Mevlevi Semâ’ı – Ahmed Bican Kasaboğlu
“Mevlevi Semâ’ı,,
Ahmed Bican Kasaboğlu (Semâzenbaşı)
Semâ insanın doğuşuyla başlar. Çocuklar neş’elendiği ve şevke geldikleri zaman birtakım nâğmelerle dönerler. Sonradan teşekkül eden cemiyetler buna müzik ritmi de ilâve etmek suretiyle toplu bir şekilde İlâhi bir veçhe vererek raksa başlamışlardır.
Hz. Mevlâna zamanında Semâ, lirik ve ilahi bir mahiyet kazanmış ve bütün meclislerde aranılan manevi şevk ve neşe kaynağı olmuştur.
Selâhaddin-i Zerkûb-u Konevi Hazretlerinin kuyumcu dükkânının önünde çıraklar altın döğerken husûle gelen ritim ve nağmelerde İlâhi bir kudretin mevcudiyetini ve insanı kâmilin (üstün insanın) ruhunun ne hale geleceğini düşünen ve cûşa gelen Mevlâna Semâ’i halka da indirmiştir.
Hz. Mevlâna «Semâ canlıların, canlarının dinlenmesi ruhlarının kavuşmasıdır. Bunu anlayan canın canı olduğunu bilir. Semâ âşıkların ruhlarının gıdasıdır.» buyurur.
Yazmadan geçemiyeceğim «Dani-i Semâ çi büvet» beyiti ile başlayan şu şiirinde:
—Semâ’ın ne olduğunu biliyormusun?
—Allahın «Ben sizin Rabbiniz değü miyim?» sualine ruh zerrelerinin: Evet Rabbimizsin, deyişlerinin sesini duymak, kendinden geçmek, Rabbine kavuşmaktır.
—Semâ’ın ne olduğunu biliyormusun?
—Dostun hallerim görmek, ulûhiyyet perdelerinden Hakkın sırlarını duymaktır.
—Semâ’ın ne olduğunu biliyormusun?
—Kendindeki varlıktan geçmek, mutlak yoklukta zevâlsiz yani mahvolmadan devamlı varlık tadını tatmaktır.
—Semâ’ın ne olduğunu biliyormusun?
—Dostun aşk çarpıntıları içinde başını top gibi yapıp, baş sız, ayaksız dosta koşmaktır.
—Semâ’ın ne olduğunu biliyormusun?
—Nefis ile harbetmek, yan kesilmiş kuş gibi toprak ve kan içinde çırpınmaktır.
—Semâ’ın ne olduğunu biliyor musun?
—Yakub’un derdini ve devâsını bilmek, Yusuf’a kavuşma kokusunu, Yusuf’un gömleğinden koklamaktır.
—Semâ’ın ne olduğunu biliyormusun?
—Mûsa Peygamberin asası gibi her solukta, o Firavunun sihirlerini yutmak yok etmektir.
—Semâ’ın ne olduğunu biliyormusun?
—«Benim Allah ile öyle bir vaktim vardır ki, o vakitte ne Allah’a yakın bir melek ne de bir peygamber aramıza girer» hadîsi şerifinde buyrulduğu gibi Semâ bir sırdır. îşte meleğin bile sığmadığı o yere, vasıtasız varmaktır.
Şeklinde ne güzel ifade buyurmuşlardır.
Sema, fezâdaki gezegenlerin hem kendi etrafında hem de güneşin etrafında dönmesi keyfiyetini remzeder.
Abdülbaki Dede Efendi Hz. lerinin:
Peykiz döneriz bir güneş etrafında
Manzûme-i Şemsiyye-i Mevlâna’yız.
(Peykiz döneriz bir güneş etrafında. Mevlânâ güneşinin yıldızlarıyız.) beyti Semâ’ın kâinatın teşekkülü ile başladığını da gösterir.
Semâ esnasında okunan:
Kur’an-ı Kerim; Cenab-ı Hakkın emir ve yasaklariyle hakikat-i Muhammediyenin gönüllere nakşı demek olup, Nât-ı Şerif ise Fahr-i Kainat Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.) ya methiyedir. Ney, insân-ı kâmil’in sembolü olup onun Rabbına karşı visal ve hasret dolu hıçkırıklarını terennüm eder.
Peşrev başlayınca Sema-zenlerin ellerini yere vurup kalkmaları mahşer gününü ve sırât’ı gösterir. Sultan Veled devri (Semahaneyi üç defa devir) esnasında semazenlerin post önünde birbirlerini selâmlarken iki kaşın arasına bakmaları ve burada tecelli-i ilâhiy yeyi (Hakkın zuhurunu) görmeleri keyfiyetine «Mukabele» denir ki bu durum Mevlevi Ayi nınin ayrıca «Mukabele-i Şerif» olarak isimlendirilmesine vesile olmuştur.
Sultan Veled Devri, insanların bir halka dahilinde mevkilerinin birliğini ve eşitliğini remzeder.
Semazenlerin başlarındaki sikke mezar taşına, üstlerindeki hırka mezara, giydikleri tennûre de kefene işarettir.
Semazenlerin sağ elin ayasını Allah’ın rızasına doğru yukarı kaldırmaları rahmet ümidi, sol ayasını aşağı doğru tutmaları azap korkusunun ifadesidir.
Dönerken bembeyaz tennuresiyle mevlevî sanki
Sabahı aşktır doğmuş tecelligâhı vahdetten
O bir şahbâz-ı Haktır kolların açtıkta bir seyret
Uçar, sermest-i aşk olmuş ccmâl-i Rabb-ı izzetten
Sema; cezbe ve mahv halinde kemâl ve irâdeyi gayb etmemektir. Mevlevî Ayinlerinde semazenler boşalmaz, dolarlar. Ayinler gönüllerin fethi içindir.
Musikî; semazenlerin kulaklarından ayaklarına ve oradan seyredenlerin gözlerine ve küplerine dolar mânevi bir haz verir. Semâ safâ, câna şifâ, ruha gıdadır.
Şeyh; Mevlâna ve hakikati Muhammediyenin mümessilidir. Kırmızı post üzerinde oturur.
Semazenbaşı, neyzenbaşı ve kudümzenbaşı semâ mıtrıbı idare ederler.
Sözü mesnevihân Mithat Bahari Beyefendinin kıt’asıyla keselim:.
Sanma beyhûde döner vecde gelen âşıklar
Mest-i canân olarak aklâ veda eylerler
Nay’dan bang-i elestîyi duyup ah ederek
Hakkı âgûşa sarar öyle semâ eylerler.