Isfahan Âyin-i Şerîf
BİRİNCİ SELÂM
Ey çeng perdehâ-yi Sipâhânem ârzûst
Vey nây nâle-i hoş-i sûzânem ârzûst
Ey bâd-i hoş ki der çemen-i aşk mî resî
Ber men güzer ki bûy-i gülistânem ârzûst
Ey çenk! Isfahan perdesini istiyorum. Ey ney! Yakıcı, hoş bir nağme istiyorum. Ey aşk çimenliğine ulaşan güzel rüzgâr! Bana doğru es; gülistan kokusu istiyorum.
Hîç mî dânî çi mî gûyed rebâb
Z’eşk-i çeşm ü ez ciğerhâ-yi kebâb
Mâ garîbân-ı firâkîm ey şehân
Bişnevîd ez mâ ilallâhi’l-meâb
Hiç biliyor musun, rebap, gözü yaşlı ve ciğerleri kavrulmuş halde ne diyor? (Diyor ki) “Ey padişahlar! Biz, (aslımızdan) ayrı (düşmüş) garipleriz. Duyun bizi; dönüş Allah’adır.
Yek cür‘a zi câm-ı tü temâmest ü temâm
Cüz aşk-ı tü der dilem küdâmest ü küdâm
Der aşk-ı tü hûn-i dil halâlest ü halâl
Âsûdegî-i aşk harâmest ü harâm
Senin kadehinden bir yudum yeter mi yeter. Kalbimde senin aşkından başka ne var, ne var? Senin aşkının (yolunda) gönül kanı helâldir, helâl! Sükûn bulmak haramdır, haram!
Bi-yâ k’ez aşk-ı tü dîvâne geştem
Ve ger şehrî büdem vîrâne geştem
Zi aşk-ı tü zi hân u man bürîdem
Be derd-i aşk-ı tü hem-hâne geştem
Gel ki senin aşkından dîvane oldum. Bir şehirdim, vîraneye döndüm. Aşkından, evden barktan kesildim. Aşkının derdiyle aynı evde (başbaşayım şimdi).
İKİNCİ SELÂM
1.Sultân-ı menî sultân-ı menî
Ender dil ü can îmân-ı menî
Der men bi-demî men zinde şevem
Yek cân çi şeved sad cân-ı menî
Sultânımsın, sultânımsın; cânımda, gönlümde imânımsın. Bana üflersen ben dirilirim. Bir cân da nedir? Yüz cânımsın.
ÜÇÜNCÜ SELÂM
Sôfiyânîm âmede der kûy-i tü
Şey’ lillâh ez cemâl-i rûy-i tü
Han bi-dih çîzî be dervîşân-ı hîş
Ey hemîşe lutf u rahmet hûy-i tü
Senin kapına gelmiş dervişleriz; yüzünün güzelliği aşkına bir şey ver. Ey huyu, hep lütuf ve merhamet olan! Haydi fakirlerine bir şey ver.
Ey ki hezâr âferin bu nice sultân olur
Kulu olan kişiler hüsrev ü hâkân olur
Her ki bugün Veled’e inanuben yüz süre
Yoksul ise bay olur bay ise sultân olur
Binlerce tebrikler! Bu nasıl bir sultandır ki hizmetçisi olanlar, padişah olur. Bugün her kim (Sultan) Veled’e inanıp yüz sürerse, fakir ise bey olur, bey ise sultan olur.
Âh ki bâr-i diğer âteşî der men fütâd
V’in dil-i dîvâne bâz rûy be sahrâ nihâd
Âh ki deryâ-yi aşk bâr-i diğer mevc zed
V’ez dil-i men her taraf çeşme-i hun ber güşâd
Ah, yine bana bir aşk ateşi düştü de bu deli gönül yüzünü sahraya çevirdi. Ah, aşk denizi yine dalgalandı da gönlümden her tarafa kan çeşmeleri boşandı.
Şüd zi gamet hâne-i sevdâ dilem
Der talebet reft be her câ dilem
Âh ki imrûz dilem râ çi şüd
Dûş çi güftest kesî bâ dilem
Ez taleb-i gevher-i gûyâ-yı aşk
Mevc zened mevc çü deryâ dilem
Ger ne-künî ber dil-i men rahmetî
Vây dilem vây dilem vâ dilem
Kalbim, senin derdinden sevda yurdu oldu; seni arayarak her tarafa gitti gönlüm. Ah bugün gönlüme ne oldu? Dün birisi ne söyledi gönlüme? Konuşan aşk incisini bulmak için kalbim, deniz gibi dalgalandıkça dalgalanıyor. Benim gönlüme sen bir merhamet göstermezsen vay gönlüm, vay gönlüm, vay gönlüm!
Ey nâle-i aşk-ı tü rebâb-ı dil-i men
Ey nâle şüde heme cevâb-ı dil-i men
An devlet-i ma‘mûr ki mî pürsîdî
Yâbî tü velîk der harâb-ı dil-i men
Ey (sevgili)! Benim gönlümün rebabı, senin aşkından dolayı (çıkardığım) iniltidir. Gönlümün bütün cevabı, iniltiden (ibarettir). Aradığın o uzun ömürlü tâlihi, ancak benim harap olmuş gönlümde bulursun.
DÖRDÜNCÜ SELÂM
Sultân-ı menî sultân-ı menî
Ender dil ü can îmân-ı menî
Der men bi-demî men zinde şevem
Yek cân çi şeved sad cân-ı menî
Sultânımsın, sultânımsın; cânımda, gönlümde imânımsın. Bana üflersen ben dirilirim. Bir cân da nedir? Yüz cânımsın.
Çev: Yakup Şafak