MEVLÂNA‘NIN ULVÎ-SÜFLÎ HAYAT BAĞLAMINDA ÖNGÖRDÜĞÜ İNSAN PROTOTİPİ – Saffet Sancaklı
MEVLÂNA‘NIN ULVÎ-SÜFLÎ HAYAT BAĞLAMINDA ÖNGÖRDÜĞÜ İNSAN PROTOTİPİ
Saffet Sancaklı
Giriş
Mevlana‘nın anlayış, görüş ve düşüncesinden uzak olan günümüz toplumunda bencil ve her şeyi kendi çıkarına göre referans alan modern hayat, beraberinde konfor, lüks ve bolluk getirdi, birçok korkunç hastalıkları doğurdu. Açlığı, yoksulluğu, çocuk ölümlerini, önleyemedi. Savaşlar, sömürüler, zulümler feci boyutlara ulaştı. Korkular, endişeler, düşmanlıklar, nefretler, sıkıntılar, bunalımlar ve buhranlar bir kene gibi insan ruhunu istila etti. Ben ve çıkar merkezli bir dünyada kan, savaş, işkence ve zulüm hiçbir zaman eksik olmayacaktır. Sevgi, barış ve haklar gibi söylemler hep göstermelik ve süslü laflar olarak raflarda kalacaktır. Dolayısıyla günümüz insanı, Mevlana‘nın erdemli insan konusundaki evrensel mesajlarına dünden daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Ulvî duygulardan uzak, başkasını düşünmeyen kendi salt nefsi ve menfaati için çalışan insanlar, pragmatist anlayışın esiri olan ve dünyayı kendi çıkarından ibaret olduğunu zannederek süflî bir hayatın girdabına girmiştir. Mevlana‘nın hayatını ve eserlerini inceleyip tetkik ettiğimizde ortaya çıkan en önemli husus insan unsurudur. Eserlerinde yoğun bir şekilde insan unsuru işlenmekte, insanın üzerinde durulmakta ve insanın terbiye edilmesi, eğitilmesi, neticede ulvî bir hayat yaşaması için gayret sarf edilmektedir. Günümüz toplumunu yaşadığı hayat açısından yani ulvî-süflî bağlamda, Mevlana‘nın hayat anlayışıyla hangi noktada olduğunu kıyas etmek gerekir. Kanaatimizce Mevlana‘nın yücelmesine etki eden ilk üç unsur din, aşk ve Şems-i Tebrizî‘dir.