Nasıl Çalışır?.. (5)
Nasıl Çalışır?.. (5)
Allah Sisteminin işleyişini günlük hayattan canlı misallerle seyrettiğimiz, hepsi de deneyimlenmiş konuları aktarmaya devam ediyoruz.
DUANIN GÜCÜ: Yurt dışında esnaflık yaptıkları küçük işyerinde kendi yağlarıyla kavruluyorlardı. Bazen bütçeleri açık verse de darlığa düşmemişlerdi. Son dönemlerde azalan müşteri trendi sıkıntı doğurmuş, ödeme dengeleri sarsılmıştı.
Hafta sonu hava değişimi için şehir dışına pikniğe gittiler. Dönüş yolunda önemli bir trafik kuralını ihlal etmişlerdi. Polis işlem yaptı, zabıt tutuldu. Yasalar ağırdı. Bu zabıt; önce mahkeme, sonra yüklü para cezası, hatta kısa süreli hapis demekti. Akşam olduğunda evin hanımı olacakları düşünüyordu. Onca borç, bir de üstüne ailenin direği eşinin hapse gidecek oluşu… “ Aman Allah’ım nasıl dayanırız? ” diye ürperdi…
Dua; her durum ve şart altında geçerli bir anahtardı. Ne kapılar açmazdı ki dua?! Bir yandan da düşündü; ortada zabıt var, mahkemeye sevk edilmiş evraklar var, nasıl kurtuluruz ki?..
O an gönlüne bir Hak Dostunun sözleri düştü: Allah’tan isterken sizin içinde olduğunuz dar şartlara göre değil, Onun hazinesinin genişliğini, zenginliğini, kudretini düşünerek isteyin!…
Teheccüd vakti açtı ellerini; “ Çaresiziz, sen çaresizlerin biricik çaresisin! Bizi bizden iyi bilirsin! Rahim sıfatına sığınıyorum Ya Rabbi! ”
…
Beklenen an gelip çattı. Gün ışırken kahvaltılarını edip mahkemenin yolunu tuttular. Sıra kendilerine geldiğinde telaşları artmıştı. Yaşlı hakim sanık durumundaki adama dönerek:
-Davanız düştü!.. Çünkü deliller ortadan kalktı!.. Serbestsiniz, dedi.
Karı- Koca birbirlerinin yüzüne bakarak dışarı çıkarken görevliye sordular; “ Bir şey anlamadık, bu nasıl iş?..” Görevli şöyle dedi: “ Dün gece arşivimizde ufak bir yangın çıktı. Sizin dosya da yananlar arasında!.. ”
Adam eşine döndü; “Tuhaf, olacak şey değil! “dedi. Eşi: “Yürü sen, tuhaf olan hiçbir şey yok, her şey yerli yerince, evde anlatırım” dedi ve huzur içinde döndüler yuvalarına.
***
Günlük hayatın şuur altımıza nakşettiği kalıplar duamıza set çekiyor! Farkında mısınız? Rasülümüz; “ Ayakkabılarınızın bağına varıncaya dek Allah’tan isteyin” buyurmuşsa, şartlar ne olursa olsun, manzara ne kadar karamsar ve aleyhimize olursa olsun dua gibi bir kuvve var elimizde!.. Değerlendirebilene!..
BEREKETİN SEBEBİ: Perşembe sohbeti için toplanan hanımlar akşamüstü semt pazarına giderek mutfak ihtiyaçlarını temin ediyorlardı. Yasinler, salavatlar, niyazlar ve Hak sohbeti sonrasında alış verişle tekrar dünyaya dalmak istemeseler de hayatın devamı için ihtiyaçların temini şarttı. Her bir ürünü belli bir tezgahtan almak, her hafta aynı satıcıyı tercih etmek, kalite- ucuzluk açısından iyi bir yöntemdi. İki hanım her hafta gittikleri domates tezgahına yanaştılar: “ İkişer kilo tartar mısın? ”
Satıcı duymazdan gelip diğer müşterilerle ilgilenmeye devam etti. “Heyyyy sana seslendik, ikişer kilo verir misin? ” Tamam abla, deyip yine ötekilerle ilgileniyordu. Onlar beklerken beş kişi alışveriş etti. Sabırları taşmak üzere iken adam siparişleri tarttı. Eli ağırdı. Sanki kasıtlı hareket ediyordu. Hanımlardan biri çıkıştı: “ Bana baksana sen, niye oyalanıyorsun? ”
Adam cevapladı: “ Ablalar kusura bakmayın. Ne zaman tezgahıma yanaşsanız, müşterim o an artıyor. Bereket getiriyorsunuz. Bereketim kaçmasın diye tuttum sizi, bağışlayın!”
Poşetlerini alırken biri ötekine sordu; “Keramet kimde? ” Öteki; “ Hiçbirimizde!.. Fail- i Hakiki Allah! Yasinlerin, salavatların bereketi! Bereketi sezen göze ne mutlu! Bizde bir şey yok! Hepsi Ondan! ”
***
“Her geceyi Kadir, her geleni Hızır bil” demiş büyükler… Bereket, Rahmet ve Mağfiretin nasıl ve kimler eliyle alemlere aktığını çözenler bu sözdeki sırrı görenler olsa gerek!
DAİMA ABDESTLİ BULUN! İslam’ ın her hükmü derin sırlar saklar, değişik faydalar bahşeder insana. Yıllardır büyüklerin “ Devamlı abdestli bulunun” tavsiyesini bilir ama uygulayamazdı. Günlük işlerin yoğun stresi altında tansiyon sıkıntısı yaşadı. Doktor, ilaçlar dışında bazı şeyler önerdi. Yürüyüş yapacak, egzersizlere devam edecek, asabi ortamlara girmeyecekti. Bitki çaylarını tercih etmeliydi. Tansiyon yükseldiğini hissederse başını, boynunu, kollarını soğuk su ile yıkayacak; tevekkül ve teslimiyeti elden bırakmayacak, gönlünü ferah tutacaktı.
O hafta sürekli abdestli bulunmaya gayret etti. Önceleri dengesiz seyreden tansiyon gün be gün hizaya geliyordu. Üç beş gün sonra hemşire; “Maşallah çok güzel, neler yapıyorsunuz? ” diye sordu. “ Çok şey denedim ama en sırlısı; abdestli olmak ” dedi. Yıllar sonra abdestin iyi bir tansiyon düzenleyicisi olduğunu fark etmişti!..
***
“ Her hükmün zahiri, batını ve de matlaı vardır” buyurdu Rasülullah! Tırnak kesmeden saç bakımına, yolda yürümeden diş fırçalamaya kadar İslami önerileri bugün bir daha düşünün!
Zahirinden batınına, fiziki boyutundan tıbbî faydalarına kadar şöyle bir tetkik edin, uygulayın!
Gördüklerinize hayret edeceksiniz!..
Mehmet DOĞRAMACI