Hacı Fâik Bey
Hacı Faik Bey de ağabeyi Salim Bey gibi bilinmeyen bir tarihte Üsküdar’da doğdu. Oğlu Said Yurtseven bile babası hakkında bilgi vermemiştir. Öğrenim derecesini ve nerelerde okuduğunu bilmiyoruz. Küçük yaşında Enderun’a alınarak musikiyi Dellal-zade İsmail Efendi’den öğrendi. Enderuni Ali Bey ve Hacı Arif Bey’in yakın arkadaşıydı. Saraydan ayrıldıktan sonra Aksaray’daki “Kız Sanayi Mektebi” ile Haseki Hastanesi müdürlüklerinde bulundu. Bu sıralarda hacca gitti. Takriben altmış yaşlarında zatürre (Pnömoni) hastalığından öldü ve Karacahmed mezarlığına defnedildi. Hoşsada’da Hafız Osman Efendi’den naklen verilen bilgiye göre orta boylu ve zayıf yapılı bir kimseymiş. Ölüm tarihi hakkında bilgi veren bütün kaynaklarda çok değişiktir, genellikle 18120 tarihi kabul ediliyor.
Hacı Faik Bey XIX. Yüzyılın en dikkate değer ve “bu dönemin kudretli, başarılı bestekarlarından biridir. Musikimizin dini, dindışı kısımlarında ayinden ilahiye, kar’dan şarkıya birçok eser bestelemiştir. Klasik musiki yolundaki çalışmalarının yanı sıra, geçen yüzyılın ikinci yarısından sonra gittikçe revaç bulan ve önem kazanan şarkı yolundaki çalışmalarını bir hizaya bir hizaya getirmeyi başarmış ve bunu sağlamış bir bestekarımızdır.”
Hakkında bilgi veren bazı eserlerde, Hacı Arif Bey’in etkisinde kalmış bir sanatkar olarak gösterilmesi kişisel bir görüştür. Bu görüşün tersine Hacı Faik Bey eserlerinin her türüne kendi damgasını vurmuş olan bir sanatkardır. O da aynı yıllarda, aynı dönemde ve aynı sanat anlayışı içinde, aynı yollarda yetişmiş olan bir kimsedir.
İyi bir neyzen ve griftzen olmasına rağmen, daha çok usta bir hanende olarak tanındı. Salim Bey gibi saz eseri değil söz eserleri besteledi. Saadeddin Nuzhet Ergun, dini eserlerinde az çok şarkı tavrının bulunduğunu ileri sürüyor.Sadilik ve Mevlevilik tarikatlarına mensuptu. Yegah ve dügah makamlarında iki Mevlevi ayini bestelemiş, sadece bir bölümü bilinen yegah ayini unutulmuş, dügah ayini ise zamanında birkaç kez Üsküdar Mevlevihenesi’nde okunmuş ve sonradan notaya alınmıştır. Nota bilmediği sanılan Hacı Faik Bey beş yüzden çok eser bestelemiş, bunlardan yüz elli kadarı günümüze gelebilmiştir. Büyük form eser bestekarlığının son ustasıdır.
Şiirle uğraşmış, eserlerinin çoğunun sözlerini kendisi yazmıştır. Şiirle kullandığı Türkçe o zamanki anlayışa göre daha sadedir. Daha çok halk zevk ve sanat anlayışına yakın bir dil vardır. Şiirlerinde “Faik” mahlasını kullanan sanatkarın bir şiirini sunuyoruz;
Gelin kızlar anamıza soralım
Bahçemize salıncağı kuralım
Karşılıklı binip kolan vuralım
Salıncaktır genç kızların oyunu
Kolan vurdukça seyredin oyunu
Bir güzel kız salıncakta sallanır
Kolan vurdukça göklere yollanır
Şiddetinden yaprakları sallanır
Yanağında gül açmış sanırsın
Üstüne güller saçılmış sanırsın
Bütün bunların dışında Hacı Faik Bey musikimize büyük hizmette bulunarak çok sayıda öğrenci yetiştirdi. Bunların en belli başlı olanları şunlardır: Hamami-zade Osman Efendi, Hacı Kirami Efendi, Hafız Ahmed Nazif Efendi, Said Özok, Sultan Mehmed Vahdeddin, mersiyehan Hacı Süleyman Tevfik Efendi.
Türk Musikisi repertuarında bulunan eserleri iki Mevlevi ayini, tevşih, şugl ve ilahiler, iki kar, on beste, yürük ve aksak semailer, seksen altı şarkıdan ibarettir.
Dr.M.Nazmi Özalp-Türk Musikisi Tarihi kitabından alınmıştır.