MAKAM ÇELEBİLERİ – 5) Emir Âlim Çelebi
Betül SAYLAN*
MEVLEVÎLİK’TE ÇELEBİLİK MAKĀMI VE MAKAM ÇELEBİLERİ
5) Emir Âlim Çelebi (d. 692 h./1292 m. – ö. 751 h./1350 m.)
Ulu Ârif Çelebi’nin büyük oğlu olan Emir Âlim Çelebi, 692 h./1292 m. târihinde doğmuştur. 292 Annesi, Kayser-i Tebrîzî’nin kızı Devlet Hâtun’dur. Kendisi, “Emir Âlim Şehzâde-i Muazzam Bahâülmille” olarak isimlendirilmiştir.293
742 h./1341 m. târihinde, amcası Hüsâmeddin Vâcid Çelebi’nin vefâtının akabinde, 50 yaşındayken posta oturmuştur. Ancak kaynaklarda, Emir Âlim Çelebi’nin, amcasının vefâtı sırasında Konya’da bulunmadığı; hattâ postta bulunduğu süre zarfında Konya’da bulunmadığı; kendisine haberler gönderildiği hâlde Konya’ya dönmediği ve kendisine kardeşi Emir Âdil Çelebi’nin vekâlet ettiği aktarılmaktadır.294 Nitekim, Eflâkî de eserinde, “Mevlânâ Bahâeddin yüce Şehzâde” isminde bir çelebiden bahsetmekte ve Hüsâmeddin Vâcid Çelebi’nin vefâtının akabinde, şeyhliğin bu zâta geçtiğini kaydetmektedir. Bu zât, Şemseddin Emir Âbid Çelebi’ni seyâhatlerine iştirâk etmiş ve Tebriz’e yaptıkları bir seyâhat esnâsında, Şemseddin Emir Âbid Çelebi’ye iştirâk etmeyerek, Sinop Limanı’ndan, Türkistan üzerine seyâhate çıkmıştır. Ve gurbette yaşayarak Konya dışında vefat etmiştir. 295 Eflâkî’nin “Mevlânâ Bahâeddin yüce Şehzâde” olarak tanıttığı zâtın “Emir Âlim Şehzâde-i Muazzam Bahâülmille” olduğu fikrindeyiz. Zîrâ, Emir Âlim Çelebi gurbette vefat ettiği için Türbe’de kabri bulunmamaktadır.296
Emir Âlim Çelebi’yi bekleyiş dokuz sene sürmüştür. Bu süre içerisinde, kardeşi Emir Âdil Çelebi kendisine vekâlet etmiştir.297 dokuz senenin sonunda Çelebi’nin vefat haberi ulaştığında, kardeşi resmen posta geçmiştir.
Emir Âlim Çelebi’nin 735 h./1334 m. târihinde, İsmet Hâtun adında bir kızı dünyâya gelmiştir. İsmet Hâtun, 14 yaşındayken, büyük amcası Şemseddin Emir Âbid Çelebi’nin oğlu Emir Âlim-i Sânî Bahrülkemâl Çelebi (ö. 798 h./1395 m.) ile evlenmiştir. Bu evlilikten 756 h./1355 m. târihinde Şerefhân Hâtun ve 781 h./1379 m. târihinde de Pîr Âdil Çelebi dünyâya gelmiştir. Şerefhân Hâtun da 14 yaşındayken, 770 h./1368 m. târihinde Ulu Ârif Çelebi’nin küçük oğlu Emir Âdil Çelebi’nin oğlu, II. Muhammed Ârif Çelebi (ö. 824 h./1424 m.) ile evlenmiştir.298
* MEVLÂNÂ ÂİLESİ VE MEVLEVÎLİK’TE ÇELEBİLİK MAKÂMI – SEFÎNE-İ NEFÎSE-İ MEVLEVİYÂN ÖRNEĞİ – Doktora Tezi
292 Târîhçe-i Aktâb’da Emir Âlim Çelebi’yle ilgili;
Ulu Ârif Efendi-zâde Âlim
Hakîkat mahzeni kenzü’l-meâlim
Bu dehre altı yüz doksan ikide
Füyûz-ı ilm ile oldu resîde
Yedi yüz elli birde kıldı rıhlet
Makām-ı pâki oldu cennet
mısrâları düşülmüştür. (Târîhçe-i Aktâb, s. 6)
293 Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 204
294 Eflâkî, a.g.e., c. I, s. 384; Top, a.g.e., s. 237
295 Eflâkî, a.g.e., c. I, s. 372, 384
296 Gölpınarlı, a.g.e., s. 98; Top, a.g.e., s. 237
297 Sahîh Ahmed Dede’de rastladığımız Emir Âlim Çelebi’nin 742 h./1341 m. târihinde, 50 yaşındayken postageçtiği ve 9 sene postnişîn bulunduğu ve 59 yaşında “diyâr-ı âharda” vefat ettiği bilgileri Eflâkî’yi doğrulamaktadır. Ve buradan çıkardığımız sonuç şudur ki; Emir Âlim Çelebi, makam çelebisi bulunduğu dönemde ve öncesinde Konya’da değildir ve kendisine makāmın boş kalamayacağı haberleri iletilmesine rağmen geri dönmemiştir. 9 sene kadar geri dönmesi beklenmiş ve bu sürede kendisine kardeşi Emir Âdil Çelebi vekâlet etmiştir. Ancak 735 h./1335 m. târihinde, Emir Âlim Çelebi’nin 42 yaşındayken Konya’da İsmet Hâtun adında bir kızı dünyâya geldiği bilgisini göz önünde bulundurursak, Çelebi’nin zaman zaman seyâhat hâlinde olduğunu da düşünebiliriz. Ayrıca Kütahya Mevlevîhânesi postnişînlerinden Celâleddin Ergūn Çelebi’nin (ö. 775 h./1373 m.) de Emir Âlim Çelebi’nin meclislerinde bulunduğu ifâde edilmektedir. Celâleddin Ergūn Çelebi’nin, Emir Âlim Çelebi’nin Konya’da bulunduğu zaman zarfında meclislerine devam etmiş olabiliceğini de söylemek mümkündür. Emir Âlim Çelebi’nin gurbette vefat ettiği haberi ulaştığında da Emir Âdil Çelebi resmen makam çelebisi olmuştur. (KMMA, dosya no: 51, belge no: 29; Mustafa Sâkıb Dede, a.g.e., c. I, s. 60-61; Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 217-218, 221)
298 Sahîh Ahmed Dede, a.g.e., s. 217, 220, 221, 224, 226