Nâcî Ahmed Dede – Yılmaz KIRIKTAŞ

A+
A-

Nâcî Ahmed Dede

Yılmaz KIRIKTAŞ[1]

Güneh-kâr olmada Nâcî müşârün-bi’l-benân olsam
Ne gam kim Hudâ’nun ‘afv u gufrân itmedur şânı

Şu denlü rahmeti deryâsı vâsi’dür ki ‘indimde
Ki bir katre degüldür bende-gânun cürm ü ‘isyânı

“ehâmide-i ma’rûfeye sâdis “

Nâcî Ahmed Dede, H. 1042[2]/M.1631 yılında Bursa’da doğmuştur. Babasının ismi Konyalı Hızır’dır.[3] Ulaşabildiğimiz kaynaklarda ailesi ile ilgili başka bilgiye rastlayamadık.

Kaynaklarda Nâcî Ahmed Dede’nin  eğitimi ile ilgili bilgilere Sâlim Efendi’nin  Tezkire-i Sâlim ve Şeyhî Mehmed Efendi’nin Vekâyiü’-Füzelâ’sında rastlanmaktadır. Bu eserlerde konu ile ilgili Nâcî Ahmed Dede’nin “tahsil-i dest-mâye-i irfân”[4] ve “tahsil-i maârife gûşiş u tekmîl-i âdâb-ı fünûna verziş”[5] ettiği kayıtlıdır.

Aynı zamanda bir sanat erbabı olan Nâcî Ahmed Dede, Bursa Mevlevîhâne Şeyhi Zihnî Sâlih Dede’de [6] gördüğü irfân ve fazilet nedeniyle ona bağlanmış ve onun muhibbi olmuştur. Zamanının çoğunu Bursa Mevlevîhânesi ’nde geçiren Nâcî Ahmed Dede burada “ müsellim ü mü’mine lüzûm olan ulûm-ı dîniyeyi tahsil itdükten sonra Fârsî ve Mesnev-i Şerîf talimine ve bu meyânda âdâb u erkân-ı râsîha-ı tarîkatı öğrenmege cehd ü gayret itmiş ve bu sa’y-ı mütemâdî sâyesinde fâzıl dinecek mertebede iktisâb-ı feyz ü irfân” eylemişti[7].

Nâcî Ahmed Dede şiir yazmaya da Bursa Mevlevîhânesi’ne devam ettiği zamanlarda  başlamıştır. Mevlevî olması nedeniyle, şiirlerinde “Nâcî” mahlasını kullanmış[8] ve şiirleri çevresi tarafından beğenilmiştir.

Nâcî Ahmed Dede’nin Bursa’dan ne zaman ayrılıp İstanbul’a geldiğini bilmiyoruz. İstanbul’da Galata Mevlevîhânesi  şeyhi Adem Dede’ye [9] intisab etmiş ve “tekmîl-i edeb-i tarîkat”[10] etmek suretiyle “çile”[11] çıkarmış ve “dede” olmuştur.

Nâcî Ahmed Dede, o dönem Galata Mevlevîhânesi’nde Hemdemi Dede (ö.H.10120/M1679), Danişî Ali Dede[12] (ö.H.1095/M.1684), Arzî Dede[13], (Ö. H.1075/M1664) ve Yusuf Dede[14] (Ö. H 1080/M.1670) gibi önemli Mevlevî simâları ile hemdem olmuştur.

Adem Dede H.1063/M.1653 yılında, İstanbul’daki şöhretinden kurtulmak için, içinde Nâcî Ahmed Dede’nin de bulunduğu bir ihvânı ile  Hacc’a gitmiştir. Kabe’yi ve Hz. Peygamber’in (S.A.V) kabrini ziyaret ettikten sonra İstanbul’a dönmek için yola çıkmışlardır. Ancak, dönüş yolunda Mısır’a gelip Kahire Mevlevîhânesi’nde konuk oldukları sırada hak vaki olmuş ve Adem Dede ahirete göçmüştür. İhvânı, Adem Dede’yi orada “sırladıktan sonra  İstanbul’a dönmüşlerdir.[15]

İstanbul’a döndükten sonra Adem Dede’nin postuna Arzî  Mehmed Dede geçmiş, Nâcî Ahmed Dede de ona bağlanmıştır. Arzî Mehmed Dede[16]’nin hizmetinde bulunduğu 7-8 sene içinde İstanbul’un ünlü şeyhlerinden Yenikapı Mevlevîhânesi  şeyhi Kârî Ahmed Dede[17] ile Kasımpaşa Mevlevîhânesi   şeyhi Seyyid Halil Dede’nin[18] sohbetlerine katılıp, onlardan feyz almıştır.

Arzî Mehmed Dede’nin hizmetinde bulunduğu senelerde Konya Âsitânesi Pîr Hüseyin Çelebi’nin[19] dikkatini çekmiş[20] ve H.1071/M1660 yılında Beşiktaş Mevlevîhânesi ’ne post-nişîn olarak atanmıştır.

Beşiktaş kasabasında “Leb-i deryâda olup semâhânesi deryâya fevkânî bir mevlevîhânedir ki İstanbul’da ve gayrı dünyâda misli yoktur. Semâhânesi bir musanna tavân kubbe-i la’l-gûndur ki şimdiki ustalar ana nazîr kubbe inşa idemezler. Fukarâ hücreleri garb tarafındadır. Semâhânenin meydânı ser-â-pâ ceviz levhâlarla müzeyyen ve cânib-i selâsesi billur ve Necef taşlarıyla münakkaş”[21] bir mevlevîhâne olan Beşiktaş Mevlevîhânesi ’nde iki yıl post-nişînlik  yapan Nâcî Ahmed Dede’nin meşihatı sırasında Pîr Hüseyin Çelebi’nin yerine I.Abdülhalim Çelebi posta geçmiş ve Nâcî Ahmed Dede, çelebiye bir mehdiye sunmuş ve posta oturmasına da şu tarihi düşmüştür:

Gonceden ref’ olunca harf-i câ
Oldı târîh “şeyh-i gonce-i âl”  H.1072/M.1662

3 Rebi’ül’l-evvel H.1073[22]/M.1663’de Kırım tarafına (Nemçe seferine)[23] Fâzıl Ahmed Paşa’nın serdarlığında düzenlene sefere katılmıştır. Bu seferde, kendisi de şâir olup, “Kâmil” mahlası ile şiirler yazan Kırım Hanı IV. Mehmed Giray[24] Han ve Selim Giray ile tanışmış ve IV. Mehmed Giray Han’a  medhiye sunmuştur.[25]

Öte yandan bu sefere katılmasıyla meşihatı kaldırılmış, yerine Yusuf Dede atanmıştır. Nâcî Ahmed Dede iki sene sonra, H.1075/M.1665 yılında İstanbul’a dönmüş ve Dervîş Çelebi[26] yerine Galata Mevlevîhânesi ’ne postnişîn olmuştur..

“Kulekapısı hâricinde bir kuh-ı bâlânın zirvesinde Hazret-i Mevlânâ Celaleddin-i Rumî Mevlevîhanesi vardır… Yüz adet dervîşân hücresiyle cihân-nümâ bir ulu âsitâne”[27] olan Galata Mevlevîhânesi ’nde yedi sene görev yapan Nâcî Ahmed  Dede’nin meşihatı H.1082/M.1671 tarihinde Abdülhalîm Çelebi[28] tarafından kaldırılmıştır. Dokuz sene kadar bu şekilde bırakılan Nâcî Ahmed Dede’nin Galata Mevlevîhânesi  postnişînliği sırasında, Mevlevîlerin “yasağ-ı bed“ (H.1077/M.1666) diye tarih düştükleri  semâ’ yasağı konmuştur.

Nâci Ahmed Dede boşta olduğu bu dokuz sene zarfında, yazdığı şiirlerden anlaşıldığına göre, bu dönemde devletin ileri gelenleriyle görüşmeye devam etmiştir. Örneğin Şeyhülislam Çatalcalı Ali Efendi’yi, H.1087/M.1677 yılında doğan oğlu Abdullah için farsça bir tarihle tebrik etmiştir. Kandiye’nin fethi nedeniyle iki tane tarih düşmüştür.

H.10120/M.1679 tarihinde Yenikapı Mevlevîhânesi  şeyhi Kârî Ahmed Dede, ahirete göçmüş ve yerine, Abdülhalîm Çelebi tarafından, Mimâr Tekkesi şeyhi Habîbî İsmail Efendi atanmıştır. Ancak Habîbî Muhlis  İsmâil Efendi’nin aynı yıl ahrete göçmesi üzerine meşihatı Nâcî Ahmed Dede’ye verilmiştir[29]. Böylece Nâcî Ahmed Dede, “ehâmide-i ma’rûfeye sâdis olmuştur.”[30]

Nâcî Ahmed Dede bu tekkeye atandığı zaman kırk sekiz yaşındadır.[31]Evliyâ Çelebi, Nâcî Ahmed Dede’nin post-nişîn olduğu Yenikapı Mevlevîhânesi ’ni “… bu mevlevîhâne öyle bir asitane-i azimdir ki yetmiş kadar fukâra-ı Mevlevî hücreleri, semâ’hânesi, imareti, etrafında çemenzârları vardır. Ve dıraht-ı azimeler ile ârâste olmuş ve (Âsârî) namında bir ressam manend-i Bihzad bu âsitânenin rûy-ı divârına kalın hatt ile (ve huve’l-azizü’l-hakim) ayetini yazmıştır ki güyâ mucizedir” şeklinde tarif etmektedir.[32]

Nâcî Ahmed Dede, Yenikapı Mevlevîhânesi  şeyhi iken Kadı-zâdeler zümresinin baskısı giderek azalmış ve nihayet H.1095 /M.1684 tarihinde Mevlevîlere konulan semâ’ yasağı kalkmıştır. Nâcî Ahmed Dede, bu olaya şu tarîhi düşmüştür:

Gûş-ı câna mülhim-i gaybî did târîhini
Mevlevîler döndi cânâ ‘aşk-ı Mevlânâ ile [33]

Yasağın kalkması ve Kadı-zâdeliler zümresinin baskısının azalması ile birlikte Nâcî Ahmed Dede, Fatih Camii’nde Mesnevî dersleri vermeye başlamıştır.[34]

16120 yılında Kırım Hanı Selim Giray Han, Balkanları, bu arada Üsküb’ü de, düşman işgalinden kurtarıp önce Edirne’ye daha sonra İstanbul’a geldiğinde onu karşılayanlar arasında Nâcî Ahmed Dede de vardır.

Merhaba hoş geldün ey ma’nâ-yı lutf-ı Zi’l-celâl
Âfitâb-ı feth u nusret matla’-ı fazl u kemâl[35]

Beyti ile başlayan methiyesini Selim Giray Han’a sunan Nâcî Ahmed Dede, Arapça ve Farsça’yı iyi bilen, hem Kuran-ı Kerimi, hem de Mesnevi-i Şerifi ezberlemiş bir şair ve aynı zamanda bir Mevlevî Muhibi olan ve Kırım Hanı olmadan önce Kamaniçe cephesinde birlikte bulunduğu Selim Giray Hanla dost oldukları kesindir.

Nâcî Ahmed Dede, dîvânından anladığımız kadarıyla, bu dönemde de, devlet katındaki atamaları ve zaferleri takip edecek kadar ilgilidir.

H.1097/1686 yılında Süleyman Paşa’nın sadaret makamına getirilişine tarih düşmüş yine 1689 yılında sadrazam olan Köprülü-zâde Mustafa Paşa’nın sadareti için kendisine bir methiye sunmuştur.

II. Mustafa’nın 30/06/1695 yılında bizzat ordusunu cephe gerisinden yöneterek kazandığı Lugos Muharebesi nedeniyle padişaha bir tarih sunmuştur.

Ömrünün son yıllarında tekkenin idaresini Aşçıbaşısı Pendârî Kârî Ahmed Dede’ye[36] bırakarak inzivâya çekilmiştir. Yenikapı Mevlevîhânesi  meşihatında otuz üç sene kalan Nâcî Ahmed Dede H. 4 Rebi’ül-ahir 1021 / M.22 Mayıs 1711 Cuma günü ahirete göçmüştür.

Nâcî Ahmed Dede’nin İki Na’atı:

Hayatı ilim öğrenerek, irşat ederek ve cihad ederek geçen Nâcî Ahmed Dede’nin Peygamber (SAV) sevgisi ve bağlılığı şiirlerinde ifadesini bulmaktadır.

Der-Na’t-ı Resûl-i Kibriyâ ‘Aleyhi Efdalü’t-Tahâyâ

Bir bende ki âzâd ola elbetde olur şâd
Ammâ ki senün benden olan bende olur şâd

Lutf eyle eyâ pâdişeh-i mülk-i şefâ’at
Nâcî kuluna eyle şefâ’at k’ola dil-şâd  [37]

Der-Na’t-ı Resûl-i Kibriyâ ‘Aleyhi Efdalü’t-Tahâyâ

Kapundan özge yoktur izz ü rıf’at yâ Resûlallâh
Tapundur devlet-i dünya vü ‘ukbâ yâ Resûllâh

Cenâb-ı ‘izzetüne lâyık aslâ berg-i sebzim yok
Dil ü cânum nisâr-ı makdemündür yâ Resûlallâh

Vücûdun kân-ı lutf u merhametdür ey kerem-haslet
Kusurum ‘afv idüb eyle şefâ’at yâ Resûlallâh

Fakîrim dergeh-i vâlâna ‘arz-ı ihtiyâc itdüm
Nigâh-ı iltifâtunla ganî it yâ Resûlallâh

Bu Nâcî derd-mendün kalmasun vâdi-ı hırmânda
Kemâl-ı cûd u ihsanunla kurtar yâ Resûlallâh [38]


[1] Türkçe Öğretmeni

[2] Mehmed Ziyâ, Merâkız-ı Mühime-i Mevlevîyyeden Yenikapu Mevlevîhânesi, İstanbul 1329, s. 113, Sahih Ahmed Dede,  Mecmûatü’t-tevârihi’l-Mevleviyyesinde , Nâcî Ahmed Dede’nin H.998/M.1598’de Bursa’da doğduğunu ve Babasının ismini de Emânetçi İbrahim Beşe olarak belirtir. Bu kaynağın kullanımı için Abdülbâkî GÖLPINARLI’nın “”.. kaynak ittihaz edilmeyecek, hatta tenkîde dahi değmeyecek bir eserdir.” Görüşüne katılıyoruz. Çünkü Nâcî Ahmed Dede’nin ahrete göçtüğü tarihten yaklaşık 11 sene sonra Sâlim Tezkiresi kaleme alındı. Sahih Ahmed Dede’nin verdiği bilgilerle  Salim Tezkiresi’nde verilen bilgiler çelişmektedir. Tercihimizi vefat tarihine yakın zamanda kaleme alınmış Tezkire-i Salim’den yana kullandık. Bu nedenle makalemizde bu kaynakta yer verilen bilgilere yer vermedik. Bu eser için bk. Sahih Ahmed Dede,  “Mecmûatü’t-tevârihi’l-Mevleviyye’nin Neşri ve Tanıtımı” (Hz. Cem ZORLU) YLT, Konya 1992.

[3] Esrar Dede, Tezkire-i Şuara-yı Mevlevîyye, s.494; Ali Enver, Semâhâne-i Edeb, İstanbul 13120, s.230

[4] Mehmed Süreyya, Sicil-i Osmânî (Hz. Nuri AKBAYAR), C.4. S. 1219, İstanbul 1996, Şeyhî Mehmed Erfendi, Vekâyiü’l-Füzalâ (Hz. Doç. Dr. Abdülkadir ÖZCAN), c.4, s.423, İstanbul 1989. Mîrzâ-zâde Sâlim Mehmed Emin, Tezkire-i Sâlim, s.637, İstanbul 1315

[5] Şeyhî Mehmed Erfendi, a.g.e, s.423

[6] Zihnî Sâlih Dede, Bursa Mevlevîhânesi’nin ikinci şeyidir. H.1030/M1620 yılında Ahmed Cunûnî Dede’nin vefatıyla şeyh olmuş, bu görevi 42 sene sürdürmüştür. H. 1073/M.1662 yılında vefat etmiştir. Şairdir.

[7] Mehmed Ziyâ, a.g.e, s. 114.

[8] Mehmed Ziyâ, a.g.e, s. 114., Esrâr Dede, a.g.e, s. 494

[9] Adem dede, Antakyalıdır. Zengin bir ailenin çocuğu iken Antalya Mevlevîhânesi şeyhi zincirkıran Mehmed Dede’ye intisab etmiş, daha sonra Konya’ya giderek I.Bostan Çelebi’nin hizmetinde bulunmuştur. Bu hizmetinden sonra İstanbul’a.g.e.lerek Galata Mevlevîhânesi şeyhi İsmail Dede hizmetine girmiş, onun H.1041/M.1632 yılında vefatıyla Galata Mevlevîhânesine şeyh olmuştur. H. 1063/M.1653 yılında Hacda gitmiş, dönüşte Mısır’da vefat etmiştir.

[10]  Mehmed Ziyâ, a.g.e, s. 114-115

[11] “Çile çıkarmak” bir Mevlevî Muhibbi’nin “dede” olabilmesi için   bir Mevlevî Âsîtânesi’nde 1001 gün hizmet etmesidir.

[12] Daha sonra Kudüs Mevlevîhânesi Şeyhi olmuştur.

[13] Adem Dede’nin Mesnevî-hanı, Adem Dede’den sonra Galata Mevlevîhânesi şeyhi olmuştur.

[14] Adem Dede’nin Neyzenbaşısı, daha sonra Beşiktaş Mevlevîhânesi şeyhi olmuştur.

[15] Sakıb Mustafa Dede, Sefine-i Mevlevîyân, C.2 s.49, Mehmed Ziyâ,  a.g.e.., s. 114. Şeyhi, a.g.e.. s.423

[16] Arzî Mehmed Dede, İstanbulda doğmuştur. Gençliğinde Abdülmecid-i Sivasî’ya intisâb etmiş ve ondan tarîkat ilmini öğrenmiştir. Sonra Adem Dede’ye intisâb etmiştir. Uzun süre Adem Dede’nin Mesnevî-hanliğini yapmış ve Adem  Dede’nin  göçmesiyle Galata Mevlevîhânesi’ne şeyh olmuştur.  H.1075/M.1664 tarihinde göçmüş ve Galata Mevlevîhânesi’ne sırlanmıştır. H1075

[17] Kârîi Ahmed Dede, Kastamonu’da Halvetî şeyhlerinden birinin oğludur. İyi bir eğitim görmüştür. İstanbul’a gelip Yenikapı Mevlevîhânesi şeyhi Câmî Ahmed Dede’ye intisâb etmiştir. Mesnevî’yi ve Dîvân-ı Kebîr’i  okumuştur. Şeyhi Câmî Ahmed Dede’nin H.1077/M. 1667 yılında göçmesi üzerine Yenikapı Mevlevîhânesi’ne şeyh olmuştur. 12 sene bu görevi sürdürdükten sonra H.10120/M.1679 yılında göçmüş ve Yenikapı Mevlevîhânesi hamuşânına sırlanmıştır. Sakıb Mustafa Dede, a.g.e..,C.2, s.110-115; Esrâr Dede, a.g.e, s. 439-440; Ali Enver, a.g.e,s.601; Mehmed Süreyya, a.g.e, C.3, s.871.

[18]  Seyyid Halil Dede, H.1074/M.1638-9 yılında  18 yaşında Kasımpaşa Mevlevîhânesi’ne şeyh oldu. H.1088/M1677 yılında göçmüştür. Sakıb Mustafa Dede, a.g.e..,C.2, s. 120-96; Esrâr Dede, a.g.e, s. 415-416 ; Ali Enver, a.g.e,s.601; Mehmed Süreyya, a.g.e, C.3, s.871.

[19] Ferruh Çelebi oğlu Hasan oğlu Hüseyin Çelebi, III. Arif Çelebi’nin göçmesi üzerine H.1051/M1642 yılında post-nişîn olmuş, 24 yıl bu makamda bulunduktan sonra H.1077/M.166 yılında göçmüştür. Sakıb Mustafa Dede, a.g.e..,C.1, s. 178-183; Mehmed Süreyya, a.g.e, C.3, s.699; Abdülbaki GÖLPINARLI, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, İstanbul 1983, s.153,164-165; Mehmed ÖNDER, Mevlevîlik, Ankara 1992, s.52-54.

[20] Mehmed Ziya, a.g.e, s.116

[21] Evliyâ Çelebi, Seyâhatnâmesi, C.1, İstanbul 1314, s.450

[22] Mehmed Ziyâ, a.g.e,s.114; Şeyhî Mehmed Efendi,a.g.e,423; Mehmed Süreyya,a.g.e,C.4,s.1219.

[23] Büyük Türk Klasikleri (Ötüken Söğüt), C.5, İstanbul 1987, s.21

[24] Kırım Hanı IV. Mehmed Giray (ö.1674), Selamet Giray’ın oğludur. Bahadır Giray’dan sonra Kırım hanı olmuştur (1642). Üç yıl sonra görevden alınarak Rodos’a sürülmüştür. İslâm Giray’ın vefatından sonra ikinci kez tahta oturmuştur (1654). On iki yıl hanlık yaptıktan sonra, azledilince Dağıstan’a kaçmış, 1674’te burada ölmüştür. IV. Mehmed Giray’ın mahlası Kâmil’dir. Âşık tarzında, hece vezniyle, tasavvufî konularda şiirleri vardır. Bazı şiirleri Gevherî’ye isnat edilmiştir. Bilgi için bz. Prof. Dr. Cemal KURNAZ, Dr. Halil ÇELTİK, “Hanlık Dönemi Kırık Şairleri Hakkında Bazı Tespitler ve Değerlendirmeler” Türk Kültürü ve Hacı Bektaşı Veli Araştırmaları Dergisi, S.51, s.275-294

[25] Divan-ı Nâcî (Hz. Yılmaz KIRIKTAŞ) Sivas, 2001, s.134-136, Dönemin tarihi kaynakları, Tarih-i Nâima ve Tarih-i Raşid, bu savaşa bir derviş topluluğunun katıldığını yazmaz. Hatta Kırım Hanlarının tarihi diyebileceğimiz “Gülbun- Hanan”da da Nâcî Ahmed Dede ile Selim Giray Han ile IV. Mehmed Giray Han’ın karşılaştığına dair bir kayıt yoktur. Ancak Dîvân-ı Nâcî de yer alan methiyeler incelendiğinde en azından Nâcî Ahmed Dede’nin bu savaşa katıldıldığına, IV. Mehmed Giray Han ile Selim Giray Hanı yakinen tanıdığına dair güçlü ifadeler yer almaktadır.

[26] Hazret-i Pîr (ks) soyundandır. IV. Mehmed zamanında, Hüsyin Çelebi’nin yerine Konya Âsîtânesi post-nişîni olmak için padişaha başvurmak üzere İstanbul’a gelmiş, ancak post-nişîn olma  isteği kabul edilmemiş ve Galata Dergâhı’na şeyh olarak atanmıştır. IV: Mehmed zamanında Kamaniçe seferine katılmak üzere yola çıkmış ancak Hacıoğlupazarcığı’nda ahrete göçmüştür. Sakıb Mustafa Dede, a.g.e.,C.1,s.43-44; Esrâr Dede, a.g.e.,s.1120-193, Abdülbaki Gölpınaralı,a.g.e.,s.442

[27] Evliyâ Çelebi, a.g.e., s442

[28] Abdurrahman Çelebi oğlu Abdülhâlim Çelebi, H1077/M.166 yılında post-nişîn olmuştur. Kadı-zâdelerin etkinliğin yüksek yüksek olduğu bir dönemde görev yapmıştır. Zamanında, (H.1077/M.1666), mevlevîhânelerde semâ’ yasaklanmıştır. H.10120/M.1679 tarihinde vefat etmiş, yerine Kara Bostan Çelebi geçmiştir. Sakıb Mustafa Dede, a.g.e., C.1,s.178-183; Esrâr Dede, a.g.e., s.335-337; Abdülbaki GÖLPINARLI, a.g.e., s. 165-168, Mehmed ÖNDER, a.g.e.,s.54-55

[29] Şeyhî Mehmed Efendi, a.g.e.,s.423

[30] Esrâr Dede, a.g.e.,s.494

[31] Ekrem IŞIN, “İstanbul’un Mistik Tarihinde Mevlevîhâneler”, İstanbul Dergisi, S.4, İstanbul 1993, s.127

[32] Evliyâ Çelebi, a.g.e..,s.393.

[33] Dîvân-ı Nâcî, İstanbul Üniversitesi Ktb. Yazma:1245/I v.22a

[34] Mehmed Ziyâ, a.g.e., s.116-117

[35] Prof. Dr. Cemal KURNAZ, Dr Halil ÇELTİK, a.g.m,  s.285

[36] Pendârî Kârî Ahmed Dede (1627?-1708): Ahmed Dede tahminen 1627 yılında Bolvadin’de doğmuştur. Babası Bolvadin Mevlevîhânesi şeyhi Veliyüdd,n Efendid’dir İlk tahsilini burada gördü. Sonra Bursa’ya gitti. Tahsiline orada devam etti. Tahsilini tamamladıktan sonra Bursa Mevlevîhânesi şeyhlerinden Şeyh Salih Dede-zâde Şeyh Mehmed Dede’ye intisab etmiştir. Bursa’daki görevini tamamladıktan sonra İstanbul’a gitti. Galata Mevlevîhânesi şeyhlerinden Gavsî Ahmed Dede’nin hizmetine girdi. Aşçı başılığa yükseldi. Buradan Edirne’ye gitti. Edirne Murâdiye mevlevîhânesi şeyhlerinden Şeyh Mehmed Dede’ye intisab etti. Mehmed Dede’den feyz aldı. Tekkenin zengin kitaplığından faydalandı. Edirne’den tekrar İstanbul’a döndü. Yenikapı Mevlevîhânesine girdi. Tekkenin şeyhi Nâcî Ahmed Dedde’dir. Onun Mesnevî-hânlığını ve aşçıbaşılığını yaptı. Böylece tekkenin ikinci “Kârîsi” oldu.. Burası onun son görev yeri oldu. H.1120/M.1708 yılında vefat etti. Bkz. Sakıp Mustafa Dede, a.g.e., C.3,s.128-131; Esrar Dede, a.g.e.,s440; Muharrem BAYAR ,“Bolvadin Mevlevîhânesi ve Pendârî Kârî Ahmed Dede” Türkiye Araştırmaları Dergisi, Yıl: II, S.II s. 225-231.

[37] Y. KIRIKTAŞ, a.g.y.l.t., s.127

 

[38] Y.KIRIKTAŞ, a.g.y.l.t,s. s.143