Nesib Yusuf Dede – Yenikapı Mevlevîhânesi’nin 8. Şeyhi

A+
A-

Nesib Yusuf Dede (ö. 1126/1714)

(Yenikapı Mevlevîhânesi’nin 8. Şeyhi, Şair)

TEKKE KAPISI – BAYRAM ALİ KAYA

Nesib Yusuf Dede, Konya’da dünyaya gelmiş olup Sahîh Ahmed Dede’nin bildirdiğine göre sâdât-ı kirâmdan Konevî Seyyid Mahmud Efendi adlı bir şahsın, Esrar Dede ve diğer bazı kaynaklara göre ise Şeyh Ömer Efendi’nin oğludur.293 Doğum tarihi bilinmeyen ve doğduğu yerden hareketle Konevî nisbesiyle de anılan Nesib Yusuf Dede, çocukluk ve ilk gençlik yıllarında daha ziyâde Mevlevî şahsiyetlerden ilim tahsil etmiş; akabinde hem tahsilini ilerletmek, hem de kemâl sahibi olmak arzusuyla Konya’dan İstanbul’a git­miştir. Burada aralarında astronomi ve tıbbın da bulunduğu birçok konuda ilim tahsil etmiş ve bazı vezirlere intisap ederek özellikle Siyavuş Paşa’ya hocalık yapmıştır. Nesib Yusuf Dede, Sahîh Ahmed Dede’nin “Fetret” olarak adlandırdığı ve 2 Muharrem 1099 (8 Kasım 1687) tarihinde IV. Mehmed’in tahttan indirilmesiyle sonuçlanan bu dönemde, Konya’dan firar ederek Mısır’a gitmiş ve o dönemde Mısır Mevlevîhânesi’nin şeyhi olan Kıbrıslı Siyâhî Mustafa Dede’294ye intisap edip ondan külah, arakıyye ve hırka giy­miş, hizmetinde bulunmuştur. Yusuf Dede daha sonra, aynı zamanda yakın arkadaşı olan Müneccim Ahmed Dede ile birlikte hac için Mısır’dan ayrıla­rak Mekke’ye gitmiş, oradan Medîne’ye, oradan ise Şam’a geçmiş, ardından da Konya’ya dönüp Mevlânâ Türbesi’nde sâkin olmuştur.295

Gerek Mısır’da bulunduğu yıllarda, gerekse hac vesilesiyle ziyaret ettiği Mekke ve Medîne’nin yanında, civardaki sohbet meclislerinden de hayli istifade ederek kendisini âdetâ şeyhliğe hazır hâle getirmiş olan Nesib Yu­suf Dede, Bostân-ı Sânî Çelebi olarak da anılan Çelebi Hacı Bostân-ı Sânî Mustafa Efendi’den aldığı meşîhatnâme ile 1102/16120-1691’de ilk önce Ankara Mevlevîhânesi postnişîni olmuş,296 daha sonra bu görevinden az­ledilmiş ve anılan çelebinin icâzetnâmesiyle 1106/1694-1695 yılında Şam Mevlevîhânesi’ne şeyh tâyin edilmiştir.297 Nesib Yusuf Dede, bu görevinde iken 1113/1701-1702 tarihinde azledilmiş ve yine Çelebi Hacı Bostân-ı Sânî Mustafa Efendi’nin meşîhatnâmesiyle aynı tarihte Mısır Mevlevîhâne’sine postnişîn olarak atanmıştır.298 Burada da bir müddet hizmette bulunmasının ardından tekrar azledilen Nesib Yusuf Dede, Konya’ya dönmüş ve Mehmed Sadreddin Çelebi’nin meşîhati zamanında, Sahîh Ahmed Dede ve Mehmed Ziyâ’nın kaydettiğine göre 1122/1710-1711’de Konya’da Türbe-i Hazret-i Mevlânâ’da “Tarikatçı Dede” olarak bulunmuştur.299

Yine Sahîh Ahmed Dede’nin bildirdiğine göre Nesib Dede, Çelebi Hacı Bostân-ı Sânî Mustafa Efendi’nin büyük oğlu Çelebi Mehmed Sadreddin Efendi tarafından gönderilen meşîhatnâme ile 1124 Saferinde (Mart-Nisan 1712) Yenikapı Mevlevîhânesi’nin sekizinci şeyhi olmuştur.300

Yenikapı Mevlevîhânesi’nde ancak üç yıl şeyhlik yapabilmiş olan Nesib Yu­suf Dede, Şeyhî Mehmed Efendi’nin ayrıntılı bir şekilde kaydettiği üzere, 16 Muharrem 1126 (1 Şubat 1714) tarihinde vefât etmiş ve türbede defn olunmuştur.301 Nesib Dede’den boşalan mevlevîhâne meşîhati ise 1126 yılında Peçevîzâde Ârifî Ahmed Dede’ye tevcih edilmiştir.302.

Dönemin ünlü şairlerinden Seyyid Vehbî, Nesib Dede’nin ölümü üzerine aşağıdaki tarihleri söylemiştir:

Geldi bir mısra derûna feyz-i Mevlânâ ile
Arş ola rûh-ı Nesîb-i Mevlevi’ye cilvegâh.303

Gûş edip fevtin bu mısra birle târîhin dedim
Oldu lâhûta vezân Yusuf Nesîb-i Mevlevî304

Nesib Yusuf Dede’nin Divan’ından (Süleymaniye Kütüphanesi, Hamidiye, nr. 1121)

Nesib Yusuf Dede kaynaklarda, “Şuarâ-yı Mevleviyye’den âlim, fâzıl ve şair” bir zât olarak tanıtılmakta, Mevlevîlik ve Mevlevîler övgüsünde kaleme al­dığı hayli güzel şiirlerinin olduğu ve önceleri “Rıf‘atî” mahlasını kullandığı belirtilmektedir. Örneğin Sâkıb Dede, Nesib Yusuf Dede’nin bir dîvân tertip ettiğini ve şiirlerinin elden ele dolaştığını, onun Şam, Mısır ve Irak zarifleri arasında hayli tanındığını ve aynı zamanda nüktedan bir kişiliğe sahip ol­duğunu belirtmiş, çoğu Farsça olmak üzere beyitlerinden örnekler vermiştir. Şeyhî Mehmed Efendi, onun şairlik bakımından akranından üstün olduğunu ve “Nesib” mahlasıyla meşhur olduğunu belirtip şairliğini övdükten sonra, bazıları diğer kaynaklarda da bulunan şiirlerini örnek olarak vermiştir. Esrar Dede de onun şairliği faslına değinmiş ve şiirlerinin Cevrî’ninkilerden üstün olduğunu dile getirmek sûretiyle “Mevlevîleriz” redifli ünlü gazeli ile çeşitli beyit örneklerine yer vermiştir.305

Nesib Dede’nin şairliği faslına nisbeten geniş bir yer ayırmış olan Mehmed Ziyâ ise onun şiirlerinin rengîn ve ifade tarzında görülen duygu ve hayal inceliği sebebiyle âb-ı revân letâfetinde olduğunu, sözlerinin çoğunun edebî sanatlarla dolu olup Farsça şiirlerinin ise fasih bir Acem şairinki kadar rengîn ve mânidâr olduğunu belirtmiştir. Mehmed Ziyâ ayrıca seçkin Mevlevî şah­siyetleri övgüsünde kaleme aldığı pek çok sûfiyâne şiirinin bulunduğunu belirtmiş ve o da “Mevlevîleriz” redifli gazelini, bu tarzda yazılmış güzel şiirlerine bir örnek olarak vermiştir.306

Eserleri

1. Dîvân. Nesib Yusuf Dede’nin hakkında bir de doktora tezi307 hazırlanmış olan dîvânının bazı nüshaları için bk. İÜ. Ktp, TY, nr. 1713/1, TY, nr. 2887/1; Süleymaniye Ktp., Hamidiye, nr. 1121/1, Hâlet Efendi, nr. 660; Nuruosmaniye Ktp, nr. 4959 (Gazeliyyât).

Nesib Yusuf Dede’nin Rişte-i Cevâhir’inden (Süleymaniye Kütüphanesi, Esad Efendi, nr. 1859)

2. Rişte-i Cevâhir. Esâsen Hz. Ali’nin vecizelerinden oluşan Nesrü’l-Leâlî adlı eserin tercümesi olan bu eser için Mehmed Ziyâ, “Sanihatü’l-Arab ve’l-Acem’in hikmet-i akliyye ve dîniyyesini ihtivâ eden cümel ü fikarâtı bir sûret-i edîbe ve sûfiyede tercüme ve şerh ederek Rişte-i Cevâhir namıyla matbû bir eser-i güzîdesini gördüm, okudum ve Yenikapı Dergâhı’na vakf ettim…” demektedir. Yine Mehmed Ziyâ’nın belirttiğine göre, Nesib Dede ayrıca eserine bazı âyet ve hadisler ile Mesnevî’den seçtiği beyitlerin tefsir ve şerhininin yanında, bazı hikemî ve tasavvufî sözleri de eklemek sûretiyle ahlâkî, dinî ve içtimâî bir telif eser meydana getirmiştir. Mehmed Ziyâ, mat­bu olan bu eserin baskı tarihinin, hâtimesine yakın bir yerde belirtilmiş olan 10 Muharrem 1123 (28 Şubat 1711) değil, tamamlanışı üzerine düşürülen “Rişte-i Cevâhir” tamlamasının karşılığı olan 1120/1708 tarihi olması gerek­tiğini belirtmiştir. Bursalı Mehmed Tâhir’in de 1120 tarihinde basıldığını belirttiği eserin yazma nüshaları için bk. İÜ. Ktp, TY, nr. 542; TY, nr. 2970; Süleymaniye Ktp, Esad Efendi, nr. 1859; Hacı Mahmud, nr. 1852.308

 

Şiirlerinden Örnekler

Gazel

Nâmûs u câhı çâha atan Mevlevîleriz
Dünyâ-yı dûnu hiçe satan Mevlevîleriz
Deh-rûze kâr u bârını dehrin hebâ kılıp
Peygûle-i fenâda yatan Mevlevîleriz
Ârâmımız semâ iledir rûzigârda
Girdâb-ı bahr-i aşka batan Mevlevîleriz
Telbî-i fâka etmek içün nefsimiz helâk
Hân-ı vücûda zehr katan Mevlevîleriz
Biz ey Nesîb devlet-i Monlâ-yı Rûm’da
Dünyâ-yı dûnu hîçe satan Mevlevîleri
z309

Gazel

Arz eder cânâna geh ruh gâh kâkül gösterir
Gülşen-i hüsnüne geh gül gâh sünbül gösterir
Dûd-ı âh u dâğ-ı dil izhâr eder âşık sana
Bir sifâl-i köhnede sünbül karanfil gösterir
Bezmi eyler gıbta fermâ-yı gülistân-ı İrem
Tâb-ı mül-i rnhsâr-ı dil-sûzun ki gül gül gösterir310

Gazel

Derdi her bü’l-hevesin aşk ile efzûn olmaz
Her hevâ-pîşe hem-efsâne-i Mecnûn olmaz
Pây-mâl olmağ ile ehl-i dil olmaz nâkıs
Hâke düşse yine kadri güherin dûn olmaz
Hâlsiz kâl ile irfân-ı Hüdâ girmez ele
Mâlihulyâ ile müflis kişi Kârûn olmaz
Hüsn-i hulk olmaz imiş hûy-ı redîye tebdil
Müşg-i ezfer yine bir dahi dönüp hûn olmaz
Âşık-ı hakk-ı Hüdâ hüsn-i mecâza bakmaz
Âb-ı hayvânı bulan tâlib-i Ceyhûn olmaz
Sa‘y bî-fâidedir olmayıcak isti’dâd
Eblehân verziş-i hikmetle Felâtûn olmaz
Mahz-ı sûrede Nesîbâ olamaz zât nefis
Dür olur sâhte ammâ dür-i meknûn olmaz311

Kıt‘a

Ferâg geldi bahâr u çemen hayâlinden
Geçilmedi hat-ı anber-şiken hayâlinden
Hayâli dahi aziz etdi şimdi dîdârı
Figân o Yûsuf-ı gül-pîrehen hayâlinden312

Beyit

Nesîbün derdine tedbîr olurdı cây-gîr lîkin
Ezelden derd-mend-i kalb takdir eylemiş bî-sin 313

Beyit

Devlet sarayı pek tiz olur âşiyân-ı bûm
Ehl-i dilin derûnunu vîrân edenlerin314

Her fende mâhir olduğu belirtilen ve şairliğinin yanı sıra hattatlık yönü de bulunan Nesib Yusuf Dede, aynı zamanda ta‘lîk yazıda üstat olarak bilin­mekte, bazı kaynaklarda bu alanda İbrahim Cevrî’den daha üstün olduğu dile getirilmektedir.315

 


 

ETİKETLER: