MEVLÂNÂ DÜŞÜNCESİNDE SÛRET-MÂNÂ İLİŞKİSİ
MEVLÂNÂ DÜŞÜNCESİNDE SÛRET-MÂNÂ İLİŞKİSİ
Kadir Özköse
Sûret-mana ilişkisi; somuttan soyuta doğru bir âlem tasavvuru geliştiren Mevlânâ‘nın, Mesnevi‘sinde ele aldığı anahtar kavramlardan birisidir. Mevlânâ düşüncesinde, sûret ve mana arasında zorunlu bir ilişki bulunmakla birlikte, onun gayesi, sûrete takılmak değil özü yakalamaktır. Çünkü ten, kişinin görünen tarafıyken, can insandaki ilahi cevher ve Allah‘ın onda tecelli eden nefesidir. Mevlânâ; ―Benim esrarım, feryadımdan uzak değildir. Fakat her gözde ve kulakta onu görecek nur yoktur. Ten candan, can da tenden gizli değildir. Ancak kimseye ruhu/canı görmek izni verilmemiştir.” demek sûretiyle tenle canın birbirinden gizli olmadığını, ama sûretin manadan izler taşıyacağını ifade etmektedir. Canı manaya, teni yazılan yazıya benzeten Mevlânâ, mananın mücerret bir şekilde duyulup görülemeyeceğini belirtir. Ona göre yazıdan maksat, nasıl manayı anlatmaksa, tenden maksat da candır; cansız tenin hiçbir değeri yoktur. Söz ve mana ilişkisi ile konuya açıklık kazandırmaya devam eden Mevlana, sözü posta, manayı da cana benzetmektedir. Postun faydası ve işlevini kötü özün ayıbını örtmek olarak dile getirir. Kabuk ve sûretin manadaki hakikati gizlemesini, ehil olmayanların istifade edememesi olarak yorumlamaktadır.