Herkes kendi zannınca benim yârim oldu Derûnumdaki sırları kimse araştırmadı Mevlânâ
Asırlar boyunca herkesin bildiği ama çok az insanın anlayıp sırrına erdiği büyük bilge, sûfî düşünür, irfan okyanusu…
Bir ayağı şeriat-i Muhammediyyede sabit, diğer ayağı şefkat nazarıyla yetmiş iki milleti dolaşan ârif-i billah: Mevlânâ
Onun hikâyesi; terk edişin ve vuslatın hikâyesidir. Asıl gayenin Allah’a ulaşmak olduğu fani dünyada, medreseyi, makamı, şöhreti, talebelerini, varlığını, eserlerini bırakıp, Şems’in nazarında gördüğü tecellinin ardına düşmenin, aklın getirdiği rütbelerden arınıp, akleden bir kalbin makamların da ilerlemenin hikâyesidir.
Mevlânâ’nın eserlerini bir seyr ü sülûk kitabı olarak okumayı öneriyor Mahmud Erol Kılıç. Zira Mevlânâ, “Ben kimim? Nereden gelip nereye gidiyorum?” gibi insanlığın en temel varoluş sorusunun da cevabına götürüyor bizi.
Mevlânâ Üzerine Konuşmalar, varlığın, nihayetinde “Bir”liğin sırrına eren bu büyük bilgeyi anlamaya bir kapı aralıyor. İşin erbabı bir uzmanın, Mahmud Erol Kılıç’ın kaleminden…