NASUH’UN TÖVBESİ
Mesnevi Hikâyelerinden Dersler: 31
NASUH’UN TÖVBESİ
Yıllar Önce Nasuh adında bir adam vardı. Nasuh kadınlar hamamında kesecilik eder böylece onlara kolaylıkla yaklaşır, dokunur, uygun olanları avlayarak baştan çıkarırdı. Nasuh yıllarca tellâklık etti, kimse onun erkek olduğunun farkına varmadı. Yüzü kadın yüzü gibi tüysüzdü. Erkek hüviyetini bu yüzden rahatlıkla gizlerdi. Çünkü sîması kadınsı, sesi kadın sesi gibiydi. Pâdişahın kızlarını bile hamamda keseler ovar, yıkardı. Bu konuda mahirdi ve aranan bir elemandı. Çarşaf giyer peçe takardı fakat şehveti azgın bir gençti.
Aradan zaman geçince Nasuh bu işten pişman oldu, tövbe etti fakat, alışkanlığını bırakıp tövbesini tutamadı. Bu defalarca böyle oldu. Bir gün Nasuh bir Allah dostuna giderek:
“Bana dua et,” diye ricâda bulundu. Allah’ın o veli kulu ona dua etti.
Nasuh bir gün yine hamamda her zamanki işini yaparken pâdişahın kızının kıymetli bir incisi kayboldu. Bütün kadınlar inciyi aramaya koyuldular.
Herkesin eşyâsını aramak için önce hamamın kapısını kapadılar. Sonra başladılar aramaya. Fakat inci bir türlü bulunamadı. Bunun üzerine daha sıkı bir arama başladı:
-İhtiyar, genç, herkes anadan doğma soyunsun, her yeriniz aranacak! diye bağırdılar.
Nasuh korkusundan bir kenara çekildi, yüzü sararmış dudakları titriyordu. Ölüm korkusu her yanı sarmıştı, nihayet foyası meydana çıkacaktı. Kendi kendine:
“Yarabbi, dedi. Birçok defalar tövbe ettim fakat tövbemi bir türlü tutamadım. Eğer beni bu belâdan, rezil rüsvây olmaktan kurtarırsan, söz veriyorum bütün yaptıklarımdan tövbe etim” dedi.
Hamamdakiler herkesi kontrol etmişti. Aranma sırası Nasuh’a yaklaşıyordu, kurtuluş yoktu tam onu arayacaklardı ki ansızın:
–İnci bulundu! diye bir ses geldi.
Artık Nasuh’u aramaya gerek kalmamıştı. Böylece Nasuh rezil olmaktan, ölümden kurtulmuştu. İnci bulunduğu için herkes bayram ediyor seviniyordu. Bu sevinç dalgası geçtikten sonra Nasuh’u çağırdılar:
-Ey mahir tellâk gel, pâdişahın kızı seni çağırıyor gel onu kesele, yıka, dediler.
Nasuh bunu redderek hamamdan çıkıp gitti. Bir daha da tövbesini bozmadı. (Mesnevi, c. V, beyit: 2228 vd.)
AÇIKLAMA
Bazıları Mesnevi’de müstehcen, açık saçık hikâyeler de bulunduğunu, böyle bir kitaba bunun yakışmadığını söyler.
Evet, Mesnevi’de birkaç tane müstehcenlik sınırına yaklaşan hikâye vardır. Ama bunların anlatılış üslûbu ve dozu öyle ayarlanmıştır ki, amacın hikâye anlatmak ve cinsî duyguları kabartmak olmadığı açıkça görülür. Hikâye, yayılarak ve araya son derece çarpıcı hikmetli sözler yerleştirilerek verilir.
Bu son hikâyemiz de ötekiler gibi olay kurgusu birleştirilerek verilmiştir. Mesenevi^de anlatılırken aralarda başka o kadar çok hikmet ve öğüt cümleleri yer alır ki, insan okurken hikâyenin ayrıntısını bile unutabilir ve cinsellik ve tahrik yönü tamamen dikkatten kaçar.
Cinsellik hayatın bir gerçeğidir ve her zaman merak konusudur. Uygun dozda kullanarak eğitim-öğretimde bundan istifade edilebilir. Mevlânâ’nın yaptığı da budur. Bu yolla vermek istediği mesajı daha etkili ve hatırda iyi kalacak şekilde sunmayı başarmıştır.
*
Konumuz olan hikâyeye gelince, samimi bir tövbenin nasıl olması gerektiğini vurucu bir örnekle ortaya koymaktadır.
Tahrim suresi 8. ayet şöyle başlar: ً“Ey iman edenler, Allah’a nasuh tövbesiyle, yani son derece samîmî bir şekilde tövbe ediniz.”
Ayette geçen tevbe-i nasuh, nasuh tövbesi kavramında, “nasuh” kelimesinin anlamı tefsirlerde uzun uzun anlatılır. Kısaca iyi niyet ve temiz kalble yapılan ciddî, halis, kesin bir pişmanlık mânâsı taşır. Yüreği yanarak Hakk’a dönüp yaptığı yanlış hareketi bir daha tekrar etmemeye kesin karar vermeyi ifade eder.
Bu kadar güçlü bir anlamı zihinlerde pekiştirebilmek için Hz. Mevlânâ bu hikâyeye baş vurmuştur. Tam bir kararlılıkla yapılan tövbe demek olan “nasuh” kelimesini, bir şahıs ismi ve hikâyemizin kahramanı olarak ele almıştır.
Çizilen tablo ve hikâyenin sahneleri öylesine etkileyici ki, sonunda insan şu karara varır: Evet gerçek tövbe böyle olur, tam bir kararlılık hali Nasuh’un haliyle yapılan tövbede bulunur.
Böyle tövbe nasıl olur? Yapılan kabahatlerden, başka bir sebeple değil, sırf çirkinlikleri, yani Allah’ın rızasına ters düşen bir hareket oldukları için vazgeçmekle olur. Allah’tan utanıp pişmanlık duyarak, içi yanarak ve şiddetle üzülerek onu bırakmakla olur. Bir daha o kabahati yapmamaya azmedip, hiçbir sebeple onu tekrarlamamaya kesin karar vermekle olur.
Peygamber efendimize bir sahabi “Ey Allah’ın Resulü nasuh tövbesi nedir?” diye sordu. Resulüllah’ın cevabı şöyle odu: “Kişinin yapmış olduğu günaha pişmanlık duyup ve Allah’a özrünü arzedip sonra da sütün memeye geri dönmediği gibi günaha dönmemesidir.” (Bk. Hak Dini Kur’an Dili, c. VIII)
Hz. Mevlânâ şöyle der:
“Tövbeye bir parlaklık gerekir, tövbeye bir şimşek bir bulut şart. Gönül şimşeğiyle iki göz bulutu olmadıkça, yani gözyaşı dökmedikçe, tehdit ve hışım ateşi nasıl söner.”
Tövbenin sözlük anlamı “dönmek” demektir. Yanlıştan doğruya, nihayet Allah’a dönmeyi ifade eder. Allah’ın bize olan lutuf ve merhameti sonsuzdur. Son nefese kadar tövbe etme imkânı vardır. Hadislerde kıyamet anına kadar tövbenin kabul edilebileceği belirtilir. Buna işaret ederek Mevlânâ şöyle der:
“Tövbenin, batı yönünde bir kapısı vardır, kıyamete kadar açıktır. O kapı güneş batıdan doğuncaya dek açık kalacaktır, o kapıdan yüz çevirme!”
Tövbe neden değerlidir? Şundan: Tövbe kulun kulluğunu, Allah’ın mâbudluğunu veciz bir şekilde ortaya koyar. İnsan ancak büyük bildiği, saygı duyduğu birine karşı özür diler, af diler. Tövbe inanmış insanın yapacağı harekettir.
Kul hatâsız olmaz, ama önemli olan hatâda ısrar etmemektir. Sonunda Allah’a döndükten sonra, kul hakkı ve şirkin dışında her hata affedilebilir. Mevlânâ’nı deyişiyle”yüz kere tövbeni bozmuş da olsan yine gel.” Yeter ki yüz birinci defa tövbeye niyetlenmiş ol. Son nefese kadar tövbe kabul görür.