MEVLÂNA’NIN SELÇUKLU DEVLET ERKÂNI İLE MÜNASEBETLERİ
MEVLÂNA’NIN SELÇUKLU DEVLET ERKÂNI İLE MÜNASEBETLERİ
I. ULUSLARARASI MEVLÂNA DÜŞÜNCESİNDE BEŞERÎ MÜNASEBETLER SEMPOZYUMU
İzzetullah ZEKİ*
Özet
XIII. asırda ilmi, ifanı ve felsefi düşünceleriyle İslam âlemini aydınlatan Mevlâna Celaleddin-i Rûmî, Sultan Alaeddin Keykubad döneminde Konya’ya yerleşerek onun yakın ilgi ve saygısına mazhar oldu. Sultan Alaeddin Keykubad’ın vefatından sonrası devletin başına geçen II. Gıyaseddin Keyhüsrev ile ilişkilerini devam ettirdi. Özellikle Selçuklu Devleti’nin vezirlerinden Mevlâna’nın Sahib Ata ve oğlu Muînuddin Pervâne ile yakından ilişkiler kurdu. Mevlâna Sahip Ata’ya sekiz adet mektup yazarak isteklerde bulundu. İlk mektubunda dervişlerinin gördüğü sıkıntıları dile getirerek bazı çevrelerce rahatsız edildiklerini beyan etti. Önlenmediği takdirde şehri terk edebileceklerini beyan ederek tehdit içerikli bir mektup yazdı. Mevlâna, ikinci mektubunda ise Sahip Ata’nın Şemseddin Yutaş’ın dulu ile evlenmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Bu evliliğin geciktirmemesini ve geciken işe bir belanın musallat olacağını bildirdi. Üçüncü mektubunda ise mücrimlerin affını istedi. Dördüncü mektubunduysa ise dervişlerin vergi ödemelerinden affedilmesi istedi. Bazen de Mevlâna devlet idarecilerinden arkadaşlarına makam talebinde bulundu. Beşinci mektubunda Sadreddin Hânkahı’nın mesuliyetinin Hüsâmeddin’e verilmesini istedi. Altıncı mektupta Ahi Gevher Taş Hânkahı’nın mesuliyetinin Şeyh Cemâleddin’e verilmesini talep etti. Mevlâna, sekizinci mektupta dervişlere dükkân satın alınmasında mali yardım talebinde bulundu.
Mevlâna, IV. Kılıçarslan ile de iyi ilişkiler geliştirdi. Sık sık saraya davet ederek ağırladı. Fakat bir sohbet sırasında Mevlâna’ya: “Türkmen şeyhlerinden Buzağı Babayı (Baba Marendi) kendisine baba edindiğini” dile getirmesi aralarını açtı. Mevlâna da: “Sen kendine baba buldun ise biz de bir evlat buluruz” diyerek meclisini terk etti. Bundan sonra rehbersiz kalan IV. Kılıçarslan, düşmanlarının hazırladığı tuzağa düştü. Cesur bir kişi olmasına rağmen düşmanları tarafından katledildi. Mevlâna’nın kendisi de 5 Cemaziyelahir 672/17 Aralık 1273 tarihinde vefat etti.
Anahtar kelimeler: Mevlâna, Selçuklu Sultanları, Devlet Erkânı.
Abstract
MAWLANA’S RELATİONS WİTH THE SELJUK STATE STAFF
Mawlana Jalaladdin-i Rumî, who enlightened the Islamic world with his knowledge, expression and philosophical thoughts in the 13th century, settled in Konya during the reign of Alaaddin Kaykubad and received his close attention and respect. After the death of Sultan Alaaddin Kaykubad II. He maintained his relations with Ghiyâsaddin Keykhusraw. He established close relations with Sahib Ata and his son Muînuddin Pervâne, one of the viziers of the Seljuk State. He wrote eight letters to Sahib Ata and made requests. In his first letter, he expressed the problems experienced by his dervishes and stated that they were disturbed by some circles. He wrote a threatening letter stating that they could leave the city if not prevented. Mevlâna, in his second letter, expressed satisfaction with the marriage of Sahin Ata’s widow with Semseddin Yutas. He reported that this marriage would not be delayed and that a scourge would be plagued. In his third letter he asked forgiveness of the perpetrators. In his fourth letter, he asked for forgiveness of the dervishes’ tax payments. Sometimes Mevlâna demanded authority from his government officials to his friends. In his fifth letter, he asked the responsibility of Sadreddin Hanikah to be given to Hüsamaddin. In the sixth letter, Ahi Gevher demanded that the responsibility of Hanikah be given to Sheikh Jamaladdin. In his eighth letter, Mevlâna asked the dervishes for financial assistance in purchasing the shop.
Mawlana, IV. He developed good relations with Kılıçarslan. He was often entertained by inviting to the palace. However, during a conversation, Mevlâna’ya: “Turkmen sheikhs Calf Father (Father Marendi) made him a father,” he opened up between them to express. Mevlâna also said: “If you found yourself a father, we will find a son,” he left the assembly. After this, IV. Kılıçarslan fell into the trap prepared by his enemies. Despite being a brave man, he was massacred by his enemies. Mevlâna himself died on 17 December 1273.
Keywords: Mawlana, Seljuk Sultans, State Staff.
Giriş
İlmi, ifanı ve felsefi düşünceleriyle İslam âlemini aydınlatan Mevlâna Celaleddin-i Rûmî, 1221 yılında Lârende (Kaman)’a geldiğinde 14 yaşında bir delikanlı idi. Babası Sultânü’l-Ulema Sultan Veled, Sultan I. Alaeddin Keykubad’ın daveti üzerine 1228 yılında Konya’ya yerleşerek onun ilgi ve saygısına mazhar olmuştu. Babasının vefatından sonra Mevlâna da Bedreddin Gühertaş’ın aracılığıyla Sultan I. Alaeddin Keykubad’la ilişkilerini devam ettirdi1.
Selçuklu sultanlarıyla iyi ilişkiler kuran Mevlâna, özellikle Selçuklu Devleti’nin vezirlerinden Sahib Ata ve oğlu Muînuddin Pervâne ile yakından ilişkiler kurdu. Mevlâna Tâceddin Mutez, Mecdeddin Atabek, Fahreddin Aslandoğmuş, Emineddin Mikail, Alemeddin Kayser ve Bedreddin Gühertaş’a farklı konularda mektuplar gönderdi. Mevlâna’nın Sahip Ata’ya sekiz adet mektup yazarak bazı isteklerde bulunduğu bilinmektedir2. Mevlâna ilk mektubunda dervişlerinin gördüğü sıkıntıları dile getirerek bazı çevrelerce rahatsız edildiklerini beyan etti. Önlenmediği takdirde şehri terk edebileceklerini beyan ederek tehdit içerikli bir mektup yazdı3. Mevlâna, ikinci mektubunda ise Sahip Ata’nın Şemseddin Yutaş’ın dulu ile evlenmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Bu evliliğin geciktirmemesini ve geciken işe bir belanın musallat olacağını bildirdi4.
Üçüncü mektubunda ise suçluların affını istedi. Dördüncü mektubunduysa ise dervişlerin vergi ödemelerinden muaf tutulmasını dile getirdi. Bazen de Mevlâna devlet idarecilerinden arkadaşlarına makam talebinde bulundu. Beşinci mektubunda Sadreddin Hânkahı’nın mesuliyetinin Hüsâmeddin’e verilmesini istedi. Altıncı mektupta Ahi Gevher Taş Hânkahı’nın mesuliyetinin Şeyh Cemâleddin’e verilmesini talep etti. Mevlâna, sekizinci mektupta dervişlere dükkân satın alınmasında mali yardım talebinde bulundu 5 . O diğer bir mektubunda Selçuklu vezirinden oğlum şeklinde hitap ettiği Sadreddin’e madde yardımda bulunulmasını istedi6.
Mevlâna’nın Selçuklu Devlet Erkânıyla İlişkileri
Alaeddin Keykubat’ın daveti üzerine Konya’ya yerleşen Mevlâna’nın ailesine gereken saygı gösterildi. Mevlâna’nın Konya’ya geldiği dönem Anadolu Selçuklu Devleti’nin en parlak dönemidir. Bu da dönemin devlet erkânının büyüklere gereken saygıyı göstermelerinden kaynaklanmaktadır. Bu dönemin önemli olaylarından biri de şüphesiz 1230 yılında meydana gelen Yassıçemen Savaşıdır. Bu savaştan önce Alaeddin Keykubat Bahaeddin Veled’in türbesini ziyaret ederek Mevlâna’dan duasını aldığı nakledilmektedir. Hârizmşahlara karşı yapılan savaştan Selçuklu sultanı¸ Hârizmşahların ordusunun çokluğundan tedirgindi. Savaş başladığında Hârizm Ordusu çok şiddetli rüzgârların esmesiyle dağılarak bozguna uğradı. 15.000 süvari uçurumlardan düşerek ölürken bazı askerler de atlarını bırakarak dağa doğru kaçtı7. Selçuklu ordusunun bu zaferi Mevlâna yaptığı duanın bir sonucu olarak yorumlanabilir.
Alaeddin Keykubat ise bu ani bozgunu anlamada zorlamış, önce harp hilesi zannetmişse de sonradan Hârizm ordusunun yenildiğini görerek Allah’a şükrederken bu galibiyetin manevi bir yönünün olduğunun farkına varmıştır. Mevlevilik ve Mevlâna’nın etkisi Anadolu üzerinde uzun yıllar devam etmiştir. Alaeddin Keykubat’ın üzerinde ise çok derin izler bırakmıştır. Bu etki sonrası kendisi şeyhlere çok hürmet etmiş¸ dualarını almıştır. Önemli zamanlarda evliya türbelerini ziyaret ederek zaferleri için hacet dilemiştir. Meşhur vezir Celaleddin Karatay ise Alaeddin Keykubat hakkında: “On sekiz sene sultanın hizmetinde bulundum, onun gecenin üçte birinden fazlasını uyuduğunu hatırlamıyorum. Bilakis onu geceleri Kur’an okumak, namaz kılmak, dua etmek ve çalışmakla meşgul olduğunu gördüm” demektedir. Alaeddin Keykubat’ın medreseler¸ zaviyeler kervansaraylar, taneler, köprüler, camiler ve başka hayır müesseseleri yaptırdığı; âlimlere, şeyhlere, dervişlere, zahitlere çok saygı gösterdiği yapılan gaza ve kazanılan zaferlerin onların manevi etkisiyle gerçekleştiği hatta rüyasında nurani şahısların kedisine zafer müjdeleri verdiği bir gerçektir8.
Alaeddin Keykubat’ın bu şekilde büyüklere tabi olması ise hem halk tarafından çok fazla sevilmesi hem de çok başarılı bir hükümdar olmasını sağlamıştır. Bu dönemde Anadolu Selçukluları altın çağını yaşamıştır. II. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde 1243 yılında Anadolu köse dağ savaşı neticesinde Moğolların eline geçmiştir. Moğollar Anadolu’yu işgale başlamışlar her tarafı yağma ve talan etmişlerdir 9 . Celaleddin Karatay bu dağınıklığı toparlamaya çalışmışsa da onun vefatıyla Moğolların baskısı ve müdahaleleri daha çok artmış¸ aşırı ölçüde haraç ve vergiler almaya başlamışlardır. Vergi veremeyenleri ise öldürmüşler ve zulümler yapmışlardır. Anadolu başarısız ve yeteneksiz devlet adamları yüzünden mahv-u perişan olmuş çok sayıda ocak sönmüş¸ kıtlıklar ve salgın hastalıklar başlamıştır. Bu sırada Mevlâna ise Anadolu halkına yardım etmiş yaraları sarmış, kıtlık çeken halka buğday dağıtmış¸ insanlara moral vermek için dervişler görevlendirmiştir10.
Anadolu halkına sahip çıkmış ve yalnız olmadıklarını göstermiştir. Tüm bunları gören Moğollar da Konya’yı almak için harekete geçmişlerdir. Çünkü işgal edilmeyen tek yer Konya’dır. Moğol Komutanı Baycu Noyan Konya’yı kuşatmış¸ tüm halkı ölüm korkusu sarmıştır. İnsanlar Moğollardan çok korktukları için birbirleriyle helalleşmeye başlamışlardır. Her şeyden ümitlerini kestikleri bir anda Mevlâna’nın kapısını çalmışlardır. Mevlâna de halkın isteğini kırmamış Konya’nın kulağı küpeli kapısından çıkıp Konya Meydanı arkasında bulunan tepede kuşluk namazını kılmaya başlamıştır. Haşmetinden korkan Moğollar şehre dokunamamışlar hediye olarak gönderilen parayı ve malı alıp geri dönmüşlerdir.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin veziri Muînüddin Pervâne âlim¸ şeyh ve mutasavvıflara çok saygılı davranıyor¸ medrese ve zaviyeler inşa ediyor onlara maddi yardımlarda bulunuyor¸ sözlerini dinliyor ve hayır dualarını alıyordu. Çok sayıda âlim ve şeyhlerden dostu vardı. Bunların bazıları: Sadreddin Konevî¸ Sirâceddin Mehmet¸ Şeyh Fahreddin Irakî¸ Celaleddin Mahmut¸ Baba Kemal Cendi ve İzzeddin Mehmet’tir. Mevlâna Celaleddin Rûmî Belhî’nin onun yanında ise çok müstesna bir yeri vardı. Onunla münasebetleri çok sık ve çok sıkıdır. Sohbetlerine ve ziyafetlerine katılır¸ saygıda kusur etmez¸ irşatlarından faydalanır ve feyz alırdı. Dergâha gelir ve müritlerle iyi ilişkiler içerisinde olurdu. Mevlâna mektuplarında kendisine “Uluğ Pervâne¸ Pervâne-i azam¸ Kat-ı uluğ Pervâne¸ Muînüddin Pervâne beg” unvanlarını kullanmıştır11.
Mevlâna’nın arzusu doğrultusunda Muînüddin Pervâne fakirlere yardım ediyor¸ Anadolu’nun düştüğü zorluktan kurtulması için çalışmalar yapıyor¸ sosyal ve ekonomik olarak yaraları sarmaya çalışıyordu. Mevlâna’nın himmeti ve gayretleriyle Anadolu Türkü biraz rahatlıyor¸ çekilen çileleri hafifliyordu. Böylece Mevlâna’nın Anadolu üzerindeki izleri derinleşiyor Anadolu insanının Mevlâna’ya hayranlığı ise günden güne artıyordu. Aktarıldığına göre “ II. İzzedin devletin başına çıktığında 11 veya 12 yaşında bir çocuktu. Mevlâna’nın müridi Vezir Şemseddin İsfahanî’nin Mevlâna ile yakınlığının sebebini sorar ve medresesine gider. Fakat Mevlâna onunla görüşmek istemez. İkinci kere gittiğinde de Mevlâna onunla görüşmez, müritleriyle meşgul olur. II. İzzedin ona: bana nasihat eder misiniz? diyince: ‘Sana ne öğüt vereyim? Sana çobanlık emretmişler sen kurtluk yapıyorsun! Sana bekçilik emretmişler sen hırsızlık yapıyorsun! Allah seni Sultan yaptı sen şeytanın sözüyle hareket ediyorsun’ der. İçki ve eğlenceye düşkün, tecavüze bile yeltenen Atabey Fahreddin Arslan Doğmuş’un eşine II. İzzeddin Keyhüsrev’e tüm bu sert sözleri yanı sıra dokuz mektup yazdığını onu ‘Oğul’ diye hitap ettiği de bilinmektedir. Bu da II. İzzeddin Keyhüsrev’in 25 yaşlarından sonra yaptığı hatalarından pişmanlık duymasından sonraki döneme rastlandığı nakledilmektedir”12.
Selçuklu Sultanı IV. Kılıçarslan’ın Mevlâna Celaleddin Rûmî ile arası çok iyiydi. Fakat ona herhangi bir mektup göndermediği bilinmektedir. Fakat onun devletinde söz sahibi olan Muînüddin Pervâne’ye 25 mektup gönderdiği nakledilmektedir. IV. Kılıçarslan, Mevlâna’yı saraya davet eder fikirlerini alır ve saygı gösterip sohbetlerine katılırdı. Fakat bir sohbet esnasında Mevlâna karşı hatalı bir cümle kullandı. Türkmen şeyhlerinden Buzağı Baba’yı (Hâce Mecdüddin Merendi) kendisine baba edindiğini söyleyince Mevlâna da “Sen kendine baba buldun ise biz de bir evlat buluruz” deyip sohbeti terk etti. Bundan sonra IV. Kılıçaslan bir boşluğa düşmüş¸ ne yapacağını bilememiş ve düşmanları tarafından hazırlanan tuzaktan kurtulamamış; yiğit¸ cesaretli kuvvetli olmasına rağmen öldürülmüştür. Bundan sonra böylece Selçuklu Devleti çok zor anlar ve günler yaşamış dağılmaya başlamıştır13.
Sonuç
Genç yaşta Konya’ya gelen Mevlâna tabiri caizse kendi ifadesiyle burada yanmış, pişmiş ve marifetullaha kavuşmuştur. Mevlâna, umum mutasavvıfların aksine devlet adamlarıyla yakından ilişki kurmuş, ilmi ve irfanıyla devlet erkânını yönlendirmiştir. O, kendini Anadolu Selçuklu Devleti’nin bir ferdi ve mensubu olarak görmüş ve bu doğrultuda mesuliyet üstlenmiştir. Siyasetle ilgilenmiş, derviş ve tanıdıkları için yetki ve ağırlığını göstermiştir. Mevlâna devlet ve iktidarı dini ve irfanî yaşamın garantörü olarak görmüş, devlet olmaksızın tekkenin olmayacağına işaret etmiştir. İlmi ve irfanıyla Selçuk Devlet erkânına yön veren Mevlâna, 5 Cemaziyelahir 672/17 Aralık 1273 tarihinde ebediyete intikal etmiştir. Onun cenaze namazını vasiyeti üzerine büyük âlim ve mutasavvıf Sadreddin Konevî kıldırmıştır.
Kaynakça
ADİL, Gulam Ali Hadad, “Çehre-i Mevlana Der Albümü Şahsi Mektubat-ı O”, Name-i Ferhengistan, s. 3 (Tahran 2002), s. 190.
ÇOLAK, Ridvan, “Selçuklular Döneminde Mevlâna Ailesinin Devlet Bürokratlarıyla İlişkileri”, (Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Afyon 2012.
FUTUHİ, Mahmud, “Teamülü Mevlana Celaleddin-i Belhi Ba Nihathay-i Siyasi Kudret Der Konya”, Fasılname-i Zeban ve Edebiyat-ı Farisi, S. 74 (Tahran 2014), s. 1.
GÎLANÎ, Ahmed Samiî, “Mektubat-ı Mevlana Celaleddin-ı Rûmî”, (tashih: Tevfik Haşim Subhani), Merkez-i Neşri Danişgahi, Tahran 1992, s. 408.
Mevlânâ, Mektûbât-ı Mevlâna Celaleddin, (düzenleyen: Ahmed Remzi Akyürek), Çaphâne-i Subat, İstanbul 1356, s. 146.
ÖNGÖREN, Reşat, “Mevlâna”, DİA, XXIX, Ankara 2004, s. 441-448.
ZEKİ, İzzetullah, “Mühezzibüddin Ali ve Onun Kösedağ Savaşı Sırasındaki Diplomatik Rolü”, 1243 Türk’ün Anadolu Tarihinde Bir Dönem Noktası Kösedağ Savaşı ve Anadolu’nun Moğollar Tarafından İşgali, (ed. Abdullah Kaya), Cumhuriyet Üniversitesi Yayınları: 193, Sivas 2018.
* Dr. Öğr. Üyesi, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü, izeki@mehmetakif.edu.tr ORCİD: 0000-0001-6571-7377.
1 Reşat Öngören, “Mevlânâ”, DİA, XXIX, Ankara 2004, s. 441-448.
2 Mahmud Futuhi, “Teamülü Mevlana Celaleddin-i Belhi Ba Nihathay-i Siyasi Kudret Der Konya”, Fasılname-i Zeban ve Edebiyat-ı Farisi, S. 74 (Tahran 2014), s. 1.
3 Ahmed Samiî Gîlanî, “Mektubat-ı Mevlana Celaleddin-ı Rûmî”, (tashih: Tevfik Haşim Subhani), Merkez-i Neşri Danişgahi, Tahran 1992, s. 408.
4 Gulam Ali Hadad Adil, “Çehre-i Mevlana Der Albümü Şahsi Mektubat-ı O”, Name-i Ferhengistan, S. 3 (Tahran 2002), s. 190.
5 Adil, aynı makale, s. 190.
6 Mektûbât-ı Mevlâna Celaleddin, (düzenleyen: Ahmed Remzi Akyürek), Çaphâne-i Subat, İstanbul 1356, s. 146.
7 Ridvan Çolak, “Selçuklular Döneminde Mevlâna Ailesinin Devlet Bürokratlarıyla İlişkileri”, (Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Afyon 2012, s. 80.
8 İzzetullah Zeki, “Mühezzibüddin Ali ve Onun Kösedağ Savaşı Sırasındaki Diplomatik Rolü”, 1243 Türk’ün Anadolu Tarihinde Bir Dönem Noktası Kösedağ Savaşı ve Anadolu’nun Moğollar Tarafından İşgali, (ed. Abdullah Kaya), Sivas 2018, s. 129; Çolak, aynı tez, s. 81.
9 Zeki, aynı makale, s. 135.
10 Çolak, aynı tez, s. 82.
11 Zeki, aynı makale, s. 136; Çolak, aynı tez, s. 112.
12 Çolak, aynı tez, s. 86.
13 Çolak, aynı tez, s. 93.
Array