Zekâi Dede

Önceki Sayfaya Dön

(Eyyûbi Hoca Hâfız Mehmed)

zekai_dedeKlâsik Türk Mûsıkîsi’nin son büyük bestekârıdır. İstanbul Eyüb’de Cedîd Ali Paşa mahallesinde Cedîd Ali Paşa Mescidi’nin yanındaki evde doğdu. Bu mescidin imâmı babası idi ki sonradan Zekâi Dede ile oğlu Ahmed Irsoy da Kânûnî’nin vezîr-i âzamı Semiz Ali Paşa’nın bu mescidinde aynı görevi ifa etmişlerdir. Babası Hâfız Süleyman Efendi aynı zamanda hat hocası ve tanınmış bir hattattır. 1863′e doğru Zekâi Dede 38 yaşlarında iken ölmüştür. Zekâi Dede’nin annesi Ziynetî Hanım ise 1859′da ölmüştür ve Hacı Hasan Efendi’nin kızıdır. Zekâi Dede ailenin tek çocuğudur. 1865′den evvel Fatma Hanım ile evlenmiştir.

Zekâi Dede, amcasının hoca, babasının hat hocası olduğu Lâ’lî-zâde Abdülbaki Efendi ilkokulunu bitirdi. Sonra babasından hat, amcasından Kur’ân öğrenmeye devam etti. Ağustos 1843′te 18 yaşını bitirdiği zaman hâfız oldu ve babasından da hat icâzet-nâmesi aldı. Sonra Eyüb iskelesi civarındaki yaılısında oturan Balıklı Hoca Ali Efendi’ye devâm ederek medrese dersleri gördü. Aynı yıllarda gene Eyüb’te oturan Eyyubî Mehmed Bey’den mûsıkîye başladı. Sonra meşhur bestekâr ve hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi’ye devâm ederek sülüs ve nesih yazıları öğrendi. İzzet Efendi’ye bir yıl devâm etti ki bu sırada müzisyen olarak şöhreti yayılmaya başlamış ve iyi sesli bir okuyucu idi. Mehmed Bey’e bir yıl devâm ettikten sonra ilâhi ve şarkılar bestelemeye başladı. Mehmed Bey, bir yıl ders verdikten sonra Zekâi’yi , diğer talebesi Hamdi Efendi ile beraber, Dede Efendi’nin konağına götürerek büyük üstâda takdim etti. Dede’nin arzusu üzerine, haftada bir gün tek başına, bir gün de hocası Mehmed Bey ile beraber İsmail Dede’ye devam ederek meşke başladı. Dede’nin Zekâi Efendi’ye meşk ettiği ilk eser Zaharya’nın Segâh Beste’si, ikincisi kendi Hicaz Nakış Beste’si, üçüncüsü de gene kendisinin Nühüft Şarkısı’dır.

Hâfız Zekâi Efendi, Büyük Dede Efendi’ye, 1844 temmuzundan Mısır’a gittiği 1845 mayısına kadar 10 ay devâm etmiş ve takrîben 88 gün meşk etmiştir. . Dede’nin konağında-Dede’nin en değerli talebesi olan-Dellâl-zâde ile de tanışarak ondan da faydalanmıştır. Dede’den meşki sırasında Hâfız Zekâi Efendi 19-20 yaşlarındadır.

İsmail Dede, Zekâi Efendi’nin meşki bırakıp Mısır’a gitmesinden bir buçuk yıl sonra öldüğü için , Hamdi Efendi ile Zekâi Efendi, Büyük Dede’nin son talebesidirler. Gene Dede’nin talebesi ve Zekâi Efendi’nin Hocası olan Eyyubi Mehmed Bey ise Zekâi Efendi’den 21 yaş büyüktür ve 1850′de ölmüştür.

Zekâi Dede, zamanımıza gelen klâsik söz eserlerinin en büyük kısmının başlıca kaynağı olduğu için, bu münasebetleri ve halkayı net olarak bilmek lâzımdır. 1845 başlarında bir gün, Mehmed Bey, Sûz-i Dil’den bestelediği I. Ve II. Besteler’i Dede’ye takdim edince, İsmail Dede, bu faslın Ağır Semaî’sinin Zekâi Efendi, Yürük Semaî’sinin de Hamdi Efendi tarafından bestelenmesini istemiş, öyle yapılmıştır. Bu, Zekâi Dede’nin büyük formdaki ilk eseridir.

1845 ortalarında 20 yaşındaki Zekâi Dede, Prens Mustafa Fâzıl Paşa ile tanışır. Zekâi Efendi’nin delikanlı yaşında olgunluğunu çok beğenen Prens, ona sarayının mûsıkî muallimliğini teklif eder. Kâbul eden Hâfız Zekâi Efendi, prensin sarayında bir daire edinir, az sonra da onunla beraber Mısır’a gider. Nazarî olarak bildiği Arapçasını Mısır’da pratik olarak da ilerletir ve bu suretle Zekâi Efendi, Dede Efendi gibi Dellâl-zâde gibi , Mehmed Bey gibi üstadlardan mahrum olmuştur.

Mısır’da dinî ve dindışı mahalli mûsıkîyi incelemiş ve Arapça güfteli “Şugl” denen ilâhilerinin çoğunu Mısır’da bestelemiştir. Mustafa Fâzıl Paşa, 2 Aralık 1875′de , Sultan Abdülazîz Han’ın (1861-1876) son saltanat yılı içinde 46 yaşında ölmüştür. Paşa’nın ölümünde bestekârımız, 50. 5. yaşındadır. Bu suretle çeyrek asıra yakın mutlu bir hayat yaşamıştır. Zekâi Efendi, Paşa’dan sonra 22 yıl yaşamış ve bu müddet içinde Mustafa Paşa’nın efsânevi cömertliğini ve lutuflarının her vesileyle minnetle anmıştır.

Zekâi Efendi, Mısır’da iken Şeyh Şihâb’dan meşk eder. Zekâi Efendi, 1868′de Mevlevi olur(43 yaşında). Bu suretle üstâdı Büyük Dede’nin yoluna-genç bir yaşta- girer. Yenikapı dergâhı şeyhi Osman Salâhaddin Dede’ye kapılandı ki, bu zât, Mustafa Fazıl Paşa’nın dostu ve V. Murad taraftarıdır. Pazartesi ve Perşembe günleri-Dede’nin de Dergâhı olan-Yenikapı’ya devâm ederek mukâbele sırasında âyîn okudu. 1883′te Dârüşşafaka mûsıkî muallimi oldu ve ölümüne kadar 14 yıl Dârüşşafaka’ya devam ederek bir nesile Türk Mûsıkîsi sevgisi verdi. 1884 Aralığında Arif Dede’nin ölümüyle Eyüb Mevlevihanesi kudümzen başılığı boşaldı. Dergâhın şeyhi ney virtüozu Hüseyin Fahreddin Dede, Zekâi Efendi’nin talebesi idi. Hocasına, kudümzen başılığı teklif etti. Zekâi Efendi kabûl etti ve kendisine “Dede” unvanı verildi. Bu suretle Zekâi Efendi, 60 yaşında Zekâi Dede oldu. Kudümzenbaşılığı ölümüne kadar 13 yıl devâm ettirdi. 60 yaşına kadar “Hâfız Zekâi Efendi”, hayatının son 12 yılında ise “Zekâi Dede” olan bu ikinci şekilde tarihe geçen bestekârımız, büyük bir cemaatle Kâşgarî Dergâhı civarına gömülmüştür.

Zekâi Dede’nin ilk büyük formlu eseri Sûz-i Dil’den olduğu gibi, ilk âyin’i de bu makamdandır. Mustafa Fâzıl Paşa’nın isteği üzerine bestelenmiş, ona ithâf edilmiştir. 1870′de birkaç günde bestelenen bu âyin, Zekâi Dede o tarihte Mevlevi olmadığı için ancak 1891′de Bahariye Dergâhında ilk mukaabelesi resmen yapılmıştır. Oğlu Ahmed Irsoy, babasının 5 âyin, 100 kadar Kâr, Beste ve Semaî, 400 küsur İlâhi, Şugl, Şarkı ve Marş bestelediğini söylemiştir. 5 âyin ile 95 Kâr, Beste ve Semaî elimizde olmasına rağmen, küçük formla bestelediklerinin yalnız 163′ü günümüze gelebilmiştir. Zira bir çok ilâhi ve şarkısını

Zekâi Dede, büyük eserleri gibi meşke değer bulmamış ve nota da bilmediği için unutulup gitmiştir. Son 4 âyin’ini bir yıl içinde bestelemiştir. (1884 Aralığından 1885 Aralığına kadar). Bu Zekâi Efendi’nin Dede’liğinin ve kudümzenbaşılığının ilk yılıdır. O ateşle bir yılda 4 âyin bestelemiştir ki, ilk âyin’inden 15 yıl sonradır. 2 âyin olan Mâye’nin ilk mukaabelesi Yenikapı’da yapılmış, ertesi hafta Bahariye Dergâhı’nda tekrarlanmıştır. Bir çok bestesini güftesine bir göz attıktan sonra irticâlen bestelediği bilinmektedir. 80 fasıldan 2. 000 kadar parça Beste, Durak, İlâhi, bir çok şarkı ve 30 âyin-i şerif ezberinde idi. Mûsıkî öğretmekteki kudreti fevkalâde yüksekti. Hamparsum notasını hayatının son yıllarında talebesi Dr. Suphi Ezgi’den öğrenmiştir ki, Suphi Bey’e öğreten de arkadaşı Raûf Yektâ’dırSuphi Ezgi, son 8 yılında (1889-1897) kendisinden meşk etmiştir. Biraz ney de üfleyen Zekâi Dede faziletli, nazik, kanaatkâr, terbiyeli bir insandı.

Hayatının sonlarında batı notası da öğrenmekle beraber, gerek bu notayı, gerek Hamparsum’u hiç kullanmamıştır. XVI. asırdan sonra yavaş yavaş unutulan Türk Mûsıkîsi bilgisini yeniden ve modern anlayışla kurmakta safha safha çalışan şeyh Hüseyin Fahreddin Dede, Ahmed Avni Konuk, bilhassa Raûf Yektâ Bey’le Dr. Suphi Ezgi, Zekâi Dede’nin talebesidirler. Klâsik Repertuarı zamanımıza aktarmakta da en büyük hisse onundur. Bu bakımlardan da Zekâi Dede’nin Türk Mûsıkîsi tarihinde ehemmiyeti vardır.

177 parça dindışı eserinin notası, 3 cild halinde oğlu Ahmed Irsoy ile talebesi Dr. Suphi Ezgi tarafından İstanbul Konservatuarı yayınları arasında basılmıştır. 5 Mevlevi âyini ile bazı dinî parçaları da gene bu iki zât ile Raûf Yektâ ile Ali Rıfat Çağatay tarafından yayınlanmıştır.

Bayatî-Bûselik terkîbini , ilk defa bestekârımız kullanmıştır. Kürdî ve Bûselik’le biten mürekkep makamları da seven Zekâi Dede’nin bazı parçaları tamamen didaktik mahiyettedir. Buna rağmen Klâsik Türk Mûsıkîsi’nin rûhunu çok iyi kavramış, duymuş ve duyurmuştur.

Hatta Klâsik ekolün son büyük bestekârı olarak kabûl edilebilir.

Eserleri içinde Hisâr-Bûselik, Şehnâz-Bûselik, Hicazkâr fasılları, Ferahnâk Beste ve Semaî, Acem-Aşîrân Beste, Sûz-i Dil Semaî, Mevlevî Ayinleri’ni sayabiliriz.

Mûsıkîmize çok büyük hizmetleri geçmiş bu değerli insanı saygıyla ve rahmetle anıyoruz.

Tâhir AYDOĞDU

 

Zekai Dede(1825-1897)

Ali Sarıgül

Ben ben değilim ben dediğim sensin hep 
Ruhum dediğim sen dediğim sensin hep
Manendi kudüm sine küpan oldum
Tenna tenena ten dediğim sensin hep
 (1)Selam olsun O’na. Yüzyılların hoş sadasını bize ulaştırana. O ehl-i aşk ki lisan-ı elhanın mucizevî ışığını ulaştırmak için bize, son kez parlattı onu ve ölümsüz çıraklar ve eserler bıraktı geride.
Zekai Dede’nin en belirgin vasfı, onun yolundan sapmadan, dosdoğru giden en önde gelen çırağı Ahmet Avni Konuk tarafından şu sözlerle dile getirilmiştir:“Ben hayatımda onun gibi âşık bir adam görmedim.”Aşkın musikisi olan Türk Klasik Musikisi’nin bu son büyük devi, son derece mütevazı bir hayat sürdürmüş ve dervişlik yolundan asla sapmamıştır. Klasik musikimizin bazı büyüklerinin yaptığı gibi saraya kapılanmayı asla kabul etmemiş tüm yaşamı boyunca çalışarak, hizmet ederek nafakasını çıkarmış, aşk ile gelip aşk ile gitmiştir. Onun bu yüksek aşk duygusu bütün eserlerinde açıkça görülür.Klâsik Türk Musikisi’nin son büyük bestekârı olan Zekai Dede 1825 yılında İstanbul Eyüb’de Cedîd Ali Paşa mahallesinde Cedîd Ali Paşa Mescidi’nin yanındaki evde doğdu İlk musiki derslerine Eyüb’te oturan Eyyubî Mehmed Bey’le başladı. Sonra meşhur bestekâr ve hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi’ye devam ederek sülüs ve nesih yazıları öğrendi. İzzet Efendi’ye bir yıl devam etti ki bu sırada musikişinas olarak şöhreti yayılmaya başlamış ve iyi sesli bir okuyucu idi. Mehmet Bey’e bir yıl devam ettikten sonra ilâhi ve şarkılar bestelemeye başladı. Bir gün Eyüb-i Mehmet Beyin de hocası olan Hamamizade İsmail Dede huzur vermek için Mehmet Bey’in musiki dersine geldi ve orada gördüğü Zekai’yi çok beğendi. Zekai’nin haftada bir gün kendisine meşke gelmesini istedi. Ancak Mehmet Bey buna pek razı değildi ve bazı mazeretler ileri sürdü. Bunun üzerine İsmail Dede’nin biraz da kızarak çırağı Mehmet Bey’e şöyle söylediği rivayet olunur:“Oğlum Mehmet sen musikimizin orostopolluklarını bilmezsin, onu Zekai’ye ancak ben öğretebilirim.”Bunun üzerine Mehmet Bey çaresiz razı olur ve Zekai bir gün tek başına, bir gün de hocası Mehmet Bey ile beraber İsmail Dede’ye devam ederek meşke başlar. Dede’nin Zekâi Efendi’ye meşk ettiği ilk eser Zaharya’nın Segâh Beste’si, ikincisi kendi Hicaz Nakış Beste’si, üçüncüsü de gene kendisinin Nühüft Şarkısı’dır. Hâfız Zekâi Efendi, Büyük Dede Efendi’ye, 1844 Temmuzundan Mısır’a gittiği 1845 Mayısına kadar 10 ay devam etmiş ve takrîben 88 gün meşk etmiştir. Dede’nin konağında Dede’nin en değerli talebesi olan-Dellâl-zâde ile de tanışarak ondan da meşk etmiştir. Dede’den meşki sırasında Hafız Zekâi Efendi 19–20 yaşlarındadır.
Zekâi Dede, zamanımıza gelen klâsik söz eserlerinin en büyük kısmının başlıca kaynağı olduğu için, bu münasebetleri ve halkayı net olarak bilmek lâzımdır. 1845 başlarında bir gün, Mehmet Bey, Sûz-i Dil’den bestelediği I. Ve II. Besteler’i Dede’ye takdim edince, İsmail Dede, bu faslın Ağır Semaî’sinin Zekâi Efendi, Yürük Semaî’sinin de Hamdi Efendi tarafından bestelenmesini istemiş, öyle yapılmıştır. Bu, Zekâi Dede’nin büyük formdaki ilk eseridir. Zekâi Efendi, Mısır’da iken Şeyh Şihâb’dan meşk eder. Zekâi Efendi, 1868’de Mevlevi olur(43 yaşında). Bu suretle üstadı Büyük Dede’nin yoluna-genç bir yaşta- girer. Yenikapı dergâhı şeyhi Osman Salâhaddin Dede’ye kapılanır. 1883’te Dârüşşafaka musiki muallimi oldu ve ölümüne kadar 14 yıl Dârüşşafaka’ya devam ederek bir nesile Türk Mûsıkîsi sevgisi verdi. 1884 Aralığında Arif Dede’nin ölümüyle Eyüp Mevlevihane’si kudümzen başılığı boşaldı. Dergâhın şeyhi Neyzen Hüseyin Fahreddin Dede, Zekâi Efendi’nin talebesi idi. Hocasına, kudümzen başılığı teklif etti. Zekâi Efendi kabul etti ve kendisine “Dede” unvanı verildi. Bu suretle Zekâi Efendi, 60 yaşında Zekâi Dede oldu. Kudümzenbaşılığı ölümüne kadar 13 yıl devam ettirdi.Zekâi Dede’nin ilk büyük formlu eseri Sûz-i Dil’den olduğu gibi, ilk ayin’i de bu makamdandır. 1870’de birkaç günde bestelenen bu ayin, Zekâi Dede o tarihte Mevlevi olmadığı için ancak 1891’de Bahariye Dergâhında ilk mukabelesi resmen yapılmıştır. Oğlu Ahmet Irsoy, babasının 5 ayin, 100 kadar Kâr, Beste ve Semaî, 400 küsur İlâhi, Şugl, Şarkı ve Marş bestelediğini söylemiştir. 5 ayin ile 95 Kâr, Beste ve Semaî elimizde olmasına rağmen, küçük formla bestelediklerinin yalnız 163’ü günümüze gelebilmiştir. Son 4 ayin’ini bir yıl içinde bestelemiştir. (1884 Aralığından 1885 Aralığına kadar). Bu Zekâi Efendi’nin Dede’liğinin ve kudümzenbaşılığının ilk yılıdır. O ateşle bir yılda 4 ayin bestelemiştir ki, ilk ayin’inden 15 yıl sonradır. 80 fasıldan 2. 000 kadar parça Beste, Durak, İlâhi, birçok şarkı ve 30 ayin-i şerif ezberinde idi. Musiki öğretmekteki kudreti fevkalâde yüksekti.Klâsik Repertuarı zamanımıza aktarmakta da en büyük hisse onundur. Bu bakımlardan da Zekâi Dede’nin Türk Musikisi tarihindeki önemi büyüktür. 177 parça dindışı eserinin notası, 3 cild halinde oğlu Ahmet Irsoy ile talebesi Dr. Suphi Ezgi tarafından İstanbul Konservatuarı yayınları arasında basılmıştır. 5 Mevlevi ayini ile bazı dinî parçaları da gene bu iki zat ile Rauf Yekta ile Ali Rıfat Çağatay tarafından yayınlanmıştır.
Başlıca çırakları:
Hüseyin Fahreddin Dede, Ahmet Avni Konuk, Rauf Yekta Bey, Muallim Kazım Bey, Ahmet Irsoy (oğlu), Kazım Uz, Şükrü Şenozan ve Leon Hancıyan’dır.1897 yılında aramızdan ayrılarak sonsuzluk alemine geçen, Klasik Musikimizin son büyük bestekarı, ehl-i dil, ehl-i aşk, fem-i Muhsin Zekai Dede hazretleri Kâşgarî Dergâhı civarına gömülmüştür.”Ey bülbül-i hoş neva hamûş ol
Vey kalb-i hazin zehr-nûş ol
Üstad-ı hüner Zekai gitti
Ey beng-i adem sürûd gûş ol
Avni dil-i zare tesliyet yok
Ey eşk-i dü dide pü-hurûş ol”(2)
(1) Zekai Dede’nin Uşşak Nakış Bestesi(2) Ahmet Avni Konuk’un hocası Zekai Dede’nin vefatı üzerine bestelediği Suz-i Dil Mersiye Kar.

 

Zekai Dede

Klâsik Türk Mûsıkîsi’nin son büyük bestekârıdır. İstanbul Eyüb’de Cedîd Ali Paşa mahallesinde Cedîd Ali Paşa Mescidi’nin yanındaki evde doğdu. Bu mescidin imâmı babası idi ki sonradan Zekâi Dede ile oğlu Ahmed Irsoy da Kânûnî’nin vezîr-i âzamı Semiz Ali Paşa’nın bu mescidinde aynı görevi ifa etmişlerdir. Babası Hâfız Süleyman Efendi aynı zamanda hat hocası ve tanınmış bir hattattır. 1863’e doğru Zekâi Dede 38 yaşlarında iken ölmüştür. Zekâi Dede’nin annesi Ziynetî Hanım ise 1859’da ölmüştür ve Hacı Hasan Efendi’nin kızıdır. Zekâi Dede ailenin tek çocuğudur. 1865’den evvel Fatma Hanım ile evlenmiştir.

Zekâi Dede, amcasının hoca, babasının hat hocası olduğu Lâ’lî-zâde Abdülbaki Efendi ilkokulunu bitirdi. Sonra babasından hat, amcasından Kur’ân öğrenmeye devam etti. Ağustos 1843’te 18 yaşını bitirdiği zaman hâfız oldu ve babasından da hat icâzet-nâmesi aldı. Sonra Eyüb iskelesi civarındaki yalısında oturan Balıklı Hoca Ali Efendi’ye devâm ederek medrese dersleri gördü. Aynı yıllarda gene Eyüb’te oturan Eyyubî Mehmed Bey’den mûsıkîye başladı. Sonra meşhur bestekâr ve hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi’ye devâm ederek sülüs ve nesih yazıları öğrendi. İzzet Efendi’ye bir yıl devâm etti ki bu sırada müzisyen olarak şöhreti yayılmaya başlamış ve iyi sesli bir okuyucu idi. Mehmed Bey’e bir yıl devâm ettikten sonra ilâhi ve şarkılar bestelemeye başladı. Mehmed Bey, bir yıl ders verdikten sonra Zekâi’yi , diğer talebesi Hamdi Efendi ile beraber, Dede Efendi’nin konağına götürerek büyük üstâda takdim etti. Dede’nin arzusu üzerine, haftada bir gün tek başına, bir gün de hocası Mehmed Bey ile beraber İsmail Dede’ye devam ederek meşke başladı. Dede’nin Zekâi Efendi’ye meşk ettiği ilk eser Zaharya’nın Segâh Beste’si, ikincisi kendi Hicaz Nakış Beste’si, üçüncüsü de gene kendisinin Nühüft Şarkısı’dır.

Hâfız Zekâi Efendi, Büyük Dede Efendi’ye, 1844 temmuzundan Mısır’a gittiği 1845 mayısına kadar 10 ay devâm etmiş ve takrîben 88 gün meşk etmiştir. . Dede’nin konağında-Dede’nin en değerli talebesi olan-Dellâl-zâde ile de tanışarak ondan da faydalanmıştır. Dede’den meşki sırasında Hâfız Zekâi Efendi 19-20 yaşlarındadır.

İsmail Dede, Zekâi Efendi’nin meşki bırakıp Mısır’a gitmesinden bir buçuk yıl sonra öldüğü için , Hamdi Efendi ile Zekâi Efendi, Büyük Dede’nin son talebesidirler. Gene Dede’nin talebesi ve Zekâi Efendi’nin Hocası olan Eyyubi Mehmed Bey ise Zekâi Efendi’den 21 yaş büyüktür ve 1850’de ölmüştür.

Zekâi Dede, zamanımıza gelen klâsik söz eserlerinin en büyük kısmının başlıca kaynağı olduğu için, bu münasebetleri ve halkayı net olarak bilmek lâzımdır. 1845 başlarında bir gün, Mehmed Bey, Sûz-i Dil’den bestelediği I. Ve II. Besteler’i Dede’ye takdim edince, İsmail Dede, bu faslın Ağır Semaî’sinin Zekâi Efendi, Yürük Semaî’sinin de Hamdi Efendi tarafından bestelenmesini istemiş, öyle yapılmıştır. Bu, Zekâi Dede’nin büyük formdaki ilk eseridir.

1845 ortalarında 20 yaşındaki Zekâi Dede, Prens Mustafa Fâzıl Paşa ile tanışır. Zekâi Efendi’nin delikanlı yaşında olgunluğunu çok beğenen Prens, ona sarayının mûsıkî muallimliğini teklif eder. Kâbul eden Hâfız Zekâi Efendi, prensin sarayında bir daire edinir, az sonra da onunla beraber Mısır’a gider. Nazarî olarak bildiği Arapçasını Mısır’da pratik olarak da ilerletir ve bu suretle Zekâi Efendi, Dede Efendi gibi Dellâl-zâde gibi , Mehmed Bey gibi üstadlardan mahrum olmuştur.

Mısır’da dinî ve dindışı mahalli mûsıkîyi incelemiş ve Arapça güfteli “Şugl” denen ilâhilerinin çoğunu Mısır’da bestelemiştir. Mustafa Fâzıl Paşa, 2 Aralık 1875’de , Sultan Abdülazîz Han’ın (1861-1876) son saltanat yılı içinde 46 yaşında ölmüştür. Paşa’nın ölümünde bestekârımız, 50. yaşındadır. Bu suretle çeyrek asıra yakın mutlu bir hayat yaşamıştır. Zekâi Efendi, Paşa’dan sonra 22 yıl yaşamış ve bu müddet içinde Mustafa Paşa’nın efsânevi cömertliğini ve lutuflarının her vesileyle minnetle anmıştır.

Zekâi Efendi, Mısır’da iken Şeyh Şihâb’dan meşk eder. Zekâi Efendi, 1868’de Mevlevi olur(43 yaşında). Bu suretle üstâdı Büyük Dede’nin yoluna genç bir yaşta girer. Yenikapı dergâhı şeyhi Osman Salâhaddin Dede’ye kapılandı ki, bu zât, Mustafa Fazıl Paşa’nın dostu ve V. Murad taraftarıdır. Pazartesi ve Perşembe günleri Dede’nin de Dergâhı olan-Yenikapı’ya devâm ederek mukâbele sırasında âyîn okudu. 1883’te Dârüşşafaka mûsıkî muallimi oldu ve ölümüne kadar 14 yıl Dârüşşafaka’ya devam ederek bir nesile Türk Mûsıkîsi sevgisi verdi.

1884 Aralığında Arif Dede’nin ölümüyle Eyüb Mevlevihanesi kudümzen başılığı boşaldı. Dergâhın şeyhi ney virtüozu Hüseyin Fahreddin Dede, Zekâi Efendi’nin talebesi idi. Hocasına, kudümzen başılığı teklif etti. Zekâi Efendi kabûl etti ve kendisine “Dede” unvanı verildi. Bu suretle Zekâi Efendi, 60 yaşında Zekâi Dede oldu. Kudümzenbaşılığı ölümüne kadar 13 yıl devâm ettirdi. 60 yaşına kadar “Hâfız Zekâi Efendi”, hayatının son 12 yılında ise “Zekâi Dede” olan bu ikinci şekilde tarihe geçen bestekârımız, büyük bir cemaatle Kâşgarî Dergâhı civarına gömülmüştür.

Zekâi Dede’nin ilk büyük formlu eseri Sûz-i Dil’den olduğu gibi, ilk âyin’i de bu makamdandır. Mustafa Fâzıl Paşa’nın isteği üzerine bestelenmiş, ona ithâf edilmiştir. 1870’de birkaç günde bestelenen bu âyin, Zekâi Dede o tarihte Mevlevi olmadığı için ancak 1891’de Bahariye Dergâhında ilk mukaabelesi resmen yapılmıştır. Oğlu Ahmed Irsoy, babasının 5 âyin, 100 kadar Kâr, Beste ve Semaî, 400 küsur İlâhi, Şugl, Şarkı ve Marş bestelediğini söylemiştir. 5 âyin ile 95 Kâr, Beste ve Semaî elimizde olmasına rağmen, küçük formla bestelediklerinin yalnız 163’ü günümüze gelebilmiştir. Zira bir çok ilâhi ve şarkısını Zekâi Dede, büyük eserleri gibi meşke değer bulmamış ve nota da bilmediği için unutulup gitmiştir.

Son 4 âyin’ini bir yıl içinde bestelemiştir. (1884 Aralığından 1885 Aralığına kadar). Bu Zekâi Efendi’nin Dede’liğinin ve kudümzenbaşılığının ilk yılıdır. O ateşle bir yılda 4 âyin bestelemiştir ki, ilk âyin’inden 15 yıl sonradır. 2 âyin olan Mâye’nin ilk mukaabelesi Yenikapı’da yapılmış, ertesi hafta Bahariye Dergâhı’nda tekrarlanmıştır. Bir çok bestesini güftesine bir göz attıktan sonra irticâlen bestelediği bilinmektedir. 80 fasıldan 2. 000 kadar parça Beste, Durak, İlâhi, bir çok şarkı ve 30 âyin-i şerif ezberinde idi. Mûsıkî öğretmekteki kudreti fevkalâde yüksekti. Hamparsum notasını hayatının son yıllarında talebesi Dr. Suphi Ezgi’den öğrenmiştir ki, Suphi Bey’e öğreten de arkadaşı Raûf Yektâ’dır. Suphi Ezgi, son 8 yılında (1889-1897) kendisinden meşk etmiştir. Biraz ney de üfleyen Zekâi Dede faziletli, nazik, kanaatkâr, terbiyeli bir insandı.

Hayatının sonlarında batı notası da öğrenmekle beraber, gerek bu notayı, gerek Hamparsum’u hiç kullanmamıştır. XVI. asırdan sonra yavaş yavaş unutulan Türk Mûsıkîsi bilgisini yeniden ve modern anlayışla kurmakta safha safha çalışan şeyh Hüseyin Fahreddin Dede, Ahmed Avni Konuk, bilhassa Raûf Yektâ Bey’le Dr. Suphi Ezgi, Zekâi Dede’nin talebesidirler. Klâsik Repertuarı zamanımıza aktarmakta da en büyük hisse onundur. Bu bakımlardan da Zekâi Dede’nin Türk Mûsıkîsi tarihinde ehemmiyeti vardır. 

177 parça dindışı eserinin notası, 3 cild halinde oğlu Ahmed Irsoy ile talebesi Dr. Suphi Ezgi tarafından İstanbul Konservatuarı yayınları arasında basılmıştır. 5 Mevlevi âyini ile bazı dinî parçaları da gene bu iki zât ile Raûf Yektâ ile Ali Rıfat Çağatay tarafından yayınlanmıştır.

Bayatî-Bûselik terkîbini , ilk defa bestekârımız kullanmıştır. Kürdî ve Bûselik’le biten mürekkep makamları da seven Zekâi Dede’nin bazı parçaları tamamen didaktik mahiyettedir. Buna rağmen Klâsik Türk Mûsıkîsi’nin rûhunu çok iyi kavramış, duymuş ve duyurmuştur.

Hatta Klâsik ekolün son büyük bestekârı olarak kabûl edilebilir. 

Eserleri içinde Hisâr-Bûselik, Şehnâz-Bûselik, Hicazkâr fasılları, Ferahnâk Beste ve Semaî, Acem-Aşîrân Beste, Sûz-i Dil Semaî, Mevlevî Ayinleri’ni sayabiliriz.

Dr.M.Nazmi Özalp-Türk Musikisi Tarihi kitabından alınmıştır.                                               www.eksd.org.tr

   Acem-Bir şeh ki taç daran olmakata hak-ı rahi
   Acem-Etmezem ikrar aşkı saklarım canım gibi
   Acem-Ey bülbül-i suride gülistanına girme
   Acem-İlahi
   Acem İlahi-Yine aşkın sırrı düştü serime
   Acem-Ney gibi ey dil müptelalık var gibi
   Acem-Sebihuke bedrül leyli ya seydi
   Acem-Teyakkuzu teyakkuzu ya neyamu
   Acemaşiran İlahi-Bin cefa görsem ey sanem
   Acemaşiran İlahi-Kerim Allah rahim Allah
   Acemaşiran İlahi-Varmıdır alemde hiç
   Acemaşiran İlahi-Ya ilahi başlayalım
   Acemaşiran İlahi-A sultanım sen var iken
   Acemaşiran-Lutfeyleyip bir kez nazar eylerse sultanımız
   Acemkürdi-Aşık gamı dilrubasız olmaz
   Acemkürdi-Biri nazenine zar olmak isterim
   Acemkürdi-Dilidar işitip velvele-i efganım
   Acemkürdi-Kim mestanei seher yar ile gülşende yatır
   Bayati-Ol gülün gülzar-ı hüsnü badı mihnet bulmasın
   Bayatibuselik-Hey bazı şiri ba şeker amihtend
   Bayatibuselik-Lalin gören ey hurlika kevseri neyler
   Bayatibuselik-Rahat bulamam ney gibi zar eylemeyince
   Bayatibuselik-Şebi aşıkan-ı bi dil ci şebi diraz based
   Besteisfahan-İlahi
   Dilkeşhaveran-Ben yine bir dilberi ranaye oldum müptela
   Dilkeşhaveran-Düştükçe sefa eyleyelim
   Dilkeşhaveran-Nİce doyunca görem sen gibi nazik bedeni
   Dilkeşhaveran-Nigahın dilrubadır canfezadır
   Dilkeşhaveran-Sayesinde şimdi olduk sadu hürrem sertesek
   Dilkeşhaveran-Şukufezari izarın gülün naziresidir
   Evç-Ruhlerin kıldık temaşa
   Evç-Tesbih ilahisi
   Ferahnak-Dil teşnedir mahıtaba
   Ferahnak İlahi-Benim maksudum alemde değildir
   Ferahnak İlahi-Derdi hakka talib
   Ferahnak İlahi-Ol kadar maktub-i hüdasın
   Ferahnak-Sensiz aşıka işret reva mıdır
   Ferahnak-Söyletme beni canım efendim kederim var
   Gerdaniye-Benzetirlerse hilali nola alem kaşına
   Gerdaniye İlahi-Durman yanalım ateşi aşka
   Gerdaniye-İtse gerdaniyeden yar ağaz
   Gerdaniye-Müptelayım bir periye
   Gerdaniye-Ol müjdeler ki fitneye siphi cane saf vay
   Gerdaniye-Yeni şehir yine aldık seni biz
   Gülizar İlahi-İnsafı koma elden
   Hicaz-Aşufte diliz damı hava meslemizdir
   Hicaz-Beda hilalen ala gazalen
   Hicaz-Ben bir Türküm dinim cinsim uludur
   Hicaz-Cenabı pakine layık amel yok
   Hicaz-Geh bahru gehi hubabı aşkam
   Hicaz-Gönlümü viran eden a daayı dilşad eyleme
   Hicaz-Heme nimu mesti kestem kadehi
   Hicaz İlahi-Şuride vu şeyda kılan
   Hicaz-Sadatiyyen nakşiyye keratuhum meliyye
   Hicaz-Şahı iklim risalat hem muazzam padişah
   Hicaz-Şerib tu bi kes-i uns-i mintin bi hamreti
   Hicaz-Ve fi kemetil li eşya fi külli ümmeti
   Hicaz-Zülfünki benim sümbülü bağı hevesimdir
   Hicazkar-Bir kerre iltifatın ile hürrem olmadık
   Hicazkar-Bub i lal i dilberi her dem ki efkar eyledim
   Hicazkar-Bülbül gibi pür oldu cihan nağmelerimden
   Hicazkar-Gülşende hezar nağme i dem söz ile mahzuz
   Hicazkar-Hicr-i lebinde bir dil ki oldu nahoş
   Hicazkar İlahi-Söyle sakla sırrı aşkı tende canın
   Hicazkar-Nihal ki serv-i revan olur giderek
   Hisarbuselik-Çeküp şimsiri satvet eyledin
   Hisarbuselik-Gönlüm hevesi zülfü siyekare düşürdüm
   Hisarbuselik-Hamiyetle gönüller doldu sevdayı şehadetten
   Hisarbuselik İlahi-Ya ilahi sana geldik
   Hisarbuselik-Vuslata nail de etse ger felek
   Hisarbuselik-Yar alub destine peymane gelir mi bilmem
   Hisarbuselik-Yar olmayıcak cam-ı safayı çekemez dil
   Hisarbuselik-Zahmi sinem hançeri zerkari bilmez ki
   Hüseyni-Andelibi bağı hicran olmuşam ya rabbena
   Hüseyniaşiran-Baktıkça hüsnü anına hayran olur aşıkların
   Hüseyniaşiran-Bihuş olurum naz ile reftari görünce
   Hüseyniaşiran-Cemalin şemine pervane gönlüm
   Hüseyniaşiran-Rengi al i ruhundan almış gül
   Hüseyniaşiran-Şarab iç kızarsın ruhun gülleri
   Hüzzam-Açıldı verdi nev bahar bülbüller itsun defi gam
   Hüzzam-Ah eyle gönül vuslatı canan ise maksud
   Hüzzam-Derdim izhar edemem bezmi serab olmayıcak
   Hüzzam-Dil verdiğin ol çeşmi siyah meste işittim
   Hüzzam İlahi-İlahel aleminsin rabbi ala
   Hüzzam İlahi-Ne bahtlı ol kişiye ki okuduğu kuran ola
   Hüzzam İlahi-Zat miratı hüdasın ya muhammed
   Hüzzam-Zatı miratı hüdasın
   Hüzzam-Var iken sende bu ayine gibi sinei saf
   İsfahan-Ayini Şerif
   İsfahan İlahi-Sakın dünyaya aldanma
   İsfahan-Sanma açıp sinemi serh edecek yare yok
   Karcığar-Amade olur zevki ceme zümrei rindan
   Karcığar-Dil hasta-i mahabbet düçarı hicri canan
   Karcığar-Feryad ederim zülfü siyahkarın elinden
   Karcığar-Gam değil bana cefa ise ağer mutadın
   Küçek İlahi-Biz hatmi hace ederiz
   Mahur-Ben neler çekmekteyim
   Mahur İlahi-Allah emrin tutalım
   Mahur İlahi-Durmaz yanar vücudum
   Mahurbuselik-Aşık oldum ben yine bir afeti meh peykere
   Mahurbuselik-Kuhli işve hakipayi çeşmi fettanın senin
   Mahurbuselik-Mestu harab mirevem ez meyi aşkı zulula vay
   Mahurbuselik-Miresed ey can badi behari
   Maye-Ayini Şerif
   Muhayyer-Hengami sefadır yine nuşi mey eyle
   Muhayyer İlahi-Durmaz yanar vücudum illallah
   Muhayyer İlahi-Şuride bu şeyda kılan
   Muhayyer İlahi-Taştı rahmet deryası
   Muhayyerbuselik İlahi-Mücrimleriz asileriz
   Muhayyerkürdi-Aguşe çekerdim seni pirahenin olsam
   Muhayyerkürdi-Arzı niyazımız sana gerçi cemiledir
   Muhayyerkürdi-Dil suz ider ol afeti tabı nazamıdır
   Muhayyerkürdi-Hayli dem hicrinle suzanken gönül sevdiğim
   Muhayyerkürdi-Vadeyleyecek vaslını dünya benim oldu
   Muhayyersünbüle-Bir işaret eylese ebru
   Müstear-Ağlarım ağladığım yere numayan olmaz
   Müstear İlahi-Her sahibi tacu külah
   Müstear Kar
   Neva-Bağlandı dil bir ney i nihale
   Neva İlahi-Rabbün allahüllezi la ma bude
   Neva İlahi-Sırrı tevhidin
   Nevabuselik-Benefse dildarın şerinde kaküli anber
   Nevabuselik-Ey goncei zibayı gülistanı taravet
   Nevabuselik- Ne gamı çevre ne lutfi kahe kailiz
   Nevabuselik-Ne geçti bir sözüm ol mesti naze
   Nevakürdi-Açıldı sahnı gülşen çengü çaganelerde
   Nevakürdi-Gül yüzün gülşende cana gösterilirken gül güle
   Nevakürdi-Hey hey diye hanendeler ettikçe terane
   Nevakürdi-Yare didim tabı mülden gül gül olmuşsun
   Nihavendikebir-Hicri gül rudan mıdır ahın senin
   Nikriz İlahi-Ben harabat ehliyim yoktur kararım ta ebed
   Nikriz İlahi-Mestanei aşkım ben ayamadım
   Rast-Culelerle kuhsarda çağlardı kuhken
   Rast-Durmaz işler ta ciğerden hançerinin yaresi
   Rast-Elhamdülülillezi sultanuhu ladül ezel
   Rast-Es sübhu beda min
   Rast İlahi-Ey aşıkı sadıklar
   Rast İlahi-Bağı maarif içreyiz illallah hu
   Rast İlahi-Durmaz yanar vücudum
   Rast İlahi-Mail olma dünyaya
   Rast İlahi-Mualla gavsi sübhani
   Rast-İlahi tevbe edelim zenbimize
   Rast İlahi-Yaresulallah şefahat et Allah
   Rast-İnnilte ya rihas saba
   Rast-Muhammedün eşrefül arabi
   Saba-Bir lahza nihan olsa
   Saba-Guş itdi nayi naleler agaze başladı
   Saba İlahi-A sultanım sen var iken ben kime yalvarayım
   Saba İlahi-Söyle selemım ey saba
   Saba-Kar ı Natık
   Saba-Ya Allah ya rahman ya alim ya Allah
   Sabazemzeme-Ayini Şerif
   Sazkar-Ne had fe ecebtuha meta nevhuke
   Sipihr-Çıkmada ahım sipihre
   Sipihr-Halatı dili benzetemem
   Sipihr-Vardım yanaşıp fulki şarab ile suyunca
   Suzidil-Ayini Şerif
   Suzidil-Dil hasreti vaslın ile nalan gel efendim
   Suzidil İlahi-Yüce sultanım derde dermanım
   Suzidilara İlahi-Barekallah du cihanın serveri
   Suzinak-Ayini Şerif
   Suzinak-Biya an meyki hal avered hey
   Suzinak-Demadem eyleriz tahsili ilme şevkile gayret
   Suzinak-Ey vatan evladı
   Suzinak-Gözümden gitmiyor asla hayalin
   Suzinak İlahi-Salike olmaz ayan
   Suzinak-İnsilemin badit dalaleti
   Suzinak-Karı şevki dilebet
   Suzinak-Neyledi gör bana o mahimehi
   Suzinak-Serde havayı kakül
   Suzinak-Vakfı aşkın etmişken bütün canu teni
   Şehnazbuselik-Bir nev civandır
   Şehnazbuselik-Feryad kim feryadımı guş etmez simin beden
   Şehnazbuselik-Gönül bezmi işreti fağfurdan görmüş
   Şehnazbuselik-Kul oldum bir cefakare
   Şehnazbuselik-Naz etse nola cihane ol gül
   Şevkutarab İlahi-Bir muazzam padişahsın
   Tahir-Aşk elinden aşıka cam ile sabha söyletir
   Tahir-Dil düştü yine şevkiler bir dilberi naze
   Tahir-Dirig etmez meyi cevri sunar
   Tahir-Gördükçe tehi sagarı çeşmim dola düştü
   Tebriz-Akbelel bedru aleyna vahtefet
   Tebriz-Ya men latifu lem yezel
   Uşşak-Ben ben değilem ben dediğim sensin heb
   Uşşak-Ey hüdadan lutfu ihsan iste
   Uşşak-Gelin diyelim şevk ile
   Uşşak İlahi-A sultanım sen var iken
   Uşşak İlahi-Allah emri tutalım
   Uşşak İlahi-Biz hatmi hace ederiz
   Uşşak İlahi-El meded pirim efendim
   Uşşak İlahi-Hak şerleri hayr eyler
   Uşşak İlahi-İbadetten huzur almazsa insan
   Uşşak İlahi-Kuldan sana layık nola
   Uşşak İlahi-Şehin şahı cihanbanı risalet
   Uşşak-Kim olur zor ile maksudine rehyabi zafer
   Uşşak-Peymani diberane inanmam kefil ile
   Uşşak-Sefiül halkı fil mahşer
   Uşşak-Senin vasfın lebi takrire
   Uşşak-Severim gerçi seni