve tuzağa düşmeden menzile varmanın yollarını gösterir. Menzil ise âhiret yurdudur. Marifet o yurda sağ salim varabilmektir.
Padişâhın, yani kâmil mürşidin verdiği cevaplar bize insanın ihtiraslarının aslında hep bir vehim olduğunu, gerçek ve kalıcı mutluluk vermeyeceğini, dolayısıyla boş ve asılsız arzular olduğunu gösterir.
Attar, nefsin bu altı ihtirasını bize Kuran ve hadisten örnekler vererek de anlatabilirdi. Oğulların istediği her bir şey ile ilgili Kur’an’da en az bir ayet var. Ama o daha iyi anlamamız ve unutmamamız için hikâye yolu ile anlatmayı tercih etti. Dolayısıyla bu hikâye aynı zamanda Kur’an’da zikredilen kimi ayetlerin sıradan insanlar için yapılmış açıklamasıdır.
Yazdıklarımın, okurumuzun sorusuna cevap olup olmadığını bilmiyorum. Ama cevaplamak için gayret ettiğime şahitlik edersiniz, değil mi?
İsmail Güleç