MESNEVÎ’DE GEÇEN DARB-I MESELLERİN TÜRK ATASÖZLERİYLE BENZERLİKLERİNE BİR BAKIŞ – Kenan MERMER
MESNEVÎ’DE GEÇEN DARB-I MESELLERİN TÜRK ATASÖZLERİYLE BENZERLİKLERİNE BİR BAKIŞ
Kenan MERMER
ÖZET
Devirlerin kendine has duruşu, idrak kabiliyeti, darb-ı mesel ve ta‘bîr (=atasözü ve deyim) dağarcığı, öncelikle sözel bir dünyası olduğu malumdur. Bu çerçevesi çizilmiş ve genişlemeye devam eden dünyaya bîgâne kalan müellif, kendi zamanında anlaşılmadığı gibi, evrensel bir tematiği yakalamak noktasında da muvaffak olamayacak, eserindeki düşünceleri istikbale doğru dallarını uzatamayacaktır. Zira zamanın ruhu, yaşanılan coğrafyanın etno-politik farklılıklarından beslenir ve anlam, kendi dehlizini ilk olarak yaşadığı zaman diliminde kazar. Temsilen düşünüldüğünde bu dehlizin genişliği, devrin entelektüel ortalamasıyla/ilmî vasatıyla; derinliği ise sözün kendisini aşan zamanlar-üstü bir kabiliyet göstermesiyle alakalıdır. Sözün özü, kendi zamanını yakalayamayan bir müellifin/sanatkârın, gelecekteki okuyucuyu yakalayabilecek bir marifeti göstermesi olanaksızdır. Mevlânâ’nın kültür dağarcığı, ilgi alanına giren eserler, verdiği örnekler, anlattığı kıssalar, tedâî kabiliyeti, onun ilmî birikimini tekrar-be-tekrar hatırlatan niteliktedir. Okuyucu, onun eserlerinin sayfalarında dolaşırken Gazzâlî’den Attâr’a, Platon’dan Ebu’l-Hasan el-Eş‘ârî’ye doğru kolunu uzatan engin bir çevreleme hareketiyle karşılaşır. Mesnevîi Ma‘nevî bu anlamda, günlük hayatı da yakalayan tam bir kültür ve ahlâk kitabı olarak tanımlanabilir. Bu cümleden olarak, darb-ı mesellerin / atalar sözünün, ta‘bîrlerin / deyimlerin, toplumun dil mayasını yansıtan bir ruha sahip olduğu gerçeği su yüzüne çıkar. Mesnevî’de dili gereği Farsça ifade edilen darb-ı mesellerin ve ta‘bîrlerin kaynağı noktasında kesin bir kıstas koymak oldukça zordur. Bizim ilk etapta hedefimiz, daha derin bir dil kazısı için bir öngörü oluşturmaya çalışmak, darb-ı mesellerin ve deyimlerin tercümeleriyle birlikte bir listesini vermek, içerik açısından bir taksim yapmak (=ilkesel, ironik, hikemî, tenbih, ikaz v.s.) ve bazı detaylardan hareketle Türk kültürü, örfü ve sözel birikimiyle moderndeki alakasını kurmaya çalışmakla sınırlıdır. Listelenen örneklerin kaynağına ve karşılıklarına dair kanaatlerimiz kesinlik arz etmese de, darb-ı mesellerin kökenine dair ilmî bir meraka kapı aralayacağını ümit ediyoruz.