Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin Eserleri Üzerine Yapılan İngilizce Çalışmalar
Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin Eserleri Üzerine Yapılan İngilizce Çalışmalar
Dr.Sâfi ARPAGUŞ
M. Ü. İlahiyat Fakültesi
Özet
[Sâfi Arpaguş, “Mevlânâ Celâleddin Rûmî’nin Eserleri Üzerine Yapılan İngilizce Çalışmalar”, Tasavvuf İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, Ankara 2005, Y. 6, S. 14, ss. 775-804]
Bu çalışmada Mevlânâ’nın eserleri ve fikirleri ile Batı dünyasına etkilerinin ortaya konulması amaçlanmaktadır. Özellikle İngilizce’deki çalışmalara ve İngilizce konuşulan dünyaya olan etkileri ele alınacaktır. Mevlânâ’nın eserlerinin tercüme, edisyon ve uyarlama olarak hangi çalışmalara kaynaklık ettiğine, akademik olarak ne tür çalışmalara konu edildiğine bakılacak, bu çalışmalar genel hatlarıyla tanıtılmaya çalışılacaktır. Çalışma sahanın araştırmacılarına ve bu konuda yapılacak ayrıntılı çalışmalara rehberlik edecek bibliyografik bir giriş niteliğinde değerlendirilmelidir.
Anahtar Kelimeler:Celâleddin Rûmî, Mevlânâ, Mesnevî, Batı’da Mevlânâ, İngilizce’de Mevlânâ’nın Eserleri, İngilizce’de Mevlânâ Çalışmaları, İngilizce’de Mevlânâ Tercüme, Edisyon ve Uyarlamaları, Batı’da Rûmî Fenomeni.
Giriş
Mevlânâ Celaleddin Rûmî, XIII. yüzyılda yaşamış bir mutasavvıftır. İlim ve tefekkür dünyasına getirdiği kendine has yorum ve anlayış gerek zamanına ve gerekse asırlar sonrasına etki etmiştir. Şiir, mûsikî ve semâ gibi unsurları kullanarak geniş kitlelere ulaşmış, böylelikle İslâm kültür ve düşünce hayatına yeni boyutlar katmıştır. Bu nedenle yaşadığı asırdan bugüne evrensel bir şöhret bulmuştur. Eserleri birçok dile çevrilmiş, hatta eserleri üzerine en fazla çalışma yapılmış şark müelliflerden biri olmuştur. Bugün onun Doğu dünyasındaki tanınmışlığı, fikir ve eserlerinin yaygınlığı yanı sıra, özellikle Avrupa, Amerika ve dünyanın daha bir çok yerinde eserlerinin okunduğu veya akademik çalışmalara konu edildiği de tespit edilmektedir.
Bu çalışmada Mevlânâ’nın eserleri ve fikirleri ile Batı dünyasına etkilerinin ortaya konulması amaçlanmaktadır. Özellikle İngilizce’deki çalışmalara ve İngilizce konuşulan coğrafyaya olan etkileri, bu etkileşimin boyut ve keyfiyetinin sınırları ele alınacaktır. XIII. yüzyılda Doğu’da ve özellikle de İslam dünyasında yaşamış bir mutasavvıfın bu bağlamda Batı’da, inanç, kültür ve coğrafya olarak kendi dünyasının dışında farklı bir ortamda ve geniş bir zaman diliminde ne gibi tesirlerinin olduğu incelenecektir. Mevlânâ’nın, eserlerinden mülhem hangi çalışmalara zemin oluşturduğu ve düşüncesini anlamaya ve kavramaya yönelik ne tür çalışmalara konu edildiğine bakılacaktır.
Temelde araştırılan sahanın akademik ve popüler çalışmalar olmak üzere iki ana boyutu göz önünde bulundurularak, her iki kategori de ortaya konulmuş, başlıca kaynaklara ulaşılmış ve değerlendirmeler bu elde edilen verilere dayandırılmıştır. Yine bir başka ifâde şekli ile bu tasnifi edisyon kritik çalışmaları, tercümeler, derlemeler ve uyarlamalar olarak da yapmak mümkündür. Başlangıçta konuyu İngiltere ile sınırlamak arzusunda olmamıza rağmen daha sonra çalışmanın tabii seyri araştırmanın İngilizce’deki çalışmalar boyutuna taşınmıştır. Ancak bunu da mevzuyu sınırlamak maksadıyla Mevlânâ’nın eserleri üzerine yapılan çalışmalar alt başlığı ile kısıtlama gereği duyduk. Ancak bu noktada da Mevlânâ düşüncesini ortaya koymak maksadı ile yapılmış olan diğer ilmi ve akademik çalışmalarda bulunan kısmi tercümeler ve nakillerle karşılaştık ve bunlara da dikkat çekmek ve kısa da olsa bilgi vermek ihtiyacı hissettik. Belirtilen yönleri ile bu eserler de kısmî olarak gözden geçirilmiştir. Bu eserlerin genel değerlendirilmesi yapılmış, tafsilatlı olarak incelenmesi başka bir çalışmaya bırakılmıştır. Yine bir başka çalışmaya bırakmak lüzumu hissedilen bir diğer kategori de bu hususta kaleme alınmış makalelerdir. Zaten genellikle daha spesifik konuların ele alındığı ve ayrı bir çerçevede değerlendirilmesi gereken makale türü çalışmalara ileride müstakil çalışmalarda değinilmesinin uygun olduğu kanatindeyiz.
Bütün bu açıklamalardan sonra çalışmanın temel hedefini Mevlânâ’nın eserlerinin İngilizce’ye aktarımının boyut ve mahiyetini ortaya koymak şeklinde özetlemek mümkündür. Ancak burada uygulamayla ilgili olarak şunları da belirtmek gerekmektedir: Mevlânâ’nın eserlerine âit çalışmalar ele alınırken yapılan çalışmanın temel nüshalara ve aslına uygunluğu araştırılmış, tam veya kısmi bir çalışma olup olmadığına bakılmış, derleme veya uyarlama olması dikkate alınmış, derleme ve uyarlamaların da İngilizce’deki hangi temel çalışmalara dayandığı göz önünde bulundurulmuştur. Bundan başka müelliflerin konu ile ilgilerinin arka planı hakkında ulaşılabilen malumatı aktarmak da hedeflenen husular arasında yer almıştır. Böylece akademik, mistik veya tamamen spiritual gayelerden hangi insiyak ile yapıldığı yönünde elde edilen bilgiler ışığında Batı’da Mevlânâ ilgisinin boyut ve sınırlarının nerelere kadar ulaştığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Şimdi bu amaçla Batı’da Mevlânâ çalışmalarının kısaca tarihçesi üzerinde durarak konunun temelleri ve başlangıç noktası bulmaya çalışalım.
Batı’da Mevlânâ Çalışmalarının Kısa Tarihçesi
Batı’da Mevlânâ çalışmalarının başlangıcının Fransız Barthelemy d’Herbelot’nun Bibliotheque Orientale1 adlı yaklaşık 8600 maddeden oluşan ansiklopedisindeki “Mevlevî” maddesi ile olduğu kabul edilmektedir. d’Herbelot’nun burada Mevlânâ’yı bir madde başlığı olarak ele almadığı, ancak ney, mûsikî ve sema ile meşgul olan Mevlevîlerin Mesnevî adında bir kitap okudukları bilgisini verdiği, eserin müellifini de “Cemâleddin el-Belhî” olarak yazdığı, Mesnevî şerhlerinden bahsedilirken de İsmâil Ankaravî’nin şerhinden bahsedildiği2 ifâde edilmektedir. İlk olması açısından değinmek ihtiyacı duyduğumuz bu çalışma Fransızca olması sebebiyle çalışmanın sınırları dışında kalmaktadır. Yine Batı’da özellikle Helmut Ritter (1892-1971) örneğinde olduğu üzere diğer Avrupa dillerinde de Mevlânâ’nın hayatı, düşüncesi ve eserlerini konu edinen İngilizce’deki bu çalışmalarla eş zamanlı tetkikler vardır. Ancak bu makâle sınırlarını aşan bu hususları müstakil başka bir çalışmaya havâle etmek zarûreti vardır. Bu noktada tekrar İngiltere ve İngilizce’ye dönelim.
İngiltere’de 1632’de Cambridge Üniversitesi’nde Arapça kürsüsü kurulmuş, hemen arkasından 1636’da aynı kürsü Oxford’da kurulmuştur. Başlangıçta Arapça ve İbranice etrafında şekillenen bu kürsülerde bu dönemlerde görevde bulunan kimselerin Farsça açısından yetersiz olduğu görülmektedir. Fakat bu eksiklik Sir William Jones’un Hind-Avrupa dillerine olan ilgisi ve 1770’lerdeki Farsça tercümeleri sayesinde tüm Avrupa’da Farsça şiirin güzelliğine hayranlık uyandırmıştır. Jones’un bu alandaki geçmişi hakkındaki bilgilere gelince, başta Calcutta’da görevli olarak bulunduğu zaman oldukça fazla Arapça ve Farsça eser okuma fırsatı bularak Farsça’sını geliştirdiği bilinmektedir. Kendisinin not defterinde okuduğu eserlerin bir listesinin olduğu ve Mesnevî’nin burada sekizinci sırada bulunduğu da bir detay olarak bilinmektedir. Jones arkadaşı Johnson’dan okumak için istediği Mesnevî nüshasının kenarına bu eser hakkında şu ifâdeleri not etmiştir:
“Mesnevî gibi oldukça sıradışı bir kitap belki de bir insan tarafından yazılmış olamaz. O güzellikleri ve kusurlarıyla, göze batan, insana kaba gelen müstehcenlikleriyle ve saf ahlaki konularıyla şiirin süzülmüş zarafeti ve çocuksu saflığıyla, nüktedanlık ve letâfetiyle muhteşemdir. Sersemletici şakalarla karışık, kurulmuş bütün dinlerle alaycı, dindarlığı yüceltici bir tarz ile, el değmemiş güzel bir ülkeye, etrafa hayvanların kokularıyla karışık canlı, güzel çiçeklerin serpiştirildiği, harika bir iklime benzemektedir. Ben Shakespeare veya Chaucer dışında Mevlânâ ile mukâyese edilebilecek herhangi bir yazar tanımıyorum.”3 “Celaleddin Rûmî tarafından yazılan Mesnevî adlı manzum eser, din, tarih, ahlâk, siyâset gibi bazı konular üzerinde durmaktadır. Bu şiir Farslar üzerinde büyük bir hayranlık uyandırmakta ve gerçekten de bu beğeni ve hayranlığı hak etmektedir.”4
Jones, “Farsça’daki En Değerli Eserler Kataloğu”nda daha 1800’lü yılların başında biri bir şahsa özel, diğeri Oxford kütüphanesinde olmak üzere Avrupa’da en az iki Mesnevî nüshasının varlığından bahsetmektedir.5 Bununla birlikte, 1771’de Jones’un yazmış olduğu Grammar of the Persian Language adlı eser de İngiltere’deki dil öğrencileri için baş eser olmuştur. Edward FitzGerald (1809-1893) Jones’un bu eserinde şiirsel bir letafet ve son derece güzel örnekler bulduğunu ve bu yüzden bu esere bir tür aşkla bağlandığını ifâde eder. Bunun sebebi de Mevlânâ’nın Mesnevî’sinden yapılan nakiller ve bu nakledilen şiirlerin etkileyici güzelliğidir.
XIX. yüzyılın ortalarından itibaren Farsça talebeleri tarafından Hafız’ın (v.792/13120) Divan’ı ve Sa’di’nin (v.691/1292) Gülistan’ı ile beraber yavaş yavaş Mevlânâ’nın Mesnevî’sinin de okunmaya başladığı gözükmektedir. Edward Byles Cowell (1826-11203) Edward FitzGerald’in de daha önce kendisinden dil konusunda yardım aldığı Hint ordusunda binbaşı olan W. B. Hocley’den Farsça öğrendiği bilinmektedir. Cowell daha sonra Cambridge’de Sankristçe Profesörü olacak, burada talebelerine imtihanlarda Mesnevî’den parçalar verecektir. Bu talebelerinden Edward Henry Palmer’in (1840-1883) –dil konusunda deha kabul edilir-1867’de imtihan için Song of the Reed and Other Pieces6 başlığı altında bir not hazırladığı bilinmektedir.
Hindistan ve Doğu sömürgelerindeki bir çok İngiliz askerinin Farsça çalışmalar ve tercümeler yapmış olduğu görülmektedir. Özellikle Hindistan’da İngiliz ordusu elemanlarına Farsça eğitim verildiği bilinmektedir. Bunlar içerisinde oldukça kabiliyetli ve çalışmalarıyla bu alandaki daha sonraki çalışmalara zemin oluşturmuş önemli kimseler çıkmıştır. Bunlardan albay Wilberforce Clark, binbaşı J. Stephenson, Dame Gertrude Bell, Edward Granville Browne (v.1926), Fars edebiyatıyla ilgilenen meşhur ilim adamlarındandır. Aynı zamanda Browne 1884 yazındaki Cambridge Üniversitesi şeref payesi kadrosuna hazırlık için Mevlânâ’nın Mesnevî’sini ve Hafız Divanı’nı çalıştığı bilinmektedir. Yine Cowell’ın da daha sonra Reynold Alleyne Nicholson (v.1945) Browne için de kaynak teşkil edebilecek en az iki yazma Dîvân-ı Kebîr nüshasını elde etmiş olduğu bilinmektedir.7
Browne, dört ciltlik büyük eseri A Literary History of Persia8(11202, 11206, 1920, 1924)’da önemli miktarda şiir ve nesir incelemiştir. Eser bugün dahi İngilizce’deki en muteber Fars kültür ve medeniyet tarihi çalışması olarak kabul görmektedir. Browne Mevlânâ için, “Şüphesiz İran’ın çıkardığı en üstün sufi şâirdir. Mesnevî’si de bütün zamanların en iyi şiiri olmayı hak etmektedir”9 demektedir. Browne Mesnevî’nin birinci cildinin önsözü ile, Yahudi vezir hikâyesini de 10tercüme etmiştir. Kendisinden sonra Nicholson ve Bediuzzaman Firuzanfer (v.1970) gibi bu sahanın önde gelen simalarına önemli katkısı olmuştur. Nitekim Nicholson ondan ilham aldığını eserinin önsözüne ilâve ettiği bir ek not ile11 açıkça dile getirmektedir.
Nicholson (1868-1945) birçok İngiliz müsteşrikin aksine akademik bir aileden gelen, seyahati pek fazla sevmediğinden hayatında Arapça ve Farsça dillerinin konuşulduğu coğrafyada hiç bulunmadığı halde yapmış olduğu çalışmalar da günümüzde hala aşılmamış oldukça farklı bir kişiliktir. 1892’de Hint dilleri şeref kürsüsünden sonra Cambridge Üniversitesi Trinity College’de Farsça öğretim üyesi olmuştur. Bu göreve 11202’den Browne’ın 1926 da vefat etmesine kadar devam etmiş olan Nicholson bu tarihten itibaren 1933 yılına kadar Browne’un yerine Oxford Üniversitesi’nde Sir Thomas Adams kürsüsünde profesör olarak vazife yapmıştır. 1940’ta gözlerinden rahatsızlanan ve görme zafiyeti yaşamaya başlayan Nicholson’ın Chester’da vefat ettiği 27 Ağustos 1945 tarihine kadar Kuzey Galler’de dinlenmeye çekildiği ve münzevi bir hayat yaşadığı ifâde edilmektedir. Vefatından bir yıl kadar önce İran ve Fars kültürüne katkılarından dolayı Tahran Üniversitesi tarafından fahri doktora payesi ile ödüllendirilen Nicholson’ın vefatı İran’da da büyük bir üzüntü ile karşılanmış, hatta bu dönemde İran’ın en büyük Mevlânâ uzmanı kabul edilen Firuzanfer’in bu üzüntüyü dile getiren bir de ağıt yazdığı12 nakledilmektedir.
11205-1914 yılları arasında dört büyük tasavvuf klasiğini, Ferideddin Attar (v.1220)’ın Tezkiretü’l-Evliya’sını (I-II, 11205, 11207), Hucviri’nin (v.1072) Keşfü’l-Mahcub’unu (1911), İbn Arabi’nin (v.1240) Tercümanü’l-Eşvak’ını (1911) ve Serrac’ın (v.988) el-Lüma’ (1914) adlı eserini tercüme edip yayına hazırlayan Nicholson, biraz da Browne’dan etkilenerek onun A Literary History of Persia adlı eserinin bir noktada Araplar için olanı diyebileceğimiz A Literary History of Arabs adlı çalışmasını kaleme almıştır. Yine The Mystics of Islam (1914), Studies in Islamic Poetry (1921) ve The Idea of Personality in Sufism (1923) isimli eserleri de tasavvufun önemli konularını ele alan eserler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Nicholson daha otuzunda iken büyük aşkı diyebileceğimiz Mevlânâ’nın şiirlerinden ilk edisyonu olan Selected Poems from the Divan-ı Shams-i Tabriz13 adlı eseri yayınlar. Bu çalışma aynı zamanda onun asistanlık tezidir. 1924’te ise Centenary Suplement to the Journal of Royal Asiatic Society’de yayınlanan makalesi14 ile Mevlânâ’nın Fihi Ma Fih’inin Batı’da ilk defa gündeme gelmesi yine Nicholson sayesindedir. Bütün bu çalışmaları bir yana Nicholson’un bizce tasavvuf kültürüne yapmış olduğu en büyük katkı hiç şüphesiz Mesnevî’ye yaptığı tercüme, şerh ve edisyon kritik olarak ortaya koyduğu şaheser çalışmasıdır. Mesnevî beyitlerine yapmış olduğu numaralandırma bugün dahi tüm dünyaca kullanılan ve kabul gören bir sistemdir.
Bu noktada zaman olarak Nicholson’dan önce veya sonra Mesnevî çalışmalarında bulunan daha sonra çalışmaları hakkında detaylı malumat vereceğimiz önemli isimleri ve bu konudaki eserlerini zikretmek gerekirse hemen akla gelebilecek şu isimler üzerinde durmamız mümkün olacaktır.
James W. Redhouse ve The Mesnevî of Mevlânâ Jelalu’d-din Muhammed er Rûmî15 adlı eseri, E. H. Whinfield’in 1898 de Mesnevî’nin altı cildinden seçme olarak toplam 3.500 kadar beyitten oluşturduğu Masnavi-i Ma’naví: the Spiritual Couplets of Maulana Jalalud-dín Muhammad-iRûmî16 künyeli çalışması, C. E. Wilson’un 1910 da Mesnevî’nin ikinci cildine âit The Masnavî17 adlı bir tercüme ve bir de şerh olmak üzere iki ciltlik çalışması, Hindistanlı bir ilim adamı ve araştırmacı olan M. G. Gupta’nın Maulana Rûmî’s Masnawi18 adlı eseri burada zikredilebilecek başlıca eserlerdir. Yine aynı zamanda hocası olan ve onun vefatından sonra Cambridge Üniversitesi’ndeki kürsüsünü devraldığı Nicholson’ın geleneğini devam ettiren Arthur John Arberry’nin Nicholson tercümesini esas alarak Mesnevî’nin birçok hikâyesini Tales from the Masnavi ve More Tales from the Masnavi19 isimleriyle iki cilt halinde tercüme etmiştir. Bütün bu adı geçen yazarlar ve eserleri bu tarihi sürecin bize göre önemli köşe taşlarıdır. Aslında burada Mevlânâ’nın Mesnevî’si ve diğer eserleri üzerine yapılan önemli miktarda eserden söz etmek mümkündür. Ancak bu çalışmalar hakkında detaylı bilgiyi çalışmamızın ilerleyen bölümlerinde ayrıntılı olarak değinileceğinden burada zikretmeyi gerekli görmemekteyiz.
Bütün bu malumattan sonra maalesef şunu hemen ifâde edelim ki başlangışta daha çok oryantalist bir yaklaşımla, akademik olarak ele alınan ve gündeme gelen bu eserlerdeki ciddiyet, ilmi kifâyet ve aslına uygunluk daha sonraları özellikle son elli yılda bu düzende devam edememiştir. İleride de değinileceği üzere bunun tarihi ve kültürel açıdan oturduğu zemindeki değişiklikten kaynaklanmış olması kuvvetle muhtemeldir. Özellikle sâdeleştirme ve uyarlamalardaki keyfîlik ve aslına sadâkat noktasındaki rahatlık sonraki dönem çalışmalarına daha dikkatle yaklaşmayı zarûrî kılmaktadır. Şimdi Mevlânâ’nın eserleri üzerine yapılmış bu çok çeşitli ve oldukça geniş bir yelpazede değerlendirilmesi mümkün olan çalışmalara detaylı olarak kendi kategorileri ve başlıkları altında değinelim.
A) MESNEVÎ-İ MÂ’NEVÎ
Mesnevî Mevlânâ’nın hayatının son yıllarında meydana getirdiği manzum eseridir. O’nun Mesnevî’ye 54-57 yaşlarında yaklaşık 1258 ile 1261 yıllarında başladığı bilinmektedir.20 Yine O’nun Mesnevî beyitlerini yazmaya hayatının sonuna kadar devam ettiği ifâde edilmektedir ki, hatta Mesnevî’nin son hikâyesinin tamamlanmadığı yolundaki düşünceler de buradan kaynaklanmaktadır. Mesnevî sufi hikâyelerinin bir hülasası, ahlaki öğütler manzumesi ve tasavvufi öğretilerden ibarettir. Orada Kur’an’ın yüksek hakikatlerine ve derin mevzularına tam manasıyla nüfuz edilmektedir. Mevlânâ da zaten kendisi Mesnevî’nin önsözünde bu durumu, “Bu kitap dinin asıllarının, asıllarının, asıllarıdır ve Kur’an’ın yüksek hakikatlerinin açıklayıcısıdır”21 demektedir. Tam adı, “Mesnevî-i Mânevî”dir ki anlamı, “derin mânevî manaların kafiyeli beyitler halinde terennümü” şeklinde îzah edilmektedir. Mesnevî adı Arapça “ikili” demektir. Çünki beyitin ikinci mısra’ı birincisi ile kafiye oluşturmaktadır ve bu türün hususi bir ölçüsü ve vezni22 bulunmaktadır.
Mesnevî altı cilde ayrılmıştır ve Mevlânâ her bir cilde ayrı bir önsöz yazmıştır. En eski yazma nüshası, istinsah tarihi Mevlânâ’nın vefatından beş sene sonraya -1278 senesinin Aralık ayına- tekâbül eden Konya nüshasıdır. Bu yazma nüshanın T.C. Kültür Bakanlığı23 ve İranlı araştırmacı Tevfik Sübhani tarafından yapılmış iki ayrı tıpkı basımı24 söz konusudur. Mesnevî’nin tüm beyitleriyle Mevlânâ’ya âidiyeti, aslına uygun olarak günümüze kadar gelip gelmediği tartışmalı bir konudur. Güvenilir kabul edilen Konya nüshası ve Nicholson nüshası ile diğer bazı apokrif nüshalar arasında farklar olduğu da bir gerçektir. Mevlânâ’nın yaşadığı asırdan günümüze kadar asırlar boyunca Mesnevî’nin bu apokrif nüshalarına bazı ilâvelerin yapılmış olması kaçınılmazdır. Özellikle Pakistan, Hindistan ve İran’da bulunan, yazma veya matbû bazı Mesnevî nüshalarında Mesnevî’ye iki binin üzerinde beyit ilâve edilmiş olduğu ifâde edilmektedir.25 Öyle ki bu beyitlerden birçoğu, büyük şöhret bulmuş olmasına rağmen Mevlânâ’ya âit değildir.
Bize göre bunun iki nedeni olabilir. Birincisi Mevlânâ ve Mesnevî’nin şöhretinden istifâde etmek amacıyla düşünce ve şiirlerinin daha büyük kitlelere ulaşmasını ve daha uzun ömürlü olmasını düşünen kimse ve gurupların bilinçli ilâveleridir. İkincisi ise, mürid ve muhiplerin görüp duydukları hemen her güzel beyti ona mal etmeleridir. Bu gibi hususların özellikle yukarıda belirtilen ülkelerde olması da oralarda konuşulan dille, Mesnevî’nin yazım dili arasındaki doğrudan ilişki ile ifâde edilebilir. Aynı şekilde Türkler ve Anadolu’da böyle bir şeyin ortam bulamaması da dil konusu ile ilgili olabileceği gibi, Mevlânâ’nın vefatından (v.1273) hemen sonra 1278 tarihinde meydana getirilen ve en sağlam nüshalardan kabul edilen “Konya Nüshası”nın ve özellikle bu coğrafyada en yaygın şerh olan Ankaravî şerhinin böyle bir hususun zemin bulmasına engel olmasıdır. Mesnevî hakkında bu kısa genel bilgilerden sonra şimdi İngilizce’de Mesnevî üzerine yapılan, ilmi akademik ve popüler tüm çalışmaların ayrı ayrı değerlendirilmesine geçebiliriz.
I) MESNEVÎ TERCÜME ve ŞERHLERİ
Batı’da özellikle XIX. asrın sonlarından itibaren Mesnevî’nin tercümelerine rastlanmaktadır. Bu bölümde İngilizce’ye yapılmış olan bu eserlerin birbirine zemin hazırlaması ve sonraki çalışmalara ışık tutması gibi nedenlerden dolayı kronolojik sırayla incelenmesinin uygun olacağı düşünülmektedir. Bundan başka eserlerin şekil ve muhteva olarak mahiyeti üzerinde durulacaktır. Yine kendisinden önce hangi eserlerden etkilendiği ve sonraki çalışmalara ne tür etkileri olduğu, dil özellikleri, alanındaki akademik, ilmi ve popüler çalışmalar içindeki konumu ve ne gibi tesirleri olduğu konularına cevaplar aramaya çalışılacaktır.
a) Sir James William Redhouse’ un Tercümesi:
James W. Redhouse’un The Mesnevî of Mevlânâ Jelalud-din Muhammed er Rûmî26 isimli çalışması, akademik çevrelerce pek başarılı bir deneme olarak görülmemektedir. Mesnevî’nin birinci cildine âit bu şiirsel tercüme kendisinden oldukça sonra yapılan Nicholson çalışmasıyla karşılaştırıldığında birçok yanlışları da bünyesinde barındırmaktadır. Ancak eserin Mesnevî ile ilgili ilk çalışma olması ve şiire karşı bir ilgi meydana getirmesi açısından önemi bulunmaktadır.
Eserin önsözünde Mevlânâ hakkında daha çok Eflâkî’nin Menakıbü’l Arifin isimli eserine bağlı kalınarak verilmiş oldukça detaylı bibliyografik bilgiler bulunmaktadır. Yine bu bilgilerin kaynağı olarak Menakıbü’l Arifin hakkında kısa da olsa eserin yazım tarihi, aşamaları ve muhtevası gibi konularla ilgili bilgiler verilmektedir.27
b) Edward Henry Whinfield’in Tercümesi:
Whinfield 1898 de Mesnevî’nin altı cildinden seçme olarak toplam 3.500 beyit civarında bir yekünü Masnavi-i Ma’naví: The Spiritual Couplets of Maulana Jalalud-dín Muhammad-i Rûmî28 adı ile tercüme etmiştir. Eserin girişinde yazar beş başlık altında yapmış olduğu çalışmanın husûsiyetleri ve konumu hakkında genel bilgiler vermiştir. İlk başlıkta Mevlânâ’nın Mesnevî’nin birinci cildine yazmış olduğu önsöz özetlenmiş, sufism adındaki ikinci başlıkta ise tasavvufun İslam tarihindeki yeri ve önemi hakkında genel bir değerlendirme yapılmıştır. Üçüncü başlıkta Mesnevî’nin özellikleri ve muhtevası hakkında genel bilgiler verilmiştir. Dördüncü başlıkta Mevlânâ’nın hayatı kısaca özetlenmiş ve son kısımda da yapılan tercüme hakkında bilgilendirmelerde bulunularak giriş bölümü sona erdirilmiştir.29 Nicholson bu çalışmayı şu şekilde değerlendirmektedir:
“Bütün Mesnevî talebelerinin Mesnevî’nin konularını ilk analiz eden olması ve eserin altı cildinden yapmış olduğu seçmeleri nesir halinde tercüme ederek konuların yüksek kalitesini ortaya çıkarması sebebiyle Whinfield’e minnet borcu vardır.”30 Yine Nicholson Whinfield’in Doğu mistisizmi hakkında burada vermiş olduğu bilgilerin daha önce (1880) Şebüsterî’nin (v.1320) Gülşen-i Râz31 adlı eserine yapmış olduğutercümesinde de bulunmakta olduğuna işâret etmektedir. Nicholson yalnızca Farsça’nın dil olarak mütercimleri yanıltması bakımından zorluklarına Mesnevî’deki, “O zevk sonunda da önünde olduğu gibi kolaylıkla kazanılmaz. Nihâyette adı güç olur, güçleşmiş bir hal alır”32beyitleri ile işâret etmektedir33
c) Charles Edward Wilson’un Tercüme ve Şerhi:
Wilson 1910 da Mesnevî’nin ikinci cildine âit çalışmasını, bir tercüme ve bir de şerh olmak üzere The Masnavî34 adı altında iki ciltlik bir çalışma olarak ortaya koymuştur. Wilson çalısmasının husûsiyetlerini ifâde ederken şu hususlara dikkat çekmektedir:
“Farsça muğlak şiirlerin Avrupalılar için anlaşılır bir hale getirilmesinin yegâne yolu, bolca açıklama notlar eşliğinde sade ve tam bir nesir olarak verilmesi ile mümkün olabilir. Bence işin aslı şu ki, gerçekte Farsçadan yapılan tercümeler, çok az ilgi çekmektedir. Çünkü bu tercümeler eksik ve kusurlu olmaktadır. Bu nedenle ben bu çalışmayı yapabildiğim oranda en iyi şekilde Farsça, Türkçe, Urduca ve Arapça şerhlerin de yardımıyla aklî ilimlerle az da olsa alakalı olan herkes için anlaşılır olmasına çalıştım.”35
Aslında Wilson’un bütün bu diller ve şerhlere göre, daha çok Ankaravî Şerhi’ni dikkate almış olduğu görülmektedir. Çalışma Mesnevî’nin ikinci cildine âit bütün konuların; âyetler, hadisler ve diğer manzum ifâdelerin tercümesini ve aynı zamanda kaynaklarını içermektedir. O’nun şerhinde kendisinden sonra yapılmış olan Nicholson şerhiyle bir takım benzerlikler olmasına rağmen iki çalışma arasında bazı sistematik farklılıklar da vardır. Wilson Kur’an âyetleri ve hadislerin tam tercümelerini verirken, Nicholson Wilson’a nazaran bunu daha az yapmıştır. Ama ikisinin de ortak özellikleri çalışmalarında İsmail Ankaravî şerhine oldukça sık mürâcaat etmiş olmalarıdır. Bu anlamda her ikisini mukâyese açısından Nicholson’un Wilson’ın tercümesi ile kendi çalışmasını mukâyese ettiği şu ifâdelerine bakmak yeterlidir:
“Çalışmamın ikinci cildiyle Wilson’ın çalısmasını mukâyese ettiğimde her iki çalışma arasında metod ve netîce itibâriyle benzerlikler buldum. Çoğu zaman kelimesi kelimesine benzerlik ve uyum olduğunu, bazı farklılıkların olduğu yerlerde de bunun bir düzeltme ve yanlış görmeden daha ziyâde tartışma maksadıyla ortaya çıktığını müşâhede ettim.”36
Wilson’ın bu çalışmadaki başarısı ve yaklaşımı tarih olarak daha sonra olması dolayısıyla Whinfield’e göre daha gelişmiştir. Çalışma anlam ve tercüme olarak daha doğru ve dil olarak daha az eski İngilizce’ye (Victorian Sound) sahiptir. Kısacası dili daha yeni ve anlaşılırdır. Yine kendisinden yirmi yıl kadar sonra olmasına rağmen Nicholson’un çalışmasına olan yakınlığı ve mükemmel şerh ve îzahları ile de dikkati çekmektedir. Bu da -yukarıda da ifâde edildiği üzere- Ankaravî’ye yapılmış olan mürâcaatların bir neticesidir.
d) Reynold Alleyne Nicholson’un Metin, Tercüme ve Şerhi:
Nicholson Mesnevî’nin Batı’da tam olarak tercüme metin ve şerhini ortaya koyan ve bu başarılı çalışması neticesinde tüm dünyada büyük saygı ve itibar gören bir araştırmacıdır. Nicholson The Mathnawî of Jalâlu’ddín Rûmî37 adlı bu çalışması sekiz yılda tamamlanmış ve üç cilt halinde basılmıştır. Mesnevî’nin birinci ve ikinci ciltleri 1926, üçüncü ve dördüncü ciltleri 1930 ve beşinci ve altıncı ciltleri de 1934 yılında tamamlanmıştır. Nicholson Mesnevî’nin Farsça metnine tekâbül eden bu üç ciltlik tercümesine ilâve olarak 1937 ve 1940 yıllarında iki ciltlik Mesnevî Şerhi’ni ve yine üç cilt olarak yapmış olduğu tercümenin orijinal Farsça metinlerini edisyon-kritik olarak hazırlamıştır. Mesnevî beyitlerinin sistematik olarak numarandırılması husûsunda da bugün dahî tüm dünyaca en mûteber iki kaynaktan biri sayılan bu çalışmasını tamamlayarak ilim dünyasının istifâdesine sunmuştur.
Nicholson 1926-1934 yıllarına tekâbül eden bu çalışmanın üçüncü cildinin 2836. beytine kadar Mesnevî’nin yukarıda bahsi geçen Konya nüshasından istifâde etme imkanı bulamamıştır. Bu noktadan sonra çalışması Konya yazma nüshası ile de uyum göstermektedir.38Bununla birlikte ilk iki cild ve üçüncü cildin hemen hemen yarısı diyebileceğimiz kısmı sonradan bazı tashihler yapılmış olmasına rağmen yine de elde olmayan bazı nedenlerden dolayı Konya nüshasına daha az uyum göstermektedir.39
Nicholson’un çalışması için söylenilen hususların başında da dil özellikleri gelmektedir. Eserin eski (Victorian Sound) ve yeni İngilizce’nin her ikisine âit husûsiyetlere de sahip olduğu görülmektedir. Bundan ötürü onun çalışması bir çok açıdan Mesnevî çalışmaları arasında bir dönüm noktası olma niteliğine sahiptir. Nicholson için zikredilen bir başka husus da beyitlere parantez kullanarak açıklama ve îzahlar getirmesidir.40
Nicholson için Mesnevî, Mevlânâ’nın dehasının göstergesi olarak onun şiirsel dehasının zirvesi kabul edilen Dîvân-ı Kebîr’den kesinlikle daha etkilidir. Onun gazelleri şiirin ilham aldığı görüş ve cezbenin ulaşılabilecek en yükseğine ulaşır ki bütün bunlar onu tek başına tasavvufi düşüncenin meydan okunamaz seçkini yapmaktadır. Fakat gazeller için sıradan tecrübelerden uzak, yalın bir yokluğa açılan hayali bir dünyanın içine dalmaktır denilebilir. Oysa Mesnevî, bol miktarda hayatın içinden, hayata anlam veren problemler ve bunlara sebep olan tutum ve davranışlara âit bir muhteva içermektedir41
e) M. G. Gupta’nın Tercümesi:
Gupta Hindistanlı bir ilim adamı ve araştırmacıdır. Mesnevî’nin tamamını Maulana Rûmî’s Masnawi42 künyesi ile İngilizce’ye tercüme etmiştir. Ancak Gupta’nın çalışması Nicholson’un çevirisi gibi düzenli bir tercüme değildir. Her beytin îzahını parantez içinde kısa yorum ve açıklamalar takip etmiştir. Ancak bu yorum ve şerhlerin bazen Hint Vedalarından mistik yorumlar olduğu gözlemlenmektedir. Gupta’nın çalışmasında göze çarpan bir diğer husus da Mesnevî’nin ilk dönem yazmalarını dikkate almış olan Nicholson’un çalışmasını görmekle birlikte bu ve benzeri çalışmaları pek fazla göz önüne almamış gibi görünmesidir. Nitekim onun çalışmasında Mevlânâ’ya âit olmayan binlerce apokrif beyit kullandığı da tespit edilmektedir. Mesela, Mesnevî’nin Konya yazmasının43 birinci cildin beyit sayısı 4.007 iken Nicholson nüshasında aynı cildin beyit sayısı 4.003 tür. Fakat Gupta’nın tercümesinde bu cilde âit beyit sayısı 4.563 tür. Bu da yukarıdaki Hint ve iran nüshaları hakkındaki genel düşüncemizi haklı çıkarmaktadır.
II) MESNEVÎ’DEN SEÇME ÇALIŞMALARI
Birçok İngiliz bilim adamı tarafından Farsça’dan İngilizce’ye yaygın bir şekilde “Mesnevî’den Seçmeler” denilebilecek çalışmalar yapılmıştır. Ancak bu çalışmaların dili, günümüz İngilizcesi ve Amerikan İngilizcesi dikkate alındığında genellikle eski kalmaktadır. Bu nedenle aşağıda da inceleneceği üzere bu çalışmalar daha çok kendilerinden sonra gelen uyarlamalara fikir ve temel olarak kaynaklık etmişlerdir. Hatta bu dillerinin eskiliği konusu bizce uyarlamalara kapı açılmasının ve popüler arayışların başlıca sebebidir.
a) Arthur John Arberry’nin Çalışmaları:
Arberry, vefatından sonra Cambridge Üniversitesindeki kürsüsünü devraldığı hocası Nicholson’ın geleneğini devam ettirmiş, onun tercümesini esas alarak Mesnevî’nin birçok hikâyesini iki cilt halinde Tales from the Masnavi ve More Tales from the Masnavi44 isimlerindeyeniden tercüme etmiştir.
Bu çalışmalara dikkatle bakıldığı zaman Arberry’nin Mesnevîhikâyelerini Mevlânâ’nın metodundan kaynaklanan ve hikâyelere yapmış olduğu girizgâh denilebilecek unsurları ayıklamış olmasıdır. Zaman zaman bir başka hikâye ile iç içe geçiş ve yorumlarla Mesnevî’de olduğu şekliyle araya giren unsurları da ayıklayarak kolay takip edilebilir bir hale getirmiştir. Malum olduğu üzere Mevlânâ’nın amacı bir hikâyeyi tam olarak bir bütünlük içinde anlatmaktan ziyade her ne şekilde olursa olsun muhatabına birşeyler verebilmek, bir şeyler öğretebilmek arzusudur. Çalışma, Nicholson tercümesinden alınmış bir çok kelime ve ibarelerle doğru ve hatasız bir tercüme olma özelliğini taşımaktadır. Ancak Nicholson tercümesinin Arberry’nin çalışmasından oldukça önce olması sebebiyle Arberry’nin çalışmasında da zaman zaman bu etkileşimin tezahürleri görülmekte, bazı ifâdelerin dil husûsiyetleri bakımından biraz eski kaldığı dikkatlerden kaçmamaktadır.
b) Erkan Türkmen’in Çalışmaları:
Mesnevî çalışmalarına yapılan önemli bir katkı da Erkan Türkmen’in Mevlânâ’nın hayatı ve eserlerini de içeren The Essence of Rûmî’s Masnevi45 isimli çalışmasıdır. Çalışma, bir çok yeni bilgiler ve ayrı ayrı tanıtım bölümleri içermektedir. On üç bölümden meydana gelen eserin ilk üç bölümde Mevlânâ, dönemi, eserleri, çevresi ve yaşadığı döneme âit bilgiler verilmektedir. Daha sonraki bölümlerde ise, Mesnevî’nin ilk onsekiz beyti, ham insanın konumu ve husûsiyetleri, gafletten kurtuluş, arzu, istek ve şehvetler, bunlardan kurtuluş yolları, ruhun terakki ve yücelişi, aşk, sadakat ve teslimiyet, hayret, şaşkınlık ve mürşide olan ihtiyaç, bütün mahlukatın Allah’ın gözetimi ve tasarrufu altında olması ve vahdet konuları ele alınmaktadır:
Eser Mesnevî’nin Farsça asıl metninden pasajlar içermekte, bu pasajları da İngilizce iki kısa paragraf takip etmektedir. Birinci paragraf, ele alınan beyitlerin tam bir tercümesi değil fakat kısmen tercüme kısmen de îzah olarak ortaya çıkmaktadır. Seçilen bölüme âit ikinci paragrafta ise, daha çok o bölümle ilgili, Türkçe, Osmanlıca, Farsça, Urduca ve İngilizce şerhlerden alınan yorum ve açıklamalara yer verilmektedir. Eserin 1997 de yeni ekleme ve düzeltmelerle Konya’da yapılmış olan 256 sayfa hacimli ikinci bir baskısı daha yapılmıştır. Son baskısı ise 2003 yılında T.C. Kültür Bakanlığı tarafından yapılmıştır.
c) Annemarie Schimmel’in Çalışmaları:
Schimmel Mevlânâ’nın şiirde kullanmış olduğu metafor ve imajların örnekleri ile dolu beyitlerini içeren The Triumphal Sun: A Study of the Works of Jalâloddin Rûmî46adlı önemli bir eserin yazarıdır. Eserde Mesnevî’den ve Mevlânâ’nın diğer eserlerinden alınmış pek çok kısa pasajlar ve hatta bazen tek satırlık şiir alıntıları vardır. Bu şiirler ise Mevlânâ’nın tabiat, günlük hayat, felsefe, din ve tasavvufi görüşlerini ortaya koymaktadır.
Eser’e girişten sonra birinci bölümde dönemin tarihi arka planı, bazı bibliyografik notlar ve şiir geleneği üzerine detaylı bilgiler sunulmaktadır. İkinci bölümde ise, Mevlânâ’nın eserlerinde kullandığı tasvirler ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde ise Mevlânâ’nın teolojik fikirleri ve eserlerinde bu hususların incelenme keyfiyet ve yoğunluğu örneklerle kapsamlı olarak incelenmektedir. Son bölüm olan dördüncü bölümde ise, Mevlânâ’nın Doğu ve Batı’daki etkileri irdelenmeye çalışılmakta, yazarın bu hususta Doğu ve Batı’da önemli gördüğü bazı çalışmalara dikkat çektiği görülmektedir.
Schimmel’in Mesnevî beyitlerini oldukça yoğun kullandığı ikinci eseri ise I Am Wind You Are Fire47 adlı eseridir. 1999 yılında Türkçe’ye de tercüme edilen eserde Schimmel’in Mevlânâ’nın kısa bir biyografisini verdikten sonra, şiiri, Tanrı ve alem hakkındaki fikirleri, insanın mahiyeti, evrimi ve mânevî yücelişi, ibadet ve dua gibi ritüeller ve Mevlânâ’nın bu konulara yaklaşımı, aşkın gücü, mûsikî ve sema gibi hususlara değindiği görülmektedir. Schimmel’in daha birçok eserinde Mesnevî’den farklı boyutlarda nakiller bulunmaktadır. Ancak daha çok makale ve konferans tebliği formatında hazırlanmış bu çalışmaları burada eserler bölümünde zikretme lüzumu hissetmiyoruz. Mesela, As Through a Veil : Mystical Poetry of Islam48 ders veya konferans notlarının derlenmesi diyebileceğimiz türde bir çalışmadır. Eserin bir bölümü tamamen Mevlânâ’nın şiiri ile alâkalıdır. Ancak bu bölümün The Triumphal Sun adlı eserin bir özeti sayılabilecek muhtevâda olması nedeniyle tekrara düşmemek için detaylı olarak zikretmek gereği duymadık.
d) William Chittick’in Çalışmaları:
Chittick Mevlânâ’nın öğretilerini, konularına göre tasnif ettiği The Sufi Path of Love: The Spiritual Teachings of Rûmî 49 isimli çalışması ile Mesnevî çalışmalarına önemli bir katkıda bulunmuştur. Bu kitap Mevlânâ’nın Mesnevî’sinden alıntıların yanısıra Dîvân-ı Kebîr, Fihi Ma Fih, Mecalis-i Seb’a ve Mektuplar gibi eserlerinden pasajlar da içermektedir.
Chittick, eserdeki nakilleriyle Mevlânâ’nın şiirlerinin geniş bir çevrede kullanılır yapmıştır. Bu çalışma Mevlânâ irfanını anlamada önemli katkıları olmuş bir eser olarak kabul görmektedir.50 Chittick’in gerek bu eseri ve gerekse daha önce kaleme aldığı The Sufi Doctrine of Rûmî: An Introduction’da51 ortaya çıkan dikkate değer bir husus Chittick’in iyi bir İbn Arabi uzmanı olması hususunun bu eserlerdeki anlayış ve sistematiğe oldukça tesir ettiğidir.
Bizim kültürümüzdeki bir çok şerhin de Mevlânâ’yı İbn Arabî anlayışı ile şerh ettiği düşünülecek olursa eserlerin başarılı olmasında yadırganacak bir durum olmasa gerektir. Yayın tarihi olarak daha önce olan “giriş” mahiyetindeki ikinci eserde Chittick genel olarak temel bilgiler vermekte, ilk eserde ise burada kısaca değindiği konularla ilgili daha fazla îzahlar ve Mevlânâ’nın tüm eserlerinden yapmış olduğu alıntıları kendi çevirileri olarak okuyucusunun istifâdesine sunmaktadır.
e) Diğer Çalışmalar: (Fransızca’dan İngilizce’ye Yapılmış Tercümeler)
Mesnevî’nin aslından, Farsça’dan Fransızca’ya Eva de Vitray-Meyerovitch tarafından yapılmış olan ve muhteva olarak Mesnevî’den seçilmiş pasajları içeren Rûmî et le Soufisme52 adlı çalışma, iki ayrı mütercim tarafından Fransızca’dan İngilizce’ye tercüme olarak hazırlamış oldukları iki ayrı esere temel teşkil etmiştir. Tercümeler Farsça aslı ve Nicholson çalışması ile karşılaştırılacak olursa oldukça güvenilir ve doğru tercümeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu iki çalışmadan birincisi, Simone Fattal tarafından yapılan çalışmadır.53 Diğer yazar ise, Muriel Maufroy’dir ki, kitabının önsözünde Eva de Vitray-Meyerovitch’in eserinden pasajlar aldığını ifâde etmektedir. Maufroy, yine aynı yerde Mevlevî tarîkatının ileri gelenleri ile yakın ilişkileri olduğunu not etmektedir. Mevlânâ’nın Rubâîlerini içeren bu esere54 günümüz postnişînlerinden –Maufroy’un ifâdesiyle- “Ser-tarik Hâfız Hüseyin Top” tarafından bir önsözün yazılmış olması da bu yakın irtibâtı doğrular mahiyettedir.
III) POPÜLER MESNEVÎ UYARLAMALARI
Uyarlamalar, tercümelerden farklı çalışmalardır ve uyarlama yapan kimselerin bu tür bir çalışma yapmak için uyarlamalarını yaptıkları eserlerin orijinal dillerini bilmeleri gerekmez. Mesela Mevlânâ’nın eserlerinden uyarlama yapan birçok Batılı uyarlamacı Farsça bilmezler ve bunun sonucu Farsça metinlerden uyarlama yapmazlar. Fakat yapmış oldukları bu uyarlamalar, başkalarınca yapılmış tercümelere dayanmaktadır. Genellikle, uyarlama eserler hazırlayanlar şiire eğilimli ve samîmi insanlar olarak, dili eski, akademik, kuru ve yavan denilebilecek tercümeler yerine daha güncel ve daha etkileyici bir dille yazılmış daha çok istifâde edebilecekleri bir metne sahip olmak ve mânevî bir haz almak isteyen insanlardır. Fakat maalesef bu tür eserlerin mahiyetini ayrıntılı olarak bilmeyen muhatapları zaman zaman bu kimselerin yapmış oldukları uyarlama türü eserlere “tercüme eserler” olarak bakmak ve kabul etmek eğilimindedirler. Bu anlayış çoğu zaman okuyucuları da, eleştirmenleri de yanlış yönlendirebilmektedir ki bu durumda çoğu zaman okuyucu da eleştirmen de eldeki malzemenin hakikiliği ve aslına uygunluğu hususunda kararsız kalmakta, şüpheye düşmektedir. Fakat ne yazık ki bu tür uyarlama sahipleri şiirsel ilham kaynaklarının orijinal dilini bilmedikleri için genellikle manaya yaklaşacak iken beklentilerinin aksine çoğu zaman bu ifâdelere hakiki manalarından ve eserlerin ruhundan oldukça uzak manalar verebilmektedirler.55
Ancak bununla beraber, Mevlânâ’nın mânevî nüfûzu bu popüler uyarlamalar aracılığı ile -bütün hata ve yanlış anlamlandırmalara rağmen- oldukça başarılı bir şekilde yaygınlaşmaktadır. Bu durum bir çok kimseyi olduğu gibi bizleri de hayrete düşüren oldukça sıra dışı bir durumdur. Bu sayede Mevlânâ günümüzde özellikle Amerika’da en popüler şâirlerden birisi olma özelliğini kazanmıştır. Yine eserleri de bütün Avrupa ve Amerika’da alanında en çok satan eserler kategorisinde ilk sıralarda yer almaktadır.
Bu tür çalışmalar denince hemen akla gelen birkaç kişi Coleman Barks, Andrew Harwey ve Helminskilerdir. Coleman Barks, Kabir Helminski ve eşi Camille aşağıda ayrıntılarıyla ele alınacak Mesnevî’den kısa seçmeler şeklinde tamamen uyarlama eserler hazırlamışlardır. Bu çalışmalar temelde Nicholson tercümesine dayanmaktadır. Bu müelliflerden Barks diğerlerine nazaran daha yaratıcıdır denilebilir ancak Helminskiler’in Mevlânâ’nın Nicholson’un İngilizce metninde nakledilen öğretilerine daha sadık kaldıkları görülmektedir. Diğer popüler yazarlar ise Mesnevî’den ve daha çok olarak da Mevlânâ’nın gazel ve Rubâîlerinden alıntılarla yapılan uyarlamalar meydana getirmişlerdir.
I. Coleman Barks’ın Çalışmaları:
Arkadaşı Robert Bly tarafından cesaretlendirilen Coleman Barks son derece popüler olan Mevlânâ’dan uyarlama çalışmalarına 1981’de başlamıştır. O tamamen Mesnevî’den hikâyeler ve alıntı pasajlarla meydana getirdiği ve tamamıyla Nicholson’un Farsça’dan yapmış olduğu çeviriye dayanan Delicious Laughter; Feeling the Shoulder of the Lion; One-Handed Basket Weaving; Open Secret: Versions of Rûmî; We Are Three; This Longing56 isimli eserlerini yayınlamıştır.
Barks’ın uyarlamaları içinde en çok satan derlemesi olan The Essential Rûmî, Mesnevî’den yapılan seçmelerle oluşmuş ve onun daha önceki çalışmalarından uyarlanmış bir eserdir. Barks’ın son çalısması olan The Soul of Rûmî, temelde Mesnevî’den alıntılardam meydana gelmektedir. Yine bu eserde Barks’ın bu alıntı pasajlar hakkında kendi anlayış ve düşünceleri de vardır. Eser Mesnevî’nin IV. cildinden seçilmiş uzun bir bölümle sona ermektedir. Burada da Nicholson ve Gupta’nın çalışmalarının temel alındığı görülmektedir. Daha eserin başında çalışma bizzat Barks’ın kendisi tarafından yapılmış bir uyarlama olarak nitelendirmekte ve eserin tamamının başkalarınca Farsça’dan İngilizce’ye yapılmış tercümelerden yapılan alıntılardan meydana getirildiği kabul edilmektedir.57
Barks’ın Farsçadan yapılmış tercümelere dayanan bu uyarlamaları İran’lı göçmen bir linguistik profesörü olan John Moyne ile olan ilişkisinin de bir neticesidir. Bununla birlikte Barks The Essential Rûmî ile şöhreti yakaladıktan sonra kitabının kapağına ve eserin başlangıcına kendi adını “mütercim” olarak yazmakta bir beis görmeyecektir. Fakat eğer dikkatlice bakılacak olursa, genellikle onun da belirttiği üzere tashih işi onun güvendiği özel mütercimlerce yapılmaktadır. Bu durum eserin kapağında “tercümeler Coleman Barks ve John Moyne tarafından yapılmıştır” şeklinde iken, eserin başlangıç sayfasında daha fazla bilgi bulmaktayız: ‘‘Tercümeler Coleman Barks, John Moyne, A. J. Arberry ve R. A. Nicholson tarafından yapılmıştır.” Barks kitabın sonuna eklediği bir notta da “son derece aslına sadık olarak ele alınan bu metinler NewYork Şehir Üniversitesi Linguistics Bölümü emekli başkanı John Moyne tarafından yapılmış ve basılmamış tercümelerden ve Cambridge Üniversitesi’nin meşhur İslamistleri, A. J. Arberry ve R. A. Nicholson’ın tercümelerinden faydalanarak yaptığım şiir çalışmalarıdır”58 demektedir. Barks’ın Mevlânâdan yapmış olduğu bu avâmî okumalar kendisinin de ifâde ettiği üzere başkalarının tercümelerine dayanmaktadır. Bununla birlikte o yine de Mevlânâ’nın eserlerinin dünya çapında üst düzey kabul gören bir mütercimi gibi bu faaliyetlerine devam etmektedir.59 Barks’ın yaptığı ve burada zikredilmesi gereken bir diğer iş de bu çalışmaların sesli yayın olarak da sunulmasıdır. Hand of Poetry, I want Burning, Like This, Open Secret, Poems of Rûmî, Rûmî: Poet of Divine Ecstasy, Rûmî: Voice of Longinggibi çalışmalar bu kategoride sesli olarak da okuyucuya materyal sunulan çalışmalardır.60
Barks bütün bu eserlere çeşitli çarpıtmalar, eksiklikler, uydurmalar ve bu uyarlamalara kendi fikirlerini sokmasına rağmen günümüzde Mevlânâ’nın şiirinin popülerliğinde önde gelen isimlerdendir. Ve bu durum, üzerinden yediyüz yıl geçmesine rağmen Mevlânâ’nın eserlerine ve düşüncelerine karşı büyük bir ilgi, istek, arzu, şevk, heves, tutku ve sevgi uyandırmış, enteresan ve son derece şaşırtıcı bir başarıdır. Ayrıca Barks, sufizmden etkilenmiş ve tasavvuf büyükleri ile irtibat içinde olagelmiş61 ve bize göre bu elde ettiği kişisel itibar ve gizemle açık bir şekilde uyarlamalarına mânevî bir hava ve güç de kazandırmıştır.
II. Kabir-Camille Helminski’lerin Çalışmaları:
Kabir Helminski Nicholson’ın Mesnevî tercümesinin akademik ve dili eski olmasından dolayı Mesnevî’yi Amerikalılar için cazibesini kaybettirdiğini düşünerek bu boşluğu doldurmak maksadıyla eşi Camille ile birlikte iki derleme eser yayınlattı.62 Rûmî: Daylight Mesnevî’nin I. ve II. ciltlerinden seçme alıntılardan oluşmaktadır. Jewels of Remembrance ise Mesnevî’nin III. ve IV. ciltlerinden alıntılardan oluşmaktadır. Bu eserlerden bazı kısımlar daha önceki çalışmalarda bulunmayan bazı ilâvelerle The Rûmî Collection adlı çalışmada olduğu üzere başka formatlarla tekrar basılmıştır. Helminskiler bu alanda Mesnevî’den pasajlar alarak uyarlama yapanlar içerisinde en güvenilir olarak kabul görmektedirler. Kabir Helminski ve eşinin, Mevlânâ’nın öğretilerini ve silsilesini muhafaza ederek yayılmasını sağlayan, Mevlevî tasavvuf geleneğine göre uygun bir şekilde çalışmalar da bulunan kimseler olarak tanındığını görmekteyiz.
Helminski’ler Mevlânâ’nın anlayışına uygun, güvenilir, temiz ve okunabilir bir Amerikan İngilizcesi ile tercümeler meydana getirmişlerdir. Bu konudaki diğer çalışmaların aksine Helminskiler kendi fikirlerini ve anlayışlarını meydana getirdikleri bu eserlere ya da Mevlânâ’nın İslami terminolojisi ve kaynaklarına herhangi bir ilâve yaparak saptırmamışlardır. Onlar sadece Nicholson tercümelerini esas alarak yapmış oldukları bu çalışmaları ile Mevlânâ’nın eser ve fikirlerinin halk nezdinde cazip bir hal almasında büyük bir hizmet ifa etmişlerdir. Umulur ki netice itibariyle bu çalışmalar sayesinde bir çok insanın Mesnevîhazineleri ile tanışması ve ondan istifâdesi neticesi hasıl olacaktır. Fakat Helminskiler de kendilerinin bu uyarlama eserleri Farsça asıllarından yeniden tercüme ettiklerini ifâde etmekteler,63 “R. A. Nicholson tarafından meydana getirilen ve kendisinden sonra birçok çalışmaya temel oluşturmuş olan Mesnevî’nin altı cildine yapmış olduğu kapsamlı esere müteşekkiriz”64 tarzında kapalı bir üslupla Nicholson’ın eserine olan bağımlılıkları hakkında çok az malumat vermektedirler. Yine bu durumu başka bir eserde de, “Farsça çalışmış olmamıza rağmen eserlerimiz muhteva olarak bir dereceye kadar Nicholson’ın Mesnevîçalışmasına dayanmakta ve yirmi yılı aşkın bir süredir bizzat Mevlevî sufi geleneğine göre yapmış olduğumuz nazari ve pratik çalışmalarca desteklenmektedir”65 şeklinde ifâde etmektedirler. Bununla birlikte, basitçe bir karşılaştırma yapılarak dikkatlice bakıldığında görülecektir ki, Helminskilerin uyarlama çalışmaları ile Nicholson’a âit metinler arasındaki ilişkinin aslında basit bir muhteva benzerliğinden daha çok, Nicholson tercümelerine yapılmış güncel, komple bir yeniden İngilizce yazım olduğu görülecektir.
Kabir Helminski’nin Mesnevî kaynaklı diyebileceğimiz Türkçe’ye de “Bilen Kalp”66 adıyla tercüme edilmiş bir diğer eserleri olan Knowing Heart isimli eser de burada zikredilmesi gereken önemli bir eserdir. Eser ciddi oranda Mesnevî metin ve yorumları içeren kıymetli bir eser hüviyetindedir.
III. Andrew Harvey’in Çalışmaları:
Harwey Mevlânâ’nın eserlerinin popülarize olması ve sevdirilmesi hususunda Mevlânâ sevgisine vurgu yapan uyarlamalar yapmış ve bunu abartmaktan da kaçınmamıştır. Bu abartılar ise daha çok ilahi aşkın mahiyeti ile beşeri aşk ve şehevi arzularla, mutasavvıfların aşk şarabı ve mânevî sarhoşluk gibi hususları algılaması hususundaki görüşlerinin çoğu zaman popülarize edilmesi ve tamamen pozitivist bir algılama olarak ortaya konulması gibi hususlarda ortaya çıkmaktadır. Buna Nicholson’ın tercümelerinde parantezlerle îzah etmeye çalıştığı hususlarda Harwey’in daha rahat davranması ve bu îzahlara ihtiyaç hissetmemesi şeklinde de görmek mümkündür.
Harwey’in eserlerinden birisi, Mevlânâ’nın şiirlerinden yapmış olduğu Love’s Glory:Re-Creations of Rûmî67 isimli uyarlamadır. Harwey’in bu çalışması, Mesnevî’den alınan mısralarla yapılmış bir uyarlamadır. Fakat bu durum kendisi de bu konuda bir bilgi vermediği için dikkatlerden kaçmaktadır. Ancak çalışmanın genel olarak Mevlânâ’nın Eva de Vitray Meyerovitch tarafından yapılmış Fransızca tercümelerden iktibas olduğu kendi kendini ele vermektedir.
Harwey, The Way of Passion: A Celebration of Rûmî68 adlı eserinden sonra Love’s Fire,69 Speaking Flame70 Light Upon Light: İnspirations from Rûmî71 adlı eserleri de Mevlânâ’nın şiirlerinden yapılmış alıntılarla oluşturmuştur.
IV. Arthur Scholey’in Çalısmaları:
Scholey bir İngiliz hikâyecidir. Başlangıçta Sadi’den yapmış olduğu çevirilerden bir eser meydana getirmiş ve yaptığı işin adına “yeniden anlatım” demiştir. O Mevlânâ’nın hikâyeciliği ile ilgilenmiş ve Mesnevî hikâyeleri üzerinde de durmuştur. Scholey’in Mevlânâ’dan kısa hikâyeler alarak meydana getirdiği eseri ise, Mesnevî’den seçilmiş elliyedi hikâyeden müteşekkil The Paragon Parrot And Other Inspirational Tales of Wisdom: tales from Rûmî retold by Arthur Scholey72 künyeli çalışmadır. Scholey’in bu eseri adını da Mesnevî’de anlatılan papağan ile tacir hikâyesinden73 mülhemdir. Başta bu papağan hikâyesi olmak üzere, alıntı ve özetleme olarak sunulan bu kısa hikâyelerin de dayanağı hemen hemen bu tür tüm çalışmalarda görüldüğü üzere Nicholson tercümesinden alıntı veya uyarlamadır. Bu anlamda Scholey diğer bu tür uyarlama yapanların en dürüst davrananı desek yeridir. Çünkü O’nun hiç değilse mütercimlik iddiası yoktur. Sadece hikâyelerin güncel bir dil ile yeniden anlatıldığını ifâde etmektedir. Ancak o da genellikle Nicholson’ın eserine mürâcaat ettiği halde, bu duruma işâret noktasında biraz ihmalkardır denilebilir. Fakat Scholey’in “Sağır’ın Hasta Ziyareti”74 hikâyesinde olduğu üzere hikâyelerde zaman zaman Mesnevî’de geçtiği şeklin dışına çıkmakta olduğu da görülmektedir. Scholey’in bu hikâye üzerinde yaptığı tasarruflara dikkat edilirse onun hikâye’nin İngiliz okuyucu tarafından daha anlaşılır olması için her türlü yorum ve ilâveleri yapmakta tereddütü olmadığı görülecektir. Buna Scholey hikâyeden istenilen maksadın hasıl olabilmesi için yapılması gerekenler hususunda kendisini alabildiğince özgür hissetmektedir demek de pekala mümkündür.
B) FÎHİ MÂ FÎH
“İçinde içindekiler vardır” veya “onun içindeki içindedir” manalarına gelen Fîhi Mâ Fîh, Mevlânâ’nın çeşitli meclislerdeki sohbetlerinin oğlu Sultan Veled veya müridleri tarafından yazılması ve daha sonra bu notların bir araya getirilmesi ile meydana gelmiş olan eserinin adıdır. vefatından sonra olduğu ifâde edilmektedir. Mevlânâ’nın vaazlarından elde edilen bir diğer eseri olan Mecalis-i Seb’a’da olduğu üzere, elde edilen malzemenin bir araya getirilmesi zaman ve şekil itibariyle Mevlânâ’nın vefatı sonrasıdır. Eser, Mevlânâ’nın yetmiş bir sohbet veya dersinden meydana gelmektedir.75 Günümüzde Farsça edisyon kritiklerin bilinen en yaygın ve güvenilir olanı Bediuzzamân Firûzânfer’in 1951 tarihli edisyonudur. Cafer Müderris Sadîqî tarafından Maqâlât-i Mawlânâ, Fîhi Mâ Fîh künyesi ile yapılmış olan, 1994 tarihli edisyon da kabul gören, güvenilir olarak gösterilen bir diğer çalışmadır. Eserin Farsça da bunlardan başka daha pekçok nüshasına ulaşmak da mümkündür.
Fîhi Mâ Fîh’in Batı ile ilk tanışması Nicholson’ın Journal of the Royal Asiatic Society’de yayınlanan The Table talk of Jalalu’ddin Rûmî76adlı makalesiyle olmuştur. Daha sonra İngilizce’deki tam Fîhi Mâ Fîhtercümesi olan A. J. Arberry’nin çalışması da Nicholson’ın işâret ve tavsiyesi üzerine yapılmış bir çalışmadır.77
1. Arthur John Arberry, Discourses of Rûmî.
Arberry Fîhi Mâ Fîh’i tam olarak İngilizce’ye Discourses of Rûmî, künyesi ile çeviren mütercimdir. Tercüme ilk defa 1961 de basılmıştır.78Bu çalışma asıl itibariyle 1952’de basılan Bediuzzaman Firuzanfer edisyon-kritiğine dayanmaktadır. Arberry’nin tercümesi aslına son derece sadık kalınarak yapılmış son derece güvenilir bir çalışma hüviyetindedir. İlmi çevrelerde de Mevlânâ’nın Fîhi Mâ Fîh’i üzerine yapılmış tercümelerden hemen ilk akla gelen çalışmadır. Fakat günümüz okuyucusu için dili biraz fazla akademik bulunmaktadır.
Kolay okunur bir eser olmasa da bu çalışmasının kendi amacına hizmet etmesi ve Rûmî’nin şiiri üzerinde oluşan ilgiye cevap vermesi bakımından önemli bir çalışma olduğunu ifâde eden Arberry, haklı olarak eserin muhtevasına atfen Fihi Ma Fih’in Mevlânâ’nın şiirini anlamada bir giriş ve başlangıç eseri olduğunu söylemenin pek kolay olmayacağını dile getirmektedir.79
2. Wheeler Thackston, Signs Of The Unseen.
Fîhi Mâ Fîh üzerine İngilizce’de yapılan ikinci bir çalışma ise daha yeni yapılmış olan Wheeler Thackston tarafından 1994 yılında basılan Signs of the Unseen isimli çalışmadır.80 Bu çalışmanın da temel olarak dayandığı asıl nüsha da yine B. Firuzanfer’e âit çalışmadır. Thackston’ın tercümesi daha kolay okunabilen ve bazen anlam olarak daha doğru ifâdeleri yakalayabilmektedir. Ancak aynı zamanda çoğu yerde de daha yüzeysel ve üstünkörü ele alınmış, baştan sona aceleyle yapılmış veya aceleye getirilmiş bir çalışma intibaı vermekten kendisini kurtaramamaktadır.
Bazen yukarıda zikredilen bu iki çalışma arasında (Arberry ile Thackston tercümeleri) Firuzanfer asıl nüshası yerine başka bir nüshaya bakmaktan kaynaklandığı düşünülen farklılıklar görülebilmektedir.
3. William Chittick, The Sufi Path Of Love: The Spiritual Teachings Of Rûmî.
Fîhi Mâ Fîh hakkında İngilizce’de rastladığımız bir başka çalışma da William Chittick’in The Sufi Path of Love: The Spiritual Teachings of Rûmî adlı eserdir.81 Chittick’in bu eserinde Fîhi Mâ Fîh’ ten yüzden fazla kısa pasaj alarak tercüme etmiş olduğu görülmektedir.
Eserde Fîhi Mâ Fîh’ ten oldukça fazla iktibas olması dolayısıyla burada tekrar zikretmek ihtiyacı duyduk. Chittick çalışmasında Fîhi Mâ Fîh’ ten yapmış olduğu alıntıların istifâde ettiği Farsça metin ve Arberry tercümesinde geçmiş olduğu pasajları da vererek, okuyucuya kendi tercümesi ile Farsça asıl ve Arberry tercümesi arasında bir mukâyese imkanı da sunmaktadır.
C) MECÂLİS-İ SEB’A
Mecalis-i Seb’a Mevlânâ’nın yedi vaazından oluşan eseridir. Mevlânâ eserdeki şekli ile vaazlarına Arapça dualarla başlamaktadır. Arkasından Farsça bir münacat gelmektedir. Mevlânâ Senai ve Attar gibi ilk dönem sufilerinden ve bazen de kendi şiirlerinden beyitler de söylemektedir. Yine zaman zaman da bilinen Mesnevî hikâyelerinden kısa hikâyelere yer vermektedir.82 Eserin Farsçadaki en makbul nüshası, İranlı araştırmacı Tevfik Sübhani’ye âit 1986 tarihli çalışmadır. Bu çalışma da temelde 1352 istinsah tarihine sahip Konya yazmasına dayanmaktadır.
Mecalis-i Seb’a’nın tam bir İngilizce tercümesi henüz yapılmış değildir. Sadece bir vaaz (VI. Meclis) Franklin D. Lewis tarafından tercüme edilmiş ve bu tercümeye son dönemde Mevlânâ üzerine yapılmış mühim eserlerden biri olan eserinde83 yer vermiştir. Yine William Chittick de bir yerde kısa pasajlardan oluşan uzunca bir paragraf halinde sunduğu bir seçme yapmış, ve yine birebir almış olduğu yarımşar sayfalık üç uzun seçmeyi de tercüme ederek84 dört adet nakli eserine almıştır. Chittick Mecalis-i Seb’a’daki vaazların sadece sufilere değil umumi halka verilmiş vaazlar olduğunu belirtmekte, Mevlânâ’nın kendi şiirlerini esere almaması ve eserdeki konuların muhtevasına bakarak ve B. Firuzanfer’in fikirlerine dayanarak onun yirmili yaşlarının başlarında genç bir medreseli iken verilmiş vaazlar olabileceği kanaatini belirtmektedir.85 Chittick’in eserinde geçen alıntıları bilinen yedi vaazdan hangilerinden yaptığı ifâde edilmemektedir. Ancak araştırıldığında bu alıntıların tamamının yedinci meclisten alınmış pasajlar olduğu anlaşılmaktadır.
D) MEKTUPLAR
Mevlânâ’nın hayatında önemli bir yer alan mektupları daha sonra toplanarak bir eser haline getirilmiştir. Yüzelli kadar mektuptan meydana gelmektedir. Mevlânâ’nın kendilerine bakmakla ve rehberlik etmekle yükümlü olduğu aile üyeleri ve müridlerine yazmış olduğu mektuplardır. Yine bazı mektupları da dönemin siyasi ve idari ileri gelenlerine, vezir, vali ve sultanlara yazmış olduğu görülmektedir.86 Eserin akademik çevrelerde en çok kabul gören temel nüshası, 1352 istinsah tarihli Konya yazma nüshası esas alınarak İranlı akademisyen Tevfik Sübhani tarafından yapılmış olan çalışmadır.
Mektupların da tam bir İngilizce tercümesi henüz yapılmış değildir. William Chittick genellikle bir ya da iki paragraf uzunluğunda oniki kısa alıntı yapmış ve bunları tercüme etmiştir.87 Yine bir-iki sayfa uzunluğunda iki tane de uzun alıntı yapmış olduğu görülmektedir.88
Mektuplardan oluşan İngilizce uyarlamalar da yapılmıştır. John Moyne’nin Coleman Barks ile yapmış olduğu onyedi mektuptan oluşan tercüme uyarlamadır.89 Bu çalışmada bazen Barks’ın tesiri ile gerçeğine uygun ve metne sadık olmayan bazı kelime, ifâde ve ibarelerin görmek mümkündür. Moyne’nin bu eseri dikkatsizce yapılmış ve yanlışları bünyesinde barındıran bir çalışma olarak kabul edilmektedir. William Chittick’in mükemmel ve sürükleyici American İngilizcesi ile yapılmış tercümesiyle mukâyese edilecek olursa Moyne’nin çalışmasının akademik bakış açısı ile ciddi bir çalışma olmadığı görülecektir.
E) RUBÂÎLER
Rubâîler, dört mısralı ve birinci, ikinci ve dördüncü mısraları kafiyeli nazım şekline verilen addır. Genellikle üçüncü mısralar bu kafiye’nin dışındadır. Rubâîye, “dü beyt” ve “terâne” de denilmektedir. Dört mısralı kafiyeli Rubâîler de vardır ki, bunlara da “murassa Rubâî” denilmektedir. Mevlânâ’nın Rubâîlerinin bir çoğu da bu tür Rubâîlerdendir. Mevlânâ’nın Dîvân-ı Kebîr adlı eserinde ikibin kadar Rubâî bulunmaktadır. Arberry bu Rubâîlerin bin altıyüz kadarının Mevlânâ’ya âit olduğunu ifâde etmektedir.120 Rubâîler Dîvân-ı Kebîr’deki tüm şiirler içinde % 4-5 oranında bir yekün oluşturmaktadır.
Rubâîler’in Farsça edisyon-kritikleri yapılmıştır. Bunlardan en eskisi 1894 tarihli 1642 Rubâîden oluşan ve İstanbulda basılan eserdir. Veled Çelebi tarafından bastırılmıştır. Bir diğer edisyon da 1941 tarihli ve 1994 Rubâî’yi içermekte olan ve Isfahan’da basılan apokrif nüshadır. Ancak ilmi çevrelerde en muteber Rubâîler temel nüshası bu konudaki ilmi kariyeri herkesçe teslim edilen Bediuzzaman Firuzanfer’e âittir. Bu çalışma 1963 yılında Dîvân-ı Kebîr’in sekizinci kitabı olarak basılmıştır ve 1983 Rubâîden oluşmaktadır. Firuzanfer bu çalışmasını İstanbul Süleymaniye kütüphanesinde bulunan 2693 no’lu ve istinsah tarihi Mevlânâ’nın vefatından hemen çeyrek asır sonrasına kadar (istinsah tarihi olarak yaklaşık 1300’ler verilmektedir.) uzanan nüsha ile, 1870 Rubâîden oluşan Londra’daki Chester Beatty yazma nüshasından faydalanmıştır.91 İlk dönem yazma nüshalarına dayanan Firuzanfer nüshasının da kendince zayıf yönlerinin bulunduğu, burada bulunan bazı Rubâîlerin Mevlânâ’dan önceki dönemlerde yaşamış olan şâirlere âit olduğu görülmektedir. Son dönem araştırmacıları Firuzanfer nüshasında Mevlânâ’ya âit olmayan ve daha önceki dönem şâirlerine âit yetmiş kadar Rubâî tesbit etmişlerdir.
Rubâîler’in İngilizce tercümelerine gelince ilk olarak Rubâîler 1949 yılında Arberry tarafından yapılmıştır.92 Bu tercüme 359 Rubâîden oluşmaktadır. Arberry’nin çalışmasına 1941 tarihli apokrif Isfahan nüshasını esas aldığı görülmektedir. Arberry’nin tercümesindeki kırk civarındaki Rubâînin de Firuzanfer nüshasında mevcut olmadığı görülmektedir. Schimmel The Triumphal Sun adlı eserinde ele aldığı konular içerisinde Firuzanfer nüshasına dayanan bazı Rubâîleri tercüme etmiştir. Bir başka Rubâî mütercimi de William Chittick’tir. Chittick de yine Firuzanfer nüshasına dayanan yedi Rubâîyi tercüme etmiştir. Reza Saberi de 120 kadar Rubâîyi Farsça ve İngilizce olarak yapmış olduğu antoloji tarzı eserinde tercüme etmiş, ancak bu çalışmasında Firuzanfer nüshasını esas aldığını söylese de bazı Rubâîler (kırk kadar) Firuzanfer’e âit asıl nüshada bulunmamaktadır.93 Bu çalışmanın kaynağının da 1941 tarihli apokrif Isfahan nüshası olma ihtimali oldukça yüksektir. Franklin Lewis de sekiz adet Rubâîyi tercüme etmiştir. Bu Rubâîlerin de bazıları Rıza Saberi’nin çalışmasında olduğu üzere Firuzanfer nüshasını esas aldığını söylese de iki Rubâînin Firuzanfer’e âit asıl nüshada bulunmadığı tesbit edilmiştir.94 Yine bu Rubâîlere de apokrif Isfahan nüshası kaynaklık etmiş olabilir.
Mevlânâ’nın diğer eserlerinde olduğu gibi Rubâîler’inden yapılmış tercümeler de mevcuttur. Shahram Shiva, Mevlânâ’nın Rubâîlerinden 252 tanesini İngilizce’ye tercüme etmiştir.95 Bu çalışmada Shahram Shiva, her Rubâînin Farsça yazılışını ve hemen arkasından da daha şiirsel bir hale getirilmiş İngilizce tercümesini vermektedir. Fakat ne yazık ki, Shiva’nın klasik ortaçağ Farsçası ve İslam tasavvuf terminolojisine tam vakıf olamaması bazı hatalı tercüme ve sunuşları da beraberinde getirmektedir. Ancak bu çalışmada da Firuzanfer nüshasının esas alındığı söylense de eserde geçmekte olan sekiz Rubâî Firuzanfer’e âit asıl nüshada bulunmamaktadır.
Mustafa Vezirî de Rubâîlerden 28 adedini tercüme etmiştir fakat bu çalışma da kaliteli ve başarılı bir çalışma değildir. Eserin hemen hemen üçte biri Firuzanfer’e âit asıl nüshada bulunmamaktadır.96
Nevit Oğuz Ergin de ebat olarak küçük fakat titiz, başarılı ve güzel bir çalışma ile 128 Rubâîyi içeren bir tercüme eser ortaya koymuştur.97Eser Gölpınarlı’nın Türkçe tercümesinden İngilizce’ye çevirilmiştir.
Günümüzde Batı dünyasında Rubâîler’den yapılan popüler uyarlamalar da oldukça yaygındır. Uyarlamanın tercümeden farkı her iki eserin yazarlarından kaynaklanmaktadır. Mütercimin dil bilmesi, ve eserini bir dilden diğer bir dile tercüme etmiş olması yanında, uyarlamacı ise kendi yorumlarını da katarak kendisinden önce yapılmış olan tercümeleri kullanarak bir eser meydana getirmektedir. Başta Colemen Barks’ın uyarlamaları olmak üzere bu uyarlamaların bazıları o kadar popüler ve yaygın bir hale gelmektedir ki bazen ezberlendikleri bile söylenmektedir. Fakat oldukça enteresan olan husus bu uyarlamaların özellikle Amerika’da Mevlânâ’nın en çok tanınan ve okunan sufi şâir olmasında katkısı oldukça fazladır.
Hemen hemen Mevlânâ’nın Rubâîlerinden yapılmış olan tercüme ve uyarlamalar genellikle yukarıda da sık sık dikkat çektiğimiz apokrif Isfahan nüshasına dayanmaktadır. Çoğu zaman Firuzanfer nüshası ile karıştırılan ve bazen de Firuzanfer nüshası olarak isimlendirilen bu eserde Mevlânâ’dan önceki dönemlere âit şâir ve sufilere âit Mevlânâ’nın Rubâîlerinden olmayan ve eski yazmalarda da çoğu bulunmayan Rubâîler mevcuttur. Fakat bu eser Firuzanfer’e âit olmayan bir nüshadır. Bu eser ile Firuzanfer’e âit olan hakiki nüsha arasında farklar mevcuttur.
Popüler versiyonların ulaştığı büyük bir kitle mevcuttur ki, bu insanlar akademik tercümelere karşı çok az ilgi duymaktadırlar. Bu sebeble bu uyarlamalar çoğu zaman yanlışlar, çarpıtma ve saptırmalarla doldurulmaktadır. Bu çok büyük mana ve engin tasavvufi hakikatlerle dolu Rubâîler bu nedenlerle çoğu zaman taşıdıkları gerçek dini ve tasavvufi muhtevalarından saptırılmakta, hakiki manalarının yerini müphem, muallak manalar almaktadır.
Popüler Rubâîler uyarlamalarından başlıcaları Colemam Barks, Andrew Harwey, Jonathan Star, Muriel Maufroy, Deepak Chopra, Azima Melita Kolin, Refik Abdullah ve Kabir-Camille Helminski çifti tarafından yapılmış uyarlamalardır. Barks’ın çalışması, Arberry, John Moyne ve Nevit Oğuz Ergin tarafından yapılmış olan akademik Rubâî tercümelerine dayanmaktadır. Andrew Harvey’in ise kaynaklarını belirtmemesine rağmen genellikle Eva de Vitray-Meyerovitch’in yapmış olduğu Fransızca tercümeleri kullandığı görülmektedir. Jonathan Star Shahram Shiva’nın tercümesini, Muriel Maufroy yine Harwey gibi Eva de Vitray-Meyerovitch’in yapmış olduğu Fransızca tercümeleri, Deepak Chopra, Fereydoun Kia’nın tercümesini, Azima Melita Kolin, Maryam Mafi’nin tercümesini, Refik Abdullah da bilinmeyen bir akademik tercümeyi esas almışlardır. Kabir ve Camille Helminski çifti ise Lida Saedian adında bir mütercimin akademik bir çalışmasını esas almışlardır.
F) DÎVÂN-I KEBÎR YA DA MEVLÂNÂ’NIN GAZELLERİ İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR:
Dilimizde daha çok Dîvân-ı Kebîr adıyla mârûf olan Külliyât-ı Dîvân-ı Şems-i Tebrîzî veya Dîvân-ı Şemsü’l-Hakâyık Mevlânâ’nın kasîde, gazel, rubâî ve diğer şiirlerini içine almaktadır. Mevlânâ’nın Dîvân-ı Kebîr’de büyük bir yekün tutan şiirleri gazelleridir. Mevlânâ’nın gazel yazmaya başlaması Şems-i Tebrîzî ile buluşmasından hemen sonraya tekâbül etmektedir. Bu buluşma esnasında Mevlânâ’nın otuz yedi, Şems-i Tebrîzî’nin de altmış yaşlarında olduğu ifâde edilmektedir. O Şems’in özellikle 1247-48 yıllarındaki son kayboluşundan sonra vecd içinde gazeller söylemeye devam etti. Bu durum hemen hemen ellili yaşlarının ortalarına tekâbül eden 1258-61 yıllarına kadar, daha doğrusu Mesnevî’nin yazılmasına başladığı tarihlere kadar devam etti. Bundan sonra da gazeller söyleyip yazdığı söylense de ilk dönemdeki yoğunlukta olmadığı bilinmektedir.
Gerçi Mesnevî’de de birçok pasajlarda o vecd halini bulmak mümkündür ancak, gazel ve kasideler Mevlânâ’nın büyük bir vecd içinde söylemiş olduğu şiirler olarak bilinmektedir.
Mevlânâ’nın gazellerinin yazıldığı dil olan Farsça’daki başlıca nüshalarına gelince daha çok Dîvân-ı Kebîr adıyla bilinen bu çalışmalarda da Mevlânâ çalışmaları ile bilinen İranlı akademisyen Bediuzzaman Firuzanfer başta gelmektedir. Firuzanfer’in edisyon-kritiği tüm dünyada akademik çevrelerde en muteber çalışma olarak kabul ve haklı bir saygı görmektedir. Yedi cilt halinde hazırlanan bu eserin basım tarihi 1957-1967 yılları arasına tekâbül eden on yıllık bir periyottur.
Mevlânâ tarafından yazılmış gazel ve kasidelerin sayısı Firuzanfer nüshasındaki gazellerin sayısı olan 3229 sayısından biraz daha az olması gerekir. Çünkü, Firuzanfer ilk dönem yazmalarında bulunan tüm gazel ve kasideleri herhangi bir elemeden geçirmeksizin eserine almıştır ki daha sonra bunlardan bazılarının Mevlânâ’dan önceki dönemlere ve başka sufi şâirlere âit olduğu anlaşılmıştır. Bugün dahi akademik çevrelerce iyi bir inceleme ve eleme yapılması yönünde fikirler mevcuttur.
Dîvân-ı Kebîr’in Amir Kebir yayınevi tarafından hazırlanmış yaygın bir ticari baskısı vardır. Firuzanfer edisyonuna dayalı bir çalışma olduğu iddiası gerçeği yansıtmayan 1957 tarihli bu edisyon 1962 de genişletilmiş, bugüne kadar da birçok baskıları yapılmış bir çalışmadır.98Fakat bu çalışmanın Firuzanfer edisyonuna dayanma iddiası gerçek olamaz, çünkü Firuzanfer bu güvenilir çalışmasını 1957-67 tarihleri arasında tamamlamıştır. Eserler arasındaki numaralama ve gazel sayıları ile ilgili uyuşmazlıklar da bu iki çalışma arasında irtibat olmadığını göstermektedir. Yine eserde gerçekte Mevlânâ’ya âit olmayan Şii temalar taşıyan şiirlere de rastlandığı, Sünni olan Mevlânâ’nın anlayışı ile bu şiirlerin birlikte düşünülemeyeceği de99 bu husuta yapılan değerlendirmeler arasındadır.
Dîvân-ı Kebîr’deki gazellerin İngilizce tercümelerine gelince, bu çalışmalarda da başı Nicholson’ın kırk sekiz gazelin tercüme edildiği eserdir. 100 Eserde sayfaların sol taraflarında Farsça metinleri ve eserin sonunda ilâve notlar bulunmaktadır. Eserin tercüme edildiği dil husûsiyeti ise klasik ve eski bir akademik dile sahip olmasıdır. Bu durum Nicholson tarafından yapılmış olmasının tabii bir neticesidir. Bu eserdeki yedi adet gazelin101 gerçekten Mevlânâ’ya âit olmadığı ve muteber ilk dönem yazma nüshalarda bulunmadığı kabul edilmektedir.
Daha sonra Nicholson’ın öğrencisi ve Cambridge Üniversitesi’nden halefi olan Arberry iki cilt halinde dört yüz gazeli tercüme etmiştir.102 Arberry’nin tercümesi Firuzanfer nüshasına dayanmakta ve Nicholson’ın yapmış olduğu kırk sekiz gazelden Mevlânâya âit olmadığı düşünülen yedi gazel hariç kırkbir gazelin yeniden tercümesi olma özelliğine de sahiptir. Bu çalışma neticesiyledir ki Nicholson tercümesi güncelliğini kaybetmiş ve yerini Arberry’nin bu daha doğru ve güvenilir tercümelerine bırakmıştır.
Schimmel de bazı eserlerinde genellikle kısa alıntılardan oluşan bir kısım gazellerin tercümelerine yer vermiştir.103 Gazellerin Amerikan İngilizcesine en iyi tercümesi olarak kabul edilen çalışma ise, Chittick tarafından yapılmıştır.104 Mevlânâ’nın eserlerinden harmanlanmış otuz bir adet gazel Firuzanfer nüshasındaki numaraları verilerek eserde geçmektedir. Gazellerin tercümesinde yeni bir yaklaşıma sahip bir diğer çalışma da İranlı akademisyen Fatıma Keşvarez tarafından tasavvufi yorumları bir yana bırakılarak sadece Batılı anlayış ve metodlar kullanılarak yapılmış alıntılardan meydana gelen çalışmadır.105 Bir başka tercüme çalışması da Lewis’in eserine aldığı elli bir adet gazelin tercümesidir.106 Nevit Oğuz Ergin henüz devam eden çalışmasında Abdülbaki Gölpınarlı’nın Farsça aslından Türkçeye tercüme ettiği esere bağlı olarak Mevlânâ’nın Dîvân-ı Kebîr’ini İngilizceye çevirmeyi hedeflemektedir. İlk cildinin basım tarihi 1995 olan bu çalışma107 devam etmektedir.
Gazellerin Popüler Tercümeleri:
Amerika’da yaşayan iki İran doğumlu yazar Shahram Shiva ve Nader Khalili Mevlânâ’nın gazellerinin popüler tercümelerini yapmışlardır. Shiva’nın kaynak göstermediği tercümesi,108 Hush, Don’t Say Anything to God: Passionate Poems of Rûmî, adıyla, Khalili’nin eseri de109 Rûmî: Fountain of Fire, künyesi ile yayınlanmıştır. Literal olmayan bu tercümelerin her iki sahibinin de klasik ortaçağ Farsçasına ve bu alanın kaynakları ile dini ve tasavvufi terminolojiye hakimiyet konularında oldukça zayıf kaldıkları, bu hususlardaki zafiyetin eserlerde hemen ortaya çıkmakta olduğu, kişisel yorumlarla bir şeyler ortaya koyma gayreti içinde bulundukları gibi eleştirilerle karşılaşmaktadırlar.110Ancak Khalili’nin kendi lisanı ile çalışıyor olması ve W. Chittick ile olan irtibatı da bu değerlendirmelere olumlu yansıyan diğer detaylar olarak gözükmektedir.
Gazellerden yapılmış popüler uyarlamalar:
Birçok yazar Mevlânâ’nın diğer eserlerinde de yapılageldiği üzere Mevlânâ’nın gazellerinden oluşan Dîvân-ı Kebîr üzerine kendi yorumlarını ve düşüncelerini de içine alan uyarlama eserler meydana getirmişlerdir. Buna günümüz İngilizcesi ile gazellerin yeniden ele alınması olarak da pekala bakmak mümkündür.
Uyarlamalar Farsça okuma ve yazma bilmeyen fakat başkaları tarafından ilmi ve akademik kriterlerde ciddi bir üslupla yapılmış tercümeler esas alınarak yapılmış şiirsel yorumlardır. Bu tür eser sahiplerinden bazıları bu uyarlamalarının temelde dayandığı tercüme kaynaklarını zikretmekle birlikte diğer bir kısmı da bundan bahsetmeksizin kendilerini mütercim olarak gösterebilmektedirler. Mesela yukarıda bir çoğunu zikrettiğimiz bu tür çalışmalardan Barks’ın uyarlamaları genelde İranlı araştırmacı, John Moyne, Nicholson, Arberry ve Nevit Oğuz Ergin’in Türkçe’den yapmış olduğu tercümelere dayanmaktadır. Kabir Helminski’nin uyarlaması da yine Nicholson ve Arberry tercümelerinden alıntıdır fakat o eserde bu durumdan hiç bahsetmez. Andrew Harwey yine kaynak belirtmek ihtiyacı hissetmez ama, Eva deVitray Meyerovitch’in Farsça’dan Fransızcaya yaptığı tercümelerden faydalandığı aşikardır. James Cowan da Nicholson’dan faydalandığı halde bu konuda bir bilgi vermemektedir. Jonathan Star, Shahram Shiva’nın tercümelerinden faydalanmıştır. Muriel Maufroy yine Eva deVitray Meyerovitch’in Farsça’dan Fransızca’ya yaptığı tercümelerden faydalanmıştır. Deepak Chopra’nın uyarlamasının kaynağının da Fereydoun Kia olduğu bilinmektedir.
Burada zikrolunan bu uyarlama çalışmaların, -vefatının üzerinden yedi yüzyıl geçmiş olmasına rağmen- Mevlânâ’nın eserleri Amerika’da en çok satan mutasavvıf şâir olmasındaki katkıları nedeniyle bir yönden oldukça başarılı kabul edilebilir. Ancak bu popülerleşme bilinçli veya bilinçsiz Mevlânâ’nın eserleri ve tasavvufi öğretileri açısından atlamalar, ihmaller, satır aralarına serpiştirilen uydurmalar ve tahrifat gibi son derece ciddi olumsuz neticeler de doğurmaktadır. Bunların bütün çabaları ve iddiaları -kendilerince- akademisyenler tarafından yapılmış akademik, ciddi, kuru ve monoton tercümelerin aksine şiirlerin derûnî anlamlarını ortaya çıkarmak ve insanlara anlatabilmektir. Fakat ne yazık ki, versiyon ya da uyarlama diyebileceğimiz bu tür çalışma yapanların hemen hepsi, Mevlânâ’nın fikirlerinden daha çok kendi kişisel fikirlerini eserlerine yansıtmaktadırlar. Bu tür seviyesiz çalışmaları Mevlânâ’nın “O sözden de o sözü nakleden de bizarım”111 beyitlerindeki endişelerinin gerçekleşmesi olarak görmek de pekala mümkündür.
Şüphesiz bunlar içerisinde müsbet değerlendirilebilecek olanlar da vardır. Mesela bunlardan Kabir ve Camile Helminski Mevlânâ’nın eserlerinden pasajlar alarak uyarlama yapanlar içerisinde en güvenilirlerinden kabul edilmektedirler. Helminski ve eşi, günümüzde Mevlânâ’nın öğretilerini ve silsilesini muhafaza edip yayan, Mevlevî tasavvuf geleneğine göre yetişmiş bir şeyh olarak çalışmışlardır. Helminskiler, Mevlânâ’nın anlayışına uygun, güvenilir, temiz ve okunabilir bir Amerikan İngilizcesi ile tercümeler meydana getirmişlerdir.
IV) MESNEVÎ KAYNAKLI İLMÎ VE AKADEMİK ÇALIŞMALAR:
Günümüzde Batı’da akademik ve bilimsel kimliği olan kimseler tarafından kaleme alınmış Mesnevî’nin öğreti ve konularının ele alınıp yorumlandığı bazı eserler mevcuttur. Bu eserlerde zaman zaman Mesnevî’den kısmi aktarımların yapılmış olduğunu da görmek mümkündür. İngilizce’deki Mesnevî ve Mevlânâ Düşüncesi üzerine yapılan bu çalışmalar da günümüz Batı dünyasında bu konunun adıgeçen çevrelerce hangi boyutlarda ele alındığını ve önemli sayıldığını göstermesi açısından önemlidir. Kısa da olsa bilgi verilmesinde fayda mülahaza ettiğimiz bu tür eserler şunlardır.
1. Halife Abdulhakim, The Metaphysics of Rûmî
Halife Abdülhakim Almanya’da Heidelberg Üniversitesinde doktora yapmış Hindistan asıllı Müslüman bir akademisyendir. The Metaphysics of Rûmî adlı tezini1925 yılında hazırlamış ve eserin İngilizce’deki ilk baskısı 1933 yılında yapılmıştır.112 Bu tarihlerde henüz ne Nicholson’ın Mesnevî edisyon-kritiği ne de Bediuzzaman Firuzanfer’in Dîvân-ı Kebîr metni bugünkü anlamda hazır olmadığından Halife Abdülhakim’in bu eseri başlangıçta daha çok apokrif Hint nüshalarından istifâde ile hazırlanmış bir çalışma hüviyetindedir. Bahsedilen güvenilir nüshaların ortaya çıkmasından sonra Abdülhakim eserini bu kaynakların verileri ışığında yeniden gözden geçirmek istemiş ancak maalesef buna ömrü vefa etmemiştir. Fakat Halife Abdülhakim’in vefatından sonra eser yazarın arzusu istikametinde Beşir Ahmed Dar tarafından bu kaynaklarla karşılaştırılarak 1959 yılında Pakistan’da (The Enstitute of İslamic Culture, Lahore) ikici defa basılmıştır.113 Halife Abdülhakim Mevlânâ’yı eklektik bir düşünür olarak kabul etmekte ve eserlerinin Kur’an’ın semitik tek Tanrı anlayışını, Platon, Aristo, Neoplatonik ve Pythagorean felsefenin izlerini, skolastik teolojinin, İbni Sina epistemolojisinin, Gazzali propetolojisinin ve İbni Arabi’nin “vahdet” anlayışının izlerini yansıtmakta olduğunu ifâde etmekte, “Mesnevî’nin bizatihi sistematik olmamasına rağmen İslamda felsefi ve teolojik düşüncenin özü kabul edilebilecek önemli bir eser”114 olduğunu ifâde etmektedir.
Halife Abdülhakim’in The Metaphysics of Rûmî’de ele almış olduğu başlıca konular ise; ruhun tabiatı, yaratılış problemi, evrim, aşk, irâde hürriyeti, insân-ı kâmil, şahsiyetin ebediyeti (fena ve beka) Allah ve vahdet-i vücûd gibi başlıklar altında incelenmektedir.
2. Krish Khosla, The Sufism of Rûmî
Khosla Hint orijine sahip bir teosofisttir. 1910 da Hindistan’da doğmuştur. Cambridge’de ekonomi tahsili yapmış, uzun yıllar Hindistan’da çelik endüstrisinde çalışmıştır. Khosla’nın burada bilgi vereceğimiz The Sufism of Rûmî115i adlı çalışması Mevlânâ düşüncesini irdeleyen, felsefi ve mistik yorumları ile dikkate değer bir çalışma olarak temayüz etmektedir. Khosla eserinin daha başında bu çalışmanın bir aşk işi olduğunu ifâde etmektedir. Eserine kaynaklık eden çalışmaların geniş bir listesini ve minnettarlık ifâdelerini de daha başlangıçta zikreden yazar, Nicholson, Arberry, Redhouse, Spencer Trimingham gibi Mevlânâ ve İslam tasavvufu üzerine temel çalışmalarda bulunmuş başlıca yazarların eserlerinden istifâde etmiştir.116
Eserde incelenen başlıca konular ise, Allah ve yaratılış, yaratıcı evrim, kaza ve kader, irade ve ihtiyar, hayır ve şer, iyilik ve kötülük, Tanrı usturlabı olan insan, seyr-i süluk, bilgi, marifet ve vecd, sufilik ve diğer dinler, birleştirici hayat, ölüm ve ahiret hayatı gibi başlıklar altında ele alınmaktadır.
Khosla’nın burada zikretmemiz gereken ikinci bir çalışması da Rûmî Speaks Through Sufi Tales adlı Nicholson’ın Mesnevî tercümesinden yapmış olduğu derleme mahiyetindeki çalışmasıdır.117 Bu çalışmada Nicholson’ın çalışmasının eski dilinin biraz daha yumuşatılmış ve dilinin yenilenmiş olduğu görülmektedir.
3. John Renard, All the King’s Falcons: Rûmî on Prophets and Revelation
Annemarie Schimmel danışmanlığında doktora tezi olarak yapılmış olan bu çalışma Mevlânâ’nın Peygamberler ve nübüvvet anlayışını konu edinmektedir. Schimmel esere bir takriz yazmıştır: Burada Schimmel’in İslam’da nübüvvet müessesesi ve özellikle Hz. Peygamber hakkındaki fikirleri ve bu konuların Mevlânâ’daki aşk boyutlu yansımalarını değerlendirmekte olan bu değerli takrizden birkaç satırı aktarmadan geçemeyeceğiz:
“Batılı ilim adamları hatta, Mevlânâ aşıkları ve hayranları arasında artan bir temayül, sanki Cami Mesnevî hakkında “Fars dilindeki Kur’ân” dememiş gibi onun şiirinin son derece derin bir İslamî arkaplanı olduğunun unutulmasıdır. Modern insan çoğunlukla sadece onun aşk, vecd, mestlik ve sema konulu beyitlerinin oldukça kalitesiz ikinci elden yapılan tercümelere rağbet etmektedir. Mevlânâ’nın şiirinde İslam Peygamberinin konumu, Kur’an-ı Kerim’den sonra gelen ikinci kaynak olması güçlü bir şekilde vurgulanmaktadır. Fakat, Bir kimse Mevlevî mukabelesinin başında bu merasimin müzikal bir parçası olan nât-ı şerif’i anlayarak dinleyecek olursa şâirin Hz. Muhammed’e olan aşkının ne derece derin olduğunu hissedecek ve bilecektir. Bu aşk nât-ı şerif’te onun kendi ifâdeleri ile;
“Serv-i bostan-ı risâlet, nevbahâr-ı mâ’rifet,
Gülbün-i bâğ-ı şerîat , bülbül-i bâlâ tûyi”
“Risâlet bağının ulu servisi, mâ’rifet ikliminin ilkbaharı, şeriat bağının gül fidanı ve anaç bülbülüsün” şeklinde dile getirilmektedir. Hz. Muhammed’in nübüvveti onun gönül sırdaşı, Şems-i Tebrizî tarafından paylaşılan sırlarından biridir. Ve Hz. Muhammed Allah’ın Adem’den İsa’ya uzun bir çizgi olan vahiy yolunun sonuncu peygamberidir. Bu Hz. Muhammed’in son defa ilahî mesajı getiren kimse olması mü’minlerin kabul etmeleri gereken bir görev ve onurdur. Böylece, Mevlânâ tarafından Mesnevî’de Farsça ifâde edilen Kur’an kaynaklı Peygamber kıssaları Müslümanların inanç esaslarının bir rüknü, bir bölümüdür.”118
Eserde ele alınan konulara gelince, başlangıçta İslamda nübüvvet anlayışı ve Mevlânâ’nın bu husustaki yorumu ele alınmakta, Peygamberlerin vahiy dinamikleri üzerinde durulmaktadır. Hz. İbrahim ve oğulları, Hz. Yusuf ve ailesi, Hz. Musa ve milleti, Hz. İsa ve diğer kitab-ı mukaddes figürleri, Hz. Muhammed’in hayatı, şahsiyet ve öğretisi, “Ahmed” inancı ve “Hakîkat-ı Muhammediye” konuları genel başlıkları ile nübüvvet ve vahiy konuları akademik olarak incelenmektedir. Bu hususlar genellikle Mevlânâ’nın eserlerinde geçtiği şekliyle ele alınmaktadır.
4. Annemarie Schimmel, The Triumphal Sun, I Am Wind, You Are Fire, As Through a Veil: Mystical Poetry of Islam
Schimmel Mevlânâ’nın şiirde kullanmış olduğu metafor ve imajların örnekleri ile dolu beyitlerini içeren The Triumphal Sun: A Study of the Works of Jalâloddin Rûmî119adlı önemli bir eserin yazarıdır. Eserde Mesnevî’den ve Mevlânâ’nın diğer eserlerinden alınmış pek çok kısa pasajlar ve hattâ bazen tek satırlık şiir alıntıları vardır. Bu şiirler ise Mevlânâ’nın tabiat, günlük hayat, felsefe, din ve tasavvufi görüşlerini ortaya koymaktadır.
Eser’e girişten sonra birinci bölümde dönemin tarihi arka planı, bazı bibliyografik notlar ve şiir geleneği üzerine detaylı bilgiler sunulmaktadır. İkinci bölümde ise, Mevlânâ’nın eserlerinde kullandığı tasvirler ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde ise Mevlânâ’nın teolojik fikirleri ve eserlerinde bu hususların incelenme keyfiyet ve yoğunluğu örneklerle kapsamlı olarak incelenmektedir. Son bölüm olan dördüncü bölümde ise, Mevlânâ’nın Doğu ve Batı’daki etkileri irdelenmeye çalışılmakta, yazarın bu hususta Doğu ve Batı’da önemli gördüğü bazı çalışmalara dikkat çektiği görülmektedir.
Schimmel’in yine Mesnevî beyitlerini oldukça yoğun kullandığı ikinci eseri ise I Am Wind You Are Fire120 adlı eseridir. Tercümesi, tasavvufî kavramların yerinde kullanılması açısından pek başarılı olmasa da 1999 yılında Türkçe’ye de tercüme edilen eserde Schimmel’in Mevlânâ’nın kısa bir biyografisini verdikten sonra, şiiri, Tanrı ve âlem hakkındaki fikirleri, insanın mâhiyeti, evrimi ve mânevî yücelişi, ibâdet ve duâ gibi ritüeller ve Mevlânâ’nın bu konulara yaklaşımı, aşkın gücü, mûsikî ve sema gibi hususlara değindiği görülmektedir.
Schimmel’in eserin müstakil bir bölümünde Mevlânâ’nın şiiri ile ilgili değerlendirmelerin bulunduğu bir diğer çalışma da, As Through a Veil: Mystical Poetry of Islam121 künyeli eseridir.
5. Afzal Iqbal, The Life and Work of Jalaluddin Rûmî
Mevlânâ biyografilerinden dikkate değer bir diğer çalışma da Afzal İqbal’in The Life and Work of Jalaluddin Rûmî adlı eseridir. Eser 1956 yılındaki ilk baskısından 1999 yılına kadar 1964, 1974, 1978, 1983 ve 1999 tarihlerinde yapılmış müteaddit baskıları bulunmaktadır. Eserin bu yıllarda baskıdan baskıya önemli gelişim ve açılımlar kazandığı görülmektedir. Özellikle İqbal’in eserine konu edindiği bir çok başlığı daha önce çeşitli akademik ve ilmi araştırma dergilerinde makale olarak yayınlamış olduğu göz önünde bulundurulacak olursa eserin periyodik olarak bu tür makalelerin bir bütünlük içerisinde mütekamil bir hale gelmiş olduğunu düşünmek doğru olacaktır.122 Arberry esere yazmış olduğu takriz yazısında İqbal’in çalışmasını övmekte ve eserin Mevlânâ hakkında iyi bir çalışma olduğunu özellikle giriş bölümündeki biyografik malumatın bu konudaki eksiklikler düşünüldüğünde önemli bir boşluğu dolduracağına işâret etmektedir.123
Eser Mevlânâ’nın hayatını kapsayan 1207-1273 yılları arasındaki genel tarihî arka planı geniş bir şekilde değerlendirilmekte, 1244 yılına kadar olan Mevlânâ’nın eğitim, öğrenim ve gelişimini içeren periyoda ayrı bir başlık altında değinilmektedir. Daha sonra Mevlânâ’nın hayatındaki Şems-i Tebrîzî ile başlayan değişime ve Mevlânâ’ya yakın arkadaşlık eden diğer zevata yer verilmektedir. “İlhâmın mûcizesi” başlığıyla ele alınan 4. bölümde Divan-ı Şems-i Tebrîzî’nin ve Mevlânâ’nın lirik şiiri üzerinde durulmaktadır. Mesnevî’nin mesajı üzerindeki mütalaaların ele alındığı bölümün ardından Mevlânâ düşüncesinin felsefi yönlerinin ele alınmakta ve Mevlânâ’nın “düşünür bir şâir” olma özelliği üzerinde durulmaktadır. Eser Mesnevî’nin Batı dillerine çevirilerinden örneklerin verildiği son bölümle tamamlanmaktadır.
6. A. Reza Arasteh, Rûmî, The Persian, The Sufi
Şiraz doğumlu bir akademisyen olan A. Rıza Areste, Tahran Üniversitesi’nde Psikoloji ve Felsefe okuduktan sonra göçmen olarak Amerika’ya göçer. Burada Eric Fromm danışmanlığında Los Angeles Devlet Üniversitesi’nde doktorasını yaptı. Doktora sonrasında Chicago Ünirsitesi’nde çalışmalarda bulunan Areste, dünyanın önde gelen birçok üniversitesinde de çalışmalar ve araştırmalarda bulundu. 1992’de yine California’da vefat eden müellifin Mevlânâ hakkındaki bu çalışması, Eric Fromm danışmanlığında yapmış olduğu doktora tezidir.124 Eser 2000 yılında “Aşkta ve Yaratıcılıkta Yeniden Doğuş” Mevlânâ Celaleddin Rûmî’nin Kişilik Çözümlemesi adı ile Türkçe’ye de kazandırılmıştır.125Fromm esere yazdığı önsözde günümüzde insanlığın hümanizm ve mistisizme yönelişini şu ifâdelerle değerlendirmektedir:
“Günümüz insanı hayatı anlamlandırırken maddî eşyayı güç, şan ve şöhretten öte bir arayış için Tanrı ve teolojik fikri münakaşaları içermeyen ancak dünya ile kendisinde bulunan derûnî tecrübesiyle akıldışı tutkulardan uzak ve kendisini bırakmayan bir kişiliğin kuruntularından ve bunların oluşturduğu hapishaneden kurtulmayla ilgilenen dinlere yönelmektedir”126
Fromm Mevlânâ hakkında ise; “Rûmî sadece bir şâir, bir mistik ve dinî bir tarîkat kurucusu değil, aynı zamanda insan tabiatı ile ilgili derin bir anlayışa sahip bir insandı. İçgüdülerin mahiyetini, aklın içgüdüler üzerindeki tesirini, benliğin mahiyetini, bilinç, bilinçaltı ve kozmik bilinci tartışmıştı. Yine özgürlük, kesinlik ve otorite konularınada önemli ölçüde yer vermişti. Bütün bu konularda insanın tabiatıyla ilgilenenlere Mevlânâ’nın söyleyeceği çok şey”127 olduğu kanaatini taşımakta ve Rıza Areste’nin bu çalışma ile Mevlânâ’nın düşünce sistemini bir bütün halinde ortaya koyduğunu, Mevlânâ’nın düşüncesi ile psikanalizin ilgilendiği konular arasında bir bağ kurmada başarılı olduğunu ifâde etmektedir.
Müellif eserin birinci bölümünde İran kültürünün tahlili ile işe başlamış, ikinci bölümde aşkta ve yaratıcılıkta yeniden doğuş: Mevlânâ’nın analizi başlığını ele almıştır. Üçüncü bölümde insanın durumu ve kendini gerçekleştirme konusunu ele almış olan Areste, son bölümde de Mevlânâ’nın çağdaş insanın durumuna katkısını irdelemiş, Mevlânâ’nın çağdaş doğu insanı ve komünist insan imajlarına katkısı üzerinde durmuştur. Areste eserinin hedefini; “Bu çalışma, Mevlânâ’nın hayatında yaratıcılıkta yeniden doğuş sürecini araştırmak ve Mevlânâ’nın kişilik anlayışının, ferdî ve ictimâî mutluluğa katkısını göstermek”128 şeklinde îzah etmektedir.
7. Franklin D. Lewis, Rûmî, Past and Present, East and West
Franklin Lewis’in Mevlânâ’nın hayatını, öğreti ve şiirini etraflıca ele alan bu eseri günümüz Batı dünyasında bu konuda kaleme alınmış en kapsamlı eserlerden biridir. Adından da anlaşılacağı üzere eser -Doğu’dan Batı’ya geçmişten günümüze-adıyla isimlendirilmektedir.129Aslında Mevlânâ, eserleri ve fikirleri hakkında geniş bir antoloji olma özelliği gösteren bu çalışmayı bu başlık altında ele almamızın başlıca nedeni Mevlânâ’nın düşüncesini ortaya koyarken yapılmış olan Mesnevîkaynaklı iktibasların yoğunluğudur. Pek tabii ki bu çalışmada Mevlânâ’nın diğer eserlerinden de oldukça fazla miktarda alıntılar mevcuttur. Beş ana bölümde ele alınmış eserin bu bölüm başlıkları şu şekildedir.
İlk bölümde Mevlânâ’nın babası Bahaeddin Veled ve onun çevresi ve nüfuzu üzerinde durulmakta, Mevlânâ’nın eğitimi ve mânevî gelişiminde de söz sahibi olan Burhaneddin Muhakkık Tirmizî ve Şems-i Tebrîzî hakkında bilgiler verilmekte, Mevlânâ’nın Konya’daki ilmî ve ictimâî mevkîine değinilmektedir.
Sultan Veled olmak üzere Mevlânâ’nın çocukları, kendisinden sonra tarîkatın oluşması ve Mevlânâ’nın fikirlerinin sistematik bir yapıya kavuşmasının ele alındığı ikinci bölümde Mevlânâ ve çevresinde oluşan menkıbevi kültür ve bu husutaki eserlere işâret edilmektedir.
Üçüncü bölümde, Mevlânâ’nın biyografisi, şiiri ve öğretisi etraflıca ele alınmaktadır.
“İslam Dünyasında Mevlânâ ve Mevlevîler” başlıklı dördüncü bölümde ise, Mevlevîlik, Mevlevîhaneler, Mevlevîlik tarihi, diğer tarîkatlarla ilişkileri, Konya’nın kutsal bir şehir olarak değerlendirilişi, Mevlevî semâ’, zikir ve merâsimleri incelenmektedir. Bu bölümde İslam Dünyasındaki Mevlânâ çalışmaları üzerinde de durulmakta geniş bir bibliyografya sunulmaktadır.
Beşinci ve son bölümde ise Batı Dünyasında Mevlânâ ve Mevlânâ çalışmaları, Dünyada Mevlânâ başlıklarını taşımakta olup, özellikle başta Avrupa ve Amerika olmak üzere Batı’da ve Hint alt kıtasında Mevlânâ’nın tesirleri, eserlerinin yaygınlığı, hakkında yapılan çalışmalar, tarîkatin bu coğrafyalara nüfuz ve etkisinin mâhiyeti üzerinde durulmakta, oldukça geniş bilgi ve kaynaklar ortaya konulmaktadır.
Ayrıca bu bilgiler dışında bizzat Lewis’le yapmış olduğumuz yazışmalarda ne tür yeni mâlûmâtları muhtevî olduğu detayına girilmese de eserin 2004 yılı içerisinde ilâveli yeni bir baskısı yapılacağı bilgisine sâhibiz.
Sonuç
Başlangıç itibarıyla XVII. yüzyılın sonlarında Batı’ya giren Mevlânâ ya da onların ifâdesiyle Rûmî, üç asırdan fazla bir zamandır Batı’nın gündemindedir. Hem akademik olarak hem de popüler alanda günümüze kadar artan bir ivme ile devam eden bu çalışmaların başlangıcından günümüze doğru popülerleşme temâyülü göstermekte olduğu görülmektedir. İngilizce’deki Mevlânâ çalışmalarının bu seyir sürecinde İngiltere’den Amerika’ya doğru kaymış olduğu da dikkatlerden kaçmamaktadır.
Başlangıçta ciddî akademik çalışmalar ortaya konulmuş, hattâ öyle ki, Nicholson örneğinde olduğu üzere yapılmış olan çalışmalar bu eserlerin kaynağı olan Doğu dünyasına dahî kılavuzluk edecek nitelikler taşımaktadır. Arberry’nin Fîhi mâ Fîh tercümesinde olduğu gibi Nicholson’u tamamlar mahiyette çalışmalarda bu noktada ciddî katkılar olarak göze çarpmaktadır. Kendi içlerinde bazı husûsiyetler arzeden dikkate değer çalışmalar olsalar da Nicholson öncesinde Mesnevî’den bazı ciltlere veya bölümlere yapılan çalışmaların dağınık ve eserin tamamı hakkında bilgi vermek noktasında taşımış oldukları zaaf, Nicholson’un çalışmaları ile son bulmuştur.
Doğu’nun lirik mistisizmine ilgi duyan Batılılar için Divân-ı Kebîr’in eşsiz gazelleri, Hâfız, Sadî ve Hayyâm’la tanıdıkları rubâî tadı, Rûmî ile dînî bir boyut kazanmış, bir Batılının anlayışı açısından İslâm Tasavvuf Düşüncesinin çetrefilli konularının ne kadar beliğ ve kısa bir şekilde anlaşılabilir kılındığı hayretle müşâhede edilmiş olsa gerektir. Bizce daha sonra bu eserlerin “best seller” olmasını sağlayan nedenler arasında en önemli sebeplerden biri bu olsa gerektir.
Mevlânâ’nın eserlerinin ve düşüncesinin doktora seviyesinde çalışmalara konu edilmesi, beyne’l-milel sempozyum ve entelektüel mahfillerde kendisine zemin bulması bu çalışmalarda karşılaştığımız bir başka kategoridir. Nicholson, Arberry, Schimmel, Meyerovitch, Khalifa Abdülhakim, R. Arasteh, J. Renard, K. Khosla, Afzal İkbal, W. Chittick ve nihâyet Franklin D. Lewis bu alanda ciddî eserlere imza atmış önemli kimselerdir.
Bu çalışma sınırları içinde edisyon ve uyarlama olarak belirlenen bir diğer tür çalışmalar ise yukarıda ifâde edilen popüler çalışmalardır. Bu kategori bugünki yaygınlığın da bir uzantısıdır. Ancak bu kategorinin daha iyi etüd edilebilmesi, daha çok Amerika’da yaygın olan bu çalışmaların kendi sosyal çevre ve tabiî ortamında incelenmesi ile mümkün olabileceğini düşünmekteyiz. Bu noktada Helminski çiftinin çalışmalarının Mevlevî kültürü içerisinde ciddiye alındığı ve bu çevrelerle bağlantılı olduğu bilinmektedir. Ancak C. Barks ve benzerî çalışmalarda bulunan diğer yazarlar hakkında ise daha detaylı çalışmalara ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz.
Ancak İngilizce’deki bütün bu çalışmalara bakıldığında maalesef Mevlânâ’ya türbesinin Konya’da bulunması dışında Türk kültürü içerisinde bir yer verildiğini söylemek oldukça zordur. Bizce bunun nedenleri arasında bu alanda uluslarası ilmî ve akademik şahsiyet, çalışma ve yayınlarımızın azlığıdır. Bunun izâlesi için ise sadece turistik endişelerle yapılan çalışma ve tanıtımlarla yetinmeyerek ciddiyetle bu sahada uluslarası tanıtım ve çalışmaların kemiyet ve keyfiyet olarak artırılması lazımdır. Bunun için hem ferdî ve akademik olarak hem de resmî olarak –Şeb-i Arûs törenleri dışında- âzamî gayret gösterilmesi millî bir görevdir.
Netîce olarak günümüzde Batı’da onların ifâde ettikleri şekliyle bir “Rûmî” fenomeni vardır ve önemli miktarda insan manevî ihtiyaçlarını ve İslam ile irtibatını bu kanaldan sağlamaktadır.
Abstract
[Sâfi Arpaguş, “The Literature of Rūmī Studies in the English Language”, Tasavvuf İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, Ankara 2005, Y. 6, V. 14, pp. 775-804]
This study is intended to discuss the influence which Rūmī’s works and views have exercised on the Western world. We will focus on the Rumīan influence on the English-speaking world. We will investigate and analyze the Rūmī-related studies performed in the English language such as translations, editions, and adaptations etc. This study is intended as a bibliographical introduction that will guide the researchers who are willing to make further studies in the field.
Key Words: Jalāl al-Dīn Rūmī, the Mathnawī, Rūmī in the West, The Works of Rumī in the English language, The English literature of Rūmī studies, Translation, Edition and Adaptation of Rūmī’s works, The Rūmī phenomenon in the West.
1 Barthelemy d’Herbelot, Bibliotheque Orientale, Paris: Compaigne des Librairies, 1697.
2 Franklin D. Lewis, Rûmî, Past and Present, East and West: The Life, Teachings and Poetry of Jalâl al-Din Rûmî, Oneworld Publications, England 2000, s. 528.
3 The Letters of Sir William Jones (ed. Garland Cannon), Oxford: Clarendon 1970, s. 672, 735.
4 The Works of Sir William Jones, London 1807, V, 324-325.
5 Lewis, a.g.e., s. 529.
6 Edward Henry Palmer, Song of the Reed and Other Pieces, London: Trubner 1877.
7 Lewis, a.g.e., s. 530.
8 Browne, Edward Granville, A Literary History of Persia, Cambridge: Cambridge University Press, 11202, 11206, 1920, 1924.
9 Browne, a.g.e., II, 515.
10.Browne, a.g.e., II, 519-520; a.mlf., “a Parallel to The Story in The Mathnawi of Jalalu’d-din Rûmî, of the Jewish King who Persecuted by the Christians”, İslamica, London 1926-1927, II, 129-134.
11 Reynold. Alleyne Nicholson, The Mathnawi of Jalaluddin Rûmî, London 1926-34, I, Giriş, XVII-XVIII.
12 Arthur John Arberry, Oriental Essayys, Portrâits of Seven Scholars, London: George Allen & Unwin, 1960; Ricmond, Surrey: Curzon Pres 1997, s. 229.
13 Nicholson, Selected Poems from the Divan-ı Shams-i Tabriz, Cambridge: Cambridge University Press 1898.
14 Nicholson, The Table talk of Jalalu’ddin Rûmî, Centenary Supplament to the Journal of the Royal Asiatic Society, 1924.
15 James William Redhouse, The Mesnevî of Mevlânâ Jelalud’d-din Muhammed er Rûmî, London 1881
16 Edward Henry Whinfield, Masnaví-i Ma`naví: The Spiritual Couplets of Mauláná Jalálud-dín Muhammad-i Rúmí, London 1887; Aynı eser The Teachings of Rûmî, Octagon Press, London, 1994 künyesi ile tekrar basılmıştır. Bu çalışmayı Mevlânâ ile ilgili uluslar arası iletişim ağında, elektronik ortamda bazı sitelerde pdf formatında bulunabilmek de mümkündür.
17 Charles Edward Wilson, The Masnavî, London 1910.
18 M. G. Gupta, Maulana Rûmî’s Masnawi, Agra, India 1995.
19.Arberry, Tales from the Masnavi. Surrey, Curzon Press Ltd. 1961; a mlf, More Tales from the Masnavi, Surrey, Curzon Press Ltd. 1962.
20 Bediuzzaman Firuzanfer, Mevlânâ Celaleddin, İstanbul 19120, s, 147; Lewis, a.g.e., s. 304.
21 Mesnevî I, “Önsöz”
22 “Failatün-Failatün-Failün”
23 Mevlânâ Celaleddin Rûmî, Mesnevî, T.C. Kültür Bakanlığı, Ankara 1993.
24 Bu nüshanın beyit sayısı; I. cild: 4019; II. cild: 3721; III.cild: 4811; IV. cild: 3855; V. cild: 4240; VI. cild: 4929 olmak üzere toplam; 25.575’tir. Nicholson nüshasına göre Mesnevî’nin beyit adedi de ciltlere göre şu şekilde dağılmaktadır: I. cild: 4003; II. cild: 3810; III.cild: 4810; IV. cild: 3855; V. cild: 4238; VI. cild: 4916 olmak üzere toplam; 25.632’dir.
25 Lewis, a.g.e., s. 306.
26 Redhouse, The Mesnevî of Mevlânâ Jelalud’d-din Muhammed er Rûmî, London 1881.
27 Redhouse, a.g.e., Önsöz, s, 7-15; ayrıca bkz. Franklin Lewis, a.g.e., s. 572-573.
28 Whinfield, Masnavi-i Ma’navi: The Spiritual Couplets of Maulana Jalalud-din Muhammad-i Rûmî, London 1887; Aynı eser, The Teachings of Rûmî, Octagon Press, London 1994 künyesi ile tekrar basılmıştır.
29 Whinfield, a.g.e., s. XIII-XLII.
30 Nicholson, The Mathnawi of Jalaluddin Rûmî, London 1926-34, I, Giriş, XIV-XV.
31 Whinfield’in Şebusteri’nin Gülşeni Raz’ına yapmış olduğu İngilizce tercüme hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Lewis, a.g.e., s. 573.
32 Mesnevî I, 488.
33 Nicholson, a.g.e., I,Giriş, XV.
34 Wilson, The Masnavi, I-II, London 1910.
35 Wilson, a.g.e., I, Mütercimin Önsözü, VIII.
36 Nicholson, a.g.e., I, Giriş, XV.
37 Nicholson, The Mathnawi of Jalaluddin Rûmî: Edited from the Oldest Manuscripts Available: With Critical Notes, Translation, and Commentary, London 1926-34.
38 Lewis, a.g.e., s. 308-309.
39 Nicholson, The Mathnawi of Jalalu’ddin Rûmî, Tercüme II Giriş; Ayrıca Gölpınarlı bu hususta Mesnevî’nin Konya nüshasından yapılan tıpkı basımındaki önsözünde aynı bilgiyi vermektedir. Nicholson’ın Mesnevî metninin basımında ve tercümesinde önce bir başka nüshayı ittihaz etmişken sonradan H. Ritter’in uyarmasıyla bu asli nüshayı ele almış ve öbür nüshadan basılan birinci cildin baş tarafını da bu nüshaya göre, farkları belirterek düzelttiği, fakat yine de bazı beyitlerin altlarına, kenarlarına, bilhassa surhla (kırmızı renkle) yazılan düzeltmelerin fotoğraflarda çıkmadığından çalışmada hala bir takım eksiklerin olduğu ifâde etmektedir. bk. Abdülbaki Gölpınarlı, “Mesnevî” Mesnevî, XIV, T.C. Kültür Bakanlığı, Ankara 1993.
40 O çalışmasına gösterilen saygı ve güvenden duyduğu memnuniyeti şöyle dile getirmektedir: “Mevcut tercüme de beyitlerin numaralanma ve okunma usulünün edisyon-kritik çalışmamızın ölçü alınarak yapılması temelde Farsça talebelerine yardım amacıyla idi. Bu yüzden, yapabildiğim oranda tam, doğru ve aslına sadık olarak yapmaya çalıştım. Fakat bu parantez içindeki açıklamalar, söylendiği gibi kastedilen mananın dışında bir anlam vermeye ve mana yüklemeye kalkışmak demek değildir. Bu tercüme edilen kelimenin tam olarak anlamını, onların mecazi ve mistik manalarını da dikkate alarak ortaya koymaktır.” Nicholson, a.g.e.,I, s, XV.
41 Arberry, Oriental Essays, s. 221.
42 Gupta, Maulana Rûmî’s Masnawi, Agra, India 1995.
4320 Mesnevî, T.C. Kültür Bakanlığı, Ankara 1993.
44 Arberry, Tales from the Masnavi. Surrey, Curzon Press Ltd. 1961; a mlf, More Tales from the Masnavi, Surrey, Curzon Press Ltd. 1962.
45 Erkan Türkmen, The Essence of Rûmî’s Masnevi: Including His Life and Works, Konya 1992; 1997; 2003.
46 Annemarie Schimmel, The Triumphal Sun: A Study of the Works of Jalâloddin Rûmî, London 1978.
47 Annemarie Schimmel, I Am Wind, You Are Fire: the Life and Work of Rûmî, Boston, Mass.: Shambhala Publications 1992; a mlf, “Ben Rüzgarım Sen Ateş, trc: Senail Özkan, Ötüken yay. İstanbul 1999.
48 Schimmel, As Through a Veil : Mystical Poetry of Islam, New York : Columbia University 1982.
49 William C. Chittick, The Sufi Path of Love: The Spiritual Teaching of Rûmî, Albany, NY SUNY Press 1983.
50 Lewis, a.g.e., s. 560.
51 Chittick, The Sufi Doctrine of Rûmî: An Introduction, Tehran, Iran: Aryamehr University 1974.
52 Eva de Vitray-Meyerovitch, Rûmî et le Soufisme, Paris: du Seuil 1977.
53 Simone Fattal, Rûmî and Sufism, Sausalito, CA: Post Apollo 1987.
54 Muriel Maufroy, Breathing Truth – Quotations from Jalaluddin Rûmî, London 1997.
55 Lewis, a.g.e., s. 595-596.
56 Coleman Barks, Delicious Laughter, Athens, Ga.: Maypop, 19120; Feeling the Shoulder of the Lion, Pyney, Vt.: Threshold Books, 1991; One-Handed basket Weawing, Athens, Ga.: Maypop, 1991; Open Secret: Versions of Rûmî, Brattleboro, VT: Threshold Books 1984; We Are Three, Athens, Ga.: Maypops, 1987; This Longing, Putney, Vt.: Threshold Books, 1988; The Essential Rûmî, San Francisco: Harper, 1995; The Soul of Rûmî 2001.
57 Barks- Robert Bly, Night & Sleep, Yellow Moon Press Cambridge, 1981.
58 Barks, The Essential Rûmî, s, 292.
59 Bkz, Barks, The Illuminated Rûmî, 1997; Eserin dış kapağındaki bilgilere bakılacak olursa Barks’ın zaman zaman bu tür vasıfları kendisine izafe etmekten kaçınmadığı da görülmektedir.
60 Bk., Lewis, a.g.e., s. 669.
61 Barks, sufizmden etkilenmiş ve 1986 yılında Philadelphia Pennsylvania’da vefat eden Bawa Muhyiddin gibi mistik şahsiyetlerle irtibat içinde olagelmiştir.
62 Kabir Edmund Helminski-Camille Helminski, Rûmî-Daylight: A Daybook of Spiritual Guidance, Putney, Vt.: Threshold Books, 19120; The Rûmî Collection, Brattleboro, VT: Threshold 1998.
63 Kabir-Camille Helminski, Rûmî, Daylight: A Daybook of Spiritual Guidance,Threshold Books, 1994; Günlük vird olarak hazırlanmış olan bu eser Mesnevî’den alınan 365 pasajı içermektedir. Yılın her gününe ayrı bir pasaj düşmektedir ki bu da eserin maksadına uygun düşmektedir. Jewels of Remembrance: A Daybook of Spiritual Guidance, Threshold Books 1996; Bu eserde de yine yukardaki şekilde Rûmî irfanından 365 pasaj alınmıştır.
64 Camille-Kabir Helminski, Rûmî: Daylight, s. 8.
65 Camille-Kabir Helminski, Jewels of Remembrance, XXII.
66 Kabir Helminski, Bilen Kalp, Ruhsal Dönüşümün Sufi Yolu, trc: Refik Algan, Dharma, İstanbul 2001.
67 Andrew Harvey, Love’s Glory:Re-Creations of Rûmî, Berkeley, Calif.: North Atlantic Books 1996.
68 Harwey, The Way of Passion: A Celebration of Rûmî, Berkeley. Calif.: Frog, Ltd., 1994.
69 Harwey, Love’s Fire, Ithaca, N.Y.; Meeramma 1988.
70 Harwey, Speaking Flame, Ithaca, N.Y.; Meeramma 1989.
71 Harwey, Light Upon Light: İnspirations from Rûmî, Berkeley, Calif.: North Atlantic Books 1996.
72 Arthur Scholey, The Paragon Parrot And Other Inspirational Tales of Wisdom, London Watkins Publishing 2002.
73 Mesnevî, I/247-50.
74 Mesnevî, I/1360.
75 Lewis, a.g.e., s. 292-93.
76 Nicholson, “The Table Talk of Jalalu’ddin Rûmî”, Centenary Supplament to the Journal of the Royal Asiatic Society, 1924.
77 Lewis, a.g.e., s. 532.
78 Arberry, Discourses of Rûmî, London: J. Murray 1961.
79 Arberry, a.g.e., Önsöz, IX.
80 Wheeler Thackston, Signs Of The Unseen, Putney, VT: Threshold Books 1994.
81 Chittick, The Sufi Path Of Love: The Spiritual Teachings Of Rûmî,s. 379
82 Lewis, a.g.e., s. 293-94.
83 Lewis, a.g.e., s. 130-133.
84Chittick, a.g.e., s. 380; Yaptığımız inceleme neticesinde buradaki tüm nakillerin Mecalis-i Seb’a’nın yedinci meclisinden alıntı olduğu ortaya çıkmaktadır. Birinci nakil, (s. 48-49) Mecalis-i Seb’a’nın yedinci meclisinden yapılmış bir kısa nakildir. Bk., Mecalis-i Seb’a, trc: A. Gölpınarlı, s. 101-102. Diğer uzun nakiller ise, s. 70-71’deki alıntı yine yedinci meclisteki daha önceki kısa alıntının daha geniş bir perspektifle ele alınmış halidir. Bk., Gölpınarlı, a.g.e., 101-102. Chittick’in 129-130’uncu sayfalardaki üçüncü nakli ise, yine yedinci meclisten Hz. Peygamber’in ümmi oluşunu ele alan pasajlardır. Bk., Gölpınarlı, a.g.e., 99. Chittick’in son nakli olan 199-200 sayfalardaki nakli de yine yedinci meclisten alınmıştır. Bk., Gölpınarlı, a.g.e., 97-98.
85 Chittick, a.g.e., s. 7.
86 Lewis, a.g.e., s. 294-295.
87 Chittick, a.g.e., s. 380; Tevfik Sübhani numaralandırması esas alarak yapılan numaralandırmaya göre: Mektup, 1, 2, 8, 19, 21, 48, 60, 69, 97, 100.
88Chittick, a.g.e., s. 77, Mektup, 39; s. 133-135, mektup, 49-50; Tevfik Sübhani numaralandırması esas alarak yapılan numaralandırmaya göre.
89 Barks-Moyne, This Longing: Versions of Rûmî, Tevfik Sübhani numaralandırması esas alarak yapılan numaralandırmaya göre:24, 56, 69, 64, 150 39, 49, 83, 85, 100, 118, 81, 82, 20, 69, 70, 19)
120 Arberry, Rûmî: Poet and Mystic, Giriş, s. 22.
91 Dîvân-ı Kebîr yazma nüshaları için bkz; Lewis, a.g.e., s. 297-299.
92 Arberry, The Rubâîyat of Jalal al-Din Rûmî, (Translations from the Divan-i Shams-i Tabriz-i) London: E. Walker 1949.
93 Reza Saberi, A Thousand Years of Persian Rubâîyat 2000. Dikkatle incelediğimiz bu çalışmanın akademik olmaktan uzak, sadece derleme bir eser olduğu gözlemlenmiştir. Zaten buradaki ifâdelerimiz dışında herhangi bir bibliyografik bilgiyi de eserde bulamadık.
94 Lewis, a.g.e., s. 391-392.
95 Shahram Shiva, Rending the Veil: Literal and Poetic Translations of Rûmî, Prescott, Ariz.: Hohn Press, 1991.
96 Mustafa Veziri, Beyond Sufism and Sainthood, Insbrook, Austria 1998.
97 Nevit Oğuz Ergin, Crazy as We Are: Selected Rubâîs from Divan-i Kebir, Prescott, Ariz.: Hohn Press, 1992.
98 Kulliyât-i Dîvân-i Shamsî Tabrîzî, Amîr Kabîr, 1957.
99 Lewis, a.g.e., s. 301.
100 Nicholson, Selected poems from the Divani Shamsi Tabriz, Cambridge 1898; Richmond: Curzon 1999.
101 Bu gazeller, IV, VIII, XII, XVII, XXXI, XXXIII, XLIV numaralı gazellerdir.
102 Arberry, Mystical Poems of Rûmî 1, Chicago: University of Chicago Press 1968; Mystical Poems of Rûmî 2, Chicago: University of Chicago Press 1991.
103 Schimmel, The Triumphal Sun: A Study of the Works of Jalaloddin Rûmî, Albany, N.Y.: State University of New York Press 1993; I Am Wind, You Are Fire: the Life and Work of Rûmî, Boston, Mass.: Shambhala Publications 1992; Look! This Is Love: Poems of Rûmî, Boston, Mass.: Shambhala Publications 1991.
104 Chittick, The Sufi Path of Love: the Spiritual Teaching of Rûmî, N.Y.: State University of New York Press 1983.
105 Fatımah Keshvarez, Reading Mystical Lyric; The Case of Jalal al-Din Rûmî, Colombia, South Carolina: University of South Carolina Press 1998.
106 Lewis, Rûmî, Past and Present, East and West: the Life, Teachings and Poetry of Jalal al-Din Rûmî, Oxford, England: Oneworld Publications 2000.
107 Ergin, Mevlânâ Celâleddîn Rûmî: Dîvân-i Kebîr, Meter 1, Current 1995.
108 Shahram Shiva, Hush, Don’t Say Anything to God: Passionate Poems of Rûmî, Jain Publishing Company 1999.
109 Nader Khalili, Rûmî: Fountain of Fire, Los Angeles: Burning Gate 1996.
110 Lewis, a.g.e., s. 607.
111 Mevlânâ, Rubâîler, trc: A. Gölpınarlı, Ankara 1982. s. 152.
112 Khalifa Abdulhakim, The Metaphysics of Rûmî, Lahore 1933.
113 Lewis, a.g.e.,s. 537.
114 Abdulhakim, a.g.e., Lahore 1964, s. 9.
115 Krish Khosla, The Sufism of Rûmî, Great Britain 1987.
116 Khosla, a.g.e., s. 7-8.
117 Khosla, Rûmî Speaks Through Sufi Tales, Chicago: Kazi 1996.
118 Schimmel, “Foreword”, John Renard, All the King’s Falcons: Rûmî on Prophets and Revelation, Albany, N.Y.: State University of New York Press, 1994, s. X-XI.
119 Schimmel, The Triumphal Sun: A Study of the Works of Jalâloddin Rûmî,London, 1978; I Am Wind, You Are Fire:the Life and Work of Rûmî, Boston, Mass.: Shambhala Publications 1992.
120 Schimmel, I Am Wind, You Are Fire: the Life and Work of Rûmî, Boston, Mass.: Shambhala Publications, 1992; a mlf, “Ben Rüzgarım Sen Ateş, trc: Senail Özkan, Ötüken yay. İstanbul 1999.
121 Schimmel, As Through a Veil: Mystical Poetry of Islam, NewYork: Columbia University 1982.
122Afzal Iqbal, The Life and Work of Jalaluddin Rûmî, London 1999. Afzal İqbal’in eserinde bölüm veya konu başlıklarını oluşturan bazı makaleleri ve yayınlanmış oldukları dergiler hakkında şu bilgileri vermek mümkündür.
Iqbal, Afzal, Influence of Rûmî on the culture of South Asia, Pakistan Studies, 1983 s.52-60;
—————, Jalaluddin Rûmî’s impact on Iqbal, Journal of South Asian and Middle Eastern Studies, 1977 s. 33-40;
—————-, Preparatory period of Rûmî’s life, Iqbal, 31 (1954) s.1-33;
—————-, Revolution in Rûmî’s life, Iqbal, (1955) s. 1-25;
—————-, Rûmî and Iqbal, Pakistan Philosophical Journal, (1958) s. 63-72;
—————-, Rûmî as a poet, Iqbal, (1955) s. 1-37;
—————-, Rûmî as a thinker, Iqbal, (1956) s. 1-26;
—————-, The age of Rûmî, Iqbal, (1954) s. 62-99.
123 Arberry, Afzal Iqbal, The Life and Work of Jalaluddin Rûmî, Foreword, London 1991. s. XI-XII.
124 A. Reza Arasteh, Rûmî, The Persian, The Sufi, Rebirth in Love and Creativity, London 1974.
125 Arasteh, “Aşkta ve Yaratıcılıkta Yeniden Doğuş” Mevlânâ Celaleddin Rûmî’nin Kişilik Çözümlemesi, trc; Bekir Demirkol-İbrahim Özdemir, Ankara 2000.
126 Eric Fromm, Rûmî, The Persian, The Sufi, Rebirth in Love and Creativity, A. Reza Arasteh, Önsöz, s. VII-VIII.
127 Fromm, Rûmî, The Persian, The Sufi, Rebirth in Love and Creativity, A. Reza Arasteh, Önsöz, s. IX.
128 Arasteh, Rûmî, The Persian, The Sufi, Rebirth in Love and Creativity, s. XIX.
129 F. Lewis, Rûmî, Past and Present, East and West: The Life Teachings and Poetry of Jalal al-Din Rûmî, 2000.
Bibliyografya
Abdulhakim, Khalifa, The Metaphysics of Rûmî, Lahore 1933.
Afzal Iqbal, The Life and Work of Jalaluddin Rûmî, London 1999.
Arasteh, A. Reza, “Aşkta ve Yaratıcılıkta Yeniden Doğuş” Mevlânâ Celaleddin Rûmî’nin Kişilik Çözümlemesi, trc; Bekir Demirkol-İbrahim Özdemir, Ankara 2000.
———————, Rûmî, The Persian, The Sufi, Rebirth in Love and Creativity, London 1974.
Arberry, Arthur John- Iqbal, Afzal, The Life and Work of Jalaluddin Rûmî, Foreword, London 1991
Arberry, Arthur John, Discourses of Rûmî, London: J. Murray 1961.
———————-, Mystical Poems of Rûmî 1, Chicago: University of Chicago Press 1968.
———————-, Mystical Poems of Rûmî 2, Chicago: University of Chicago Press 1991.
———————-, The Rubâîyat of Jalal al-Din Rûmî, (Translations from the Divan-i Shams-i Tabriz-i) London: E. Walker 1949.
———————-, Oriental Essayys, Portrâits of Seven Scholars, London: George Allen & Unwin, 1960; Ricmond, Surrey: Curzon Pres 1997.
———————-, Tales from the Masnavi. Surrey, Curzon Press Ltd. 1961.
———————-, More Tales from the Masnavi, Surrey, Curzon Press Ltd. 1962.
Arthur Scholey, The Paragon Parrot And Other Inspirational Tales of Wisdom, London Watkins Publishing 2002.
Barks, Coleman- Bly, Robert, Night & Sleep, Yellow Moon Press Cambridge, 1981.
Barks, Coleman, Delicious Laughter, Athens, Ga.: Maypop, 19120;
———————-, Feeling the Shoulder of the Lion, Pyney, Vt.: Threshold Books, 1991;
———————-, One-Handed basket Weawing, Athens, Ga.: Maypop, 1991;
———————-, Open Secret: Versions of Rûmî, Brattleboro, VT: Threshold Books 1984;
———————-, The Essential Rûmî, San Francisco: Harper, 1995.
———————-, The Soul of Rûmî 2001.
———————-, This Longing, Putney, Vt.: Threshold Books, 1988.
———————-, We Are Three, Athens, Ga.: Maypops, 1987;
Browne, Edward Granville “A Parallel to The Story in The Mathnawi of Jalalu’d-din Rûmî, of the Jewish King who Persecuted by the Christians”, İslamica, London 1926-1927.
———————-, A Literary History of Persia, Cambridge: Cambridge University Press, 11202, 11206, 1920, 1924.
Chittick, William, The Sufi Path of Love: The Spiritual Teaching of Rûmî, Albany, NY SUNY Press 1983.
———————-, The Sufi Doctrine of Rûmî: An Introduction, Tehran, Iran: Aryamehr University 1974.
d’Herbelot, Barthelemy, Bibliotheque Orientale, Paris: Compaigne des Librairies, 1697.
Ergin, Nevit Oğuz, Crazy as We Are: Selected Rubâîs from Divan-i Kebir, Prescott, Ariz.: Hohn Press, 1992.
———————-, Mevlânâ Celâleddîn Rûmî: Dîvân-i Kebîr, Meter 1, Current 1995.
Fattal, Simone, Rûmî and Sufism, Sausalito, CA: Post Apollo 1987.
Firuzanfer, Bediuzzaman, Mevlânâ Celaleddin, İstanbul 19120.
Fromm, Erich, “Preface”, Arasteh, A. Reza, Rûmî, The Persian, The Sufi, Rebirth in Love and Creativity, London 1974.
Abdulhakim, Khalifa, The Metaphysics of Rûmî, Lahore 1933.
Gupta, M. G., Maulana Rûmî’s Masnawi, Agra, India 1995.
Harwey, Andrew, Light Upon Light: İnspirations from Rûmî, Berkeley, California 1996.
———————-, Love’s Glory:Re-Creations of Rûmî, Berkeley, California 1996.
———————-, Love’s Fire, Ithaca, N.Y.; Meeramma 1988.
———————-, Speaking Flame, Ithaca, N.Y.; Meeramma 1989.
———————-, The Way of Passion: A Celebration of Rûmî, Berkeley. California 1994.
Helminsk, Kabir Edmund i-Camille, The Rûmî Collection, Brattleboro, VT: Threshold 1998.
———————-, Jewels of Remembrance: A Daybook of Spiritual Guidance, Threshold Books 1996.
———————-, Rûmî-Daylight: A Daybook of Spiritual Guidance, Putney, VT.: Threshold 19120;
Helminski, Kabir, Bilen Kalp, Ruhsal Dönüşümün Sufi Yolu, trc: Refik Algan, Dharma, İstanbul 2001.
Keshvarez, Fatımah, Reading Mystical Lyric; The Case of Jalal al-Din Rûmî, Colombia, South Carolina: University of South Carolina Press 1998.
Khalili, Nader, Rûmî: Fountain of Fire, Los Angeles: Burning Gate 1996.
Khosla, Krish, Rûmî Speaks Through Sufi Tales, Chicago: Kazi 1996.
———————-, The Sufism of Rûmî, Great Britain 1987.
Lewis, Franklin D., Rûmî, Past and Present, East and West: the Life, Teachings and Poetry of Jalal al-Din Rûmî, Oxford, England: Oneworld Publications 2000.
Maufroy, Muriel, Breathing Truth – Quotations from Jalaluddin Rûmî, London 1997.
Mevlânâ Celaleddin Rûmî, Kulliyât-i Dîvân-i Shamsî Tabrîzî, Amîr Kabîr, 1957.
———————-, Mesnevî, T.C. Kültür Bakanlığı, Ankara 1993.
———————-, Rubâîler, trc: A. Gölpınarlı, Ankara 1982.
Meyerovitch, Eva de Vitray, Rûmî et le Soufisme, Paris: du Seuil 1977.
Nicholson, Reynold Alleyne, “The Table Talk of Jalalu’ddin Rûmî”, Centenary Supplament to the Journal of the Royal Asiatic Society, 1924.
———————-, Selected Poems from the Divan-ı Shams-i Tabriz, Cambridge: Cambridge University Press 1898.
———————-, Selected poems from the Divani Shamsi Tabriz, Cambridge 1898; Richmond: Curzon 1999.
———————-, The Mathnawi of Jalaluddin Rûmî: Edited from the Oldest Manuscripts Available: With Critical Notes, Translation, and Commentary, London 1926-34.
Palmer, Edward Henry, Song of the Reed and Other Pieces, London: Trubner 1877.
Redhouse, James William, The Mesnevî of Mevlânâ Jelalud’d-din Muhammed er Rûmî, London 1881
Renard, John, All the King’s Falcons: Rûmî on Prophets and Revelation, Albany, N.Y.: State University of New York Press, 1994.
Saberi, Reza, A Thousand Years of Persian Rubâîyat 2000.
Schimmel, Annemarie, “Ben Rüzgarım Sen Ateş, trc: Senail Özkan, Ötüken yay. İstanbul 1999.
———————-, As Through a Veil: Mystical Poetry of Islam, NewYork: Columbia University 1982.
———————-, I Am Wind, You Are Fire: the Life and Work of Rûmî, Boston, Mass.: Shambhala Publications 1992.
———————-, The Triumphal Sun: A Study of the Works of Jalâloddin Rûmî, London 1978.
Shiva, Shahram, Hush, Don’t Say Anything to God: Passionate Poems of Rûmî, Jain Publishing Company 1999.
———————-, Rending the Veil: Literal and Poetic Translations of Rûmî, Prescott, Ariz.: Hohn Press, 1991.
Thackston, Wheeler, Signs Of The Unseen, Putney, VT: Threshold Books 1994.
The Letters of Sir William Jones (ed. Garland Cannon), Oxford: Clarendon 1970.
The Works of Sir William Jones, London 1807.
Türkmen, Erkan, The Essence of Rûmî’s Masnevi: Including His Life and Works, Konya 1992; 1997; 2003.
Veziri, Mustafa, Beyond Sufism and Sainthood, Insbrook, Austria 1998.
Whinfield, Edward Henry, Masnaví-i Ma`naví: The Spiritual Couplets of Mauláná Jalálud-dín Muhammad-i Rúmí, London 1887.
———————-, Edward Henry, The Teachings of Rûmî, Octagon Press, London, 1994.
Wilson, Charles Edward, The Masnavî, I-II, London 1910.