Selmek Âyin-i Şerîf
Refik Fersan
BİRİNCİ SELÂM
Dûş ber dergâh-i izzet kûs-i sultânî zedem
Hayme ber bâlâ-yi dârü’l-mülk-i rabbânî zedem
Ber firâz-i arş-i himmet ez kef-i ma‘şûk-i dil
Bâde-i vahdet zi rıtl-ı câm-ı sübhânî zedem
Vezni: Fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün [Remel]
Dün gece yüce dergâhta padişahlık davulu çaldım; ilâhî pâyitahtın üzerine çadır kurdum. Himmet arşının yokuşunda, gönül maşûkunun eliyle, vahdet şarabını ilâhî kadehten içtim.
Ey çerâğ-ı âsumân ü rahmet-i Hak ber zemin
Nâle-i men gûş dâr ü derd-i hâl-i men bi-bin
Yâ murâd-i men bi-dih yâ fârigam kün ez murâd
Va‘de-i ferdâ rehâ kün yâ çünan kün yâ çünin
Vezni: Fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilât [Remel]
Ey gökyüzünün ışığı ve Hakk’ın yeryüzündeki rahmeti! Benim feryadımı duy, dertli hâlimi gör. Ya muradımı ver, ya da beni (bu) murattan âzâde kıl. (İşimi) yarına bırakma; ya öyle yap ya böyle.
Yek demî gavvâs bûdem ber leb-i deryâ-yı aşk
Sad hezâran dürr ü gevher dîdem ez deryâ-yı aşk
Nâgihân ez kudret-i Hak yek nazar kerdem der ô
Âlemî ser-geşte dîdem mande-i deryâ-yı aşk
Vezni: Fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilât [Remel]
Bir zaman aşk denizinin kıyısında dalgıç oldum; (içinde) yüz binlerce inci, mücevher gördüm. Ansızın Hakk’ın kudretiyle ona bir baktım ki (bütün) bir âlem, aşk denizinde başı dönmüş, kalmış.
İKİNCİ SELÂM
Sultân-ı menî sultân-ı menî
Ender dil ü can îmân-ı menî
Der men bi-demî men zinde şevem
Yek cân çi şeved sad cân-ı menî
Vezni: Fa‘lün feilün fa‘lün feilün [Mütedârik]
Sultânımsın, sultânımsın; cânımda, gönlümde imânımsın. Bana üflersen ben dirilirim. Bir cân da nedir? Yüz cânımsın.
Ey âşıkan ey âşıkan Mollâ-yı Rûmî mî resed
Ey ârifan ey ârifan Mollâ-yı Rûmî mî resed
Vezni: Müstef‘ilün müstef‘ilün müstef‘ilün müstef‘ilün [Recez]
Ey âşıklar, ey âşıklar! Mollâ-yı Rûmî (Mevlâna Celâleddin) geliyor. Ey ârifler, ey ârifler! Mollâ-yı Rûmî geliyor.
ÜÇÜNCÜ SELÂM
Âşıkan râ kıble dîdâr âmedest
Gerçi der reh kıble bisyâr âmedest
Âşıkan râ nîst fikr ü ârzû
Âşıkî bî-fahr ü bî-âr âmedest
Şems-i Tebrîzî heme güftâr-i tü
Der hakîkat dürr-i şehvâr âmedest
Vezni: Fâilâtün fâilâtün fâilât [Remel]
Yolda kıble çoktur ama âşıklar için kıble, (sevgilinin) yüzüdür. Âşıklarda düşünce ve istek olmaz; âşıklık, övünmeden, utanmadan uzaktır. Ey Tebrizli Şems! Senin sözün, hakikatte padişahlara lâyık mücevherdir.
Ey ki hezâr âferin bu nice sultân olur
Kulu olan kişiler hüsrev ü hâkân olur
Her ki bugün Veled’e inanuben yüz süre
Yoksul ise bay olur bay ise sultân olur
Vezni: Müfteilün fâilün müfteilün fâilün [Münserih]
Binlerce tebrikler! Bu nasıl bir sultandır ki hizmetçisi olanlar, padişah olur. Bugün her kim (Sultan) Veled’e inanıp (dergâhına) yüz sürerse, fakir ise zengin olur, zengin ise sultan olur.
Ey aşkı bütün kalbi tutan sevdiceğim
Vey vaslı ümîd-i dil ü can sevdiceğim
Yanmış dilimin hakkını ger vermez isen
Eyvây derim vây dilem vây dilem vây
Vezni: Mef‘ûlü mefâîlü mefâîlü feil [Hezec/Rub.]
Gönlüm sana hep oldu (fedâ) sevdiceğim
Zülfün dilime oldu yuva sevdiceğim
Zülf-i siyehi gönlüme ger açmaz isen
Eyvây derim vây dilem vây dilem vây
Vezni: Mef‘ûlü mefâîlü mefâîlü feil [Hezec/Rub.]
Dilden ki her âh-ı miheni dinleyesin
Âhımdaki derdimle beni dinleyesin
Hâl-i dilimi dinler isen sen vay eğer
Dilden bu dilin sadâsını dinleyesin
Vezni: Mef‘ûlü mefâîlü (mefâilün) mefâîlü feil [Hezec/Rub.]
Aşkınla senin kaldı gönül bî-per ü bâl
Gam âlemi vermez dilime hiç iyi fâl
(Et) gönlümün ahvâlini bir kerre suâl
Hiç kimselerin olmaya gönlümdeki hâl
Vezni: Mef‘ûlü mefâîlü mefâîlü feûl [Hezec/Rub.]
DÖRDÜNCÜ SELÂM
Sultân-ı menî sultân-ı menî
Ender dil ü can îmân-ı menî
Der men bi-demî men zinde şevem
Yek cân çi şeved sad cân-ı menî
Vezni: Fa‘lün feilün fa‘lün feilün [Mütedârik]
Sultânımsın, sultânımsın; cânımda, gönlümde imânımsın. Bana üflersen ben dirilirim. Bir cân da nedir? Yüz cânımsın.
* Selmek Âyini’nin güftesi, “Ey ki hezâr…’ın sonuna kadar Musâhib Ahmed Ağa’nın Nihâvend âyini ile aynıdır. Buradan sonra gelen rubailer ise Itrî’nin Segâh âyininde yer alan Farsça rubailerden dördünün manzum tercümesidir. Selmek Âyininin, elimizdeki yegâne güftesinde küçük çapta bazı aksaklıklar vardır. Bunlar, diğer ayinlerle ve Farsça asıllarıyla karşılaştırılarak zarûreten tarafımızdan düzeltilmiştir. Yakup Şafak