Mevlana pasaportu her yerde geçerli
Selçuk Üniversitesi Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ali Temizel, Merhaba Şehir Dergisi’ne enstitü çalışmaları ve Mevlevilik hakkında önemli bilgiler verdi. Mevlana Araştırmalar Merkezi’nin 2012 yılında öğrenci almaya başladığını dile getiren Temizel, “İran, İngiltere, Pakistan, Hindistan ve Malezya gibi ülkelerden öğrencilerimiz geldi. Bugüne kadar 25 tane öğrencimiz bizden mezun oldu” dedi.
KÜLTÜREL DİPLOMASİ YÜRÜTMELİYİZ
“Mevlana’nın fikirlerinin etkili olduğu coğrafya ile çalışıyoruz” diyen Temizel, şunları söyledi: “ Balkan ülkelerine ulaşıyoruz, Afganistan, Pakistan gibi ülkelerden insanlarla birlikte çalışmalar yapıyoruz. Türkiye olarak Mevlana üzerinden ciddi bir kültür politikası de izlemeliyiz. Çünkü Mevlana pasaportu dünyanın her yerinde geçerli. Bu potansiyeli iyi değerlendirmeliyiz. Türkiye olarak kültürel diploması yürütmeliyiz.”
**Mevlana Araştırmaları Ensitüsü ne zaman kuruldu? Faaliyetler hakkında biraz bilgi verir misiniz?
-Mevlana Araştırmaları Enstitüsü aslında 2005 yılında hizmete başladı ama o zamanlar Mevlana Araştırma ve Uygulama Merkezi olarak kurulmuştu. 2010’da yılında Prof. Dr. Nuri Şimşekler’in gayreti ile enstitüye dönüştü. 2012 yılında ise yüksek lisans programı açtık. Mevlana ve Mevlevilik araştırmaları üzerine programlar açtık. İlk açtığımız itibaren sadece Türkiye’den değil yabancı ülkelerden de öğrenciler enstitümüze gelmeye başladı. İran, İngiltere, Pakistan, Hindistan ve Malezya gibi ülkelerden öğrencilerimiz geldi. Bugüne kadar 25 tane öğrencimiz bizden mezun oldu. Biz inter disiplenler çalışıyoruz. Dolayısıyla her bölümden öğrenciler buraya kayıt yaptırırabiliyor. Tıpçısı da var, hukukçusu da var. Matematik öğretmeni, bilgisayar öğretmeni, mühendis bile var. Daha çok ilahiyattan arkadaşlarımız var. Fars Dili Edebiyatı, Arap Dili Edebiyatı, İngiliz Dili Edebiyatı gibi bölümlerden öğrencilerimiz var. Öğrencilerimizin bazıları Konya’daki bazı okullarda öğretmen veya müdür olarak görev yapıyor.
FARSÇA EĞİTİME BÜYÜK ÖNEM VERİYORUZ
**Öğrencilere dil eğitimi konusunda yardımcı oluyor musunuz?
-Yüksek Lisansa başlamadan önce 1 yıl hazırlık eğitimi veriliyor. Orada da 12 kredi Farsça, 4 kredi Osmanlı Türkçesi dersi alıyorlar. Çünkü Mevlana’yı bilmek için, Mesnevi’yi anlamak için biraz Farsça bilmek gerekiyor. Özellikle Osmanlı döneminde yazılan şerhleri daha iyi anlamak için Osmanlı Türkçesi bilmesi gerekiyor. Öğrencilerimize temel seviye de bunları öğretmeye çalışıyoruz. Farsça da özellikle yoğunlaşmalarını istiyoruz. Bazı dersleri Fars Dili Edebiyatı bölümünde veriyoruz. Herkese başlangıç olsun diye Mesnevi’nin ilk 18 beyitini Farsça olarak ezberletiyorum. Türkiye Türkçesi ile de tercümesini bilmelerini istiyorum. Mesnevi’nin ilk 18 beyitini bilmeyen birisi Mevlana araştırmacısı olamaz. Farsça bilmeden olması imkansız. Mevlana’nın eserleri Farsça yazıldığı için bir Mevlana araştırmacısı mutlaka Farsça bilmelidir. 1 yıl Farsça hazırlık kursumuz var. Farsça, Türklerin en kolay öğreneceği bir dil. Farsça bilgisayar kullanımını öğrenmelerini tavsiye ediyoruz. Bildirileri Farsça yazmalarını isteyecekler. Bunları bilmeleri gerekiyor.
EN BÜYÜK EKSİKLİK DİL ALTYAPISININ OLMAMASI
**Mevlana Araştırmaları Enstitüsi olarak hedefinize ulaşabildiniz mi?
-Hedefimize tam olarak ulaşamadık hala. Bazı öğrencilerimiz hala mezun olamadı. Bazı öğrencilerimiz yeni mezun oldu. Atılıp aftan yararlanan öğreneciler yeniden geldi. En büyük dezavantajımız gelen arkadaşlarımızın Arapça ve Farsça altyapısının olmaması. Bir ayet, hadis, bilgilerinin olmaması bizi yoruyor. Kendilerini de zor geliştiriyorlar. Mevlana’yı ve Mevlana eserlerini çalışacak olan birinin iyi bir dini altyapısının olması gerekiyor. Bu işe de inanmalı. Hedef kitlemiz öncelikle kendi nefsimiz daha sonra tüm alemdir. Çünkü; biz Müslüman bir Mevlana’nın peşindeyiz. Biz Mevlana üzerinden Müslümanlığa nasıl yaklaşırız, dini daha iyi nasıl anlarız derdindeyiz. Peygamberimizin ahlakı ile ahlaklanmış bir Mevlana’nın hayatını kendimize düstur edinmemiz gerekiyor. Buda yine İslam dininin temel bilgilerini akaid bilgilerini, hadisi, sünneti iyi tanıyarak olur. Mevlana’yı bir kahraman ilan ederek, hedefimize ulaşamayız…
SEMA FOLKLORİK BİR DANS DEĞİLDİR!
**Gelişizigüzel merdiven altı yapılan sema gösterileri hakkında neler söylemez istersiniz?
–Mevlana denince aklımıza hemen sema geliyor. Elbetteki Sema Mevlevilik tarikatının bir ritüelidir. Mevlana’nın eserlerini ve düşüncelerini semaya boğduramayız. Sema folklorik olmamalı. Sema yapan arkadaşlarımız Mevlevi tarikatının müntesibi olması daha iyi olur. Sema Mevlevi tarikatı mensupları tarafından yapılsa daha iyi olur. Bu düğünlerde yapılan sema gösterilerine kesinlikle karşıyız. Bir tarikat ayini böyle gelişigüzel yerlerde yapılamaz. O zaman Kadiri, Nakşibendi tarikatının da zikrini düğünlerde, mağaza açılışlarında yapalım. Bu doğru olur mu? Tabii ki olmaz. Sema bir halk dansı haline dönüşmemeli. Semazen bir dansöz değildir. Kalbiyle Allah’ı zikreden birisidir. Sema Kur’an tilaveti ile başlar.
MEVLANA’YA KENDİ PENCEREMİZDEN BAKMALIYIZ
**Özellikle Batı dünyası Hz. Mevlana’yı bir peygamber gibi göstermektedir. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
–Hz. Mevlana’yı Batılıların söylemleriyle anlamak hoş değildir. Tasavvufa Batı merkezli bakanlar, Mevlana’nın görüşleri kendilerine ne kadar benziyor ona bakıyorlar. Ciddi bir şekilde bu işin adabını yerine getirsek Batılılar İslam’a yaklaşacak. Biz Mevlana üzerinden nasıl olur da Müslümanlığımızı, dini yaşantımızı, ahlakı, sevgiyi, birlikte yaşamayı ortak kültürü nasıl yaşarız bunu öğrenmeliyiz. Mevlana’yı anlatmaktan ziyade anlamalıyız. Bu işi yapmaktan ziyade yaşamalıyız. Biz yaşamadığımız sürece bu iş olmaz. Bir sürü yabancı misafirimiz buraya gelecek. Bana soracaklar, “Mevlevi olarak kim var” diye sorduklarında ben kimi göstereceğim. Semazenler devletten maaş alan insanlardır diyorum. Devlet sanatçısıdır, maaş alarak bu işi icra ediyorlar. Mevlevi tarikatına bağlı kimseyi bilmiyorum….
DEFOLU HAYATLARINI KAMUFLE ETMEK İSTİYORLAR
**Bazı popüler isimler de Mevleviliğe ilgi duyuyor. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?
-Dışarıda yaşadığı defolu hayatı Mevlevilik ile kamufle etmeye çalışanlar var. Bunlardan ciddi anlamda rahatsız oluyorum. Mevlana hoşgörüsü diyoruz ama bizim yolumuz bellidir. “Ben yaşadıkça, Kur’an’ın kölesiyim. Ben Hz. Muhammed Mustafa’nın (S.A.V) yolunun tozuyum“ diyor Mevlana. Yok Batılı filozofmuş, yok Batılı filozofmuş. Merkez Mevlana’nın düşünce kaynağıdır. Mevlana’nın düşünce kaynağı ise Kur’an ve Hadis’tir. Mevlana bu şekilde yaşadı. Mesnevi’de bunlarla karşılıyoruz. Mevlana ismiyle yemek ismi var mesele. Bence bundan bir sakınca yok gibi.Dışarıda bir sürü defolu insan var. Mevlana aşığıyım diyor ama sen Mevlana gibi yaşamıyorsun ki. Bir iki süslü söz söylerek, bu iş olmaz. Bu iyi yaşayarak, öğrenebiliriz. Mevlana’nın hoşgörü mesajlarından yararlanacağız fakat dini bilgileri ön planda tutacağız. Bu işi yapacak kişi ehli sünnet çizgisinde olmalı.. Demek ki önce Müslümanca yaşamalıyız.
MEVLANA PASAPORTU HER YERDE GEÇERLİ
**Hz. Mevlana’nın evrensel kimliği tüm dünya ülkelerinde geçerli bir durum. Bu konuda şahit olduğunuz durumlar oldu mu?
-Bu işin siyasi boyutu da var. Mevlana pasaportu ile tüm dünya ülkelerine girebilirsiniz. Ben bunu geçen yıl da demiştim. Hiç kimse Hz. Mevlana’ya hayır demez. Türkiye’nin bu konuda daha aktif çalışması gerekiyor. Buraya gelen arkadaşların çok iyi bir Farsça ve İngilizce altyapısı olmalı. Hatta dini altyapısı da çok güçlü olmalı ki; bir –izm ile karşılaştığı zaman bocalamasın, sarsılmasın. Bu işi yapacak kişi her şeyden önce Anadolulu olacak. Toplumla iç içe yaşayacak, toplumdan aykırı olmayacak.
KÜLTÜREL DİPLOMASİ YÜRÜTMELİYİZ
**Hocam Enstitü’de yaptığınız yayınlar ve etkinlikler de bahseder misiniz?
-Zaman zaman çeşitli sempozyumlar ve paneller düzenliyoruz. Bu sempozyumlardaki bildirileri kitap haline getiriyoruz. Bazen süre yetmiyor, bazen para yetmiyor. Bazen bildiri sahibi bildirisini göndermiyor. Bazen bir kitabı basmak 1 yılı buluyor. Her yıl bir basılı bir eserimiz oluyor. Yabancı dilde dergi hazırlamakta sıkıntı yaşıyoruz. Personel eksiğimiz var. Yabancı dil bilen, hızlıca hakem kurullarına ulaşabilen personel sayımız yeterli değil. Geçen yıl çok sayıda etkinlik düzenledik. Bu yıl da çeşitli etkinliklerimiz olacak. Mevlana fikirlerinin etkili olduğu coğrafya ile çalışıyoruz. Mevlana’nın gölgesinin düştüğü, Mesnevi’nin ulaştığı tüm coğrafyaya ulaşmak için gayret gösteriyoruz. Balkan ülkelerine ulaşıyoruz, Afganistan, Pakistan gibi ülkelerden insanlarla birlikte çalışmalar yapıyoruz. Türkiye olarak Mevlana üzerinden ciddi bir kültür politikası de izlemeliyiz. Kültürel diploması yürütmeliyiz. Kimseye zarar vermeyeceğimizi herkes görmeli. Bizim kültürümüzde insanlarla birlikte yaşama kültürü var. Mevlana pasaportu dünyanın her yerinde geçerli. Tüm dünyaya barış iletilecekse Anadolu’daki tasavvuf üzerinden iletilmelidir. Böylece vefa görevini yerine getiririz. Coğrafyamızda ölen de Allahuekber diyor öldüren de. Bizim bir sakat duruşumuz var. Yüzlerce arif ve mutasavvıf insanlarımız var. Bu insanların hayatlarını ve Kur’an’ı özümsersek hedefimize ulaşmış oluruz…