Hicaz Âyin-i Şerîf
1. Selam
Yâ men livâu aşkıke lâ zâle âliyâ
Kad hâbe men yekûnü mine’l-aşkı hâliyâ
Nâdâ nesîmü aşkıke fî enfüsi’l-verâ
Ahyâkümû celâliyye celle celâlenâ
Ey aşkının bayrağı dalgalanan (güzel)! Yüceliğin dâim olsun. Aşktan habersiz olan kişi ondan kaçar. Aşk nesîmin, insanların nefislerine seslendi: “Sizleri celâlim diriltir, yüceldikçe yücelsin!”
Kurretü’l-ayn-i menî ez can belî
Mâh-ı bedrî gird-i mâ gerdan belî
Sad hezâran âferin ber rûy-i tü
Mî firisted hûri vü rıdvan belî
Ey can! Evet gözümün nûrusun. Evet, bizim etrafımızda dolaşan dolunaysın. Hûri ve rıdvan da senin yüzüne yüz binlerce âferin gönderiyor, evet.
Samt u cû u seher ü uzlet ü zikr-i be-devâm
Nâ-temâmân-ı cihan râ bi-küned kâr-ı temâm
Asl-ı in cümle kemâlât be-cüz mürşid nîst
Sadr-ı sâhib-dil ü kâmil-sıfat ü bahr-âşâm
Sükût, açlık, seher vakti (ibadet), halvet ve dâimî zikir, dünyadaki noksanları kâmil eyler. Bütün bu kemâlâtın aslı, gönül ehli, kâmil sıfatlı, denizler içen mürşid olmadan olmaz.
Şevk-i hayâl-i dôst tenim cânı cân ider
Sûd ü ziyân ü zevk ü gamı bî-nişân ider
Gâhî tebessüm ile selâmı temâm-i nâz
Aşk âşinâye secdeye âyet beyân ider
Sevgilinin hayâlinin şevki bedenimi, canın canı yapar. Yüz türlü faydayı zararı, zevki üzüntüyü etkisiz bırakır. Bazen de bir tebessüm ile naz dolu selâmı, aşk ehli için secdeye işaret olur. Sevgilinin parlayan yanağında bir ışık var ki Cebrâil’i, aşkın parıltısına gözcü yapar.
Dâdendem ezel secde ber-i rûy-i sanem râ
Ber bâm-i felek bürdem ez an rûy alem râ
Mu‘ciz bi-nümâ ez leb-i la‘let çü Mesîhâ
Tâ zinde künî mürde-i sad-sâle-i gam râ
Ezelde bana sevgilinin yüzüne karşı secdeyi takdir ettiler. O yüzden göğün zirvesine bayrağı diktim. Lâl dudağınla İsa (a.s.) gibi mucize göster de üzüntüden dolayı yüz yıldır ölmüş olan gamı dirilt.
2. Selam
Sultân-ı menî sultân-ı menî
Ender dil ü can îmân-ı menî
Der men bi-demî men zinde şevem
Yek cân çi şeved sad cân-ı menî
Sultânımsın, sultânımsın; cânımda, gönlümde imânımsın. Bana üflersen ben dirilirim. Bir cân da nedir? Yüz cânımsın.
Ey âşıkân ey âşıkân an kes ki bîned rûy-i ô
Şûrîde gerded akl-i ô âşüfte gerded hûy-i ô
Ey âşıklar, ey âşıklar! Onun yüzünü görenin aklı karışır, huyu değişir.
3. Selam
Hüsn yekî hasen yekî yâr yekî sühan yekî
Rûh yekî beden yekî yâr yekî sühan yekî
Yâr-ı dil-i hazin yekî tâ dem-i âteşin yekî
Milket-i aşk u din yekî yâr yekî sühan yekî
Ayn-ı heme ayan yekî mâni-i her beyan yekî
Zikr-i dil ü zeban yekî yâr yekî sühan yekî
Aşk u melâletem yekî sakm u selâmetem yekî
Men‘ ü melâmetem yekî yâr yekî sühan yekî[1]
Güzellik bir, güzel bir, sevgili bir, söz bir. Ruh bir, beden bir, sevgili bir, söz bir. Hüzünlü gönlün sevdiği bir, ateşli ah bir; aşk ve din mülkü bir, sevgili bir, söz bir. Her görülenin aslı bir, her ifadenin manası bir; gönlün ve dilin zikrettiği bir, sevgili bir, söz bir. Aşkım ve bıkkınlığım bir, hastalığım ve iyiliğim bir; kovulmam ve kınanmam bir, sevgili bir, söz bir.
- Bu âyîn-i şerîfin buraya kadar olan notaları mevcut olduğundan, âyinin buradan itibaren ekseriya Abdürrahim Künhî Dede’nin, bazen de Musâhib Ahmed Ağa’nın Hicaz âyinleriyle tamamlanması âdet olmuştur. Bkz. Mevlevî Âyinleri (İst. Konservatuvarı neşriyatı), 1934, IX, 428-429.