Sultânîyegâh Âyin-i Şerîf
Kâzım Uz
BİRİNCİ SELÂM
Azm-i an dârem ki mihmânet künem
Cân ü dil ey dôst kurbânet künem
Bahşemet sad câm-ı vahdet dembedem
Ez şarâb-ı şevk mestânet künem
Ger yakin dârem ki ber men âşıkî
Ez cemâl-i hîş hayrânet künem
Ber tevekkül hemçü İbrâhîm bâş
Âteş-i Nemrûd reyhânet künem
Ger tü terk-i ser künî mestâne bâş
Tâc ü İsmâîl kurbânet künem
Kûy-i Kâfet râ nümâyem âsiyâ
Âb ârem çerh-i gerdânet künem
Vezni: Fâilâtün fâilâtün fâilün [Remel]
Ey sevgili! Seni ağırlamayı, canımı ve gönlümü kurban etmeyi arzuluyorum. Her an yüzlerce vahdet kadehi sunup şevk şarabıyla seni sarhoş etmek (istiyorum). Bana âşık olduğuna emin olsam, kendi güzelliğime seni hayran ederim. İbrahim (Peygamber) gibi tevekkül içinde ol ki Nemrut’un (yaktığı) ateşi, sana reyhan bahçesi yapayım. Eğer başını terkeder, sarhoş olursan tacı ve İsmail’i sana kurban ederim. Kaf dağındaki menzilini değirmen kılarım, su getirip sana dönen çark yaparım. (Gözyaşlarımla evinin etrafında dönüp dururum.)
İKİNCİ SELÂM
Sultân-ı menî sultân-ı menî
Ender dil ü can îmân-ı menî
Der men bi-demî men zinde şevem
Yek cân çi şeved sad cân-ı menî
Vezni: Fa‘lün feilün fa‘lün feilün [Mütedârik]
Sultânımsın, sultânımsın; cânımda, gönlümde imânımsın. Bana üflersen ben dirilirim. Bir cân da nedir? Yüz cânımsın.
Ey âşıkan ey âşıkan men hâk râ gevher künem
Ey mutriban ey mutriban deff-i şümâ pür-zer künem
Vezni: Müstef‘ilün müstef‘ilün müstef‘ilün müstef‘ilün [Recez]
Ey âşıklar, ey âşıklar, ben toprağı mücevher yaparım; ey mutripler ey mutripler, definizi altınla doldururum.
ÜÇÜNCÜ SELÂM
Mî güzeştem subh-dem der arsa-i bâzâr mest
Ârifî dîdem revan der hâne-i hammâr mest
Şems-i Tebrîzî dü beyt ez Hak teâlâ bâz gû
Âkılân ez akl mest ü câhil ez kirdâr mest
Vezni: Fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilât [Remel]
Sabahleyin çarşıda mest olmuş bir halde dolaşıyordum, meyhaneye sarhoşça giden bir ârif gördüm. Ey Tebrizli Şems! Yüce Hak’tan iki beyit söyle de akıllılar akıldan sarhoş olsun, câhiller yaptıklarından…
Ey ki hezâr âferin bu nice sultân olur
Kulu olan kişiler hüsrev ü hâkân olur
Her ki bugün Veled’e inanuben yüz süre
Yoksul ise bay olur bay ise sultân olur
Vezni: Müfteilün fâilün müfteilün fâilün [Münserih]
Binlerce tebrikler! Bu nasıl bir sultandır ki hizmetçisi olanlar, padişah olur. Bugün her kim (Sultan) Veled’e inanıp (dergâhına) yüz sürerse, fakir ise bey olur, bey ise sultan olur.
Ez firkat-i mihr-i ruhat ey şem‘-i dil-ârâ
Lâ asbiru min şevkıke leylen ve nehârâ
Cânem be leb âmed zi temennâ-yi visâlet
Yâ fevze men istevtane dâren leke cârâ
Vezni: Mef‘ûlü mefâîlü mefâîlü feûlün [Hezec]
Ey gönülleri süsleyen mum! Güneşe benzeyen yüzünün ayrılığına gece gündüz sabredemiyorum. Ey sana komşu olan bir evde oturmak isteyenin kurtuluş (vesilesi)! Sana kavuşma arzusundan, canım ağzıma geldi.
Billâhi aleyke yâ nesîme’s-seheri
Ger ber ser-i bâm-i yâr-i men mî güzerî
Belliğ li tahiyyetî ve kul yâ kamerî
Men hâk şüdem zi hicr-i tü bî-haberî
Vezni: Mef‘ûlü mefâilün mefâîlün fa‘ [Hezec/Rub.]
Ey sabah rüzgârı! Allah aşkına, benim sevgilimin çatısından geçersen, ona selâmımı söyle ve de ki “Ey ay (yüzlü)! Ben senin ayrılığından dolayı toprak oldum; haberin yok mu?”
DÖRDÜNCÜ SELÂM
Sultân-ı menî sultân-ı menî
Ender dil ü can îmân-ı menî
Der men bi-demî men zinde şevem
Yek cân çi şeved sad cân-ı menî
Vezni: Fa‘lün feilün fa‘lün feilün [Mütedârik]
Sultânımsın, sultânımsın; cânımda, gönlümde imânımsın. Bana üflersen ben dirilirim. Bir cân da nedir? Yüz cânımsın.