MEVLEVÎLİK’TE ÇELEBİLİK MAKĀMI VE MAKAM ÇELEBİLERİ
MEVLÂNÂ ÂİLESİ VE MEVLEVÎLİK’TE ÇELEBİLİK MAKÂMI
– SEFÎNE-İ NEFÎSE-İ MEVLEVİYÂN ÖRNEĞİ –
Betül SAYLAN
ÖZET
MEVLÂNÂ ÂİLESİ VE MEVLEVÎLİK’TE ÇELEBİLİK MAKÂMI
-SEFÎNE-İ NEFÎSE-İ MEVLEVİYÂN ÖRNEĞİ-
Kütahya Mevlevîhânesi postnişînlerinden Mustafa Sâkıb Dede’nin (ö. 1148 h./1735 m.) kaleme aldığı ve Mevlevîlik târihi için önemli ve en kapsamlı kaynaklarından olan Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân üç ciltten oluşmaktadır. Birinci cildi Mevlânâ Âilesi üyeleri olan çelebilere tahsis edilmiştir. İkinci ciltte Mevlevî dedeleri ve üçüncü cildde de Mevlevî dervişlerinin hayat hikâyeleri ve Mevlevîliğe hizmetleri yer almaktadır. Çalışmamızın konusunu Mevlânâ Âilesi’nin hayatlarını ihtivâ eden birinci cildi oluşturmaktadır.
Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân’da yer alan çelebiler, beş kısımda incelenmiştir. Birinci kısım, Konya Mevlânâ Dergâhı’nda, Mevlânâ’yı temsil eden çelebilik makāmında vazîfe yapmış makam çelebileridir. İkinci kısım, Konya’dan sonra Mevlevîliğin en önemli merkezlerinden olan Afyonkarahisar Mevlevîhânesi’nde vazîfe yapmış Karahisar çelebileri; üçüncü kısım, Konya ve Afyonkarahisar kadar önemli bir merkez olan Kütahya Mevlevîhânesi’nde vazîfe yapmış Kütahya çelebileri; dördüncü kısım, bu merkezler hâricinde, çeşitli mevlevîhâne ve zâviyelerde vazîfe yapmış çelebileri ve beşinci kısım da devlet vazîfesinde bulunmuş çelebileri ihtivâ etmektedir.
Biz de çalışmamızda bu sınıflandırmaya uyarak, Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân’da bulunan çelebileri, hayatlarını, Mevlevîliğe hizmetlerini inceledik. Ayrıca, Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân’da yer alan, çelebilerin çelebilerin çeşitli sebeplerle beyân ettikleri tasavvufî fikirlerini de, Mevlevî kaynakları ışığında müstakil bir başlık altında biraraya getirdik.
İKİNCİ BÖLÜM
SEFÎNE-İ NEFÎSE-İ MEVLEVİYÂN’DA BAHS OLUNAN DİĞER ÇELEBİLER
A- KARAHİSAR (Afyon) ÇELEBİLERİ
Konya Mevlânâ Dergâhı’ndan sonra en önemli merkez olarak kabul edilen mevlevîhâne bugün Mevlevî Câmii veyâ Türbe Câmii olarak bilinmektedir.
Karahisar’ın Mevlevîlik târihindeki yeri ve önemi büyüktür. Erken dönemde tesis edilen mevlevîhâne, Konya Mevlânâ Dergâhı’ndan sonra gerek coğrafî açıdan, gerek hizmet etmiş zâtlar açısından Mevlevîliğin ikinci önemli merkezidir. Sultan Veled’in, kızı Mutahhare Hâtun’u Germiyanoğlu Süleyman Şâh (bir diğer rivâyete göre Germiyanlı Savcı Bey oğlu Umur Bey) ile evlendirmesi ve Karahisar’ın Konya’ya yakın bir merkez olması, buranın Mevlevîlik târihindeki önemini arttırmıştır. Esâsen Karahisar, Mevlânâ döneminde de önemli bir merkez olarak kaynaklarda karşımıza çıkmaktadır. Sultan Veled’in ve kardeşi Alâeddin’in sünnet merâsimleri Karahisar-ı Devle’de, dönemin pâdişahının da bulunduğu büyük bir düğünle gerçekleştirilmiştir.741
Ulu Ârif Çelebi de Karahisar’a zaman zaman misâfir olmuş ve bu misâfirliklerde dönemin devlet adamları tarafından ağırlanmıştır. Mevlevîhânenin, bu ziyâretler esnâsında, Sâhibatâoğulları’nın kendisine mürîd olması netîcesinde bağışlanan bir arâziye inşâ edildiği tezi kuvvet kazanmaktadır. Esâsen, Karahisar Mevlevîhânesi’nde mukābele esnâsında edilen duâda Ulu Ârif Çelebi mevlevîhânenin bânîsi olarak zikredilmektedir.
Karahisar Mevlevîhânesi’nin bir diğer önemli özelliği de; Karahisarlı III. Muhammed Ârif Çelebi (ö. 1052 h./1642 m.) Konya Mevlânâ Dergâhı çelebilik makāmına seçilene kadar mevlevîhânede, çelebilerin postnişîn olmasıdır.742
III. Muhammed Ârif Çelebi’nin dört kızından biri olan Kâmile Hanım da evlenerek buradan Kütahya’ya gitmiş ve gittiği dönemde neredeyse metruk vaziyette olan ve bir postişînden başka zâbitânı bulunmayan Kütahya Ergūniye Mevlevîhânesi’ni ihyâ etmiştir. Kâmile Hanım’dan sonra da kızı Hacı Fâtıma Hanım ve kardeşi Hüseyin Çelebi mevlevîhânenin idâresini Mustafa Sâkıb Dede’nin postnişînliğine kadar üstlenmişlerdir. Mustafa Sâkıb Dede için Karahisar Mevlevîhânesi ve çelebilerinin ehemmiyeti Kâmile Hanım vâsıtasıyladır denilebilir.
————
741 Eflâkî, a.g.e., c. I, s. 331
742 İlgar, Yusuf, “Karahisar-ı Sâhib/Sultan Dîvânî Mevlevîhânesi”, Anadolu’nun Kilidi Afyon, s. 231-257; İlgar, Yusuf, “Afyonkarahisar Mevlevîhânesi Postnişînleri ve Mevlevî Meşhurları”, Sultan Dîvânî ve Afyonkarahisar’da Mevlevîlik, (haz: Yusuf İlgar), AKÜY, Afyon, 2002, s. 235, 238; Eravcı, Mustafa, “Afyonkarahisar Mevlevîhânesi”, Sultan Dîvânî ve Afyonkarahisar’da Mevlevîlik, s. 205; Küçük, Sezâi, a.g.e., s. 176
B- KÜTAHYA ÇELEBİLERİ
Kütahya, erken dönemlerde Mevlevîlikle tanışmış bir şehirdir. Gerek coğrafî olarak, gerekse Sultan Veled’in kızı Mutahhare Hatun’un evliliği sebebiyle Mevlevîlik Kütahya’ya erken dönemlerde intikâl etmiştir. Kütahya il merkezinde Börekçiler Mahallesi, Dönenler Meydanı’nın güneybatısında, Kapanaltı Meydanı’nda yer alan mevlevîhânenin “Kütahya Fâtihi” olarak bilinen Hezâr Dînârî tarafından inşâ ettirilmiştir. “Hezâr Dînârî Mescidi” olarak anılan mescid, Celâleddin Ergūn Çelebi’nin postnişîn tâyin edilmesinin akabinde Celâleddin Ergūn Çelebi’ye nisbet edilerek “Kütahya Ergūniyye Mevlevîhânesi” ve Celâleddin Ergūn Çelebi’nin ve Çelebi âilesinin diğer fertlerinin de buraya defnedilmesinden sonra “Ergūn Çelebi Türbesi” olarak anılmıştır.
Kuruluşuyla ilgili rivâyete göre mevlevîhânenin çekirdeğini, 634-640 h./1237-1243 m. târihleri arasında, “Kütahya Fâtihi” olarak anılan Emir İmâdüddin Hezâr Dînârî tarafından inşâ edilen Hezâr Dînârî Mescidi meydana getirmektedir. Sefîne’de, Emir İmâdüddin Hezâr Dînârî’nin Sultan Veled’in müridânı arasında bulunduğu da rivâyet edilmektedir. Hezâr Dînârî, Kütahya’nın fethi esnâsında, Sultan Veled’den himmet dilemiş; Sultan Veled de Hezâr Dînârî’ye Kütahya’yı fethini müjdelemiştir. Söz konusu târihlerde Sultan Veled henüz 11-17 yaşlarını sürmektedir. Hezâr Dînârî’nin mevlevî bendegânından olduğunu kabul etsek bile târihler Sultan Veled için çok erken bir zamânı işâret etmektedir. Yine Sefîne’nin rivâyetine göre, Kütahya’nın muhâsarası esnâsında Hezâr Dînârî düşmana esir düşmüş ve zindanda iken kurtulmak için Sultan Veled’den himmet dilediği gece rüyâsında kendini Kütahya’yı fethetmiş ve Kütahya Mevlevîhânesi’nin bulunduğu mahalde muzaffer bir şekilde müşâhede etmiştir. Bu rüyânın ayniyle vâki olmasının akabinde, Hezâr Dînârî’nin bu zaferin şükrânesi olarak mescidi binâ ettirdiği rivâyet edilmektedir. Hattâ, mescidin binâsına ve şehrin îmârına henüz muhâsara sona ermeden başlandığı yine Sefîne’de rivâyet edilmektedir. Hezâr Dînârî de, Kütahya’yı fethettiği ve zindandan kurtulduğu günü her sene, fakir-fukarâya hayır-hasenâtta bulunarak, şehrin ileri gelenlerine, âlimlere, devlet erkânına hediyeler sunarak ihyâ ettiği rivâyet edilmektedir. Muhâsaranın 4. gününün de, hıdırelleze denk geldiği ve bu günde Hezâr Dînârî’nin Hızır (a.s.) ile görüşerek kendisinden himmet dilediği de rivâyetler arasındadır. Kütahya’nın Hezâr Dînârî tarafından fethedilişi, Germiyanoğulları ve Osmanlı Devleti zamânında Hezâr Dînârî’nin geleneği üzere kutlanmaya devam edilmiştir.
Mevlevîhânede Celâleddin Ergun Çelebi’den sonra oğlu Burhâneddin İlyas Çelebi ile amcazâdesi Zeynüddin Çelebi’nin (ö. 827 h./1424 m.) posta oturdukları; ancak Timur Vak’ası, Karamanoğulları istîlâsı ve II. Yâkub Çelebi’nin ölümünün (832 h./1429 m.) ardından Kütahya’nın Osmanlılar’ın idâresine geçmesi üzerine âileden mevlevîhâneyi idâre eden İlyas Paşa’nın evlâdlarının Konya ve başka yerlere göçtüğü ve mevlevîhânenin bir müddet türbedâr tarafından idâre edildiği anlaşılmaktadır. 125 yıla yakın süre boyunca boş kalan posta Kütahyalı İbrâhim ve Mehmed Dedeler oturup dergâhı tekrar faâliyete geçirmişlerdir. Ancak bu dönemde eski hâlini muhafaza ettiğini söylemek güçtür. Bundan sonra dergâh 1009-1100 h./1601-16120 m. târihleri arasında, III. Muhammed (Küçük) Ârif Çelebi’nin kızı mesnevîhan Kâmile Hanım ile oğlu Hüseyin Çelebi ve kızı Hâcı Fâtıma Hanım tarafından yönetilmiştir.
Mustafa Sâkıb Dede (ö. 1147 h./1735 m.), Ali Nutkî (ö. 1219 h./1804 m.) ve Abdülbâki Nâsır (ö. 1236 h./1821 m.) dedelerin babası, Yenikapı Mevlevîhânesi postnişîni Seyyid Ebûbekir Dede (ö. 1189 h./1775 m.), Galata Mevlevîhânesi postnişîni Kudretullah Dede’nin (ö. 1288 h./1871 m.) babası Yenikapı Mevlevîhânesi aşçıbaşısı Seyyid Sahîh Ahmed Dede (ö. 1228 h./1813 m.), hattat-şâir Pesendî Hacı Ali (ö. 1331 h./1913 m.) Kütahya Mevlevîhânesi’nde neşv ü nemâ bulmuş isimlerdendir.959
İlk postnişîn Celâleddin Ergūn Çelebi’den sonra Timur istilâsında yaşadığı fetret devrine kadar çelebilerinin postnişîn olduğu mevlevîhâne, Mustafa Sâkıb Dede’nin mevlevîhâneye postinişîn tâyin edilmesinden sonra da çelebilerin postnişînliğiyle idâre edilmiştir. Konya Mevlânâ Dergâhı’ndan sonra, yalnızca çelebilerin postnişîn olarak vazîfe yaptığı tek mevlevîhâne Kütahya Ergūniye Mevlevîhânesi’dir diyebiliriz.
———–
959 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 45-46; ayrıntılı bilgi için: Tanrıkorur, Bârihüdâ – Parlak, Sevgi, “Kütahya
Mevlevîhânesi”, a.g.e., c. XXVII; Küçük, Sezâi, “Dünden Bugüne Kütahya Mevlevîhânesi”, a.g.e., sy: 29, 2006;
Doğan, Abdurrahman, Kütahya Ergūniyye Mevlevîhânesi, Sır Yayıncılık, Bursa, 2006
C- DİĞER MEVLEVÎHÂNELERDE VAZÎFE YAPMIŞ ÇELEBİLER
Sefîne’de, Konya’daki zâviyelerde postnişîn olarak vazîfe yapmış veyâ zâviyelerin tesîsinde maddî-mânevî yardım ve ihsânlarda bulunmuş; Konya hâricindeki mevlevîhânelerde vazîfelendirilmiş; Mustafa Sâkıb Dede’nin husûsî münâsebeti bulunan çelebilere de yer verilmiştir. Ancak, Sefîne’deki fihristte Cemâleddin Çelebi ile Zincirşiken Muhammed Çelebi arasında, Abdülcemil Çelebi ve Abdülcelil Çelebi isimlerinde, Kāhire Mevlevîhânesi’nde postnişîn olarak vazîfe yaptıkları belirtilen iki çelebi efendi zikredilmektedir. Kāhire Mevlevîhânesi târihlerini de incelememize rağmen, bu iki çelebi efendi ile ilgili herhangi bir bilgiye rastlayamadık. Esâsen Sefîne’deki bilgilerden de bir netîceye ulaşmamız mümkün olamadığından, Abdülcelil Çelebi ile Abdülcemil Çelebi’nin tercüme-i hâline yer veremedik.
D. DEVLET VAZÎFESİNDE BULUNMUŞ HIZIR ÇELEBİ VE İLYAS ÇELEBİ ÂİLELERİ MENSUPLARI
Çelebilerin hükümdârlar, devlet erkânı ile münâsebetlerinin bulunması; akrabâlık münâsebetlerinin kurulmasının hâricinde, Sefîne’de devlet vazîfesinde bulunmuş çelebilere hasredilmiş bir kısım da bulunmaktadır. Bu kısımda zikredilen Şâh Efendi ve Kādı Paşa hâricindeki kimselerin bir kısmı, Süleyman Şâh Germiyanî ve oğlu II. Yâkub Çelebi aslen evlâd-ı Mevlânâ’dan olmamakla berâber, âilevî münâsebetleri sebebiyle teberrüken zikredilmişlerdir. Sefîne’de bu kısımda zikredilen diğer isimlerin ise, mâlumatın yetersiz oluşu sebebiyle kim olduklarını tesbit etmekte zorlandık. Mevcut bilgilerle karşılaştırarak elde ettiğimiz netîce ise, bu bölümde zikredilen, evlâd-ı Mevlânâ’dan addedilen Hızır Bey ve Pîrî Paşa’nın evlâd-ı Mevlânâ’dan olmasının düşük bir ihtimâl olduğudur.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ÇELEBİLERİN İLMÎ, TASAVVUFÎ, İCTİMÂÎ, SİYÂSÎ ŞAHSİYETLERİ
Bu Özel Çalışmaya emek veren ve çok güzel bir eser ortaya çıkaran Betül SAYLAN’a teşekkür ederiz.