Mesnevi Sohbeti – Dinle

A+
A-

Mesnevi Sohbeti – 1

733. Vuslat Yıldönümünde Mevlevi Mukabelesinden önce yapılan Mesnevi Sohbeti

Bişnev in ney çün şikâyet mîküned

Ez cüdâyîhâ hikâyet mîküned

Dinle, bu neyi nasıl şikâyet eder,

ayrılıklardan nasıl hikâyet eder.

Dinleyin Rebabın sesinden

Ve ağlayıp inleyişinden

Neyi? Aşk nüktelerinin yüzlerce çeşidini. Mesnevi-i Şerif “bişnev” ile başlıyor. Hazreti Pir’in mahdumu mükerremleri Sultan Veled hazretlerinin Rebabnamesi “Bişnevid” “Dinleyin” diye başlıyor. Dinlemek….Konuşmadan, susarak, can kulağını değil, gönül kulağını açarak dinlemek…Ve bütün klasik kitaplar Besmele ile başladığı halde, Mesnevi-i Şerif Bişnev ile başlıyor. Derler ki kainat Kuran’dadır. Kuran Fatiha’dadır, Fatiha besmelededir, besmele “b” ’dedir, be altındaki noktadadır. Kuran’ı Kerimin bütün sûreleri de besmele ile başlar. Sûre-i Tevbe hariç. Ama o da “berâetün” kelimesi ile başlıyor. Onda da “b” var. Acaba o “b” ne? Cenabı Ali (kvc) buyuruyorlar: “İlim bir nokta idi, cahiller onu çoğalttı.” Bütün ilim işte o “b”nin teknesinin altındaki noktada gizlidir.

Dinlemek ne kadar önemli. Tasavvufta az yemek, az uyumak, az konuşmak gereklidir. Tasavvuf terbiyesinde hüner söylemek değil, dinlemektir. Dinlemeyenler, öğrenemezler. Zaten dinlemek, her kişiye farz-ı ayn’dır. Mesela Kuran’ı Azim’de Taha sûresinde Allah, Hz. Musa’ya “Sana vahy olunacakları dinle!” buyuruyor. Nuh sûresinin yedinci ayetinde, Nuh tufanında, Hz. Nuh’un tavsiyelerini dinlememek için, kulaklarını elleriyle tıkayanların, yani dinlemeyenlerin, helak olduğunu söylüyor. Ve sûre-i Araf’ın 204’ünde kat’î bir emir: “fe izâ qurie’l qurânu” (Kur’an okunduğunda), “festemiu lehu” (onu dinleyiniz), “ve ensitû” (ve susunuz, sükût ediniz), “leallekum turhamûn” (Ancak böylelikle rahmete erenlerden olursunuz). Tabi, dinlemek için işitici bir kulağa, ve etkilenici bir kalbe malik olmak lazımdır. “Canu dil râ takati ân cûş nîst Bakî gûyem der cihan, yek hûş nîst.” Can ve gönülde, yani kalpte hakikat coşkunluklarını kaldıracak takat ve kulakta da bunu işitecek istidat(yetenek) yoksa, ben ne söyleyeyim?. “Herkucâ gûşî bûd ez vey çeşum çeşt- Herkucâ seng ki bûd ez vey yeşim dest.”: Nerede bir kulak varsa, o kulak sahibine yol gösterici bir göz olur. Bu hal, taşın yeşim gibi değer kazanmasına benzer. Mesnevi-i Şerifin ilk onsekiz beyiti bizzat Hz. Pir Efendimiz tarafindan kaleme alınmış, ve mübarek sarığı arasından çıkarılarak, dest-i mürşidhaneleri ile Hüsameddin Çelebi’ye hediyye buyurulmustur. O onsekiz beyitte’de “sözün müşterisi kulaktır.” buyurulur. Bu kulağa sahip olabilmek için, Tasavvuf terbiyesinin iki ana unsuruna riayet edilegelmiş yedi asırdır Mevleviyye ekolünde: hizmet ve sohbet. Hatta hizmet sohbete nail olabilmenin yolu olmuş. Unutmamak lazımdır ki, dinleyenler dinlenir. Dinlemeyenler, dinlenemez. Bu dinlemeyi öğrenebilmek içinde mutlaka edeb süzgecinden geçmek lazımdır. “Ehli irfan arasında aradım kıldım taleb, her hüner makbul imiş, illa edeb, illa edeb.”

İnçunîn fermâyed Mevlânâ-yi mâ

Kâşif-i esrâr-hâ-yi Kibriya

İn ne necmest u ne remlest u ne hâb

Vahy-i Hakk vallahu a’lem bi’s-savâb

Bu söylenenler ne yıldız falıdır, ne kum falıdır, ne uyku’da söylenmiş sözlerdir, ne hayal mahsûlüdür. Bütün bunların hepsi olsa olsa Allah’ın gönle doğurduğu ilhâmı Rabbani iledir. Herşey’in doğrusunu Allah bilir.