Ferahnâk Âyin-i Şerîf

Önceki Sayfaya Dön

Sermüezzin Rıfat Bey

BİRİNCİ SELÂM

Mâ râ zi aşk-ı cânan esrâr-ı dil ayânest
Gerçi ber ehl-i sûret ma‘nâ-yı an nihânest

Ger z’an ki merd-i râhî hâhî cemâl-i cânan
Ez sıdk-ı dil taleb kün ki cây-i imtihânest

Vezni: Mef‘ûlü  fâilâtün mef‘ûlü  fâilâtün [Muzâri]

Sevgilinin aşkına dair bizim gönlümüzdeki sırlar, zâhir ehline mânası gizli olsa da, âşikârdır. Yol ehli isen, sevgilinin yüzünü (görmek) istiyorsan, (onu) samimi bir gönülle ara; zira (burası) imtihan yeridir.

Ey sancak-ı nasrullah vey meş‘ale-i yâsîn
Yâ Rab çi sebük-rûhî ber çeşm ü serem bin’şin

Ey tâc-ı hünermendî mi‘râc-ı hıredmendî
Ta‘rîf ne-mî bâyed çün cümle tüyî ta‘yîn
Vezni: Mef‘ûlü  mefâîlün mef‘ûlü  mefâîlün [Hezec]

Ey Allah’ın yardımını (müjdeleyen) sancak! Ey Yâsin (hitabına mazhar olan Peygamber’in) meşalesi! Aman Allah! Ne hafif ruhlusun! Ey marifet tacı! Ey akıllılık mirâcı! (Seni) anlatmak gerekmez; çünkü sen bütünüyle âşikârsın.

Dûş der mehtâb dîdem meclisî ez dûr mest
Tıfl mest ü pîr mest ü mutrib-i tanbûr mest

Mâh dâde âsuman râ cür‘aî z’an câm-ı mey
Mâh mest ü mihr mest ü sâye mest ü nûr mest

Vezni: Fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilât [Remel]

Dün gece uzaktan, mehtapta mest olmuş bir meclis gördüm. Çocuk mest, yaşlı mest, tanbur çalan mest… Ay, o şarap kadehinden gökyüzüne bir yudum vermiş; ay mest, güneş mest, gölge mest, ışık mest…

İKİNCİ SELÂM

Bahâr âmed bahâr âmed bahâr-ı hoş-izâr âmed
Hoş u ser-sebz şüd âlem evân-ı lâlezâr âmed

Zi sûsen biş’nev ey reyhan ki sûsen deh-zeban dâred
Be deşt-i âb u gil bin’ger ki pür-nakş u nigâr âmed
Vezni: Mefâîlün  mefâîlün mefâîlün mefâîlün [Hezec]

Bahar geldi, bahar geldi; güzel yüzlü bahar geldi. Dünya, (ne) hoş, yemyeşil oldu; lâle çağı geldi. Ey reyhan! Onlarca dili olan süsenden dinle (mâcerâyı); bak, toprak ve sudan ibaret ova, (nasıl) güzelliklerle bezendi.

ÜÇÜNCÜ SELÂM

Âşık şüdeî ey can sevdât mübârek bâd
Ez kevn ü mekân restî ancât mübârek bâd

Ez her dü cihan big’zer tenhâ zen ü tenhâ hor
Tâ mülk ü melek gûyed tenhât mübârek bâd

Vezni: Mef‘ûlü  mefâîlün mef‘ûlü  mefâîlân [Hezec]

Ey can! Âşık olmuşsun; sevdan mübârek olsun. Varlıktan, bu âlemden kurtulmuşsun; orası sana mübârek olsun. İki dünyadan geç; yalnız çal, yalnız iç; melekler de, gökyüzü de desin ki yalnızlığın mübârek olsun!

Ey ki hezâr âferin bu nice sultân olur
Kulu olan kişiler hüsrev ü hâkân olur

Her ki bugün Veled’e inanuben yüz süre
Yoksul ise bay olur bay ise sultân olur

Vezni: Müfteilün fâilün müfteilün fâilün [Münserih]

Binlerce tebrikler! Bu nasıl bir sultandır ki hizmetçisi olanlar, padişah olur. Bugün her kim (Sultan) Veled’e inanıp (dergâhına) yüz sürerse, fakir ise bey olur, bey ise sultan olur.

Şâh-ı mâ şâhîst nâmeş Murtazâst
Her dü âlem şâh-ı mâ şîr-i Hudâst

Mustafâ râ gayr ez ô hemdem me-dân
Der hakîkat râz-dâr-ı Mustafâst

Şems-i Tebrîzî tü hem dânisteî
Dîn-i mâ yâ Mustafâ yâ Murtazâst

Vezni: Fâilâtün fâilâtün fâilât [Remel]

Bizim padişahımız, adı Murtaza (kendisinden razı olunmuş) olan padişahtır; (O), iki âlemde de Allah’ın arslanıdır. Mustafâ (a.s.) için ondan başka dost bilme (en yakın dostu odur); hakikatte O’nun sırdaşıdır. Ey Tebrizli Şems! Sen de bilirsin ki bizim yolumuz, “Yâ Mustafâ, yâ Murtazâ” (demektir).

Semâ ârâm-ı cân-ı bî-karârest
Sebük ber ceh çi cây-ı intizârest

Çü merd-i ceng bang-i tabl biş’nîd
Der an sâat hezâr ender hezârest

Şenîdî tabl ber keş zûd şemşîr
Ki cân-ı tü gılâf-i Zülfikârest

Hüseyn-i Kerbelâyî âb big’zâr
Ki âb imrûz tîğ-i âbdârest

Fedâ kün can tü Şems-i dîn-i Tebrîz
Eğer cân-ı tü ez Hak kâmkârest

Vezni: Mefâîlün  mefâîlün mefâîl [Hezec]

Semâ, yerinde duramayan cana sükûnettir; hemen sıçra, beklemenin yeri değildir. Savaş eri, davulun sesinin duydu mu, o anda binlerce (duyguya, heyecana) kapılır. Davulun sesini duyunca (sen de) çek hemen kılıcını; zaten senin canın, Zülfikâr’ın kınındadır. Kerbelâ’daki Hüseyin’sin (sen), suyu bırak; bugün su, parlayan kılıçtadır. Ey Tebrizli din güneşi! Hak’kın rızasını arıyorsan,  canını feda et.

DÖRDÜNCÜ  SELÂM

Sultân-ı menî sultân-ı menî
Ender dil ü can îmân-ı menî

Der men bi-demî men zinde şevem
Yek cân çi şeved sad cân-ı menî
Vezni: Fa‘lün feilün fa‘lün feilün [Mütedârik]

Sultânımsın, sultânımsın; cânımda, gönlümde imânımsın. Bana üflersen ben dirilirim. Bir cân da nedir? Yüz cânımsın.

Çev: Yakup Şafak