Pençgâh Âyin-i Şerîf
Beste-i Kadîm
BİRİNCİ SELÂM
Şeh-bâz-ı Cenâb-ı Zü’l-celâlest semâ‘
Ferrâş-ı kulûb-i ehl-i hâlest semâ‘
Der mezheb-i münkirân harâmest semâ‘
Der mezheb-i âşıkân helâlest semâ‘
Vezni: Mef‘ûlü mefâilün mefâîlü feûl [Hezec/Rub.]
Semâ, yücelik sahibi Allah’ın iri doğanıdır; hâl ehlinin kalplerinin süpürgecisidir. Semâ, münkirlerin mezhebinde haramdır (ama) âşıkların mezhebinde helaldir.
Sanem-i girîz-pâyem geleyim dedi ne-yâmed
Meh-i âfitâb-râyem geleyim dedi ne-yâmed
Vezni: Feilâtü fâilâtün feilâtü fâilâtün [Remel]
Benim kaçak sevgilim, “gelirim” dedi; (ama) gelmedi. Parlak düşünceli ay (yüzlüm), “gelirim” dedi; (ama) gelmedi.
Âteş ne-zened der dil-i mâ illâ hû
Kûteh ne-küned menzil-i mâ illâ hû
Ger âlemiyan cümle tabîban bâşend
Hallî ne-küned müşkil-i mâ illâ hû
Vezni: Mef‘ûlü mefâîlü mefâîlün fâ‘ [Hezec/Rub.]
Bizim gönlümüzü tutuşturan odur (hû’dur) ancak. Yolumuzu kısaltan odur ancak. Bütün insanlar hekim olsa, (yine de) derdimize deva olan odur ancak.
İKİNCİ SELÂM
Sîmin-zekanâ seng-dilâ lâle-izârâ
Hoş kün be nigâhî dil-i gam-perver-i mâ râ
İn kâlib-i fersûde ger ez kûy-i tü dûrest
El-kalbü alâ bâbike leylen ve nehârâ
Vezni: Mef‘ûlü mefâîlü mefâîlü feûlün [Hezec]
Ey gümüş çeneli, taş yürekli, lâle yanaklı (güzel)! Bir bakışınla gam dolu yüreğimizi sevindir. Bu solmuş beden, senin yurdundan uzak olsa da gece gündüz kalbi senin kapındadır.
ÜÇÜNCÜ SELÂM
Biş’nev ez ney çün hikâyet mî küned
Ez cüdâyîhâ şikâyet mî küned
K’ez neyistan tâ me-râ büb’rîdeend
Ez nefîrem merd ü zen nâlîdeend
Sîne hâhem şerha şerha ez firâk
Tâ bi-gûyem şerh-i derd-i iştiyâk
Vezni: Fâilâtün fâilâtün fâilün (fâilât) [Remel]
Dinle neyden nasıl şikayet ediyor? Ayrılıkları nasıl anlatıyor? (Diyor ki) beni kamışlıktan kestiklerinden beri feryadımdan kadın-erkek (herkes) ağlayıp inledi. Ayrılıktan parça parça olmuş (bir) kalp isterim ki özlem derdini ona açıklayayım.
Ey ki hezâr âferin bu nice sultân olur
Kulu olan kişiler hüsrev ü hâkân olur
Her ki bugün Veled’e inanuben yüz süre
Yoksul ise bay olur bay ise sultân olur
Vezni: Müfteilün fâilün müfteilün fâilün [Münserih]
Binlerce tebrikler! Bu nasıl bir sultandır ki hizmetçisi olanlar, padişah olur. Bugün her kim (Sultan) Veled’e inanıp (dergâhına) yüz sürerse, fakir ise bey olur, bey ise sultan olur.
Ey kavm(-i) be hac refte kücâyîd kücâyîd
Dil-dâr hemin câst bi-yâyîd bi-yâyîd
Vezni: Mef‘ûlü mefâîlü mefâîlü mefâîl [Hezec]
Ey hacca giden topluluk! Nerdesiniz, nerdesiniz? Sevgili burada, gelin gelin!
Âşık ki tevâzu‘ ne-nümâyed çi küned
Şebhâ ber-i kûy-i tü ne-yâyed çi küned
Ger bûse dihed zülf-i tü-râ tîre me-şev
Dîvâne ki zencîr ne-hâyed çi küned
Vezni: Mef‘ûlü mefâîlü mefâîlü feil [Hezec/Rub.]
Aşık tevazu göstermesin de ne yapsın? Geceleri senin mahallene gelmesin de ne yapsın? Zülfünü öperse kızma; divane zinciri dişlemesin de ne yapsın?
Ah güzelin aşkına hâlâtına
Yandı yürek aşk harârâtına
And içeyim gayrı güzel sevmeyim
Tanrı’ya vü Tanrı’nın âyâtına
Vezni: Müfteilün müfteilün fâilün [Serî]
Âh mine’l-aşk ve hâlâtihî
Ahraka kalbî bi-harârâtihî
Mâ nazara’l-aynü ilâ gayriküm
Uksimü bi’llâhi ve âyâtihî
Vezni: Müfteilün müfteilün fâilün [Serî]
Ah, aşktan ve hallerinden! (Onun aşkının) ateşleriyle yüreğim yandı. Allah’a ve âyetlerine yemin ederim ki gözüm başka birisine bakmadı.
Der kûy-i harâbât me-râ aşk keşan kerd
V’an dil-ber-i ayyâr me-râ dîd ü nişan kerd
Men der pey-i an dil-ber-i ayyâr bi-reftem
Ô rûy-i hod an lahza zi men bâz nihan kerd
Sultân-ı arefnâk büdeş mahrem-i esrâr
An sırr-ı tecellî-i ezel cümle beyan kerd
Vezni: Mef‘ûlü mefâîlü mefâîlü mefâîl [Hezec]
Aşk, harâbât semtine sürükledi; o hilekâr dilber de görüp bana işaret etti. Ben o hilekâr dilberin peşinden gittim; o ise hemen yüzünü sakladı benden. (Hakk’ın) sırlarına mahrem olan “arafnâk” sultanı, ezel tecellîsinin sırrını tamamen açıkladı. (1)
DÖRDÜNCÜ SELÂM
Sultân-ı menî sultân-ı menî
Ender dil ü can îmân-ı menî
Der men bi-demî men zinde şevem
Yek cân çi şeved sad cân-ı menî
Vezni: Fa‘lün feilün fa‘lün feilün [Mütedârik]
Sultânımsın, sultânımsın; cânımda, gönlümde imânımsın. Bana üflersen ben dirilirim. Bir cân da nedir? Yüz cânımsın.
1- “Yarabbi! Seni hakkıyla bilemedik!” diyen Peygamber (s.a.v.)’e işaret edilmektedir.
Çev: Yakup Şafak
Farsça Güftesi
(1)
شهباز جناب ذوالجلال است سماع
فرّاش قلوب اهل حال ست سماع
در مذهب منکران حرام است سماع
در مذهب عاشقان حلال است سماع
(3)
آتش نزند در دل ما الاّ او
کوته نکند منزل ما الاّ او
گر جمله جهانيان طبيبم گردند
حل می نکند مشکل ما الاّ او
(4)
سيمين ذقنا، سنگدلا، لاله عذارا
خوش کن به نگاهی دل غم پرور ما را
اين قالب فرسوده گر از کوی تو دور است
القلب علی بابک ليلاً و نهارا
(5)
بشنو از نی چون حکايت می کند
از جداييها شکايت می کند
کز نيستان تا مرا ببريده اند
از نفيرم مرد و زن ناليده اند
سينه خواهم شرحه شرحه از فراق
تا بگويم شرح درد اشتياق
(7)
ای قوم به حج رته، کجاييد کجاييد؟
معشوق همين جاست، بياييد بيايي
(8)
عاشق که تواضع ننمايد چه کند؟
شبها که به کوی تو نيايد، چه کند؟
گر بوسه زند زلف ترا، تيره مشو
ديوانه که زنجير نخايد، چه کند؟
(10)
آه من العشق و حالاته
احرق قلبی بحراراته
ما نظر العين الی غيرکم
اقاسم بالله و آياته
(11)
در کوی خرابات مرا عشق کشان کرد
وان دلبر عيار مرا ديد، نشان کرد
من در پی آن دلبر عيار برفتم
او روی خود آن لحظه ز من باز نهان کرد
سلطان عرفناک که بودش محرم اسرار
تا سرّ تجلّی ازل جمله بيان کرد
(12)
سلطان منی، سلطان منی
اندر دل و جان ايمان منی
در من بدمی، من زنده شوم
يک جان چه شود، صد جان منی
- (*) Rubâiyât, Evhaduddîn-i Kirmânî, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, Farsça Yazmalar F.701, 1.bâb, s.1b; Süleymaniye Kütüphanesi, Ayasofya, 2910/2, bâb 1/1, s.11b, bâb 2/5, s.27b.
- (**) Mesnevî-yi ma’nevî’nin ilk üç beyti.
- (***) (Kulliyât, I/258.
- (****) Kulliyât, III/82.
- (*****) Bu rubai aynı zamanda aşağıdaki 10 numaralı arapça rubainin manzum çevirisidir.
- (******) Kulliyât, I/256-257.
Pençgah Mevlevî Âyin-i Şerifi – Albüm – 2015 Ses Kaydı