MAKAM ÇELEBİLERİ – 9) Emir (Pîr) Âdil Çelebi

A+
A-

Betül SAYLAN*

MEVLEVÎLİK’TE ÇELEBİLİK MAKĀMI VE MAKAM ÇELEBİLERİ

9) Emir (Pîr) Âdil Çelebi (d.781 h./1379 m. – ö. 865 h./1460 m.)

781  h./1379  m.  târihinde  dünyâya  gelen,  Bahrülkemâl  Emir  Âlim  Çelebi’nin  (ö. 798 h./1395 m.) oğlu olan Emîr Âdil Çelebi’nin annesi, Ulu Ârif Çelebi’nin torunu olan İsmet Hâtun (ö. 800 h./1397 m.)  331’dur.

Âdil Çelebi, çelebilik makāmında bulunduğu süre zarfında, mevlevî âyinine önem vermiş; Mesnevî takrirleriyle tanınmış ve fakirlere yardımlarda bulunmuştur.332 Semâ’-hâne-i Edeb’de de, Âdil Çelebî’nin, Mevlevî âdâbı üzere mensur eserleri bulunduğundan bahisle, Âdil Çelebi’nin “Pîr Âdil Çelebi” ünvânı tasdîk edilmektedir. 333 Nitekim Âdil Çelebi, Mevlevî Mukābelesi’ne son ve kat’î şeklini vermiş isimdir. Ancak, Sefîne’de Sâkıb Dede’nin aktardığı    rivâyetlere   göre,    Pîr    Âdil    Çelebi,   makām   çelebisi    olmadan    önce   de,   Mevlevî büyükleri arasında ferâseti, edebi ve ilmi sebebiyle “Pîr Âdil” olarak anılmaktaymış.334

Kaynaklarda, Âdil Çelebi’nin Osmanlı pâdişahlarından özellikle Fâtih Sultan Mehmed tarafından iltifatlara mazhar olduğu ve onun postnişînliği ve Fâtih Sultan Mehmed’in saltanatı zamânında Karamanoğulları’nın ve Konya’nın Osmanlı topraklarına dâhil olduğu rivâyet edilmektedir. Ancak, Esrâr Dede’nin ve Sâkıb Dede’nin verdikleri bu bilgilerde düzeltilmesi gereken bir nokta vardır ki; Fâtih Sultan Mehmed, Osmanlı Devleti için büyük bir tehlike olarak gördüğü Karamanoğulları’nı kontrol etmek ve topraklarını fethetmek için birçok seferler düzenlemekle berâber, ancak 872 h./1468 m. târihinde Karamanoğulları’nın kontrol altına alabilmiş ve Konya’yı fethedebilmiştir. Pîr Âdil Çelebi ise 865 h./1460 m. târihinde vefat etmiştir. Dolayısıyla Konya’nın fethinin Pîr Âdil Çelebi’nin postnişînliği zamânına rastlaması mümkün değildir.335

Sefîne’deki rivâyete göre,  Pîr Âdil Çelebi 824 h./1421 m. târihinde, 42 yaşındayken postnişîn olduğunda; “Bundan sonra ‘Âdil’ sıfatlı olan ‘emîr’ olmuştur. Bundan böyle ona ilâve olsunlar ” 336 buyurmuş ve bu ifâdenin altında gizli olan mânâ Fâtih Sultan Mehmed tahta çıktığında ortaya çıkmıştır.337 Nitekim, Fâtih Sultan Mehmed zamânında Konya ve civârı fethedildiğinde,
Sefîne’nin tâbiriyle maddî ve mânevî iki güç (Pîr Âdil Çelebi ve Fâtih Sultan Mehmed) birleşmiş ve halk; “Bizim velîmiz de vâlimiz de Âdil’dir” diyerek bu vaziyetten son derece memnûn olduğunu ifâde  etmiştir. 338 Halkın  memnûniyeti  karşısında  da  Âdil  Çelebi   “Şimdi   emânet   ehline   ulaştı   ve yardımcıyı    yerine    ulaştırdı”    buyurarak,    daha    önceki    ifâdesinin    bâtın     anlamını    açıklamıştır.

Bidâyette, bu durumdan tedirgin olan pâdişah Fâtih Sultan Mehmed ise, bu beyândan memnûniyetlerini ifâde etmiştir.339

Pâdişah-şeyh münâsebetlerine emsal teşkil etmesi açısından şunu belirtmek yerinde olacaktır ki; Sefîne’nin naklettiğine göre, Sultan Veled zamânında, Osman Gâzi pâdişahlığını îlân etmesinin akabinde Konya’ya Sultan Veled’i ziyârete gelmiş, birçok hediyeler sunmuş ve Sultan Veled’in iltifat ve sohbetine mazhar olmuştur.340 Bu ziyâret esnâsında, hürmet nişânesi olarak sikke tekbirleten Osman Gâzi’nin bu latîfesinin devâmı olarak bütün pâdişahların tahta geçmelerinin akabinde, Konya’da bulunan makām çelebisine sikke tekbirlettikleri rivâyet edilmektedir. Fâtih Sultan Mehmed’in de ecdâdının bu âdetini devam ettirerek, Pîr Âdil Çelebi’ye sikke tekbirletip “İnsanlar devletlerinin dîni üzeredir” buyurduğu ve bu âdet-i hasenenin tezâhürü olarak saltanatı süresince, büyük fetihler gerçekleştirip, halkının kendinden râzı ve hayatlarından memnun olduğu rivâyet edilmektedir. Hattâ, bâzı pâdişahlar zamânında bu âdet-i hasenenin terki durumunda birtakım üzüntüler ve aksiliklerle karşılaşıldığı da rivâyet edilmekte ve bu durum tecrübeyle münâsebetlendirilerek “Kim tecrübe edilmişi denerse, onunla pişmanlığı çözer ” buyurulmaktadır. 341 Ayrıca Pîr Âdil Çelebi’nin, II. Murâd’ı, oğlu Fâtih Sultan (II.) Mehmed’in doğumundan haberdar ederek, “Ebû’l-Feth” künyesini hâiz bir evlâdı olacağını ve bu evlâdın İstanbul’un fethini gerçekleştireceğini müjdelemiştir.342

Siyâsî münâsebetlerinin hâricinde, postnişînliği zamânında, Konya ve Karaman civârında kuraklık ve vebâ gibi birtakım âfetler baş göstermiştir. Bu âfetlerden Dergâh’a ilticâ eden halkın kendisinden şifâ ve bereket ricâları üzerine, Pîr Âdil Çelebi’nin, bu âfetlerden kendini sorumlu tuttuğu veve إِنَّ اللَََّّ لََ یُغَيِّرُ مَا بِقَوْ م حَتَّى یُغَيِّرُوا مَا بِأَنْفُسِ هِمْ (Ra’d, 13/11) [Bir toplum, kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar, Allâhu Teâlâ onlarda bulunanı değiştirmez] âyeti fehvâsınca uzun bir müddet Dergâh’da inzivâya çekilip af ve mağfiret niyaz ettiği rivâyet edilir.343

Pîr Âdil Çelebi, 41 yıl boyunca postnişînlik vazîfesini yerine getirerek, vefâtından bir müddet önce II. Muhammed Ârif Çelebi’nin (ö. 824 h./1424 m.), oğlu V. Emîr Âdil Çelebi’den (ö. 860 h./1455 m.)  torunu  olan Cemâleddin Çelebi’yi  (ö. 911 h./1505 m.) postnişîn tâyin  etmiştir. Üç sene kadar münzevî bir hayat sürdükten sonra, 865 h./1460 m. târihinde vefat etmiştir.344

Pîr Âdil Çelebi’nin ömrünün son demlerinde, makāmını Cemâleddin Çelebi’ye terketmesinin sebebini, Fâtih Sultan Mehmed bir mektupla ve hediyeler göndererek sual ettiğinde, Pîr Âdil Çelebi “Biz Pîr Âdil’iz, mürîdimizin de ardımızdan gelmesi gerek” buyurmuş ve vefâtının yaklaştığını pâdişaha remizlerle bildirmiştir.345 Sefîne’nin rivâyetine göre de, Fâtih Sultan Mehmed, bu mektuba itâat ve muhabbet göstermiş ve bu olaydan bir müddet sonra da pâdişahın vefâtı gerçekleşmiştir. Ancak, Fâtih Sultan Mehmed 886 h./1481 m. târihinde vefat etmiştir. Yâni, hemen arkasından gerçekleşen bir vefat değildir.346

Pîr Âdil Çelebi’nin üç sene süren münzevî hayâtı, dervişânın özellikle de Mevlevîliğe yeni intisâb etmiş olanların alâkasını çekmiş ve Pîr Âdil Çelebi bu merakları نفسك مطيتك فارفق بها [Nefsin bineğindir, ona yumuşak davran] 347 hadîsiyle açıklamaya çalışmış ve “Kurbanlarınız/Nefisleriniz, riyâzetle eğitilerek daha güzel olur”  buyurmuştur. 348

Hayatı boyunca “Âdil” mahlasıyla şiirler kaleme alıp, Mevlevî âdâb ve erkânı, seyr ü sülûku ile ilgili mensûr eserleri bulunduğu rivâyet edilen Çelebi’nin, Semâ’hâne-i Edeb’de, şu kıt’asına yer verilir:

Levh-i dil kim sâde-i her nakş ola

Hâfız-ı esrâr-ı gaybu’l-gayb olur

Levh-i Mahfûz’a olup âyîne-dâr

Ayn-i sânî nüsha-i lâ-reyb olur349


* MEVLÂNÂ ÂİLESİ VE MEVLEVÎLİK’TE ÇELEBİLİK MAKÂMI – SEFÎNE-İ NEFÎSE-İ MEVLEVİYÂN ÖRNEĞİ – Doktora Tezi

331 Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 226; Târîhçe-i Aktâb’da Pîr Âdil Çelebi’nin doğum târihi için;

O Pîr Âdil Efendi doğdu fî’l-hâl
Yedi yüz ile seksen bir olub sâl
(Târîhçe-i Aktâb, s. 7)

332 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 133

333 Ali Enver, a.g.e., s. 151; Bahsi geçen risâleler hakkındaki bilgiler rivâyetten öteye geçmese de Mevlevî kaynakları, bu konuda hemfikirdirler. Hz. Mevlânâ dönemine dayanan, Pîr Âdil Çelebi tarafından son şekli verilmiş, belli şartlara bağlanmış mevlevî mukābelesi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz: Top, Mevlevî Usûl ve Âdâbı, s. 95-120; Arpaguş, Mevlevîlik’te Mânevî Eğitim, s. 239-255; Baykara, “Mevlevî Mukābelesi Nasıl Yapılırdı?”, s. 279-286; Gölpınarlı, Mevlevî Âdâb ve Erkânı, s. 92-108

334 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 132

335 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 132; Esrâr Dede, a.g.e., s. 333; Karamanoğulları Devleti hakkında ayrıntılı bilgi için bkz: Sümer, Fâruk, “Karamanoğulları”, DİA, c. XXIV

336 Fâtih Sultan Mehmed 27 Receb 835 h./30 Mart 1432 m. târihinde dünyâya gelmiş; 1444 m. senesinde ilk kez, 1451 m. târihinde de ikinci kez tahta çıkmıştır. Şu durumda, Pîr Âdil Çelebi, 824 h./1421 m. senesinde postnişîn olduktan sonra Fâtih Sultan Mehmed’in doğumunu ve hükümdârlığını müjdelemiş bulunmaktadır.

337 Sefîne, Konya ve Aksaray civârının Sultan II. Beyâzıd zamânında fethedildiğini aktarmaktadır. Ancak, Konya’nın kesin olarak Osmanlı toprağı olması 872 h./1468 m. târihinde gerçekleşmiştir. Fâtih Sultan Mehmed’den önceki pâdişahlar zamânında da Konya (meselâ Yıldırım Bâyezid zamânında) geçici bir süre için zaptededilmiştir. Ancak bu olayların Sultan II. Bâyezid zamânında gerçekleştiğini söylemek mümkün değildir.

338 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 132

339 Pîr Âdil Çelebi’nin postnişînlik zamânında الظاهر عنوان الباطن [Zâhir, bâtının işâretidir] ifâdesinin tam mânâsıyla yerini bulduğu rivâyet edilmektedir. (Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 132-133)

340 Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 208

341 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 133-134, 137

342 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 143

343 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 136

344 Kaynaklarda âilesi hakkında bir bilgi sâhibi olamadığımız Pîr Âdil Çelebi’nin evlât sâhibi olmadığı kanâatini taşımaktayız. Ancak, Pîr Âdil Çelebi’den sonra postnişîn olan Cemâleddin Çelebi’nin babası, II. Muhammed Ârif Çelebi’nin oğlu V. Emîr Âdil Çelebi olduğu için, bâzı kaynaklar Cemâleddin Çelebi’nin, Pîr Âdil Çelebi’nin oğlu olduğu bilgisini kaydetmişlerdir. Ancak, Cemâleddin Çelebi’nin babası Pîr Âdil Çelebi değil, V. Emîr Âdil Çelebi’dir. (Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e.,c. I, s. 138; Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 238, 244, 246; Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 100; Top, a.g.e., s. 240) Târîhçe-i Aktâb’da Pîr Âdil Çelebi’nin vefat târihi hakkında;

İkinci Âlim’in ferzendi idi
Sekiz yüz ile altmış beşde gitti
(Târîhçe-i Aktâb, s. 7)

345 Pîr Âdil Çelebi zamân-ı meşîhatinde, الظاهر عنوان الباطن [Zâhir, bâtının işâretidir] ifâdesinin tam mânâsıyla gerçekleştiğindan daha önce bahsetmiştik.

346 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 138-139; Abdülbâki Gölpınarlı, Pîr Âdil Çelebi’nin samîmî münâsebeti olan pâdişahın I. Mehmed olduğu konusunda ısrarlıdır. Ve Sultan I. Mehmed’in 823 h./1421 m.’de vefâtı sebebiyle böyle bir münâsebetin gerçekleşemeyeceğini söylemektedir. Ancak, Pîr Âdil Çelebi’nin, hem-sohbet olduğu pâdişah II. Mehmed/Fâtih Sultan Mehmed’dir. Pîr Âdil Çelebi, 865 h./1460 m.’de vefat etmiş, Fâtih Sultan (II.) Mehmed ise 886 h./1481 m.’de vefat etmiştir. Şu durumda, Pîr Âdil Çelebi ve Fâtih Sultan (II.) Mehmed’in hem-dem olmaları, hattâ şeyh-mürîd münâsebetinde bulunmaları mümkün görünmektedir. (Gölpınarlı, Mevlânâ’dan Sonra Mevlevîlik, s. 100)

347 Hadîs-i Şerîf; İsmâil Hakkı, Bursevî, Kitâbü’n-Netîce, (haz: Ali Namlı, İmdat Yavaş), İnsan Yayınları, İstanbul, 1997, c. I, s.447

348 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e.,c. I, s. 138

349 Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 137; Ali Enver, a.g.e., s. 151; Ergun, Saadeddin Nüzhet, “Âdil Çelebi”, Türk Şairleri, c.I, s. 6

 

ETİKETLER: