Mukabele Okuyor musun? – Mehmet Doğramacı
Mukabele Okuyor musun?
İnsan, beynin düşünce sistematiği gereğince, gündemine düşen bir kavramı ilk kez nasıl duymuşsa, kavramaya o noktadan girişir. İşte o nokta, yıllar geçse de çoğu kere değişmeyecek bağ ve kayıtların da ana sebebidir.
Mukabele deyince aklıma, sahurdan sonra bizim köyün camiini dolduran cemaat, okuyucu hafızlar, yazı gözlükleri ile mushaftan Kur’an takip eden hacı amcalar, okumaya ara verilir verilmez fısıltıya boğulan hanımlar gelir. Ramazan sonunun büyük ikramiyesi ise Hatim indirmektir. Ne, nereden, nereye indiriliyorsa!..
Mukabele konusunda beynimin ilk kayıtları bunlar…
Kitabî bilgi olarak bakacak olursak; “Her Ramazan ayında Rasülullah (sav) Efendimiz, Cebrail (as) ile oturur, hafızasında mevcut Kur’anı ona dinleterek kendi kendini test edermiş!…” “Vefat edeceği sene Rasulullah (as), bunu iki kez yapmış!..”
…
“Cebrail’le karşılıklı oturmak”, “Karşılıklı okumak” ne demek, düşünülesi!…
Cebrail’i dışarıdan gelip giden bir meleki yapı olarak düşündüğüm yıllarda, “Herhalde bizim gibi camide karşılıklı okuyorlardır” der, işin içinden çıkardım. Ya şimdi nasıl anlayacağım bu okumayı?!… Kim, kime, neyi, ne amaçla, nasıl ve de niçin okuyor?..
Acaba o okuma bizim hafızların rasttan hüzzama, hicazdan segaha fasıl geçercesine musikileştirdikleri türden bir okuma mıydı?..
Acaba o okumada bizim anladığımız türden lisan- ses- gırtlaktan çıkarılan harfler- vazgeçilmez tecvid kuralları var mıydı?…
Bunlar da düşünülesi…
…
İyisi mi, akılları çok karıştırmadan kelimeye dönelim. Sözlük anlamında boğulmak da bir nevi kısıtlılık hali ama, hiç olmazsa ayaklarımız yere daha bir sağlam basar ümidiyle şu Mukabele kelimesinin manalarına bir göz atalım:
MUKABELE:
1- Karşılık verme, Karşılama, Karşılık
2- Karşılaştırma, Karşılıklı yapılan okuma
3- Karşı gelme, Baş kaldırma
Bu anlamlar, hatırımızda dursun şöyle bir köşede.
…
Kur’an Rasülün özünde.
Rasül de özünüzde!..
Cebrail; Külli Aklın temsilcisi.
Sizde de akıl mevcut, bağışlandığı kadarıyla, takdiriniz nispetince.
Akıl deyince ilk etapta, terkibinizi açığa çıkarmaya yarayan, beyinle özdeşleşen kuvve hatıra geliyor… Geliştirildiği kadarıyla akıl, evrensele açılmaya ve onu algılamaya müsait bir kudret olarak sizde!..
Kim, kime okuyor, kim kiminle karşılıklı halleşiyor ve bunu ne amaçla yapıyor, bir daha düşünelim mi?..
Beynin, bir boyut olarak terkipsel insani yönümüzü, Kalbin bir başka boyut olarak terkipten münezzeh ulvi yönümüzü temsil ettiğine önceden değinmiştik.
Beynin ve ona bağlı melekelerin; fıtratımızı açığa çıkarmak üzere, ilk hareketi kalpten alarak İLİM VE KUDRETle çalıştığını, Kalbin HAYY esması gereğince hayatiyet bahşettiğini de biliyoruz… Bu çerçevede beyin sanki SUNNETULLAHTA DEĞİŞİKLİK GÖREMEZSİN ayetini, kalp ise HER AN YENİ ŞANDADIR ayetini temsil eder, diye de bir tefekkür yapmış idik…
Bakara- 30. ayette “ARZDA OLUŞTURULACAK HALİFE” konusundaki hitabın; kayıttan, kısıtlanmaktan beri olan Kalbi boyuttan, terkipsel haliyle yaşamak isteyen beyne, beşeri boyuta doğru olduğunu da zikretmiştik.
Ehlinden ilhamla insanda “Ceale ile temsil olunan, yaratılmaktan münezzeh
OL-UŞTURULMUŞ HALİFE” boyutunu kalbin, “Haleka ile işaret olunan beşeri boyutu” da melekelerle çalışan beynin temsil ettiğini düşünmüş, tasavvufun; terkipsel boyutu kalbi boyuta bağlayarak genişleme, kayıtlardan sınırsıza açılma, beşeriyetten hakikate yol alma çalışmaları olduğunu da belirtmiştik…
Şimdi gelelim bunların Mukabele ile alakasına…
Bu ön tefekkürlerden sonra mukabele adı verilen, Ramazana has kıymetli çalışmadan anladıklarımız şunlar:
– Beşeri boyutumuzun, Risalet boyutumuzla YÜZLEŞMESİ!..
– Nefsî, egoist yanımızın, akıl ve iman yanımızla MÜZAKERESİ!..
– Terkipsel insani yönümüzle, terkipten uzak ulvi yönümüzün karşılıklı İÇ MUHASEBEYE GİRİŞMESİ…
– Bireysel aklın, birimsel bakışın; evrensel bakışla, tümel akılla karşı karşıya gelip, KENDİ HALİNİ DEĞERLENDİRMESİ.
– Halifetullah noktamızın, kesret aleminde boğulmak üzere olan insan kalıbına CAN SİMİDİ UZATMASI!…
– Beşeri kayıtlara hapsettiğimiz NOKTAMIZDAKİ KUDRETİN, kilitleri kırarak açığa çıkmak üzere HAREKETE GEÇMESİ…
Tabii bunların hepsi ne ile?..
KUR’AN-I KERİM ADLI İLAHİ KELAMIN, RASULULLAH (AS) DAN AÇIĞA ÇIKTIĞI ŞEKLİ İLE, BİZDE OKUNMASI VE DE İDRAK SAHASINA GEÇİRİLMESİ İLE…
İnsan suretiyle örtülen ilahi hamur, halife olmak üzere, kalp teknesinde yoğrulmayı bekliyor.
Kur’an adlı ab-ı hayatı, azar azar dökün ve yoğurun hamurunuzu!..
Vakit bu vakit, an bu andır!
Değerlendirenlere, değerlendirmeyi niyete alanlara selam olsun!
Mehmet DOĞRAMACI
02.09.2008
Meraklısına: