MÜLK O’NUNDUR, FERMAN DA O’NUN…

A+
A-

MÜLK O’NUNDUR, FERMAN DA O’NUN…

Allah, göklerin, yıldızların, insanlarla şeytanların, cin ve perilerin, kuşların yüce yaratıcısıdır.

Denizin, ovanın, dağın, çölün yaratıcısı O’dur. Ülkesinin sınırı yoktur, kendisinin benzeri bulunamaz.

Gökyüzünü yokluktan meydana getirdi, bu yer döşemesini de yarattı, döşedi.

Yıldızlardan kandiller yaptı, tabiatlardan da kilitler ve anahtarlar.

Nice gizli âşikâr yapıları şu tavanla şu döşemenin içine koydu, gizledi.

Peygamber şöyle dedi: Allah, “Âlemi yaratmadan maksadım, ihsan etmekti,

Yarattım ki benden bir fayda görsünler; balıma parmaklarını bansınlar” buyurmuştur.

(Yine buyurmuştur ki) “kullarıma ibadet edin, diye emrettimse bir kâr, bir fayda elde edeyim diye değil; onlara ihsanlarda bulunayım diye emrettim.

Onların beni tespih etmeleriyle münezzeh, mukaddes olmam. Bu tespih incilerini saymakla, bizzat kendileri temizlenirler.”

Allah, lokmaya, gir içeri diye emretmedikçe boğazdan lokma bile geçmez.

Yeryüzünde olsun, göklerde olsun, bir zerre bile onun hükmü olmadıkça kanat çırpamaz, harekete geçemez.

Allah hükmedicidir, dilediğini yapar; derdin ta kendisinden deva yaratır.

O’nun kahrında lütuflar gizlidir; O’nun uğrunda can vermek, insanın canına canlar katar.

Can, O’ndan geldi; O candan değil. O, bedava yüz binlerce can verir.

Mülk O’nundur, ferman da O’nun…

O’nun en kötü kahrı, iki âlemin hilminden de iyidir. Ne güzeldir âlemlerin Rabb’i ve ne iyidir O’nun yardımı!

Allah’tan başka her şey bâtıldır, asılsızdır. O’nun ihsanı, yağmuru kesilmeyen bir buluttur.

Varlık âlemindeki yüz binlerce balık ve deniz, o lütuf ve cömertlik karşısında secde eder.

Zâtının ışığı suya ve toprağa aksetmiş de yeryüzü, tohumu kabul eder olmuştur.

Nerede bir kulak varsa, onun (lütfundan) göz olmuştur. Nerede bir taş varsa, onun (lütfundan) yeşim olmuştur.

Kimya da nedir ki! Kimyanın yaratıcısı, O’dur; Simya da ne oluyor ki! O, mucizeler bağışlayandır.

Benim bu övgüm, övgüyü terk etmek (içindir); zira bu, varlığa delildir; varlık (göstermek) ise hatadır.

O’nun varlığı önünde yok olmak lazımdır. O’nun karşısında varlık da nedir ki? Kör ve (talihsiz bir) karanlık…

İbrahim’i ateş içerisinde besler; korkuyu rûhun emniyeti yapar.

Firavun’un yüz binlerce mızrağını, bir Musa’nın tek bir asasıyla kırıverir.

Yüz binlerce şiir defteri, O’nun bir ümmî (peygamberinin) sözleri karşısında utanç (vesilesi) hâline geldi.

Böyle muktedir bir Allah huzurunda bir kimse, çer çöp (gibi bayağı) değilse, nasıl ölmez ki?

(IV/2512, 2513, VI/3135-3137, II/2635, 2636, 1756, 1758, III/11200, 11202, II/1619, V/1668, 1679, 2939, 1667, I/3923, 505, 508, 515-518, 547, 527, 529, 530)

[divide style=”2″]