Mesnevi’den Hayvan Hikâyeleri
Bir kitabın hikayesi
Mesnevi’den Hayvan Hikâyeleri
Ben de her öğrenci gibi sınavlarda sorulduğunda cevap verecek kadar Mevlana ve Mesnevi’si hakkında bilgi sahibi idim. Ama Mesnevi’yi gerçekten okuduğumu, öğrendiğimi söylemem çok ama çok zaman sonra olacaktı.
Doktora konusu olarak Bursevi’nin Mesnevi Şerhi’ni tespit ettiğimizde ciddi olarak Mesnevi ile uğraşmaya başladım. Bugün dönüp arkama baktığımda o zamanlar tam olarak anladığımı söyleyemem. Hoş bugün de tam olarak anlamış değilim ya, neyse.
Tam olarak anlamaktan kastım şu. Doktoraya 1997’de başladım. Neredeyse yirmi yıl oldu. Tez yaptım, kitaplar hazırladım, makaleler yazdım, bildiriler sundum, konferanslar verdim. Mesnevi’den Hayvan Hikâyeleri kitabıyla ise neredeyse dört yıldan beri uğraşıyorum. En son tashih için okurken bile ilk defa düşündüğüm ve farkettiğim şeyler oldu. Eminim önümüzdeki sene de, ondan sonraki sene de farkedeceğim şeyler olacak. Bu durumda tam olarak anladığımı nasıl söyleyebilirim? Mesnevî her okunuşta yeniden yazılan canlı bir kitap.
Şöyle bir soru akla gelebilir. Tam olarak anlamadığın bir konuyu nasıl anlatacaksın? Hemen cevap vereyim. Böyle bir iddiam yok. Ben sadece anladığım kadarını dilim döndüğünde açıklamaya çalıştım. Hikayeler içinde kaybolmak, zevketmek de bize en büyük ödül oldu.
Nasıl başladım?
Kitapların da insanlar gibi bir kaderi var, desem şaşırır mısınız? Ben bu sözün doğruluğunu birçok kez gördüm. Mesnevî’den Hayvan Hikâyeleri’nin da bir kaderi var. Nasıl mı, anlatayım.
2013 yılı Mayıs ayında Van’da Mesnevi Sempozyumu vardı. O sempozyuma katılmama değerli arkadaşım Prof. Dr. Orhan Kemal Tavukçu farkında olmadan vesile olmuştu. Kendisiyle bir sohbet esnasında Mesnevi’nin 3. Beytinde geçen şerha ile İnşirah suresi arasında bir irtibat olup olmadığını sorması üzerine başladı. Ben bu sorunun cevabının peşine düştüm ve sempozyuma bu konuda hazırladığım bildiri ile katıldım. Sıradan bir konuşma esnasında geçen bir cümle beni Van’a götürdü. Bu hikayenin birinci kısmı.
Van’a geldik, orada Esin Çelebi Bayru Hanımefendi ile karşılaştım. Aralarda, yemeklerde, akşamları çay içerken sohbetlerinden feyzyâb oldum. Sohbetin bir yerinde fakire hitaben çocuklarımızın La Fontaine masallarını bildiğini, Mesnevi’de geçen hayvan masallarını bilmediğini söyledikten sonra masallarda geçen hayvanlar aynı olmakla birlikte yüklenen anlamların farklı olduğunu da ekledi. Neden çocuklar için Mesnevi’den hayvan hikayeleri yapmıyoruz, diye sorunca bu işi kendime vazife edindim ve döner dönmez çalışmaya başladım.
Öteden beri çocuklara tasavvufu tanıtmak için bir şeyler yapmak istiyordum ve uzun zamandan beri çocuklara Mesnevi hikâyelerini nasıl aktarabileceğimi düşünüyordum. Esin Hanım’ın bu önerisi ile benim Mesnevi’yi çocuklara anlatma arzum birleşti ve çalışmaya başladım. Ancak bir korkum vardı. Hep akademik çalışmalar yapmış biri olarak çocuklara yönelik bir kitabı hazırlayabilecek miydim?
Bu korkuyu yenmeme de değerli meslektaşlarım Doç. Dr. Bekir İnce ve Arş. Gör. Neslihan Yücelşen yardım ettiler. Yazdıklarımı onlara gönderdim, onlar da önerilerde bulundular. Bu süreç yaklaşık iki yıl sürdü.
Bu eseri hazırlamaya ilk önce Mesnevi’yi baştan sona tarayarak başladım. Hayvan hikâyelerini tespit ettim, bunların arasından çocuklara uygun olmacağını düşündüklerimi çıkardım. Daha sonra biraz sadeleştirerek ve kısaltarak yeniden yazdım. Metinlerde geçen hayvan karakterlerinin neleri sembolize ettiğini de hikâyelerin hemen peşinden açıklamaya çalıştım. Eserin en sonuna da hayvanlar sözlüğü koydum.
Kitap bitti, bu sefer yayınlaması gündeme geldi. Nasıl ve nerede yayınlayacaktık? Onun da bir zamanı varmış. Daha önce birlikte birkaç çalışma yaptığımız bana göre dünyanın büyük çocuk kitabı çizeri Fatih Durmuş’a konuyu açtığımda konuya sıcak baktı ve resimlemeye başladı. Sonunda ortaya böyle bir çalışma çıktı.
Kitapların da bir kaderi var derken neyi kastettiğimi sanırım ifade edebilmişimdir.
Açıklamaları hiç şüphesiz yetersiz bulanlar çıkacaktır. Elhak öyledir de. Biz kendi idrakimizce ancak bu kadar anladık ve bu kadar açıklayabildik. Daha fazlasını isteyenlere Mesnevi’ye müracaat etmelerini tavsiye ediyorum. Kaynak orası ve en temiz su orada. Eminim aradıklarını bulacak, o kaynaktan kana kana içeceklerdir.
Neden hazırladım?
Bu kitabı hazırlamakta iki amacım vardı. İlki çocuklarımıza La Fontaine’nin kargasını değil, Mevlana’nın kargasını öğretmekti. Mesnevi’deki hikayelerin sadece hikaye olmadığını, aynı zamanda hikmet barındırdığını erken yaşlarda sezmelerine yardımcı olmaktı.
İkincisi ise kitap yayınlandıktan sonra özellikle 11-14 yaş arası çocuklara ve onların öğretmenlerine yönelik seminerler, konferanslar vermek. Böylece özellikle bugünlerde ihtiyacımız olan güzel hasletler, değerler ve düşüncelerle çocuklarımızı buluşturmak, yaygınlaştırmak.
Bize düşen gayret, tevfik O’ndan.